Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tutunamayanlar, Oğuz Atay

Bir kaç tane kitap var. Yıllardır okuma listemin içerisinde yer alan ve bir türlü okuyamadığım. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı bunlardan birisiydi. Üniversitede okuduğum yıllarda derslerin yoğunluğu, kitabın kalınlığı derken hiç elim gitmemişti. Mezun olduktan sonra yüksek lisans, iş telaşları, evlilik, askerlik, çocuk(lar) ... Telaşlar azalmaya, hayat çocuklu olarak "steady state"ine (elektronikte kullanılan bir terim: kararlı hal anlamına geliyor, transient yani geçişken durumdan sonra geliyor)  ulaşmaya yüz tutunca yıllardır istediğim bir şey olan Atay'ın sarsıcı romanını okuyabildim. İyi ki de bu kadar uzun beklemişim. Oğuz Atay İTÜ İnşaat Mühendisliği mezunuymuş. İlk romanı olan Tutunamayanlar 1970'de TRT Roman ödülüne değer görülmüş. 1984'te İletişim yayınlarınca yeni baskısı yapılana kadar pek ilgi görmemiş. Benim okuduğum 2000 yılı tarihli 20. baskısıydı. Başına konulan iki önsözle birlikte 736 sayfalık tek cilt, zaman zaman okumayı zorlaştı

Baş döndüren trafik

Yazının başlığına bakıp güncel siyasi, ekonomik meselelerden bahsedeceğimi sanmayın. Hayata dair bir çok konudan bahseden yazılar yazmakla birlikte bu hayati konulara blogumda hiç değinmiyorum. Başlıktaki ifadeye neden olan okumakta olduğunuz blog sayfasının ziyaretçi sayısına ilişkin sol tarafta gördüğünüz grafik. Günlük ziyaretçi sayısının grafiğindeki bu dalgalanmaya anlamlı bir açıklama getiremedim henüz. Sayının arttığı günler yeni yazı eklenmiş olması bir açıklama olabilirdi mesela. Ne yazık ki böyle bir durum yok. Hatta kimi günler için tersi geçerli. Bu sabahı ele alalım. Erken başlayan bir günde uzunca (2 hafta kadar) bir süredir elimden bırakamadığım Tutunamayanlar'ı bitirmenine heyecanını kahve ile yatırtırmaya çalışırken kendimi klavyenin başında aşağıdaki yazıyı yazarken buldum. Hızımı alamayıp yazıyı uzunca süredir (bu kez gerçekten uzuuun, aylar yıllar gibi) haberleşmediğim arkadaşlarıma e-posta ile gönderdim. Yazının okunma sayısı kaç dersiniz? 2. Yazıyla ifade

short misto non-fat

İlginç bir ülkede yaşadığımı düşünüyorum. Yemeklerden sonra orta şeker Türk kahvesi ile suda eriyen granül kahve dışında çayın hakimiyeti yaşanan bir ülkede kahve zincirleri tutacak deseler inanmazdım. Zaten bu yüzden kimse bana yatırımları konusunda danışmıyor. Bu yatırım işlerinden anlamıyorum. Starbucks'ı, bir kaç gün için gittiğimiz Tayvan'ın başkenti Taipei'de görmüştüm ilk olarak. O tarihte henüz Türkiye'de Starbucks yoktu. Yazının başlığı da kimseye bir şey ifade etmiyordu. Wikipedia bilgilerine göre 2003 yılında ülkemizde ilk dükkanını açan şirketin bugün 130'dan fazla şubesi var. Dünyada ise buradaki bilgiye göre  17000'den fazla dükkanı varmış.  Bir zamanlar kimseye bir şey ifade etmeyen başlık ise bugün benim "Starbucksca" diye adlandırdığım bir dilin pek sık duyulmayan sözlerinden, tercümesi şöyle: çocuk boyu bardakta günün kahvesinden istiyorum. içerisine yağsız süt konulsun. Peki neden pek sık duyulmayan diyorum. Çünkü, kahve ile geç

yeni blog - blog in English: TvTechTR.blogspot.com

2004 yılından beridir blog yazıyorum. Yazılarımı sadece Türkçe dilinde yazıyordum. Fark ettim ki çalışmakta olduğum ve büyük dönüşümlere/değişimlere gebe olan  televizyon dünyasında, Türkiye'deki gelişmeleri İngilizce olarak değerlendiren blog, yok denecek kadar az. Bu açığı kapatmayı amaçlayan bir blog oluşturdum. Zaman içerisinde sadeceozgur.blogspot.com adresindeki teknik etiketli yazıların bir bölümünü de çevirip yeni bloga ekleyeceğim. Bu süreçte yorum / eleştiri / önerilerinize her zamankinden daha fazla ihtiyacım var. Yeni blogun adresi şöyle: TvTechTR.blogspot.com adı ise Television Technology Turkey. Bu arada, blog yazmaya başladığımdan beri özenle korumaya çalıştığım anonim olmaktan da vazgeçmeyeceğim. Sol taraftaki fotografım da bu kararımın yüzünden :) I am blogging since 2004. I wrote only in Turkish. From now on I am starting a new blog site which will be in English and will focus on television technology in Turkey. The address of this new is blog is as fol

soon tv technology posts will be in English

I am blogging since 2004. I wrote only in Turkish. It was much easier for me to write in Turkish. Today I decided to write my tech posts in English. Hope that this would help to increase the number of readers. Soon I will start another blog site which will be only in English. I would recommend you to follow my posts to get informed on tv technology in Turkey!

Televizyon lisans ücretleri

22 Mart 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan ilana göre RTÜK, 16-18 Nisan 2013 tarihlerinde ulusal karasal televizyon yayın lisansı ihalesi gerçekleştirecek. Söz konusu ilanda HD ve SD yayınlar için belirlenen asgari lisans bedelleri sırasıyla 3.000.000 TL ve 1.000.000 TL olarak belirlenmiş. Hali hazırdaki teknolojiye göre televizyon yayınını evlere ulaştırmak için üç farklı ortam kullanılabiliyor. Bunlar uydu, kablo ve karasal. 6112 sayılı kanun ve kanuna göre çıkartılan yönetmeliklerde RTÜK, bu üç ortam için ayrı ayrı lisanslandırma yapıyor. Her üç ortamı da kullanarak izleyiciye ulaşmak isteyen medya hizmet sağlayıcının (daha bilinen adıyla yayıncı kuruluşun) ödemesi gereken lisans tutarları şöyle: Kablo ortamında çok ile yayın yapan televizyon için: 210.000 TL Uydu ortamında yayın yapan televizyon için: 210.000 TL Karasal ortamda yayın yapan HD televizyon için (asgari) : 3.000.000 TL Karasal ortamda yayın yapan SD televizyon için (asgari): 1.000.000 TL Lisans b

6112 ile değişen zincir

Bu aralar teknik etiketli yazıların sayısında artış oluyor ister istemez. Ülkemizde yıllardır beklediğim sayısal karasal televizyon yayınlarının başlamasına artık aylar kaldı. Hal böyle olunca konuyla ilgili yazılar ardı ardına geliyor. Okumakta olduğunuz yazıda 6112 sayılı yasa ile sektörde değişecek yapıdan bahsetmek istiyorum. Analog dünyada yayını üreten/ileten/yayınlayan şirket aynıydı. Şirket, kimi işleri dışırıdan hizmet alımıyla hallediyor olsa bile üretim/iletim/yayın zinciri tek elde toplanmıştı. Analog dünyada karasal vericilerden yapılan bir yayını düşünürsek, X TV programları (diziler, haber programları, kuşak programlar vb) üretir/ürettirir hazırladığı içeriği kendi işlettiği vericilere iletir ve vericiler aracılığıyla yayını evlerimize ulaştırırdı. 6112 ile birlikte bu zincir değişiyor. Artık X TV'nin adı medya hizmet sağlayıcısı . X TV 6112'nin ilgili maddelerine uygun olarak hazırladığı içeriği belirli bir bedel karşılığında  multipleks işletmecisi şirke

Sayısal karasal televizyon yayınına geçişte önemli bir aşama: sıralama ihalesi duyurusu

Sektörün uzunca bir süredir takip ettiği sıralama ihalesine ilişkin duyuru RTÜK web sayfasında yapılmış. Bu duyurunun yapıldığı bilgisine ana sayfada yer verilmemesinin bir sebebi vardır mutlaka. Duyuruya göre RTÜK öncelikle ulusal yayın lisanslarının ihalesini gerçekleştirecek. 16 Nisan 2013'te başlayacak ihale süreci 18 Nisan 2013'te tamamlanacak.  Genel türde 8 adet HD, 11 adet SD; tematik türde 3 adet HD ve 11 adet SD olmak üzere toplamda 33 adet ulusal yayın lisansı dağıtılacak. İhale duyurusunda yer alan bilgilere göre ulusal HD lisanslar için belirlenmiş asgari bedel 3 milyon TL, ulusal SD lisanslar için belirlenmiş asgari bedel ise 1 milyon TL. Yani ulusal yayın lisansından beklenen asgari gelir 22 x 1 + 11 x 3 = 55 milyon TL. RTÜK'ün duyurusunda ayrıca yeterlilik belgesi alan kuruluşlar listesi de verilmiş. Listede toplam 45 kuruluşun ismi var. Ancak liste dikkatle incelendiğinde bu kuruluşlardan ulusal genel HD lisansı için başvuranların sayısının 15 (ihale

