Ana içeriğe atla

idareci - yönetici

Bugün kafamdaki 4,5 G ihalesi ile ilgili bir yazı hazırlamaktı. Mobil cihazıyla insan neden film indirmek istesin ki, yazının  başlığı olacaktı. Ancak son günlerde yaşadıklarım, hayatımın genel akışını bozunca, bu, artık pek önemi kalmayan, yazıyı ertelemekte sakınca görmedim. Hiçbir şeyi ertelememem gerekiyor. Bugün sahip olduklarıma yarın da sahip olacağımın garantisi dün de yoktu aslında. Artık, sahip olamayacağım daha büyük olasılık, ne yazık ki. Hiçbir şeyin arasında, bugüne kadar söylemediklerim de var. Lafın gene uzattım, buyurum idareci - yönetici farklarına:
İdareci, kelimenin gerçek anlamıyla idare eder. Zaten idare ettiği birimin başına getiriliş sebebi de budur. 
Yönetici ise kelimenin gerçek anlamıyla yönetir. İnsan, yönetilmek ister. En kolay, çocuklarda gözlemleyebilirsiniz bu fıtratı. Çocuklar kendi başlarına oyun oynamaktan çok birisi tarafından yönlendirildiği, yönetildiği oyunları tercih eder. 
İdareci, sorunları çözmez. Sadece üzerlerini örter. Kendisinden sonra tufan olduğu anlayışıyla, günü kurtarmanın derdindedir. 
Yönetici, önce durum tespiti yapar ve sorunları ortaya koyar. Radikal adımlar atmaktan çekinmez. 
İdarecinin boş zamanı yoktur. Hep çok meşguldür. Saatler süren toplantılar yapar, hatta haftalık düzenli toplantıları da meşhurdur. Ancak, sonuç alındığı görülmemiştir bu "etkinliklerden". Zaten amaç sonuç almak değil, "miş" gibi görünmektir. Çalışıyormuş gibi, çabalıyormuş gibi görünseniz idarecinin has adamı haline gelirsiniz.
Yönetici ise sizi dinlemeye ayıracak vakit sahibidir her zaman. İşleri ilgililerine dağıtır, işlerin takibini yapar. İşi kendisi yaptığı ise görülmemiştir. Zaten görevi de yönetmekten ibarettir. Toplantıları gündemli ve zaman kısıtlıdır. Saatler sürmez, bir önceki toplantıdan kalanlar kayıt altına alındığından takip edilmesi kolaylaşır. Has adamı, işini gerçekten yapandır. "Miş" gibi çalışanların varlığını ve çokluğunu bilir. Bunları kamuda yöneticiyse Allah'a, özel sektördeyse Patrona havale eder. 
İdareci, idare ettiği biriminin olumlu tüm çıktılarını kendi konumunu pekiştirmek için kullanır. Elde edilen başarıları paylaşmaya gerek duymaz. "İdari" olarak verilebilecek her türlü teşekkür, takdir, prim vb motivasyon unsurlarını asgari düzeyde tutar. Bilir ki kendisinin üzerindeki "idareci"leri zora sokmamak gerekir. İş ceza araçlarına geldiğinde ise elini korkak alıştırmaz. Disiplin soruşturmasından, başka birimlere göndermeye kadar elinden geleni ardına koymaz. 
Yönetici, kişiye göre hareket edilmesi gerektiğini bilir. Amacı işlerin tamamlanması ve yönetimindeki insanların bilgi/becerisinin arttırılmasıdır. Bilir ki birimin başarısı ve yeteneği birimi oluşturan bireylerin yeteneklerinin toplamı kadardır. Bireysel gelişimi destekler. 
İdareci, bir fikirle yanına gittiğinizde, sizi dinlemek için zaman ayırmışsa, ki bu pek sık değildir, ilk söylediği "bir bakalım, "bunu konuşalım", "ben bir değerlendireyim"...gibi ucu açık kalıplardır. Ne zaman konuşacağınız, neyi değerlendireceği, neye bakacağı belli değildir. Aslında size bunları söylerken aklından geçenler bambaşkadır.
Yönetici, aklına yatan bir öneri dinlediğinde, "hadi yap o zaman sen" der. Size sorumlulukla birlikte yetki de verir. Önerinin sonucunu da takip eder ve başarı/başarısızlık durumlarında suçu üzerinize atmaz/başarıyı sahiplenmez. Öneri sizden gelmiştir, yöneticinin aklına yatmıştır, ancak sonuçta yöneten bellidir ve her durumda birinci sorumlu kendisidir.
İdareci, kişilerin masalarının başında oturuyor oluşunu, çalışmalarının göstergesi olarak değerlendirir. Hele bir de yüzler bilgisayara dönükse, işlem tamamdır. İş yerinde internet bağlantısı yoksa bir de, kimse elektronik kitap okumuyordur herhalde. 
Yönetici, haftanın beş günü günde sekiz saat aynı verimde çalışmanın insan işi olmadığını bilir. Kendisi de öyle çalışmıyordur zaten. Bu yüzden, yasal sınırları çalışanlar lehine zorlar. İş yerinde daha sıcak ve dostça ortamları oluşturmaya çalışır. İnsanların zaten yaptığı çay sohbetlerini düzenli hale getirmeye çalışır. Öğlen aralarında spor yapmalarına olanak sağlar. 
İdareci, yapması gerektiğini bildiği ancak yap(a)madığı her şey için üstündeki idarecileri suçlar. Ne kadar zor şartlar altında çalıştığından sıklıkla bahseder. Ancak idarecilerin istifa ettikleri görülmemiştir. Bulundukları makamları babalarından miras sanmaları yüzünden, daha üst bir görev alana kadar orayı terk etmeyi düşünmezler. 
Yöneticiler ise güçlerinin kısıtlandığını, bulundukları birimde, akıllarına yatmayan işlemlere zorlandıklarını fark ettiklerinde istifa ederler. 
İdareci, görevden alındıktan sonra, hele bir daha aktif göreve dönme ihtimali düşükse, kimse tarafından önemsenmez. O koridorda görüp selam vermeye tenezzül etmediği "elemanları"nın gözünün içine bakar iki çift laf edebilmek için. Eski elemanları, insanlık gösterip konuşmaya başlayınca kendisini halen idareci sanmaya başlar. Uzak durmak, yok saymak herkesin hayrınadır. 
Yönetici, istifa ettikten sonra da, ki bir daha göreve getirilme ihtimali yoktur elbette, aktif görevindeyken gördüğü saygıyı görmeye devam eder. Hatta kimileri, yağcılıkla suçlanacağı düşündüğü için gösteremediği muhabbeti görevden alındıktan sonra gösterir yöneticiye. Kendisi her ne kadar yönetici olmadığını söylese de önemli konularda kendisine danışılmaya devam edilir. Aslında aktif olarak olmasa da yöneticilik yapmaya devam etmektedir.
Son olarak,
İdareci bu yazıyı okuduğunda, yönetici olduğunu düşünüp sevinir.
Yönetici ise, idarecilerin  hatalarının ne kadarını kendisinin de yaptığını sorgular.

Fotograftaki turist, elindeki Böyle Buyurdu Zerdüst'ün elektronik kopyası ile fotografının çekilmesini istedi. Kadıköy Sahaf Kafe'nin hayatında önemi mi varmış neymiş. Yıllar önce aynı merdivenlerde fotograf mı çektirmiş, bir şeyler söyledi geçmiş zaman tam hatırlamıyorum. 
Neyse, umarım bir yerlerde görüyordur bu fotografı. Komik birisiydi, kendisine selamlar göndereyim...

Yorumlar

  1. Yöneticilik sanatını bilen ve uygulayan kişiler için evet doğru da, bilimsellikten uzak, insan yönettiğinin farkında olmadan kendini kişisel hedeflerini gercekleştirme hırsıyla boğulmuş şekilde bulanlarla dolu iş hayatımız ... 4.5G yazınızı bekliyoruz :)

    YanıtlaSil
  2. sadece iş hayatı olarak düşünmemek gerekiyor aslında. Hepimiz kendi hayatlarımızı yönlendirmekle mükellefiz. Ya "idare" edeceğiz, ya "yöneteceğiz". Bizlerin en büyük şansı ise elimizde el kitabımızın olması...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

IPTV World Forum İstanbul'un ardından

Bu satırları yazarken etkinliğin ikinci günkü programı devam ediyor. İki günlük, oldukça yoğun program tam zamanında başlaması, zaman çizelgesine uygun devam etmesi ile uluslararası bir organizasyon olduğunu belli etti. Katılım ücretinin yüksekliğinin getirdiği en önemli sonuç etkinlik izleyicilerinin gerçekten ilgili kişiler olmasıydı. Sadece ilk gününü takip edebildiğim etkinlikte TTNet ve AirTies CEO'ları gibi çok üst düzey konuşmacılar söz aldı. Oturumların araları, toplantı salonunun önündeki fuayede kurulan sergileri gezmek için yeterli uzunlukta tutulmuştu.  İstanbul'un en kolay ulaşılabilen otellerinden birisi olduğunu düşündüğüm Mövenpick'in seçilmiş IPTV Forum için. Levent metrosunun çıkışında yer alan otel, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet köprüsünün dibinde. Levent metrosundaki otobüs duraklarında Sabiha Gökçen havaalanına direkt giden İETT otobüsü kalkıyor. Zaten Atatürk havaalanına raylı sistemle, aktarmalar yaparak ulaşılabiliyor. Sabah 6 uçağı Atatürk hav

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı / Eduardo Mendoza

Facebook, Trends ve Twitter hesaplarımdan #hergünebirkitap etiketiyle paylaşım yapmaya başlayalı okuyacağın kitapları nasıl seçiyorsun diye soranlar oluyor. İşin doğrusu özel bir yöntemim yok. Tanıtım yazıları, dergilerdeki söyleşiler yol gösterici olsa da nokta atışı öneriler, tanıdıkların tavsiyelerinden çıkıyor.  Bu kısa ve belki de gereksiz girişin ardından gelelim Eduardo Mendoza'dan okuduğum ilk eser olan Genç Kızlar Labirentinin Esrarı romanına. Öncelikle bu romanı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Onun isteği ile sahafta bulup satın aldım Mendoza'nın 1990 yılında Remzi Kitabevi'nden çıkan romanını. Fransızca'dan Hüseyün Boysan çevirmiş dilimize. Neden orijinal dilinden çevrilmemiş anlamadım.  Roman, İspanya yakın tarihini kısaca özetleyen bir önsöz ile yayınlansaydı çok iyi olurdu diye düşündüm okuduktan sonra. Franco kimdir, 1936 - 1939 arasında yaşanılan İspanya İç Savaşı neden çıktı, kim kiminle savaştı gibi temel bilgileri bilmeden de oku

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gençlik, Mareş

Bayram Usta Yaprak Kebap, Yıldız / ANKARA

Ünü kulaktan kulağa yayılan mekanlardan birisi Bayram Usta. Çankaya'dan Oran yönüne giderken solunuzda Korman sitesini gördüğünüzde sol tarafa yanaşın. İlk kavşaktan sola döneceksiniz, Ukrayna caddesi, bu döndüğünüz yokuş aşağı doğru giden caddenin adı. İşte Ukrayna caddesinde sol kolunuzda kalacak Bayram Usta / Yaprak Kebap adlı mekan.  Oran yönünden Yıldız'a doğru inerken ise Yıldız dolmuşlarının son durağını referans noktası olarak alabilirsiniz. Yıldız dolmuşlarının son durağının olduğu kavşaktan sağa dönmeniz gerekiyor. Bir başka referans noktası ise elbette Hollanda Elçiliği. Elçilik ile yolun ters taraflarında kalıyor, buna dikkat etmek gerekli.  Bayram Usta, aslında Konya yolu üzerinde açılmış ilk olarak. Lezzetli kebaplarına ilişkin ilk yorumlar o günlerden. Yıldız'daki mekana gittiğimde servis oldukça hızlıydı.  Humus, yoğurtlu semiz, salata ve ezme ikram olarak sunuluyor Meşhur yaprak kebabı Adından anlaşılacağı üzere yaprak kebabı ile ünlü. Ant