Ana içeriğe atla

Sayısal karasal radyo gerekli mi? FM bize yetmez mi?

Radio France binası @Paris, 2014
Sayısal karasal radyo yayınları macerasını uzunca bir süredir takip ediyorum. Ülkemizde sayısal radyo (DAB) denemelerini de yakından gözlemleme olanağım oldu. İşin doğrusu, 2014 yılında bana sorsalardı "sayısal karasal radyo bir gerekliliktir" derdim. Hatta dedim işin gerçeği. 2014 yılının Şubat ayında Paris'te katıldığım Fransızca Radyo Günleri etkinliğinde bu fikrimi beyan etmiştim sohbet ettiğimiz bir yetkiliye. Ancak, insanın bilgisi arttıkça fikri de değişiyor zamanla. 

Blogumu takip edenler bilecektir, bugüne kadar sayısal radyo konulu beş e-söyleşi gerçekleştirdim. WorldDAB başkanı, DRM başkanı, DVB Proje Ofisi CEO'su, T & C Holding CTO'su ve U-Media Aps şirketinin CEO'su ile yaptığım bu söyleşiler ve son dönemde gelen haberler fikrimi değiştirdi. 

Son dönem haberlerinden ikisi çok önemliydi bence. İsveç'in sayısal karasal radyo yayınlarına devam etmeyeceğini açıklaması ve IMB5 adlı girişim.  İsveç'in kararını ve IMB5 girişimini özetlemiştim kısaca. Siz kıymetli okurlar için her iki gelişmeyi de yazmıştım zamanında. 

Ülkelerin karasal radyo yayınlarını sayısala dönüştürmekte televizyon yayınlarını dönüştürürken yaptıklarından yavaş davranmalarının bir kaç nedeni var bence:
  • Sayısal karasal TV ile analog dünyanın sunamadığı kaliteli görüntüyü izleyiciye ulaştırmak olanaklı oldu. Oysa stereo FM ile DAB+ arasında dinleyicinin fark edebileceği bir kalite farkı yok denecek kadar az. Elbette DAB+'da FM'den çok daha üstün ses kalitesi / kodlama oranları seçimi yapılabilir. Ancak, benim demek istediğim, ortalama dinleyicinin bu kalite farkını ne dereceye kadar anlayabileceği.
  • Analog TV'nin kullanmakta olduğu 470-862 MHz bandı, özellikle bandın üst frekans bölümleri, mobil hizmet sunucuların iştahını kabartıyordu. Yayınları sayısallaştırmak, frekans ihtiyacını azaltacağından bu yöndeki gelişmelerin hızlanması sağlandı. Karasal TV yayınları bugün, 470-694 MHz bandına sıkıştı. 2023 yılına kadar da bu band TV yayınları için korunmuş durumda. 2023 yılında düzenlenecek World Radiocommunication Conference ise dananın kuyruğunun kopacağı bir etkinlik olacak. 470 - 960 MHz bandının tümü yeniden değerlendirilecek. FM radyo yayınlarının kullandığı 87,5 - 108 MHz bandı ise kimsenin ihtiyaç duymadığı bir band. İyi bir planlamayla 50 FM radyosunu, yüksek kalite ve girişimsiz (enterferanssız) yayın ile dinleyebilirsiniz. 
  • Alıcı fiyatlarında bir gariplik var. Bugün FM/DAB+ çipset fiyatı ile sadece FM çipset fiyatı arasında ciddi bir fark yok. Oysa nihai ürün olarak baktığınızda DAB+ alıcıların fiyatları halen 15 € gibi bir fiyattan başlıyor. Burada ürünün fiyatını ne belirler gibi teorik bir soru sormak yerine, bu fiyattan satılmaya devam ettiği sürece daha çok İsveç görürsünüz demek daha doğru geliyor bana. Sonuçta kimsenin ticaret anlayışını eleştirmek ne niyetim ne haddim. Ancak ortada bir gerçek duruyor. 5 TL'ye satılan FM alıcısı dururken, 45 TL'den başlayan (ki bu fiyatta bir ürün ülkemizde bulunmuyor, Avrupa'da olduğu söylenen 15 €'luk DAB+ alıcılı radyodan hareketle 45 TL diyorum) fiyatlı DAB+ radyoyu neden alalım?
  • Sayısal karasal ile analog dünyada olmayan ve olamayacak ekran boyutlarına ulaşıldı. Bu kadar büyük ekranlarda elbette 625 satır çözünürlüklü yayın izlenemezdi. Satır sayısı 1080'e çıktı önce. Şimdilerde 2160 satır (4K) konuşuluyor. Alıcılar 2160 satırı destekler halde. Yayınların ne zaman 4K olacağı tartışmalı olsa bile, önümüzdeki 5 yıl içerisinde 4K televizyon yayınlarının çoğalacağını düşünebiliriz. Radyo için ise böylesi bir yenilik yok. Sayısallaşma ile vadedilen özelliklerin büyük bölümü bugün dinlemekte olduğumuz FM yayınlarının broadband (geniş band) ile birlikteliği sonucu sunulabiliniyor. RadioDNS adlı girişim, FM yayınlarında sağlanabilecek etkileşimin örneklerini sunuyor. 
Yukarıda maddeler halinde radyo ve televizyon yayınlarında sayısallaşma süreçlerinin farklılıklarını özetlemeye çalıştım. Onca lobi çalışmasına karşın DAB/DAB+'ın bugün ulaştığı noktayı karasal televizyon yayınlarının ulaştığı noktayla kıyaslarsak aslında tüm bu yazının da gereksizliği ortaya çıkacaktır. Bugün Avrupa'da analog karasal televizyon yayınını sürdürmekte olan bizim dışımızda örnek olduğunu zannetmiyorum. Yani, ülkemiz dışında, analog TV yayınını sonlandırmayan kalmadı. FM yayınlarını, yani analog radyo yayınlarını, ise sonlandıran yok henüz. İlk ülkenin Norveç olacağı düşünülüyor. 2017 yılında Norveç FM yayınlarını sonlandıracak olsa bile onu İsviçre dışında izleyecek olmayacak bence, en azından 2023'e kadar. 

