Çarşamba, Ağustos 15, 2018

yeni emeklilere ipuçları


Sanırım ilk fark ettiğimde askerdeydim. Her asker gibi "şafak" sayıyordum. Askerde geçirdiğim günü değil, kalanını. Bir sabah, şafak kaç dediklerinde, 
bilmiyorum 
dedim. 
Nasıl dedi, "devrem". 
Bu bilgi bizde yok, 
dedim. 
Sen de bilmiyorsun, kimse de bilemez zaten. 
Yüzüme baktığında neden bahsettiğimi anlamıştı.

Süresi belirsiz bir ömür sürdüğümüz dünya hayatı, dilimlere ayrılabilir gibi sanırım. İlk 20-25 yılı çocukluk-eğitim ve hayata atılma ile geçer. Sonrasındaki 25-30 yılı çalışma ve hayatı kurma, ardından gelen "kalan süre" ise emeklilik ve hayatı sorgulama ile geçer. 
Ben henüz "ikinci evre"deyim ama bu "ikinci evre"nin sonlarına yaklaşıyorum, her ne kadar kendimi daha yeni başlamış hissetsem bile. 
Bu yazıda ise üçüncü evre ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istedim. Belki birilerinin işine yarar düşüncesi ile...

Öncelikle bir yanlıştan bahsederek başlayayım. İnsanların çoğu hiç emekli olmayacakmış gibi tüm hayatını "çalışma" ile geçiriyor. Bundan seneler önce, bir bankanın personel yönetiminin başındaki akrabamız ile konuşurken, 
iyi bir üniversiteden mezunsun-yabancı diller biliyorsun-daha fazla kazanacağın bir işe girmeyi neden düşünmüyorsun?
 diye sormuştu. Yanıtım epey şaşırtmıştı. 
Kazandığım bana yetiyor, hayat çalışmaktan ibaret değil ve bir daha bu yaşlarda olmayacağım. Tiyatro oyunları sinema filmleri ve konserler de bir daha olmayacak. 
Sonra, çalıştığı bankada kulaklarımı epey çınlatmışlar :) 
Kısacası, iş yaşamı ile özel hayat arasındaki dengeyi kurmak önemli. Elbette bu emekli olanlar için artık olanaklı değil, çünkü hayat sadece "özel hayat"tan ibaret artık.

Alakart yemek yemek her zaman keyif vermez insana. Menünün önceden belirlenmesi çoğu kez daha kolay gelir. Yemek seçmek bile, her gün yapmanız gerekse, zorlayıcı hale gelir. Çalışma yaşamına dahil olmak, aslında 24 saatlik dilimlere ayrılan hayatımızı doldurmamız için epey faydalı bir şeydir. 2014 yılında ücretsiz izinli olarak Paris'teyken anlamıştım bunun kıymetini. Cebimde param vardı, sağlığım yerindeydi ama huzurum kaçmıştı. Kendimi işe yaramaz hissediyordum ve bu duygudan kurtulamıyordum. Parklar, ki Paris bu açıdan çok zengin bir kent, Seine nehri, Eiffel kulesi, müzeler... Hiç birisi bu boşluğu dolduramıyordu. Elbette dil bilmemek, ortamın yabancılığı ve daha bir çok farklı sebep de vardı bu mutsuzlukta ama en temeldeki eksiklik o doldurulamayan günün saatleriydi

Yeknesaklık, çoğu kez olumsuz bir şey olarak kullanılır. Oysa rutinler hayatın olmazsa olmazlarıdır. Bence emeklilikte ilk dikkat edilmesi gereken, ortadan bir anda kaybolan ve haftanın 5 gününü dolduran "işe gitme" rutininin yerine yenisini oluşturmak olmalı. Etrafımdaki mutlu emeklilerden gördüğüm, kendilerine yeni rutin oluşturmuş olmaları. Ne yaptığınızın önemi yok. Onu düzenli yapmanız önemli. 

İkinci kural, kendinizi önemli hissedeceğiniz ortamlar bulmanız. Özellikle "yönetici" görevlerinde çalışmış kişiler emekli olduklarında o saygıyı, hürmeti göremeyip "aynılaştıklarında" ciddi bocalama ile karşılaşıyorlar. Belki arkadaş buluşmaları bu geçişi yumuşatabilir, belki meslek odalarındaki etkinliklere katılma, belki dernek-vakıf çalışmaları.

Üçüncü kural, uzun vadeli bir uğraş bulmalı. Para karşılığı olmayan, gönüllü yapılan bir şey olabilir bu. Mesela görme engelliler için sesli kitap projeleri var. Okur yazar olan herkesin yapabileceği bir şey. Gene dernek-vakıf-meslek odalarında etkinliklere katılım olabilir. Hiçbir şey bulamadıysanız anılarınızı yazın. Kim okuyacak diye düşünmeden yapın bunu. Kimse okumasa bile size geçmişi değerlendirmede yardımcı olacaktır. 

Dördüncü ve son kural ise fiziksel olarak aktif olun. Bu konuda aynı iş yerinde çalıştığım ve yaptığı her işin hakkını veren bir abimi örnek aldığımı belirtmek istiyorum. Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu olmanın da etkisiyle sanırım, elinden, neredeyse her iş gelen bu kıymetli abim, doğa yürüyüşleri ile başladı haftasonu etkinliklerine. Öyle tanıdığı falan da yoktu bildiğim kadarıyla ilk başladığında. Ben de bir kez yaptım bu pazar günü doğa yürüyüşünü. Tadı damağımda kaldı desem yeridir. Sonraki haftasonları hiç fırsat olmadı bir şekilde. Masrafı yok denecek kadar az, özel kıyafet de istemeyen ve inanın hemen herkesin yapabileceği bir şey, doğa yürüyüşü.

Uzun oldu farkındayım, muhtemelen çok eksikler de vardır. Hiç umudum yok gerçi gene de yazayım, yorum eklerseniz, yazıyı katkılarınızla daha iyi hale getirebiliriz....

1 yorum:

  1. Yazınla biz emeklilere yardımcı olduğun için teşekkür ederim. Hemen emekli grubunda paylaşıyorum. Sevgiler. Saygılar.

    YanıtlaSil

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.