Gaziantep - 4

Kendisi kısa, etkisi uzun süren Gaziantep gezimizle ilgili bu dördüncü yazımı Zeugma müzesine ayırmak istiyorum. Müzede sergilenen mozaikler kadar müzenin kendisi de etkileyici. Yurtdışında gezdiğim müzelerde Audio Guide adıyla sunulan Sesli Rehberi ilk kez kendi dilimizde dinlemekten tutun, harika ışıklandırmaya, çocuklar için düşünülen ve müzede sergilenen mozaiklerle bütünleştirilmiş etkileşimli ekranlara kadar dört dörtlük bir müze olmuş Zeugma.  Aşağıdaki fotografın ne olduğu pek anlaşılmıyor olabilir. Tavana yerleştirilen bir projektör yerdeki beyaz zemine tabanında mozaikler olan sığ bir havuz görüntüsü oluşturuyor. Havuz içerisinde yapraklar ve balıklar da var. Çocuklar bu sanal havuzda koştukça su dalgalanıyor, balıklar ve yapraklar kaçışıyor. Bir süre sonra mozaik değişiyor. Müzede sergilenen mozaiklerin bir bölümü dönemin villalarının önünde yer alan sığ havuzların tabanını süslüyormuş. Wikipedia'da yazdığ ına göre 2011'de ziyarete açılmış. Gaziantep'in

DVB World Congress'in ardından

Yazının başlığına bakıp Digital Video Broadcasting (DVB) World 2013'e katıldığım zannedilebilir. Ne yazık ki bu yıl da, daha önceki yıllarda olduğu gibi, böyle bir şansın olmadı. Kısmet ilerideki yıllara diyeyim ve başlığın sırrını açıklayayım. Bu yıl 11-13 Mart tarihlerinde Madrid'te gerçekleştirilen DVB World 2013 etkinliği sırasında ve ardından yayında olan bir blog sayfasından bahsedeceğim. Hemen adresini vereyim: http://dvbworld.wordpress.com Benim gibi Madrid'e gidip burada duyurulan programı yerinde takip etme olanağı bulamayanlardansanız işte size fırsat. Yukarıda adresini verdiğim blog sayfası, etkinlikte konuşulanları özetliyor.  HD Ready, Full HD derken Ultra HD ya da bir başka ifadesiyle 4K hatta 8K olarak adlandırılan çok çok yüksek çözünürlükten gözlüksüz üç boyutlu yayınlara ikinci ekran uygulamalarından H.265 kodlamaya sektörün nelerle ilgilendiğini takip etmek için DVB World 2013 blogunu okumanızı öneririm.  İlerleyen günlerde fırsat buldukça blogda

Toplum Böceği, Kerem Işık

Öykü kitapları okumayı seviyorum. Toplum Böceği 'ni de severek okudum. 11 öyküden oluşan 119 sayfalık kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkmış. İlk baskısını Ocak 2012'de yapmış. Benim okuduğum Kasım 2012 tarihli ikinci baskısıydı. 11 öykünün kimi uzun, kimiyse çok kısa. Tümünün ortak yanı ise akıcı dil ve dil oyunları. Aşağıdaki alıntıya benzeyen cümleleri sevenler Toplum Böceği adlı öykü kitabını da sevecektir: ...Tarifi zor duygulara kapıldım. Hani soğuk bir kış günü, hiç beklenmedik bir anda karşılaşılan eski sevgili tamamen rastlantı eseri en çok üşümüş olan yerinize, sözgelimi burnunuza dokunuverir de içiniz ısınır ya; veya zamanın çok daha yavaş akmaya başladığı akkor bir Temmuz öğleden sonrasında için için erimekte olan asfaltın üzerinden kocaman, kırmızı burunlu bir kamyon geçer de acaba nereye gidiyor diye düşünüverirsiniz bu düşüncenin hiçbir yere varmayacağını bile bile; ya da İzmir-Manisa kavşağında size yol soran ve adını dahi bilmediğiniz insanlar için endiş

İnsan Bu: Yavaş düzgündür, düzgünse hızlı

Yazılarını ve kitaplarını ilgiyle takip ettiğim Kaan Arslanoğlu'nun kurucuları arasında yer aldığı bir site dün itibariyle yayına başlamış. Sloganı kısa, öz ve vurucu: Yavaş düzgündür, düzgünse hızlı. Kaan Arslanoğlu'nun imzasını taşıyan Amacımız başlıklı bölümde İnsanBu.com içeriği şöyle anlatılmış : Yayın esas olarak bir kültür yayınıdır. Felsefesi arkada sağlam duracak, siyasete de girecek. Üç ana eksende haber ve yorumlar göreceksiniz. Birincisi medya eleştirisidir. Medya ne konuyu ele alıyorsa, o konular bizim de konularımızdır. Esas olarak medyadaki her türden yayının nasıl bir habercilik ve yorumculuk yaptığından yola çıkararak, medyanın ele aldığı her alana dokunacağız. Felsefi, kültürel arka planıyla birlikte. Siyasetten toplumsal olaylara, spordan magazine dek. İkinci ana eksenimiz sanat edebiyat yorumculuğu, eleştirisidir. Haberler dışında, öykü ve şiir bölümümüz de var. Şiir bölümümüzü Nihat Ateş, öykü bölümümüzü Taylan Kara yönetecek. Üçüncü eksenimiz “Tıp

Gaziantep - 3, Bey Mahallesi

İşte size yarışma sorusu: Atatürk'ün nüfus kağıdında nüfusa kayıtlı olduğu yer olarak hangi il ve mahalle yer almaktadır? a) Selanik/Merkez  b) İstanbul/Beşiktaş c) Ankara/Çankaya d)Gaziantep/Bey Evet bildiniz. Doğru yanıt d şıkkı. Bey Mahallesi adını 1587'de yapılan Bey camisinden almış. 1800'lerde mahallede çoğunlukla Ermeni vatandaşlar yaşıyormuş. Binalar, yöreye özgü taş işçiliğinin güzel örnekleriyle dolu. Günümüzde restore edilen eski evler butik otellere ve kafelere dönüştürülüyor. Dar sokakların arasında dolaşmak huzur veriyor. 

Gaziantep -2

Ayıntab'taki son saatlerimiz. Toplamda 48 saatlik gezimizi bitirirken gözlediklerimi unutmadan yazayım. Kebapçıların büyük çoğunluğunda sadece kebap yapılıyor. Yani pide / lahmacun fırınları yok. Haliyle lahmacun bulunmuyor. Çorba da yok. Kaşık salata, yoğurt ve içecekler kebapla birlikte istenirse sunuluyor. Kebaplar metal tabaklarda, yanında közlenmiş biber ile servis ediliyor. Etler bir yaşında erkek koyun. Toklu deniliyor. Büyükbaştan kebap yapılmıyor. Bizim gittiğimiz Halil Usta ve Mehmet Usta, ki ikisi  kardeşmiş, kebabın sonunda birer küşneme ikram ediyor. Kent, turizmin gelişmesi için epey yatırım yapmış. Sadece Zeugma müzesini görmek için bile kente gelmek gerekir. Esnaf yardımsever ve gözü gönlü tok insanlar. Gezimiz boyunca karşılaştığımız tüm esnaf için bu tespitim geçerli. Baklava, kadayıf ve şöbiyet kentte en çok karşılaştığımız tatlılar. Baklavanın muska, kare, havuç dilimi gibi çeşitlemeleri var. Şöbiyet Ankara'da bildiğim şekillerde değil. Zeki İnal&#

Gaziantep - 1

Uzuuun zaman olmuştu gezi kategorisinde yazı eklemeyeli. 2008 yılında Prag'dan satın aldığım bloknota sadece gezilerde not almaya karar vermiştim. Bugün bu deftere notlar alırken, son kaydın gene 2008'de alındığını gördüm. Hayatımda epey şey değişti 2008'den bu yana. Ev ve iş adreslerim değişti mesela. Arabamız değişti. Kafamdaki saç telinin sayısı, sakalımın rengi değişti. Artık gözlük kullanmak zorundayım mesela. Bir çok şey değişti bu 5 yıl içerisinde. Bugün farkettim ki içimdeki keşfetme isteği, yeni şeyler görmenin heyecanı, bilmediğim bir yerde kaybolmanın keyfi değişmemiş. Uzuuun bir giriş oldu. Mazur görün artık 5 yıl olmuş böyle bir şey yapmayalı. Gelelim yazının başlığına. Güneydoğu Anadolu'nun en büyük kentine haftasonu kaçamağının notları okuyacaklarınız. Fotografları döndüğümde, tembellik hakkımı kullandıktan sonra ekleyeceğim. Şimdilik gördüklerimi, okuduklarımı paylaşmakla yetineceğim. Cuma akşamüstünden pazar akşamüstüne kadar iki gece ve yaklaşık

İhale edilecek olan frekans mı multipleks kapasitesi mi?

Bu başlık da nereden çıktı diyorsanız yazının devamını okumamanızı öneririm. Muhtemelen ilginizi çekmeyecektir yazılanlar. 6112 sayılı kanun desem mesela, bu da tanıdık gelmediyse başka yazılara geçebilirsiniz hemen.  Halen okumaya devam ediyorsanız başlıktaki sorunun yanıtını vererek sürdüreyim: İhale edilecek olan multipleks kapasitesi. Konumuz malumunuz: sayısal karasal televizyon yayıncılığı. Sektör çalışanlarının yakından takip ettiği gelişmeler var bugünlerde. 3 Mart 2011'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6112 sayılı yasanın Geçici 4. Maddesinin 2. fıkrasında şöyle deniliyor: "..(2) Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç iki yıl içinde Üst Kurulca karasal yayın lisanslarının verilmesi amacıyla sayısal televizyon multipleks kapasitesi sıralama ihalesi yapılır. "   Söz konusu maddede bahsedilen tarih 3 Mart 2013 itibariyle doldu. Yani çok yakında kanunda bahsedilen ihale açılacak. RTÜK, geçtiğimiz yıl sonunda ihale için yeterlilik başvurul

Gölgenin Kadınları, Berat Günçıkan

Sanatta, bilimde kariyer mi önemli, mutlu bir evlilik mi? İlk baskısını Yapı Kredi Yayınları'ndan 1995 yılında yapan Gölgenin Kadınları 'nın benim okuduğum 2008 tarihli Agora Kitaplığı tarafından yayınlanan ikinci baskısıydı. Kitap, hayatlarının bir bölümünü birlikte geçirdikleri kocalarını hemen hepimizin tanıdığı, 11 kadını anlatıyor. Kadınların ortak noktaları, evlendiklerinde sanatın bir alanında varolan kariyerlerini evlilikle birlikte sürdür(e)meyip kocalarına destek olmaları. 111 sayfalık kitapta konu edilen çiftler şöyle: Aziz Nesin / Meral Çelen, Ulvi / Selçuk Uraz, Ayhan / Selçuk Baran, Magdelena Rufer / Sabahattin Eyüboğlu, Şayeste / Sami Ayanoğlu, Saynur Güzelson / Halim Şefik, Elif Sorgun / Cemal Süreya, Nilüfer / Adnan Saygun, Tolga Tiğin / Oğuz Aral, Nasip / Nuri İyem ve Suat Derviş / Reşat Fuat Baraner.  Kitapta anlatılan hayatları okurken düşündüm sonuçta insan ne için yaşıyor diye. Kariyeri için mi mutlu olmak için mi? Konu edilen hayatları yaşayan kadı

Avrupa Birliği ülkelerinde televizyon yayınına erişim istatistikleri

Uydu, karasal ve kablo olmak üzere üç farklı yöntem (IPTV'yi kablo olarak değerlendirirsek) kullanılabilir televizyon yayınını izlemek için. Bu üç farklı yöntemden uydu uzun süredir sayısal kodlanmış olarak sunulmaktaydı. Kablo yayını hem analog hem de sayısal olarak sunulmaya devam ediyor. Karasal yayın ise 1990'ların sonlarından başlayarak sayısallaşıyor. Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin büyük bölümünde karasal televizyon yayınlarının sayısallaştırılması tamamlanmış durumda. Birkaç üye ülkede süreç devam ediyor. Sayısal karasal dönüşüme ilişkin son verileri buradan kontrol edebilirsiniz.  Bu, belki de gereksiz, girişten sonra gelelim yazının konusuna. AB üyesi ülkelerde halka sunulan dört yöntem hangi oranlarda tercih ediliyor. Bu sorunun yanıtını burada yayınlanan bir istatistikte buldum. Bilgiler, Avrupa Komisyonu'nun E-Communications Household Survey başlıklı çalışmasından. Çalışmanın yayın tarihi Haziran 2012. Oldukça güncel sayılabilir. Raporun 85. say