Uzun lafın kısası, 2023 yılına kadar sayısal radyo tartışmalarını rafa kaldırmak ülkemizin hayrına görünüyor. Bir an önce FM bandının frekans planlama ihalelerinin gerçekleştirilmesi, yayıncı sayısının teknik sınırlara uygun hale getirilmesi şart. Eğer çok isteniyorsa DAB+ / DRM+ ve FM yayınlarını birlikte alabilen çipsetli alıcılar düşünülerek planlanacak bir deneme şebekesi kurdurularak İstanbul, Ankara ve İzmir gibi FM bandında teknik sınırın çok üzerinde yayıncı bulunan kentlerde, FM frekans tahsis ihalesinde sistemin dışında kalan radyolara yer tahsisi yapılması düşünülebilir. 

Yorumlar

  1. Bencede en onemli etken ortala dinleyicinin aradaki kalite farkini ne kadar ayirt edebilecegi ve dolayisyla yatirim isletme ve dinleycinin maliyetlerinin buna degip degmeyecegi...savas ferhat

    YanıtlaSil
  2. Bencede en onemli etken ortala dinleyicinin aradaki kalite farkini ne kadar ayirt edebilecegi ve dolayisyla yatirim isletme ve dinleycinin maliyetlerinin buna degip degmeyecegi..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

IPTV World Forum İstanbul'un ardından

Bu satırları yazarken etkinliğin ikinci günkü programı devam ediyor. İki günlük, oldukça yoğun program tam zamanında başlaması, zaman çizelgesine uygun devam etmesi ile uluslararası bir organizasyon olduğunu belli etti. Katılım ücretinin yüksekliğinin getirdiği en önemli sonuç etkinlik izleyicilerinin gerçekten ilgili kişiler olmasıydı. Sadece ilk gününü takip edebildiğim etkinlikte TTNet ve AirTies CEO'ları gibi çok üst düzey konuşmacılar söz aldı. Oturumların araları, toplantı salonunun önündeki fuayede kurulan sergileri gezmek için yeterli uzunlukta tutulmuştu.  İstanbul'un en kolay ulaşılabilen otellerinden birisi olduğunu düşündüğüm Mövenpick'in seçilmiş IPTV Forum için. Levent metrosunun çıkışında yer alan otel, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet köprüsünün dibinde. Levent metrosundaki otobüs duraklarında Sabiha Gökçen havaalanına direkt giden İETT otobüsü kalkıyor. Zaten Atatürk havaalanına raylı sistemle, aktarmalar yaparak ulaşılabiliyor. Sabah 6 uçağı Atatürk hav

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı / Eduardo Mendoza

Facebook, Trends ve Twitter hesaplarımdan #hergünebirkitap etiketiyle paylaşım yapmaya başlayalı okuyacağın kitapları nasıl seçiyorsun diye soranlar oluyor. İşin doğrusu özel bir yöntemim yok. Tanıtım yazıları, dergilerdeki söyleşiler yol gösterici olsa da nokta atışı öneriler, tanıdıkların tavsiyelerinden çıkıyor.  Bu kısa ve belki de gereksiz girişin ardından gelelim Eduardo Mendoza'dan okuduğum ilk eser olan Genç Kızlar Labirentinin Esrarı romanına. Öncelikle bu romanı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Onun isteği ile sahafta bulup satın aldım Mendoza'nın 1990 yılında Remzi Kitabevi'nden çıkan romanını. Fransızca'dan Hüseyün Boysan çevirmiş dilimize. Neden orijinal dilinden çevrilmemiş anlamadım.  Roman, İspanya yakın tarihini kısaca özetleyen bir önsöz ile yayınlansaydı çok iyi olurdu diye düşündüm okuduktan sonra. Franco kimdir, 1936 - 1939 arasında yaşanılan İspanya İç Savaşı neden çıktı, kim kiminle savaştı gibi temel bilgileri bilmeden de oku

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gençlik, Mareş

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara