Ana içeriğe atla

Teknolojik fırsat penceresi


 iletisim-ve-emperyalizm-turkiyede-telekomunikasyounun-ekonomi-politigi-funda-basaran

Fırsat penceresi diye bir kavram var gelişme iktisadında. İngilizcesi daha bilinir aslında: Window of opportunity. İnternette bu kavramı, Turkey ile birlikte aratırsanız karşınıza genç nüfus çıkıyor. Nüfusun genç olması fırsat olduğu kadar tehdittir, ama konumuz bu değil.
Yaşı uygun olanlar şehirler arası telefın edebilmek için santrallere numara yazdırıldığı dönemleri hatırlayacaktır. Ya da evine telefon alabilmek için araya torpil koydurulduğu günleri. O günlerde, ülkemizin bir çok köyünde bırakın santrali, haberleşme kablosu bile yoktu. Telefon kabloları bakırdan fiber optiğe dönerken, ülkemizde henüz bakır kablosu bile olmayan köylere / kasabalara fiber optik kablolar döşenmeye başladı. Analog santrali biel olmayan kasabalar sayısal telefon santralleri ile tanıştı. Bir kaç yıl içerisinde Avrupa ülkelerine kıyasla sayısal telefon santrallerine geçiş oranı olarak çok daha iyi bir noktaya ulaşmıştık. Bu arada sayısal telefon santrali ve fiber optik kablo üreten bir çok tesis kuruldu ve bunlar yurt dışına da satış yapmaya başladı. 
Ne Fırsatı Hangi Pencere ?
Hikayeyi burada kesip, sonrasında neler olduğuna geçmeyeceğim. Merak edenlere Funda Başaran Özdemir'in kitabını öneririm. Biz dönelim fırsat penceresine. Avrupa'nın köy ve kasabalarında bakır kablo ve analog telefonları varken bunları sayısal santral ve fiber kablo ile değiştirmek maliyetli bir işlemdi. Bizde her ikisi de yoktu ve sıfırdan bunları kurmak, değiştirmeye göre daha kolaydı. Ayrıca bizim elde edeceğimiz kazanç, değiştirme ile elde edilecek kazançtan daha büyüktü. Hal bölye olunca, teknolojik gerilik bir avantaj haline gelmişti. Benzer bir durumla bir kez daha karşı karşıyayız. 
Sayısal karasal televizyon yayınlarında DVB-T adlı standart ile yayın trenini kaçırdık. Avrupa'nın bir çok ülkesinde DVB-T şebekeleri kuruldu ve halk yüksek kalitede yayını basit antenlerle izliyor. Bu treni kaçırmamızın yarattığı bir fırsat yaşıyor olabiliriz. DVB-T2, DVB-T'nin ardından geliştirildi. T'ye göre daha fazla kanalı taşıyabiliyor ve ayrıca Multi PLP gibi teknolojileri ile sunduğu olanaklar değişik. Aynı analog santralde olduğu gibi Avrupa DVB-T şebekesi varken T2'yi kurmak için aceleci değil. 
Gecikmenin Avantajı
Kimi Avrupa ülkelerinde ise farklı tartışmalar yürütülüyor. Özellikle Almanya'da, sayısal karasal üzerinden evlere televizyon yayını iletmenin terk edilmesi düşünülüyor. Bu tartışma çok önemli ve bizim de dikkatle takip ediyor olmamız gerekli. Daha önceki yazılarımda tartıştığım gibi T.B.M.M. açılıp 6112 sayılı yasada değişiklik yapana kadar vaktimiz var. DVB-T2'yi sadece mobil alıcılar için yayın göndermek konusunda kullanmak, sabit alıcılar için ise uydu ve kablonun tercih edilmesi mantıklı görülüyor. Bugün HD yayınların yerini alacak 4K, UHD tanıtımları yapılıyor. Sayısal karasal ile 4K'yı taşımak hayal gibi. Oysa mobil alıcılara yetecek kalitede yayını taşımak sayısal karasal için problem değil. 
Ne Yapmalı?
Henüz DVB-T2 için yatırım yapılmamışken, tüm taraflarının bir araya geleceği bir çalıştayın ivedilikle toplanarak konunun tartışılmaya açılması elzem görünüyor. Bu konuda düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar kadar meslek odaları, sendikalar, tüketici dernekleri ve üniversitelerin ilgili fakültelerine görev düşüyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...