Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Olasılıksız, Adam Fawer

Dan Brown'un İhanet Noktası adlı romanını hatırlatıyor Olasılıksız . Brown'un kitabını hatırlatması konusuyla ilgili değil. Türü ile ilgili. Son dönemde yeni moda olan, belki benim yeni farkettiğim, bir tür: bilimsel gerçeklere bir yere kadar dayanan kurmaca-polisiye-gerilim-bilim kurgu. Artık nasıl adlandıracağınız size kalmış. Adam Fawer , sürükleyici bir roman yazmış. Merak içerisinde okuyorsunuz. Laplace Şeytanı (Devil of Laplace = Demon of Laplace) gibi bilimsel bir konu koyup etrafına sürükleyici bir hikaye yazınca Olasılıksız ortaya çıkıyor. Benim okuduğum 18. baskısıydı. Formül doğru olunca satış garanti oluyor demek ki. İhanet Noktası için yazdıklarım Olasılıksız için de geçerli. Yaz aylarında plajda okumak için birebir.

Safran Sarı, Yeni Yalan Zamanlar -3, İnci Aral

Üçlemenin son kitabı Safran Sarı, 2007 yılında yayınlanmış. Benim elimdeki 7. baskısıydı. İlk baskısını Mart ayında yapmış olduğunu düşününce, Eylül ayında 7. baskıya ulaşmak iyi satıldığının göstergesi olsa gerek. Yeşil ile başlayıp, Mor'da kısa ara verdiğimiz Melike Eda'nın hikayesine son kitapta devam ediyoruz. İlk romana ilişki kafamızdaki (en azından benim kafamdaki) soruların yanıtları da Safran Sarı'da gizli. Romanın başlıca karakterleri kısa zamanda bol para kazanmış finans piyasasından doyumsuz Volkan, tarihi eser kaçakçısı - takı tasarımcısına dönüşmüş Melike Eda, kaçakçı dayısı, üniversite mezunu olup geçinmesine yetecek para kazanabileceği bir iş bulamayıp sonunda lüks müşterilere çalışan bir telekız olan Eylem. Gene farklı karakterlerin ağzından okuyoruz romanı. Ancak Safran Sarı'da, diğer iki ktapta olmayan bir sığlık hissettim okurken. Karakterler fazla inandırıcı gelmedi bana. Daha doğrusu, karakterlerin yaşamları fazla inandırıcı gelmedi.

Mor, Yeni Yalan Zamanlar -2, İnci Aral

Yeni Yalan Zamanlar'ı okuduktan sonra Safran Sarı kitabının yakın zamanda yayınlandığını anımsadım. Kitapla ilgili yazılanları karıştırırken farkettim ki benim Yeni Yalan Zamanlar adıyla okuduğum kitap, artık Yeşil adını almış. Yeni Yalan Zamanlar ise Mor ve Safran Sarı ile birlikte üçlemenin üst başlığı olmuş. İlk kitabı okuyan birisi olarak diğer ikisini okumak farz olmuştu. Mor, 2003 yılında yayınlanmış. Yeşil'den yaklaşık 10 yıl sonra. İlk romanın karakterlerinden Melike Eda, bu romanın da konuk karakteri. Mor'da kadın erkek ilişkilerine eğilmiş Aral. Özellikle evliliklere. Yeşil'de olduğu gibi farklı hayatlardan farklı karakterler var. Hepsinin hikayelerini genellikle kendi ağızlarından okuyoruz. Evlilikle ilgili ilginç tespitler yapılmış. Kitap, 24 saatlik zaman içerisinde geçiyor. Elbette karakterler geçmişe ait anıları düşünüyor-anlatıyor. Sabah 5'ten ertesi sabah 5'e kadar geçen bir gün. Romanın başında, sonunun ne olacağı anlaşılıyor. Gene de bu dur

Yeşil, Yeni Yalan Zamanlar - 1, İnci Aral

Yeni Yalan Zamanlar başlıklı üçlemenin ilk kitabı Yeşil. Evdeki kitabın adı Yeni Yalan Zamanlar. Kitabın kapağı yeşil renkli. Belki yazar üçleme olması gerktiğine ilk kitabı yazdığında karar vermemişti. İstanbul'a giderken okumak için roman ararken kütüphanede buldum Yeni Yalan Zamanlar'ı. Bu kadar sürükleyici ve etkileyici bir dille yazılmış olacağını tahmin etmemiştim. Farklı karakterlerin ağzından anlatılan hikaye ilk 10-15 sayfa sonra elinizden bırakamayacağınız kadar sarıyor sizi. Özellikle ruhsal sıkıntıları olan gazetecinin, kitabın yazarı olduğunu sonradan öğreniyoruz, isimleri olayları ve okurken bizlerin aklını karıştırmasını çok başarılı buldum. Yer yer neyin gerçek neyin sanrı olduğunu karıştırıyoruz biz de gazeteci ile birlikte. 1994 yılında yazılmış Yeni Yalan Zamanlar. O günlerde yazılmış bir romanın ülkenin bu günlerindeki tartışmaları yakalamış olmasını yazarın ileri görüşlülüğüne de yorabiliriz, ülkemizde gündemin çok değişmediğine de. Üçlemenin diğer iki k

Roma Hamamı

Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) bu sezon Stanislav STRATİEV'in yazdığı Roma Hamamı adlı oyunu sergiliyor. Geçen sezon oynadığı Belalı Aile'ye göre daha neşeli bir oyun. Kısaca konusundan bahsedeyim: Bulgaristan'da küçük bir memur olarak çalışan İvan Antonov (Hakan Sanılmış) yıllar sonra yaz ayında tatil yapma olanağına kavuşur ve tatildeyken evinin eskiyen döşemelerinin tamiratını yaptırmaya karar verir. Tatil dönüşü evinin ortasında açılmış bir çukur ve çukurun başında uğraşmakta olan Doçent'i (Cengiz Sezgin) bulur. Doçent, Antonov'un evinde tarihi Roma Hamamı bulunduğunu, evde yeni kazı çalışmaları yapacaklarını söyler. Doçent kendisine profesörlük, şan-şöhret getirecek bilimsel çalışmalarında kullanmak için bir maden olarak görmektedir hamamı. Gözü ne güzel ve işveli nişanlısı Marta'yı (Ebru Saçar) görür ne de evini kaybetmekte olan Antonov'u. Bu arada hamamın bulunduğunu duyan tarihi eser kaçakçıları (Melih Yetkin, Ümit Bakış) eve gelmeye başlar. Devlet,

Anne Neden Ben, Murat KEFELİ

Murat Kefeli ismini duymamış olabilirsiniz. Ben de geçen çarşambaya kadar duymamıştım. Cumhuriyet gazetesinde kendisi ve yeni çıkan kitabı Anne Neden Ben ile ilgili haberi okuyunca ilk fırsatta kitabını aldım. Deyim yerindeyse bir solukta okudum. Kitap ile ilgili söylenebilecek çok şey var. Tek cümle ile özetlemek gerekirse: herşeye karşın yaşama tutunma azmi alkışa değer. Yazar, öz yaşam öyküsünü anlatmış 316 sayfada. Okuyanın içini burkan bir hastalığa tutulmuş. Önce psikiyatrik olduğunu düşünmüş doktorlar ve fiziksel olan hastalığını tedavi etmeye çalışmışlar. Sonra, nöropatinin nadir bir türüne tutulduğunu farketmişler. Kulakları işitmez olmuş, ardından gözleri görmemeye başlamış. Bu süreçte hep mücadele etmiş hayatla. Yapabileceği işler bulmuş. Kulakları az duymaya başlayınca bilgisayarla haşır neşir olmuş. Web sayfası tasarlamayı öğrenmiş. Ciddigeyik.com adlı bir site kurmuş. Son bulduğu kitap yazmak. Anne Neden Ben , Kefeli'nin ilk kitabı. İkincisinin yolda olduğu yazıl

Nerde kalmıştık?

Uzun zaman olmuş son yazımı yazalı. Aslında yarı ölü halde bırakmıştım blogumu. Yarı ölü hale getiriken, başta keyifli gelen şeyler zamanla sıkıcı hale dönüşüyor demiştim. Zorlamamak lazım böyle zamanlarda. Gene yazmayı isteyince, şimdi olduğu gibi, nerde kalmıştık diyerek devam ederim diye düşünmüştüm... İnci Aral'ın üçlemesini okudum. Üçlemenin ilk kitabı evde varmış zaten. Üçleme olduğunu bilmeden başladım okumaya. Aslında belki yazar da bilmiyordu üçleme olacağını Yeni Yalan Zamanlar'ı yazmaya başladığında. Mor ve Safran Sarı'dan sonra ilk kitabın adı Yeşil, üçlemenin başlığı ise Yeni Yalan Zamanlar olmuş. Bu üç kitap ile ilgili düşüncelerimi bir başka yazıya bırakacağım.

Bloga ara

Belli süre için keyif veren uğraşlar, sonradan sıkıcı olabiliyor. Blog yazmak da zamanında keyif verse bile artık bu özelliğini yitirdi. Büyük olasılıkla bu bloga yazdığım son girdi olacak. Önceki iletilere bir süreliğine daha erişebileceksiniz....

Persepolis

İran'da Şah zamanında doğmuş solcu ve zengin bir ailenin kızının yaşadıklarını anlattığı animasyon. Etkileyici bir hikaye, abartısız çizgiler, sürükleyici anlatım. Düşündürücü 100 dakika sonrası burada da olur mu endişesi. Persepolis izlenmesi gereken filmlerden. Ankara'da Kızılırmak sinemasında oynuyor.

Fenerbahçe İnter

Son zamanlarda izlediğim en keyifli maçlardan birisiydi dün akşamki maç. Sadece skoru değil maçı keyifli kılan. Özellikle ikinci yarıdaki karşılıklı ataklar, topun bir o kalede bir bu kalede olması seyri zevkli kılıyor. Bu keyifli maç için iki takıma da teşekkürler. Atılan gol ise jeneriklerde kullanılacak cinsten.

Ankara'da su

Barajlarda su seviyesinin azalması ile birlikte tasarruf amacıyla düzenli kesintilere başlandı. Kente verilen su miktarı azaltıldı. Ancak tasarrufu yapanlar, oturdukları yerlerde depoları olmayanlar. Su deposu olanlar alışkanlıklarını değiştirmeden, hatta çoğunlukla suyun kesik olup olmadığını bile anlamadan hayatlarına devam etti. Hayattaki eşitsizlik, kesintilerden etkilenmede de kendini gösterdi.

Susuz yaz

Ankara'nın yazlarının ayrı güzelliği vardı eskiden. Boşalmış cadelerde trafik sıkışıklığı yaşamadan ilerlemek, akşam serinliklerinde sokaklarda dolaşmak keyifli olurdu. Bu yaz, sanırım ki seçimlerin etkisiyle, boşalmadı Ankara. Eski yazlara göre çok daha sıcak geçen günler ve gecelere bir de su sorunu eklenince iyice çekilmez oldu başkentte yaşamak.

Ahmet Ümit'i keşfetmek

Yakın zamanda arka arkaya Ahmet Ümit kitapları okudum. Aşk Köpekliktir adlı polisiye olmayan öykü kitabını beğenerek okumuştum. Son zamanlarda okuduğum kitapları ise Şeytan Ayrıntıda Gizlidir (öykü), Kavim (roman) ve Beyoğlu Rapsodisi (roman). Her birini kısa sürede okudum. Sürükleyici kitaplar. Beyoğlu Rapsodisi'nde, İstiklal caddesindeki tarihi mekanlara ilişkin bilgiler etkileyici. Kavim'de Süryanilerle ilgili bilgiler var. Polisiye sevenlere öneririm.

Blog yazmak

İlk başladığımda heyecan duyduğum sonra giderek çekiciliğini kaybeden işlerden birisi oldu blog yazmak. Zaman zaman ara versem bile 2004 yılından bu yana yazdığım bu sayfaya epeydir ekleme yapmadım. Yaz boyunca da pek sık güncelleme yapmayacağım gibi görünüyor. Bakalım, zaman ne gösterecek.

100.yıl Fenerbahçe'ye yaradı

Futbolun ardından basketbolda da şampiyon oldu 100. yılında Fenerbahçe. Efes karşısında 4-0'lık seri sürpriz oldu benim için. En azından bir maç kazanırız diye düşünüyordum. Yıldızlar topluluğu gibi bir takım ve coşkulu seyircisi birleşince beklentim gerçekleşmedi. Ne diyelim, Avrupa'da başarılar...

7. Köpek

Çetin Altan'ın ilk olarak 1964'te sahnelenen oyununu 2007 yılında, neredeyse aynı güncelliği ile, izledik. Farklı olana tahammülsüzlük olarak özetlenebilecek konusu, ne yazık ki zamandan ve mekandan bağımsız. Tek perdelik oyun yaklaşık 80 dakika sürüyor. Sahnenin kullanımı, kostümler ve müzik başarılı. Oyunculuklar, belki öyle olması gerektiği için, abartılı. Bu sezon izlediğim oyunlar içinde iyilerden biri 7. Köpek. Bir tiyatro sezonunu daha kapattık böylece. İyi oyunların olacağı yeni sezonlar dileğiyle...

Eurovision Şarkı Yarışması

Bir örovizyon şarkı yarışması daha geride kaldı. Litvanya ve Rusya'nın şarkılarını beğenmiştim finalleri izlerken. Hatta, 5 mesaj (10 kontür) ücretine karşın ilk kez Litvanya için oy kullandım. Sonuçta Türkiye'den Litvanya'ya sıfır puan gitti. Zaten sondan 3. oldular. 4. olmamız şarkımızın beğenildiğinin göstergesi. Zaten temsilcimiz kim olursa olsun 60-70 puanı garanti oluyor. Yarışmanın sunucusu kaç ülkeden tam puan aldık diye sayarken, bu ülkelerde yaşayan gurbetçileri unutmuş gibiydi.

Kuğu Gölü Balesi

3 perde olarak sahnelenen Kuğu Gölü balesinde salon tıklım tıklım dolmuştu. Ankara'nın erken başlayan sıcakları, iyi havalandırılmayan dolu salon ile birleşince temsili izlemek güçleşti. Son perdeyi izlemeden ayrıldık salondan verilen arada. İzlediğim bölümlerde balerinler ve baletlerin dansları müzik ile uyum içinde ve etkileyiciydi. Uzun eğitimlerden geçtikten sonra edinilen esneklik büyüleyici oluyor.

yaz geliyor

Ankara'da havalar ısınıyor . Haber bültenlerinde bugünlerde hep duyduğumuz bu sözlerle anlatılan siyasetin ısınmasının dışında, güneşin kendini göstermesiyle havalar gerçekten ısınıyor. Bu yıl baharı pek yaşayamadık. Umarım yaz aylarında kavrulmayız.

eski fotograflar

Eski fotografları karıştırırken Ankara kalesine çıkan dik yokuşta çektiğim iki pozu sayfaya koyayım dedim. Hasır sepet ve rengarenk kumaşlar satan iki dükkandan iki fotograf.

Kayseri Erciyes'e tebrikler

Trabzonlu olmadan Trabzonspor'u destekleyenlerden biri olarak kupadan elenmemiz üzüntü verici elbette. Yarı final kuraları çekildiğinde en şanslı kurayı çektiğimiz düşünülmüştü. Rakibimiz Galatasaray'ı eleyerek yarı finale çıkmış olsa bile Fenerbahçe ve Beşiktaş'a göre iyi bir kuraydı. İlk maçın Trabzon'da olmasından mıdır, rakibin beklediğimizden iyi oynamasından mıdır bilinmez penaltı atışları sonucu elendik. Önümüzdeki yıl UEFA kupasında Erciyes'e başarılar.

İnternet - televizyon

Televizyon izleyicisine yeni seçenekler sunulmaya devam ediliyor. Halen yapılmakta olan televizyon yayıncılığını ileride hatırladığımızda ne kadar sıkıcıymış diyeceğimiz günler yaklaşıyor. Joost isimli bir servis, internet ile televizyonu birleştirip yepyeni bir deneyim sunmayı vaadediyor. Joost'un heyecan verici özelliği, sistemin kurucularının önceki projelerindeki başarılarından kaynaklanıyor. Niklas Zennstrøm ve Janus Friis KaZaA ve Skype gibi alanında çığır açan iki uygulamanın kurucularının yeni servisi (hizmeti, sistemi artık adına ne derseniz :) Joost, televizyon deneyimini farklı boyutlara taşıyacak gibi. Sisteme ilişkin ayrıntılar ortaya çıktıkça yeni yazılarla tanıtmaya çalışacağım.

Bir Ömür Yetmez

Ferzan Özpetek 'in son filmini izledik. Filmi izlerken daha önce benzer bir film izlemiştim diye düşündüm. Hatta, daha önce izlediğim film de Özpetek'in bir filmiydi: Cahil Periler. Cahil Periler'deki keyifli toplu yemeklerin benzerlerini Bir Ömür Yetmez 'de de izledik. Elbette bir çok farklılık var iki film arasında. Ancak, ana konu benziyor: İlişkiler, aşk, hemcinse duyulan aşk. Güzel yüzlü insanlarla güzel müzikler eşliğinde güzel mekanlarda çekilmiş bir film. Bu dönem bir çok film gösterime girdiği için belki de, sinemanın küçük bir salonunda yer bulabilmiş kendine. Oysa gösterime gireli fazla zaman olmadı. İzleyicisinin fazla olmasını dilerim.

Artık dikili ağacımız var

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Ankara Şubesi üyelerinin dikili ağaçları var artık. Bu yıl, kuruluşunun 30. yılını kutlayan şubemiz, küresel ısınmanın, iklim değişikliklerinin konuşulduğu bu günlerde Ankara'nın Hasanoğlan Beldesi'nde 12.000 ağaçlık bir hatıra ormanı oluşturuyor. Fidanlarımızın dikiminin bir kısmını geçtiğimiz pazar günü meslektaşlarımız ve katılımcılarla gerçekleştirdik. Havanın kapalı olması ve zaman zaman yağan yağmur, etkinliğin neşesini bozamadı. Fidanların dikiminden sonra gezilen Hasanoğlan Köy Enstitüsü binası (halen Ankara Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi olarak hizmet veriyor) ayrıca zaman ayrılması gereken bir mekan. Etkinliğe İvriz Köy Enstitüsünde öğrenim gören yazar Mahmut Makal 'da katıldı.

EMO Ankara Şubesi Hatıra Ormanı

Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi bu yıl kuruluşunun 30. yılını kutluyor. Çeşitli etkinliklerin yanı sıra, kalıcı bir eser olarak, hatıra ormanı yapılıyor. Ankara'nın Hasanoğlan beldesindeki alana toplam 12.000 fidan dikilecek. Bu hafta pazar günü ( 1 Nisan 2007 ) düzenlenecek şenlikle fidanların dikimi gerçekleştirilecek. Konu ile ilgili ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz...

Kızıla Boyalı Saçlar, Kostas Mourselas

Yazardan okuduğum ilk kitap Kızıla Boyalı Saçlar . Yunanistan'ın yakın tarihi arka planı oluşturuyor, anlatılan öykü ise (Konstandis Manolopulos adlı kahramanın ağzından anlatılıyor) bir grup arkadaşın zaman içindeki değişimleri. Değişik bir tarz var kitapta. Roman, geri dönüşlerle, birbirinin içine girmiş öykülerle ilerliyor. Kimi yerlede, özellikle anlatılan öyküden çok uzaklaşıldığında, nerde kalmıştık, hatırlayın gibi uyarılar konulmuş. Sürükleyici bir roman olmakla birlikte, çok karakterli ve karakterlerin isimleri birbirine benziyor olması okunmasını zorlaştırıyor: Anargiros, Andigoni, Andoniadhis, Anestis, Aristos, Athanasia, Athina...Yazarda bu isim benzerliklerinin ve karakter çokluğunun sorun olabileceğini düşünmüş olmalı ki kitabın başına Romandaki Başlıca Kişiler adlı bir bölüm koymuş. Romanı okurken yer yer dönüp bakmak gerekiyor, kimdi bu adı geçen diye. Yunanistan yakın tarihini çok fazla bilmem. Albaylar cuntası olarak bilinen bir dönem yaşadığını, ikinci düny

Göksu Park

Havalar bir kapalı bir açık bugünlerde. Henüz ortalık tam ısınmamış ve aydınlanmamış da olsa gökyüzü, kışın kasvetli karanlıklarından iyidir gene de. Geçtiğimiz günlerde Eryaman'daki Göksu Park'a gittik. Mangal alanları, göl kenarında küçük kafeler, gölde ördekler. Soldaki fotograf, kafelerin birinde içtiğimiz demlik çayın görüntüsü. Demlik olarak satılması iyi bir uygulama. Özellikle çayı sevenlere. Fiyatlar, merkezi yerlerdeki kafelerle kıyaslandığında hesaplı. Güzel bir park olmuş. Ağaçların büyümesi ile daha da güzelleşecek. Göl manzaralı evlerin inşaatı hızla sürüyor. Umarım inşaatlar bitip oturanların sayısı artmadan metro biter. Yoksa İstanbul yolu ne kadar genişlerse genişlesin yükü kaldıramayacak...

Mobil televizyon: içerik

Farklılaşan ve çoğalan yayın gönderme ortamları, içeriğin kıymetlenmesine yol açıyor.İnternet bağlantı hızlarının artması ile duymaya başlayacağımız IPTV, yakın zamanda bir yenisi eklenen uydu platform işletmeleri, sayısal karasal yayın ile birlikte çoğalacağı düşünülen yerel kanallar, internet üzerinden yayın yapan kanallar hepsi içeriğin peşindeler. Eski filmler, diziler artık arşivlerde saklanmayacak. Bu ortamlarda birisi diğerlerinden çeşitli yönleriyle farklılık gösteriyor. Geçtiğimiz günlerdeki yazımda mobil televizyonun teknik boyutunu ele almaya çalışmıştım. Uygulanan teknik ne olursa olsun herhangi bir yayını izlenilir kılan hiç kuşkusuz içeriktir. Mobil televizyon uygulamaları bir çok özelliği ile diğer yayın gönderme ortamlarından farklılık gösterir. Bu farkların en önemli iki tanesi yayınları almak için kullanılan cihazların ekranlarının küçük olması ve yayını izleyenlerin uzun süreli olarak bu yayını izlemeye uygun olmamaları. Hatırlarsak mobil televizyondan bahsediyoruz.

Mercan Balık

Sakarya caddesinde balıkçıları bir arada bulabilirsiniz. Birbiriyle yanyana dükkanlarda, benzer fiyatlı benzer balıklar satılır. Şimdilerde bu dükkanlara, balıkların pişirilmişlerinin satıldığı balık fast foodları eklendi. Eskiden Kemer'in olduğu köşeden (gene eskiden) Yeni Sahne'nin olduğu tarafa doğru ilerlerken sol tarafınızda kalıyor Mercan Balık . Balık döner, balık kokoreç (ki şiddetle tavsiye edilir) gibi özel lezzetlerin yanı sıra çeşitli balıkların çeşitli pişirilme yöntemleriyle sunulduğu, güzel dekorlu bir mekan Mercan Balık . İki katlı oturma salonunun bir katını sigara içmeyenlere ayırarak takdirimizi kazanmış mekan. Fiyatlar, balık restaurantlarıyla kıyaslandığında oldukça makul. Adres ve telefon bilgileri aşağıda... Mercan Balık Selanik Caddesi No:10/2 Kızılay / ANKARA tel (312) 430 12 47

Candan Erçetin'le Beraber ve Solo Şarkılar

Daha önce de yazmıştım TRT 1'de Çarşamba akşamlarının yeni programını. Ancak, yazıyı programı izledikten sonra yazmıştım. Bu kez, program öncesinde hatırlatmak için yazıyorum. Bu akşam 22.30'da TRT 1 ekranlarında Erçetin ile birlikte Nilüfer'i izleyeceğiz. Nilüfer ile ilgili tanıtıcı bilgileri buradan alabilirsiniz. 1998 yılından beri UNICEF'in iyi niyet elçisi de olan Nilüfer'i canlı performansında izlemek keyif verici olacak.

Mobil televizyon: Teknoloji

Televizyon izleme saatlerine baktığımızda gittikçe artan rakamlar görüyoruz. Evlerimizde olduğumuz süre boyunca (uyku dışında) açık olan bu cihazlara mobil ortamlarda da erişmek isteyenleri ilgilendireceğini düşündüğüm mobil televizyon konusundaki gelişmeleri anlatmaya çalışacağım bir dizi yazı yazmaya karar verdim. Öncelikle konunun teknik yönünü ele almaya çalıştım. Hatalar görürseniz, ya da paylaşmak istediğiniz bilgiler varsa yorum kısmına yazmanızı ya da e-posta göndermenizi rica ederim. 3. nesil cep telefonu lisansının yakında verileceği düşünülürse, mobil cihazlardan (cep telefonu, pda, notebook vs) televizyon yayınlarının çoğalacağı söylenebilir. Bu konuda iki farklı teknoloji kullanılıyor. Kullanılacak frekans, cihazların tüketeceği güç, kapsama alanı, servisin özelliği gibi farklı parametrelerle şekillenen bu iki teknoloji: streamed mobile tv (tam karşılığını bulamadım ama akış yayın denebilir belki) ve broadcast mobile tv (birine akış yayın deyince burda iş daha zorlaşıyor

Kayıp Kütüphaneler, James Raven

Kayıp Kütüphaneler Antikiteden Günümüze Yok Olan Koleksiyonlar derleyen James Raven çevirmen Dilek Cenkçiler Bileşim Yayınevi tarafından Ekim 2006 tarihinde yayınlanan ilginç bir derleme Kayıp Kütüphaneler . Eski Mezopotamya'dan, Irak'ın işgali sırasında yağmalanan Bağdat kütüphanesine, Aristo'nun “gezgin” kütüphanesinden Tibet kütüphanelerine uzanan geniş zaman ve mekanlarda kayıp koleksiyonlara dair ilginç bilgiler barındırıyor kitap. James Raven, Essex Üniversitesi'nde Modern İngiliz Tarihi profesörü olarak çalışan bir bilim adamı. Kayıp Kütüphaneler'in girişine yazdığı Kayıpların Yarattığı Sarsıntı başlıklı makalesi, kitabın kısa bir özeti niteliğinde. Kitaptaki diğer makaleler, konularının uzmanı bilim insanları tarafından yazılmış. Kitabın çevirmeni, elektrik-elektronik mühendisi bir meslektaşım: Dilek Cenkçiler. Kitapların kaybı, aslında insanlığın ortak belleğinin kaybı bir yerde. Tarihe bakıldığında bu kayıplar, sadece yağmalamalarla olmamış

Candan Erçetin'le Beraber ve Solo Şarkılar

Çarşamba akşamları TRT 1 'de yayınlanmaya başlanan, umarım ki uzun soluklu olacak, bir program. Candan Erçetin , çok tutulan şarkıları olsa bile, diğer popüler müzik yapanlara göre farklı bir yerde duruyor. Programda şarkılar canlı performanslarla sunuluyor. Gelen konuk ile birlikte günün konusu üzerine kısa sohbetler yapılsa bile müziğe geniş zaman ayrılıyor. Dünkü programın konuğu Sertap Erener'di. Caz sevenler için Erçetin ile birlikte Sertap Erener'i canlı dinlemek büyük keyif oldu. Sertap Erener, sesini çok iyi kullanıyor. Şarkılara farklı yorumlar kattı. Program, genel beğeniye ne kadar hitabeder bilemiyorum. Ancak, tüm programların genel beğeniye hitap etmesi de gerekmiyor. Candan Erçetin'in çok iyi hazırlanmış bir web sayfası var. Öyle görünüyor ki yeni teknolojileri yakından takip ediyor ve kullanıyor. Beraber ve Solo şarkılar için de kullanışlı bir bölüm hazırlanmış. Çarşamba akşamları 22.30'da TRT 1'de izleyebileceğiniz programda Erçetin'in söyl

100 dolara laptop

Fiyata bakıp o paraya laptop olur mu dememek lazım. Projenin amacı ucuza laptop üretmek değil sadece. Erişilebilir bir fiyata ve çocukların kurcalayabilecekleri, kurcalarken öğrenebilecekleri, internet bağlantısına sahip, basit ve sağlam bir laptop yapıp az gelişmiş ülkelerde, bir anlamda doğuştan şanssızlara akranlarına yetişmek için şans tanımak. Projeyi ayrıntılarıyla açıklayan sayfa: http://www.laptop.org/index.tr.html Bağlantısını verdiğim sayfa Türkçe hazırlanmış. Nicholas Negroponte, MIT Media Labratuarı'nın kurucularından ve eski yöneticisi bir profesör. Projenin başında kendisi var. One Laptop Per Child adlı kar amacı gütmeyen bir kuruluş organizasyonu yürütüyor. Sayfadaki fotograflara bakılırsa ne kadar sevimli bir cihaz tasarlandığı daha kolay anlaşılıyor. Negroponte'nin çabasının benzerlerinin çoğalmasını dilerim...

Etiketlerden sonra

Blogger yenilendikten sonra yazıları etiketleme (label) olanağı doğdu. Blog, tarih sırasına göre dizili girdilerden oluştuğu için bunları kategorilere ayırma olanağı yoktu. Vardıysa bile şimdiki kadar kolay değildi. Etiketleme ile birlikte yazının konusuna göre istediğim etiketi, istersem birden fazlasını, yapıştırabiliyorum yazıya. Sayfanın ziyaretçisi benzer etiketli yazıları bir arada görebiliyor. Tiyatro, film, kitap, mekan yorumları ile gezi ve teknik yazılar şimdiki etiketlerim. Sayfanın sağ tarafında tüm etiketleri ve parantez içinde hangi etiketten kaç yazı olduğu görülebiliyor. Gezi ve tiyatro yazıları geride kalmış olsa bile diğer 4 etiket yarış halindeler. Film yorumları iki sayı öne geçmiş olsa bile kitap, teknik ve mekan yakın takipte :) Mekan yorumlarını genellikle biriktiriyorum. Gittiğimiz mekandan kart alıp, kimi zaman küçük notları kart üzerine yazıp, uygun bir zamanda bloga ekliyorum. Film, kitap ve tiyatro yorumlarını ise, çok özel bir durum olmadığı sürece, hemen y

Damla Damla Günler, Adalet Ağaoğlu

Alkım Yayınları'ndan çıkmış 2004 yılı basımı, 1969-1977 yılları arasında tutulmuş günlüklerden oluşmuş bir kitap Damla Damla Günler . Kitabın günlükler serisinin ilki olduğu anlaşılıyor, 1. cildin sonu ile bitmesinden. Yazarın tuttuğu günlükleri okuyabiliyor olmak bile heyecan verici. Ölmeye Yatmak (Ağaoğlu'nun ilk romanı) ve Fikrimin İnce Gülü romanlarının oluşma sürecine tanıklık edebiliyoruz bu sayede. (Ölmeye Yatmak, okunacak kitaplar listesinin ilk sırasına yerleşti bu arada :) 1970'li yılların kaotik ortamını, Ankara'yı, Alanya'nın bakir kıyılarını yazarın gözünden izlemek ilginç. 1970'lerin başlarında konuşulanlarla günümüde konuşulanların pek de farklı olmadığını görmek ise üzücü. Vietnam'da Kamboçya'da süren savaşların yerini Afganistan ve Irak almış sadece. Okurken çok keyif aldım. Sizlere de tavsiye ederim.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Adı dünya kadınlar gününe dönüştürülen 8 Mart , tarihe baktığımızda büyük mücadeleler sonucu elde edilen hakların anısına kutlanan dünya emekçi kadınlar günüdür aslında. 8 Mart 1857'de New York'ta, 40.000 işçinin grevine kanlı müdehale sırasında, çoğu kadın, 129 kişinin ölümü üzerine 1910 yılında Kopenhag'da toplanan 2. Enternasyonel'e bağlı kadınlar toplantısında Carla Zetkin'in önerisi üzerine kutlanması kabul edilen bir gündür. Daha eşit, daha mutlu günler özlemiyle, dünya emekçi kadınlar gününüz kutlu olsun...

Yayıncılıkta yeni yaklaşımlar

Yayıncılık değişiyor. Bilgi teknolojisindeki hızlı gelişme, artan bant genişlikleri, ucuzlayan bağlantı ücretleri ile birleşince son kullanıcılara (yani bizlere) farklı hizmetler sunuluyor. Bildiğimiz televizyon yayıncılığında, içerik belli saatte ortama (en klasik anlamda havaya) sunulur. Eğer, içeriğin sunulduğu saatte alıcınız açık ve karşısındaysanız içeriği izlersiniz. Video kaydedicilerin çıkması ile aynı saatte karşısında olma zorunluluğumuz ortadan kalktı. İzlemek istediğimiz içeriğin yayın saatini biliyorsak ve bu bilgi büyük değişikliklere uğramıyorsa, video kaydediciyi ayarlayıp (ki bu ayar işi sanıldığı kadar kolay değildi) ileride izleyebilme olanağına kavuştuk. EPG olarak kısaltılan elektronik program rehberi ile birlikte kaydetmek iztediğimiz yayını güncellenen bir elektronik rehberden seçmek ve seçilen yayın başladığında otomatik olarak kayıt etmek gibi, hayatımızı kolaylaştıran bir teknoloji var ise bile ülkemizde düzgün EPG hizmeti yaygın değil. Yayıncılıkta gelinen

Maymunu Tokatlamak, Serdar Turgut

1995 yılında yazılmış bir kitap Maymunu Tokatlamak . Serdar Turgut, Hürriyet Gazetesi'nin Washington temsilciliği görevinden yeni dönmüş. Amerika'da bulunduğu sürece, pazar günleri Hürriyet'te yazdığı yazılardan oluşmuş kitap. Turgut'un, özellikle Hürriyet'teyken yazılarındaki üslubu beğeniyorsanız kitabı da beğenirsiniz. Yazılarda Amerika'ya ilişkin gözlemlerde var. Elbette Turgut üslubuyla. Maymunu tokatlamak, İngilizce argosunda kullanılan bir ifade. Anlamı için kitabı okumanızı öneririm. Aynı başlığa sahip yazı var...

Bükreş'in Doğusu, film

Romanya'da 1989 yılında yaşanan devrim sonrası Bükreş'in doğusunda bir kasabada neler değişmiş? Devrim acaba buraya gelmiş mi? Yoksa burdan mı başlamış? Halk, Çavuşesku götürüldükten sonra mı sokağa dökülmüş, önce mi? Kasvetli hava, griye boyalı dökük binalar, eski arabalar, heyecandan uzak tek düze hayatlar. Bükreş'in doğusunda yaşam çok renkli görünmüyor. Filmin başında yaşamın sıkıcılığını hissediyoruz. Kasaba televizyonundaki açık oturumu izledikçe ülkemizdeki programları hatırlamamak olanaklı değil. Teknik imkanlar daha gelişmiş olsa bile konuşulan konuların absürdlüğü, telefon bağlantıları, sıkıntıdan kağıt gemiler yapan konuşmacı filmin kasvetli havasını dağıtıyor. Öyle görünüyor ki sıradan insanların yaşamlarında bir şey değişmemiş devrim ile. Hayatları değişenler önceki rejim zamanında da bir yerlerde olanlar. Eskiden istihbaratçı olarak çalışan şimdinin fabrikatörü olmuş mesela. 2006 yapımı film ne yazık ki Ankara'da tek salonda ve sadece bir hafta oynayaca

Elizinn patisserie restaurant

Adını okuyunca yurt dışında bir yer sanabilirsiniz. Ancak, Ankara'da Tunalı Hilmi caddesi üzerine açılan mekanlardan birisi Elizinn . Neden böyle isimler konulur bu tip mekanlara ayrı yazıların konusu. 2006 yılı başlarında açılmış web sayfasından öğrendiğime göre. Yargıcı mağzasının karşısına denk geliyor yeri. Bülten sokak ile Tunalı Hilmi'nin kesiştiği köşede iki katlı bir mekan. Özellikle hafta sonları ve öğlen saatlerinde dolu oluyor. Menüsü zengin. Hem pasta ve tatlı çeşitleri var hem ızgaralar, pizzalar var. Servisi hızlı ve özenli. Yiyecekler lezzetli, porsiyonlar doyurucu. Tavuklu dürümünü denemiştim ve öneririm sizlere de. Fiyatlar, o bölgedeki benzerleriyle kıyaslandığında farklı değil. Adres ve telefon bilgileri Elizinn Tunalı Hilmi Caddesi No: 81 / A 06700 Kavaklıdere - Ankara Tel: 0 312. 427 40 45

DLNA

Açık adı Digital Living Network Alliance (Sayısal Yaşam Ağı Birliği - çeviri bana ait, daha uygun bir Türkçe için önerilere açığım) olan DLNA , 2003 yılının haziran ayında çeşitli sektörlerden 25 kurucu üye tarafından oluşturulmuş bir yapı. Amacı, her geçen gün artan ev içi elektronik cihazların (DVD göstericiler, televizyon, mp3 çalar, taşınabilir bilgisayar [laptop], masa üstü bilgisayar [desktop], mobil telefonlar, oyun konsolları vs. ) aralarında haberleşmesi için ortak bir dil oluşturup bunun standartlarını tanımlamak. DLNA 'in kendi sitesindeki metinden yararlanırsam: GOAL: DLNA members share a common goal of establishing a platform of interoperability based on open and established industry standards to complete the cross-industry convergence DLNA 'in Ocak 2007 itibariyle 23 ülkeden 225 üyesi var. Bu üyeler , tüketici elektroniği, ağ, mobil, PC, ar-ge, yarı iletken, komponent ve telekomünikasyon endüstrilerini temsil ediyor. DLNA sertifikalı cihazlar satışa sunulmuş duru

Bahar başlıyor

Bugün baharın ilk günü. Ayın ortalarına doğru saatlerin yeniden ayarlanmasıyla, iş çıkışı hava kararmamış olacak. Kışın kasvetli havasından kurtulacağız yakında. Her ne kadar bu yıl geçmiş yıllara kıyasla fazla soğuk olmadıysa bile gene de baharın gelmesini sevinçle karşılıyorum. Doğa gibi, her bahar yenileniyor insanlar da. Bu aralar Flying Carpet adlı albümü dinliyorum. Claude Challe imzalı derleme bir albüm. Oryantal müziğin çok iyi örnekleri var albümde. İki CD'den oluşuyor. Darbuka, klarnet, keman karışımlarından hoşlanıyorsanız Flying Carpet (Uçan Halı) adlı bu albümden de çok hoşlanacaksınız.

1 Mart 1935

Büyük bir keyifle kullanmakta olduğum Nazım Kültür Ajandası 2007'ye göre 1 Mart 1935 tarihinde 18 kadın milletvekili TBMM'ye girmiş. 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününe bir hafta kala, 1935 yılında, bir çok ülkede kadınların seçme ve seçilme hakkı yok iken, 18 kadın vekilimizin TBMM'ye girmiş olması etkileyicidir. Kadınların toplumun her alanında daha fazla temsil edilmesini dilerim.

Triple play

Telekom sektöründe yaşanmakta olan gelişmelerle birlikte, Avrupa'da sıkça duyulmaya başlanan ifadelerden biri: triple play . Yani 3'lü hizmet. Başka bir değişle telefon ile birlikte televizyon ve internet hizmetlerinin de aynı operatör tarafından verilmesi ve bu 3 hizmet için (çoğunlukla) tek fatura gönderilmesi. 30 Ocak 2007 tarihli habere göre Fransa'da Orange firması telefon, televizyon ve ADSL internetten oluşan paket için 39,90 € fiyat istiyormuş. Farklı ülkelerden farklı fiyat örnekleri bulunabilir. Ülkemizde triple play uygulamasını yapabilecek şirket sayısı fazla değil. Türk Telekom A.Ş. ve TürkSat bu tip bir hizmeti verme olasılığı en yüksek olanlar bence. Aslında Türk Telekom internet ve telefon hizmetini verebiliyor hali hazırda. TürkSat ise TV ve interneti birlikte sunabiliyor. Türk Telekom IPTV hizmetine başladığında, TürkSat ile telefon hizmetine başladığında (veya yaygınlaştırdığında voip hizmeti veriyor çünkü) triple play diye adlandırılan hizmeti sağlamış

Futbolda ilginç durum

Bu yıl futbol ligi ilginçliklerle dolu. Geçtiğimiz yıllarda üçe bölünmüş olarak görürdük ligi. Bir grup takım tepeye oynardı. Sayıları 5'i geçmezdi bu takımların. 5-8 takım da ligde kalma mücadelesi verirdi. 18 takımlı bir lig oynandığını düşünürsek 10 takımın ne yukarıya yetişecek kadar fazla puanı olurdu ne de düşme tehlikesi hissedecek kadar az. Bu yıl ise çok daha farklı bir puan tablosu ile karşı karşıyayız. Konyaspor 31 puanla 6. sırada yer alıyor. 15. Çaykur Rizespor'un ise 24 puanı var. Sondaki 3 takım ile baştaki 3 takımın diğerlerinden biraz uzaklaştığını düşünsek bile (ki bu gözlemin de doğruluğu tartışılır, 4.durumdaki Kayserispor ile 3. Beşiktaş arasında 2 puan fark var) geriye kalan 12 takım, 34 ile 24 puan arasına yerleşmiş durumda.

Polis, film

Türk sinemasında fazla alışık olmadığımız filmlerden olan Polis , 16 Şubat 2007 Cuma günü vizyona girdi . Haluk Bilginer'in son derece başarılı oyunculuğu, ilginç kurgusu, güzel çekilmiş sahneler, Özgü Namal'ın oyunculuğu filmi kurtarmaya yetmiyor. Kara film tarzında olduğu ileri sürülen, absürt film denilen ancak, benim herhangi bir kategoriye sokamadığım deneysel bir film Polis .

Kısık Ateşte 15 Dakika

Ülkemiz sinemasında fazla örneğini bilmiyorum tek mekanda geçen filmlerin. Kısık Ateşte 15 Dakika'yı izlerken aklıma hep Mustafa Altıoklar'ın Banyo adlı filmi geldi. Orada da birbirleriyle bir şekilde bağlantılı olaylar, kapalı mekan, dekor gibi duran banyo. Bu filmde de olaylar lüks Fransız restaurantı Le Chic'te geçiyor. Birbiriyle bir şekilde ilişkili öyküler, fazlasıyla zorlama finalle beklenmedik sona bağlanıyor. Kimi karakterler inandırıcılıktan uzank. Metin Akpınar'ın canlandırdığı oymacı, restaurantın kadın düşkünü sahibi ve sanki final sahnesi için filme monte edilmiş gibi duran komiser bunlardan. Öte yanda Haluk Bilginer, oyunculuğu adeta ile büyülüyor. Aysun Kayacı, filmde söylediği şarkılarda kendi sesini kullanmış. Bir çok ses sanatçısından başarılı, belki bu yeteneğini ileride kullanır. Ata Demirer'in performansı iyi olsa bile, oyuculuğu ile ilgili yorum yapabilmek için farklı karakterlerde izlemek gerekiyor. Başta da yazdığım gibi örneğine sık rastla

Kadın Matematikçiler, Ercan Kumcu

Matematik, birçok bilimde kullanılan temel araçlardan birisi. Matematik alanında önemli çalışmalara imza atmış, adını tarihe mal etmişler arasında kadınların sayısı hiç de az değilmiş. Ercan Kumcu'nun Kadın Matematikçiler adlı kitabını okuyana kadar bu gerçeğin farkında değildim. Kitapta, 370 ile 415 yılları arasında yaşamış İskenderiyeli Hypatia'dan başlayarak kronolojik sırayla kısa hayat öyküleri verilen 113 kadın matematikçi var. Kadınların matematikle uğraşmaları Immanuel Kant gibi ünlü düşünürlerce bile yadırganmış. Kant "Madem güzel kafalarını geometriyle meşgul edecekler, sakal da bırakabilirler" demiş. 1666 yılında kurulan Fransız Bilimler Akademisi ilk kadın üyesini 1979 yılında kabul etmiş. Kadınların mücadeleleri okula gitmeyle başlamış. Lisans eğitimlerini alabildikten sonra yüksek lisans eğitimi için uğraşmışlar yıllarca. Çoğu üniversite, yüksek lisans için kabul etmemiş kadınları. Dışarıdan dersler alıp gerekli koşulları sağlayanlara ise unvan ver

Coşkun Can Aktan'ın bilgi hazinesi

Türkçe içerik bulmanın hala çok kolay olmadığı sanal alemde, bu kadar kapsamlı içeriği olan bir sitenin varlığından haberdar değildim. Hemen adresi vereyim: http://www.canaktan.org/ Gerek sayfa tasarımındaki güzellik ve özen, gerekse zengin ve Türkçe içeriğiyle Can Aktan'ın sayfası, sık kullanılanlara eklenecek kaynaklardan birisi. ANTİ-LEVİATHAN 'dan Merkez Bankacılığı 'na, AB Kriterleri 'nden Kamu Tercihi Teorisi 'ne farklı konularda kendi yazdığı kaynaklarla zenginleştirdiği sitesinde aynı zamanda farklı kaynaklardan derlediği bağlantılar da var. Halen Dokuz Eylül Ünivesitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde çalışmakta olan Atkan'ın öz geçmişine de buradan ulaşabilirsiniz. Ülkemizde bir çok farklı alanda geniş bilgilere sahip kişiler var. Ancak, zaman ayırıp bu bilgilerini başkalarının kullanımına açanlara pek sık rastlanmıyor. Sayın Aktan'a Sosyal Bilimler Sayısal Arşiv'i için çok teşekkürler. Umarım benzer çalışmalar artar...

Uygunsuz Gerçek

ABD'nin son seçimlerde başkan adayı, daha önce başkan yardımcılığı görevinde bulunmuş Al Gore'un, Küresel Isınma konusunda yıllar boyu sürdürdüğü mücadelenin özetlendiği bir film Uygunsuz Gerçek . Filmde de örneklendiği gibi sigaranın sağlığa zararlı olduğunu kabul etmemek için senelerce direnen sermaye, dünyanın sonunu hazırlayan karbon gazı emisyonu konusunda da adım atmamakta ısrarlı. Filmde sorunların tespiti doğru bir şekilde yapılmış olsa bile çözüm için doğru yöntemlerin önerildiğini söylemek güç. Günümüzde dünyanın böylesine kirletilmiş olmasının en önemli sebebi dünya genelinde (istisnaları kenara koyarsak) uygulanmakta olan ekonomi yönetimi. Sadece kar güdüsü ile hareket eden şirketleri çevreye saygılı olmaya davet edip, onların da bu davete uyacağını beklemek fazla iyimserlik. Filmi izleyene kadar küresel ısınmanın bizden sonraki kuşaklar için yaşanılmaz bir dünya yaratıyor olduğunu düşünürdüm. Oysa, filmi izledikten sonra anladım ki, bizden sonraki kuşakları bile b

Ya sonra?

Ajda Pekkan'ın söylediği efsane şarkılardan birisi Ya Sonra. Ne yaptılar yıllar sonra? Levent Yüksel yeniden söyledi. Pekkan kadar iyi söyleyememiş olsa bile klipteki İstanbul görüntüleri çok güzel. Şarkının en beğendiğim bölümü ise müziğin devam ettiği, arada Ya Sonra...Senden sonra... Ya sonra Ne yaparım senden sonra Kal.... şeklinde devam eden bölümleri. Orijinali, belki Türkçe aranjmanından da iyi bu arada.  Kendime sorarım başlıktaki soruyu; Ya sonra? Herkesin arada bir yapması gerekir.

İnternet canavarı

Son günlerde bir panik havası estiriliyor internetteki içerikle ilgili. Konuyla yakından ilgilenenlerin şaşkınlıkla izlediği haberler, açıklamalar akıllara başka sorular ve nedenler getiriyor. Teknoloji Kimin Umurunda adlı kitabın da yazarı olan Altı Üstü Tasarım adlı blog yazarı Mehmet Doğan çok iyi bir yazı yazmış konu ile ilgili. Mutlaka okumanızı öneririm. Yorumlarla daha da gelişen yazılarıyla okumaktan büyük keyif aldığım Sn. Doğan'ın sitesini sık kullanılanlarınıza ekleminizi de öneririm. Ayrıca yan tarafta izlediklerim bölümünde sayfasının adresini görebilirsiniz... Sansürsüz, özgür bir dünya özlemiyle.

Express

Yıllar önceydi Express dergisini ilk okumam. Tam olarak hatırlayamasam bile neden baksanız 10 yıldan fazla olmuştur. O zamanlar haftalık çıkıyordu. Sonra iki haftada bire düştü sıklığı. Sonra kapandı, kayboldu. Herhalde 3-4 yıl önceydi. Kitapçıda Post Express adıyla tekrar karşımda görünce şaşırdım önce. Artık aylık çıkmaya başlamıştı. Post pek uzun kalmadı adının başında. Tekrar Express olunca daha bir sevindim. Şimdi her ay, neredeyse hiç aksatmadan alıyorum. Zaten ben okumayı bitirene kadar yenisi çıkmış oluyor. Ne mi var içinde. Hayatta ne varsa. Politika, sanat, kültür, söyleşiler, haberler, kitap, kaset tanıtımları. Dergi hakkında daha fazla bilgiyi Ekşi Sözlük'ten bulabilirsiniz . Henüz tanışmadıysanız kendisiyle 5 YTL karşılığında Dost, İmge gibi kitapevlerinde sizi bekliyor.

Modigliani, Işığın ve Hüznün Ressamı

Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi? adlı oyun için bilet almıştık. Oyunculardan birisinin rahatsızlığı nedeniyle Modigliani'yi izledik. Geçtiğimiz aylarda izlemeyi çok istediğim, bir türlü denk getirip izleyemediğim oyunlardandı Modigliani . İtalyan ressam Modigliani'nin (1884-1920) Paris'te sefalet içinde geçen hayatından bir kesit sunuluyor oyunda. Modigliani'nin çevresi, kendisi gibi değeri sonradan anlaşılan ressamlarla çevrili. İki buçuk saat kadar süren oyunun ilk perdesinde, ressamların hayatının zorlukları, bunaltıcılığı ve çaresizlik, son derece başarılı bir şekilde sergileniyor. Öyle ki izlerken bunalıyor insan. Modigliani rolünde Olcay Kılavuzlu, Modigliani'nin sevgilisi şair Béatrice Hastings rolünde TRT'nin uzun soluklu dizisi Bizim Evin Halleri'nden tanıdığımız Berfu Öngören rollerinin hakkını veriyor. Oyuncuların hepsi başarılıydı aslında, gene de benim en çok beğendiğim Modigliani'nin ressam arkadaşı Maurice Utrillo 'yu oynayan Orhan Özyiği

Avrupa Artistik Buz Pateni Şampiyonası

Buzda Dans adlı yarışma / şov programı ile birlikte ülkemizde buz patenine ilginin artmış olduğunu varsayarak, TRT 3 'te yayınlanmakta olan Avrupa Artistik Buz Pateni Şampiyonası'nı hatırlatmak isterim. TRT tarafından yıllardır yayınlanan ve ne yazık ki, meraklıları dışında, fazla ilgi çekmeyen buz pateni, ünlü isimlerin yarışmacı ve jüri üyesi olduğu Buzda Dans 'ın izlenme oranlarına bakınca, makus talihini bu yıl kırabilir. Buz dansı ile ilgili oldukça geniş bir arşive sahip, iyi hazırlanmış bir site arıyorsanız Ceyhun Ergüven'in hazırladığı http://www.buzpateni.com sitesini öneririm. Fotograflar ve videolarla zenginleştirilmiş site, bir çok bilgi de içeriyor.

İş, Aşk ve Kadınlara Dair, Seda Kaya Güler

İş hayatında belli konumlara gelmiş, 10 farklı kadının ağzından bulundukları konuma gelene kadar yaşadıkları, mücadeleleri, bulundukları konumdan hayata bakışlarını anlatıyor Seda Kaya Güler . Kadınlar için iş hayatının getirdiği zorlukları anlatmak için ilginç bir tarz seçmiş yazar. Beş bölümden oluşan kitabın her bölümü akademisyenden kafe sahibine, gazeteciden finans sektöründe genel müdüre farklı sektörlerde başarıya ulaşmış toplam 10 karakterin buluştuğu yemeklerde konuştukları şeklinde kurgulanmış. Son buluşma dışındaki dört buluşmada kadınların hepsi bir arada değil. Bölümler, neden iş hayatı, kariyer yapma isteği, kocalar kadına destek mi, köstek mi?, kadın kadının kurdu mu? ve erkekler olarak adlandırılmış. Yazış şekli nedeniyle kolay ve hızlı okunabilen bir kitap. Kimi bölümleri okurken erkeklerin tavrından iğrenirken, kimi bölümlerde böyle düşünen kadınlar olabilir mi demekten kendimi alamadım. Kitapta sorunlar ortaya konuyor, durum tespiti yapılıyor. Yer yer, özellikle a

Eski bohçadan: Sebzeli Börek tarifi

Malzemeler Acı Biber Salçası, 3 Adet Hazır Yufka, 1 Adet Havuç, 1 Adet Patlıcan, 1 Adet Domates, Biber, Kekik, Kimyon, Tuz, 1 Adet Soğan ve Sarımsak, 1 Adet Yumurtanın Sarısı, Sızma Zeytin Yağı Yapılışı Sebzeleri yıkayıp ince ince doğruyoruz. Patlıcanın acısını almak için tuzlu suya koyup bir süre bekletiyoruz. Sudan çıkardıktan sonra iyice sıkıyoruz. Soğanı ve biberi yağda çeviriyoruz. Havuç ve sarımsağı da karışıma ekliyoruz. Birlikte bir süre daha çeviriyoruz. Ocaktan almaya yakın bir kaşık acı biber salçasını ve domatesi de koyuyoruz. Baharatlardan istediğimiz kadar katıyoruz. Yufkaları üçgen şekilde kesiyoruz. Hazırladığımız malzemeleri yufkanın içine koyup yufkayı dilediğimiz şekilde katlıyoruz. Ben köşesine doğru sarıp, sonra gül şeklini veriyorum. Üzerine yumurtanın sarısını sürüp orta hararetli fırında pişiriyoruz. Afiyet Olsun...

Sayısal Karasal mı Uydu mu?

Sayısal karasal yayıncılık (DVB-T=Digital Video Broadcasting-Terresterial) denemelerinin resmi başlangıcının yapıldığı 3 Şubat 2006'nın yıl dönümüne yaklaşırken, 3 büyük ilimizde (Ankara, İstanbul ve İzmir) deneme yayınları sürerken, TRT dışında havada sinyali olan ikinci bir yayıncının olmayışı düşündürücü. Uydu yayınları ile ilgili yeni girişimler yapan özel yayıncılar, 2014 yılında sonlanması beklenen ve şu an için nüfusun en az yarısının yayınları izlediği analog karasal yayının yerini alacak teknolojiyle ilgilenmiyor oluşunu nasıl yorumlamak gerekli bilemedim. Deneme yayınlarına başlayalı bir yıl olmasına karşın kamuoyunda bilgi eksikliği gözlenmektedir. Sektör içindeki kişilerin bile konu hakkında doğru bilgilere sahip olmadığını üzülerek görüyoruz. Kamuoyunu bilgilendirme konusunda daha planlı çalışmalar yapılmalı. Ne uydu karasal sayısal yayıncılığın rakibi, ne karasal sayısal uydunun. İkisinin kullanım yerleri ve yöntemleri farklı. Sayısal karasal yayın, uydu yayıncığı,

D-Smart ve TV sektöründeki gelişmeler

Televizyon sektöründe yaşanan gelişmeleri vakit buldukça yazmaya çalışıyorum. Doğan Grubu'nun D-SMART adıyla tanıttığı, platform işletmeciliği olarak adlandırabileceğimiz hizmetine ilişkin ilk ipuçlarını, Hürriyet Gazetesi'ndeki haberi referans göstererek, 3 Haziran 2006'da sayfamda duyurmuştum. Televizyon yayınını uydu üzerinden izleyen, tahmini bir sayıyla 7 milyon civarındaki, haneler için heyecan verici bir gelişme. Ülkemizde televizyon yayınlarını almak için 3 farklı ortamdan söz edilebilir. Bunlar, Karasal yayın (analog ve yakında sayısal) Uydu (sayısal) Kablo (analog ve yakında sayısal) Bu üç ortama ek olarak geniş bant TV (IPTV=Internet Protocol Television) ve mobil TV seçeneklerinin de var olduğunu ancak, ülkemizde şu an için yaygın kullanımda olmadıklarını hatırlatayım. Kimi Avrupa ülkelerinde ve ABD'de, bu ortamlardan yapılan yayınlar mevcut. Yakın tarihlerde ülkemizde de örneklerini göreceğimizi düşünüyorum. Bu arada hemen belirtmekte yarar var, Mobiltürk

Güldeste, Uzun Havalardan Seçmeler

Sayfamda çok beğendiğim müzik albümlerine de yer veriyorum zaman zaman. Albümdeki tüm eserleri beğendiğim çok nadir oluyor. Bu nadir durumlardan birisi TRT'nin arşivinden derlediği Güldeste Uzun Havalardan Seçmeler adlı 3 CD'lik albüm. O kadar iyi bir derleme ve o kadar özenli bir çalışmaki şimdiye kadar kime dinlettiysem bir tane hediye etmek durumunda kaldım. Albümde kimler yok ki. Mükerrem Kemertaş'tan Neriman Tüfekçi'ye Nezahat Bayram'dan Turan Engin'e zevkle dinlediğimiz 33 sanatçı, gözlerimi yaşartıyor bu kez söyledikleri 42 dokunaklı türküyle. TRT Müzik Dairesi Başkanlığı Yayını olarak 2005 yılında çıkmış bu arşivlik derlemeyi edinmek için TRT'nin web sayfasındaki adresleri kullanabilirsiniz. TRT'nin diğer yayınlarına ulaşmak için ise kullanabilirsiniz.

5x2, Beş Kere İki

Evlilikte kadın erkek ilişkileri üzerine bir film 5x2. İki insanın (x2) beş (5) farklı durumdaki hikayesini anlatıyor. Kurgusunu ters yapmış yönetmen, François Ozon . İlişkinin sonunu görüyoruz önce. İşin ilginci, Alt Yazı dergisinin yönetmenle yapmış olduğu görüşme ile öğrendiğimize göre çekimi de sondan başlayarak yapmışlar. İlk yarısında (pek fazla bir şey olmasa da) söyleyeceği her şeyi söyleyen filmin ikinci yarısı gereksiz geldi. Gene de izlenebilecek bir film. Müzikler iyi. Ancak şarkıların sözlerini çevirmedikleri için orada saklı olduğunu öğrendiğimiz mesajları farkedemedik.

Nazım Hikmet 105 yaşında

15 Ocak 1902 doğumlu Türkçe'nin büyük şairi Nazım Hikmet RAN'ı saygıyla anıyorum. Büyük ustanın 1938'te yazdığı Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları adlı şiirinden küçük bir bölüm aşağıda. Şiirin tamamına ve daha bir çok şiirine http://www.nazimhikmetran.com adresinden ulaşabilirsiniz. ... Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldanmadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım...

Amerika'da Türk olmak, tekrar

TRT'nin ilgi ile izlenen yapımı Amerika'da Türk Olmak , yeniden yayınlanıyor. İlk gösterimlerini kaçıranlar için iyi bir fırsat. Tülin Sertöz imzalı, Amerika'ya çeşitli sebeplerle gitmiş yurttaşlarımızın beklentilerini, karşılaştıklarını kendine has diliyle anlatan yapımı bu kez kaçırmamanız için yayın saatlerini aşağıya yazdım. Bu bilgileri TRT'nin internet sayfasından edindim. Güncel bilgileri TRT sayfalarından izleyebilirsiniz. Amerika'da Türk Olmak 18.01.2007 04:30 / TRTINT 18.01.2007 20:00 / TRTTÜRK 20.01.2007 15:30 / TRTINT 20.01.2007 15:30 / TRTTÜRK Hazır elim değmişken TRT-Int'in Amerika'daki uydu parametrelerini de yazayım. En güncel bilgileri TRT'nin sayfasından bulabileceğinizi tekrar hatırlatayım. ABD VE KANADA UYDU ADI............. INTELSAT AMERICAS 5 FREKANS BANDI .....Ku BAND YAYIN TÜRÜ......... DIGITAL ANTEN ÇAPI .........76-120 cm UYDU POZİSYONU.. 263° Doğu ALIŞ FREKANSI...... 11,966 GHz POLARİZASYONU.... YATAY(H) SEMBOL ORANI.....

Buzda dans

Çocukluğumuzda abimle en büyük keyiflerimizden birisiydi buz dansını TRT ekranlarından izlemek. Heyecanla beklerdik 3'lü bilmem ne hareketi sırasında sporcu düşecek mi diye. Düşünce başta güler sonra üzülürdük. O zamanlar henüz eski olmamış Doğu Blok'u ülkerinin sporcularının başarılarını takdir eder, neden ülkemizden kimse yok diye hayıflanırdık. Show TV ekranlarında, formatı dışarıdan alınma, Buzda Dans isimli bir yarışma/eğlence programı başladı. Toplam 10 tanınmış yarışmacı, bir kısmını tanımadığımız tanınmış juri karşısında, buz dansına gönül vermiş ve çeşitli başarılar kazanmış 10 sporcunun eşliğinde hünerlerini sergiliyorlar pazar akşamları. Keyifli bir eğlence programı. İşin ilginç yanı, belki o da formatın bir parçasıdır bilemiyorum, hem yarışmacılar arasında hem de juri üyeleri arasında bunun bir eğlence programı olduğunun farkında değilmişcesine tavırlar sergileyenler var. Belki bu vesile ile ülkemizde çok gelişmiş olmayan bu spor dalına ilgi artar.

Mobilturk, cep televizyonu

Cep telefonundan televizyon izlemek ne kadar ilginizi çeker mi? Eğer yanıtınız evet ise yazının geri kalanını okumanızı öneririm. Ülkemizde henüz dağıtılmayan 3.nesil cep telefonu lisansı sonrasında çoğalacak olan mobilTV uygulamalarının ilkini, 3. nesile ihtiyaç duymadan üstelik, Mobilturk adlı şirket sunmaya başladı. Tam listesi şirketin web sayfasında olan bir çok telefon modeli ile alınabilen yayınlar, GPRS altyapısını kullanan bir uygulama ile izleniyor. Şu an için 10 kanalları var ve bunlar bildiğimiz televizyon kanallarından ziyade, kısa klipler, erotik görüntüler, spor karşılaşmaları, çizgi film gibi mobil olarak bulunduğunuz yerlerde izlemek isteyeceğiniz türde içeriklerle dolu kanallar. Avrupa'da günlük ortalama 20 dakika mobilTV izlendiğini, böyle bir hizmet için ayda 10 Avro ödemeye hazır olunduğunu gösteren çeşitli araştırma raporları var. Ayrıca, gene benzer raporlarda 2010'lu yıllarda mobilTV sektörünün milyarlarca dolarlık bir sektör haline geleceği öngörülüyor

TPEG (Transport Protocol Expert Group)

Önceki günlerde Samsung'un yeni modeli ile ilgili yazarken TPEG özelliğinden bahsetmiş, ancak TPEG ile ilgili ayrıntıları ileriki yazılara bırakmıştım. Bu yazıda o sözü tutmaya çalışacağım. Öncelikle kelimelerin Türkçesi ile başlayayım işe. TPEG = Ulaşım Protokolü Uzman Grubu. Temel amacı trafik ile ilgili bilgilerin nasıl gönderileceğini tanımlayacak bir protokol geliştirmek denilebilir. Aslında, ülkemizde uygulaması olmasa bile, RDS (Radio Data System) üzerinden trafik bilgileri iletimi Avrupa'da kullanılmaktaydı. Ülkemizde, özellikle son yıllarda, şarkı isimleri, reklam gibi amaçlarla RDS kullanımı yaygınlaşıyor. TPEG ile ulaşım ve seyahat ile ilgili neredeyse tüm bilgiler iletilebilmektedir. Trafik sıkışıklıkları, kamu ulaşım bilgileri (otobüs, tren, uçak vs), hava durumu, bölgesel alarmlar ve sair bilgiler. Bu bilgileri bilgisayar, el tipi terminaller (PDA, gelişmiş cep telefonları), araç radyoları gibi birçok değişik cihazla almak olanaklıdır. Bilgiler, ücretli olabildiği

Eski bohçadan: Zürih

Eski sayfadan aktarımları fırsat buldukça sürdürüyorum. Bu kez Zürih fotograf ve yorumlarına sıra geldi. Sol tarafta, Zürih'in tepen (Üetliberg'den) görünüşü var. Kent, Limmat nehrinin Zürih gölüne döküldüğü yer çevresinde kurulmuş. Bir çoklarınca İsviçre'nin başkenti diye düşünülse ve ülkenin en büyük kenti olsa bile sadece Zürih Kantonu'nun başkentidir. Zürih gölünde, yolcu taşımacılığı da yapılmakta. Ayrıca göl kıyısındaki plajlarda güneşlenmek, gölde yüzmek olanaklı. Tramvay ve otobüsler ulaşımı kolaylaştırdıkları gibi dakiklikleriyle saatlerinizi ayarlamanıza yardımcı oluyorlar :) Kenti gezerken İsviçre'nin meşhur zenginliği kendini hissettiriyor. Grossmünster Kilise'si kentin önemli binalarından.

15 Ocak: Nâzım Hikmet'in Doğum Günü

Türkçe'nin en büyük şairlerinden biri olan Nâzım Hikmet bundan 105 yıl önce, yani 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğmuş. Bu yıl Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği Ankara İl Koordinasyon Kurulu (TMMOB Ankara İKK) Nâzım'ın doğum gününü bir panel ve tiyatro oyunu ile kutluyor. Panel 18.30'da oyun ise 20'de başlayacak. Ankara Ekin Sanat Merkezi'ndeki etkinliğe dair bilgileri aşağıda bulabilirsiniz. EKİN SANAT MERKEZİ (MENEKŞE-1 SOKAK NO:8/A KIZILAY) 15 OCAK PAZARTESİ 18.30 Panel: Nâzım Hikmet Ran Oturum Başkanı: Ramazan PEKTAŞ (TMMOB Ankara İKK Sekreteri-EMO Ankara Şube YK Başkanı) Panelistler: Aydın ŞİMŞEK (Yazar) ve Hüseyin ATABAŞ (Şair) 20:00 Tiyatro Oyunu Grup: Özgür Tiyatro Oyun: Aşkın Vatanı Yoktur