Ana içeriğe atla

Digital TV CEE 2. gün

Etkinliğe "blog yazarı" sıfatıyla katılınca, bir yerde görevim haline dönüşen bu etkinlik sonrası yazıların sondan bir öncekinde sıra. Yıllar boyunca sevdiğim şeyi, profesyonel işim olarak yapmayı hayal etmiştim. Bu anlamda sporculara ve sanatçılara gıpta ile bakardım. Sonra farkettim ki aslında sevdiğim şeyi yapmamın önündeki engeller sandığımdan küçük. Bu etkinliklere katılmam ve ardından oradaki gözlemlerimi paylaşmam böyle başladı. Şimdilik etkinlik katılım ücreti ödememenin dışında organizasyon şirketlerinden destek görmüyorum. Umarım ilerleyen yıllarda diğer masraflarım konusunda da yardımcı olurlar.
Gelelim etkinliğin ikinci, benim Krakow'daki üçüncü günüme. İlk iki günün aksine üçüncü gün işin teknolojisinin yanında pazarlamasının ağırlıkta konuşulduğu sunumlarla geçti. Özellikle içerik sahiplerinin katıldığı biri ulusal diğeri uluslararası yayıncıların piyasayı nasıl gördüğüne dair paneller dikkat çekiciydi.
Günün etkileyici sunumlarından birisini MTG Group yaptı. İsveç kökenli yayıncı grubu ViaPlay, Like.TV gibi sektörün önemli girişimlerinin sahibi. İçerik satın alması bakımından Avrupa'nın lideri konumundaki grubun sunumunda pazarın değişen yüzü, çarpıcı sayılarla gösterildi. 2009 ile günümüzün kıyaslandığı slaytta 2009 yılı boyunca satılan Android işletim sistemli telefon sayısının toplamının bugünlerde günlük olarak aktive edilen Android'li cihaz kadar olduğu söylendi. 2009 ile 2013 arasında topu topu 4 yıl var ancak bu 4 yılda köprülerin altından çok sular akmış. Aynı şekilde 4 yıl önce yok denecek kadar az olan tablet sayısı, günümüzde hızla artıyor. Artan ve çeşitlenen ekranlar, televizyon tüketme alışkanlıklarını değiştiriyor. İçerik sahipleri için önemli bir fırsat penceresi oluşturuyor bu farklı ekran talepleri. Linear TV'de gösterilen içerik, farklı zaman dilimlerinde farklı cihazlar için yeniden pazarlanıyor. Yıllar boyu sinema endüstrisinin kullandığı bu "windowing" (pencereleme) şimdi TV dünyasında kullanılıyor. Bu pencerelemeyi kısaca açayım. Sinema filmleri öncelikle sinema salonlarında gösteriliyor. Ardından, PayTV ekranlarında para karşılığı izlettiriliyor. Sonra DVDsi çıkartılıyor. Son olarak aynı film, FTA ekranlardan izleyiciye ulaşıyor. Linear TV için de benzer bir süreç işleyecek gibi görünüyor. Doğru kurulacak modellerle sinemanın yıllar boyu yaptığı neden TV için işlemesin? Sunum, çok beğendiğim bir Çin atasözü ile bitti: "Değişim rüzgarları eserken, kimileri duvar kimisi ise rüzgar tribünü inşaa etmeyi önerir."
Arris, etkinliğe katılan global firmalardan birisiydi. Etkinlik CEE'ye özel düzenlenmiş bir etkinlik olunca katılan firmaların bölgede iş yapan yerel firmalar olması doğal. Ancak, "globalleşen dünyada" yerel bir şey kalmıyor. Yerel pazar, uluslararası oyuncular için farklı fırsatlar sunabiliyor. Arris'in Medios+ çözümü, içerik sahibi olup bunu çoklu ekrana sunmak isteyen ancak bunun için yeterli bilgisi/kaynağı olmayan ya da asıl işine, yayıncılığa, odaklanıp bu konularla ilgilenmek istemeyenlere yönelik bir ürün. 7000'den fazla çalışanıyla önemli bir oyuncu olan Arris ismini, sanırım daha sık duyacağız.
BBC Worldwide, Birleşik Krallık kamu yayıncısı BBC'nin uluslararası pazarlama / dağıtım / içerik üretimi şirketi. BBC'nin ürettiği içeriğin yanı sıra uluslararası pazarlanabilir dizileri kendisi de üretebiliyor / ürettirebiliyor. Sunum sırasında yeni bir dizilerinin fragmanını izledim ve uzun süredir televizyon izlemeyen birisi olarak bile epey etkilendim. Avrupa şirketlerinde çok imrendiğim bir şey var. Herkes ne yapacağını biliyor. Ne iş olsa yaparım abi diyen de yok, mühendis değil misin otur öğren yap diyen de.
Etkinliğin son gününde, dönüp dolaşıp temel konuya, paraya, odaklı bir sunum AtMedia tarafından gerçekleştirildi. CEE bölgesinde TV reklamları başlıklı sunumun gösterdiği kısır döngü, bizde şimdilik geçerli değil bildiğim kadarıyla. Kısır döngü şöyle:
reklam verenler ekonomik durgunluğu gerekçe gösterip reklam bütçelerinin kısıldığını söylüyor ==>
kısılan bütçeler TV gelirlerini düşürüyor ==>
düşen TV gelirleri yapımlara ayrılan bütçeyi düşürüyor ==>
düşük bütçe ile yapımların kalitesi düşüyor ==>
izlenme oranları düşüyor ==>
düşen izlenme oranları reklam fiyatlarını düşürmek için ajansların elini güçlendiriyor ve en başa dönülüyor...
AtMedia, bu kısır döngünün sonunda tüm piyasayı batıracağını vurguluyor. Bu gidişin dikkatten kaçırdığı bir diğer önemli noktanın ise yeni ekranların ölçüm dışı kalmış olması olduğuna vurgu yapıyor. Reklam pastasının artık daha fazla oyuncu arasında bölüşüldüğünü de belirten AtMedia, pastanın büyümesinin tek çıkar yol olduğunu söylüyor. Ekonominin içinden geçtiği dönemde böyle bir şey mümkün mü bilemiyorum.
İyi yaptığın işi yapmak, yaptığın işin en iyisini yapmak: PACE. Dünyanın sayılı set üstü kutusu üreticileri arasında yer alan Birleşik Krallık şirketi PACE, ufuk açıcı bir sunumla etkinlikte yar aldı. Fuar alanındaki standında yaptığımız sohbet ile belki de önümüzdeki yıllar içerisinde ülkemizde göreceğiniz bir hizmetin ilk konuşmalarını yaptık. Benim aklımdaki proje gerçekleşecek mi göreceğiz. Görmek için beklememiz gerekmeyenler ise Pace'in başardıkları. DVB-T2 / IP hibrit kutu ile kurduğu çözüm, sunumlarının son bölümünü oluşturuyordu.
Bugünden aktaracağım son sunum ev sahibinden Informa Telecoms & Media'dan. Informa'yı bilmeyenler için dünyanın dört bir yanında ofisleri olan dev bir araştırma ve organizasyon şirketi desem abartmış olmam. Gerçekten ortadoğudan avrupaya amerikadan asyaya dünyanın her bölgesinde, yerel ofisleriyle bilgi toplayan raporlar analizler üreten ve bunların yanında gelenekselleşen bir dizi etkinlik organize eden büyük bir yapı Informa. Yıllar önce, henüz düzenledikleri hiçbir etkinliğe katılmamışken çalıştığım şirketin kütüphanesinde TV Yearbook adlı istatistik kitabını görüp hayran kalmıştım. Halen üretmeye devam ettikleri dizilerden sadece bir tanesiymiş TV Yearbook. Bu etkinliğe katılmanın önemi Informa'nın paylaştığı rakamlarla bir kez daha anlaşılıyordu. Önümüzdeki yıllar multi-screen ve OTT'nin parlayacağı yıllar olacak. Content is the king sözü halen geçerliliğini korusa bile eğer doğru pazarlamıyorsanız elinizdeki içeriği sarı lira gibi tedavülden kalkabilir.
 

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

IPTV World Forum İstanbul'un ardından

Bu satırları yazarken etkinliğin ikinci günkü programı devam ediyor. İki günlük, oldukça yoğun program tam zamanında başlaması, zaman çizelgesine uygun devam etmesi ile uluslararası bir organizasyon olduğunu belli etti. Katılım ücretinin yüksekliğinin getirdiği en önemli sonuç etkinlik izleyicilerinin gerçekten ilgili kişiler olmasıydı. Sadece ilk gününü takip edebildiğim etkinlikte TTNet ve AirTies CEO'ları gibi çok üst düzey konuşmacılar söz aldı. Oturumların araları, toplantı salonunun önündeki fuayede kurulan sergileri gezmek için yeterli uzunlukta tutulmuştu.  İstanbul'un en kolay ulaşılabilen otellerinden birisi olduğunu düşündüğüm Mövenpick'in seçilmiş IPTV Forum için. Levent metrosunun çıkışında yer alan otel, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet köprüsünün dibinde. Levent metrosundaki otobüs duraklarında Sabiha Gökçen havaalanına direkt giden İETT otobüsü kalkıyor. Zaten Atatürk havaalanına raylı sistemle, aktarmalar yaparak ulaşılabiliyor. Sabah 6 uçağı Atatürk hav

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı / Eduardo Mendoza

Facebook, Trends ve Twitter hesaplarımdan #hergünebirkitap etiketiyle paylaşım yapmaya başlayalı okuyacağın kitapları nasıl seçiyorsun diye soranlar oluyor. İşin doğrusu özel bir yöntemim yok. Tanıtım yazıları, dergilerdeki söyleşiler yol gösterici olsa da nokta atışı öneriler, tanıdıkların tavsiyelerinden çıkıyor.  Bu kısa ve belki de gereksiz girişin ardından gelelim Eduardo Mendoza'dan okuduğum ilk eser olan Genç Kızlar Labirentinin Esrarı romanına. Öncelikle bu romanı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Onun isteği ile sahafta bulup satın aldım Mendoza'nın 1990 yılında Remzi Kitabevi'nden çıkan romanını. Fransızca'dan Hüseyün Boysan çevirmiş dilimize. Neden orijinal dilinden çevrilmemiş anlamadım.  Roman, İspanya yakın tarihini kısaca özetleyen bir önsöz ile yayınlansaydı çok iyi olurdu diye düşündüm okuduktan sonra. Franco kimdir, 1936 - 1939 arasında yaşanılan İspanya İç Savaşı neden çıktı, kim kiminle savaştı gibi temel bilgileri bilmeden de oku

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gençlik, Mareş

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara