Ana içeriğe atla

Yeni yayın teknolojileri

Yayıncılıkta yeni gelişmeler olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Ankara ve İstanbul'da deneme yayınlarına başlanan DVB-T (Digital Video Broadcasting-Terresterial) Sayısal Karasal Yayın bunlardan birisi. İlk duyurusu sırasında bir takım yanlış anlaşmalara sebep olsa bile yavaş yavaş ne olduğu ve ne olmadığı anlaşılıyor. Takip edenlerin hatırlayacağı gibi sayısal uydu yayını sektöründe çalışan firmalar, çanak anten ve sayısal uydu alıcısı üretenler, ortak ilanlar vererek yeni başlayan DVB-T yayınlarının uydu yayınları ile ilgisi olmadığını, uydu yayıncılığının yerini alamayacağı açıkladılar.
İşin teknolojisine fazlaca girmeden, olabildiğince sade açıklamaya çalışayım neler olup bittiğini. Öncelikle belirtmekte yarar var: DVB demek sayısal yayın demektir. DVB sonrası gelen harf yayının hangi ortamdan gönderildiğine göre değişir:
DVB-S: En çok bilinen ve bir çoğumuzun kullandığı sayısal uydu yayınlarıdır (Satellite)
DVB-C: Ülkemizde bir türlü uygulamaya geçememiş sayısal kablo yayıncılığıdır. Kablolu TV üzerinden sayısal yayıncılık (Cable)
DVB-T: Ankara ve İstanbul'da deneme yayınlarına başlanmış, 2009'a kadar nüfusun önemli bir bölümüne yayınlaştırılmaya çalışılan, 2014'e kadar tüm ülkede kullanılmaya başlanacak sayısal karasal yayıncılıktır. (Terresterial)
DVB-H: El tipi cihazlara yönelik olarak daha fazla sıkıştırma teknikleri kullanılarak oluşturulan yayındır (Hendheld).
Anlaşılacağı üzere bu yayınların hepsi sayısal (digital). Ancak, elbette kullanılan ortamın sağladığı bant genişliği nedeniyle gönderilebilecek yayın sayısında (izlediğiniz kanallar-ATV, Kanal D, TRT gibi) sınırlar ve farklılıklar var. Uyducular en çok bu farkın üzerinde duruyorlar ve bu fark (DVB-T'de frekans başına 4-6 televizyon kanalı gönderilebilir) nedeniyle DVB-T'nin yaygınlaşsa bile uyduya rakip olamayacağını ileri sürüyorlar. Oysa iş biraz farklı.
DVB-T'nin uyduya rakip olma gibi bir amacı zaten yok. Günümüzde, özellikle büyük kentlerde, bir çok televizyon analog vericileri kullanarak belirli frekanslardan yayın yapmaya çalışıyor. Bunu yapabilmesi için şehrin hakim tepelerine kuleler dikip üzerine verici yerleştiriyor. İstanbul'da Çamlıca tepesine bakmanız neden bahsettiğimi anlamanız için yeterli olacaktır. Ankara için ise Yenimahalle-Şentepe ile Dikmen iki örnek. Bu analog vericilerin kullanmakta olduğu frekansları yollardaki şeritlere benzetebiliriz. Çok şeritli bir yol var elimizde. Ancak ne kadar çok şeritli olursa olsun sınırlı sayıda şerit (frekans) olduğu için kanal sayısının da sınırlı olması kaçınılmaz. Eğer aynı şeritten bir den fazla araç (kanal) gidebilirse toplam kanal (araç) sayısını arttırabiliriz. DVB-T'de aynı frekansı 4 ile 6 televizyon yayını kullanabilir. Sayının 4 mü 6 mı olacağı gönderilmek istenen yayının ne kadar kaliteli gönderilmek istendiğine bağlı olarak değişecektir. DVB-T ile analog yayınlarda kullanılan verici güçlerinde de ciddi düşüşler olacaktır. Bu da enerji tüketimini azaltan etki yapacaktır. Hem aynı vericiyi kullanarak 4 kanal gönderdiğinden hem de daha düşük güç tüketimi yaptığından zaman içerisinde sayısal yayın ciddi tasarruflar sağlayacaktır. Etkileşimli TV, VideoOnDemand (İsteğe Bağlı Video), televizyon bankacılığı, mesajlaşma vb bir çok yeni uygulama çok daha kolay ve uygulanabilir hale gelecektir. Yakın zamanlı Hürriyet Gazetesi'nde, Doğan Yayın Holding'in Fransız TF1 ile televizyondan satış için şirket kurduğu haberini DVB-T yayınlarının yaygınlaşmaya başlamasından bağımsız değerlendirmek yanlış olur.
Konu tek yazıya sıkıştırılmayacak kadar ayrıntılı. İlerleyen günlerde tekrar konuya dönmek ve tüketici ne yapmalı sorusunun yanıtını aramak üzere şimdilik burada bırakalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...