Ana içeriğe atla

Sayısal karasal radyo üzerine uçuşan fikirler

Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Araştır, oku, yaz, konuş, anlat... 
Hepsi boş geliyor. 
Okuyan yok, soran yok, dinleyen yok... 
Sonra en azından "üzerime düşeni yaptım" diyebilmek adına devam etmem gerek diyorum.
Kısa ve muhtemelen gereksiz girişin ardından buyurun:
Konuyu takip edenlerin bildiği üzere Avrupa'nın kimi ülkelerinde 20 senedir süren bir "sayısal karasal radyo" macerası var. Teknik ayrıntısı çok olsa da işin özü kısa ve net: FM bandında büyük kentlerde bir sıkışıklık olduğu iddiası var. Aslında sonsuz bir kaynak olmayan frekansın "dolması" son derece doğal bir süreç. 
88 - 108 MHz aralığında, birbirini rahatsız etmeyecek şekilde dizildiğinde 50-52 adet radyo istasyonu olabiliyor. Büyük kentlerde bu sayının aşılması durumda, ki bugün için İstanbul'da 100'ün üzerinde FM radyo istasyonu yayın yapmaya çalışıyor, işler karışıyor. Sayısal karasal radyo, temelde bu sorunu çözmeyi vaadediyor. Yayıncı için daha az elektrik faturası (verici verimliliği dolayısıyla) dinleyici için ses dışında ek hizmetler gene sayısal ile ortaya çıkacak "kazançlar" arasında.
Peki neden TUTMADI?
Sorunun yanıtı kısa ve net: FM kalitesi ve sundukları YETERLİ! Bu kısa yanıtı uzatmak istersek, öncelikle tutmadı ifadesini neden kullandığımı açıklamam gerekir. İngiltere ve İsveç'in öncülüğünde bundan 20 sene kadar önce başlayan bir sistemden bahsediyoruz. İsveç, komşusu Norveç FM yayınlarını kapatan ilk ülke olduğu halde, sayısal karasal radyo yayınlarına yatırım yapmıyor. İngiltere, tüm ülkeyi kapsayan sayısal karasal radyo şebekesine sahip olmasına karşın halkın önemli bir oranı halen sayısal radyo alıcısına sahip değil. Ayrıca İngilizler, FM yayınlarını sonlandırmak için bir tarih de belirtmiş değiller. Onca lobi çalışması onca promosyona karşın sayısal karasal radyo, FM'i tarihe gömebilecek gibi görünmüyor. Norveç'in dışında FM yayınlarını kapatabileceğini açıklayan İsviçre dışında ülke yok. Danimarka, Hollanda gibi ülkelerde görece "iyi" giden sayısal karasal radyo macerası, Almanya'da fiyasko ile neticelendi. İkinci nesil sayısal radyo şebekesi de umulduğu kadar ilgi çekmiyor. 
2015 senesindeki bir e-söyleşide geçen bir ifade durumu özetliyor aslında. Sayısal karasal radyonun, gerçek anlamda başarılı olabilmesi ancak FM'den tamamen vazgeçilebildiği durumda ortaya çıkıyor. Aksi durumlarda hem yayıncı hem dinleyici için ek maliyet demek. Yayıncılar hem FM hem sayısal vericilerin işletmesini yaparken dinleyici yeni alıcı almak zorunda kalıyor. Söyleşide, kimse otomobiller yaygınlaşsın diye atları vurmadı ifadesi geçmişti. Yani, bir yenilik, eskisini kendisinin sunduğu üstünlükler ile ortadan kaldırabiliyorsa kalıcı oluyor. Aksi durumda başarısız oluyor. 
Hatırlarsınız mobil telefon öncesi her evde sabit telefonlar vardı. Kimse mobil telefon tutsun diye sabit telefon kablolarını kesmedi. Her iki hizmet de devam etti bir süre ve zaman içerisinde sabit telefonlardan vazgeçti insanlar. 
İşte bu "vazgeçiş" FM için söz konusu değil. Norveç'in yapmış olduğu "kapatma" da bu anlamda bir "kendiliğinden vazgeçiş" sayılamaz...
Radyo devam eder mi?
Bu sorunun bile ciddi ciddi sorulduğu ve tartışıldığı bir dönemdeyiz artık. Spotify'ın sunmakta olduğu hizmetin klasik radyodan kötü olduğunu ileri sürebilir miyiz? Ücretli olması (veri hizmeti için en azından), "broadcast" yerine "unicast" olması elbette klasik radyo ile apayrı şeyler olduğunu ortaya koyuyor ama 5G ile birlikte araçların içine gömülü olacak mobil bağlantı kullanılarak "broadcast" olacak şekilde (bugün için 5G standartlarında broadcast yok) bir alternatif gelirse, sayısal karasal radyo için ayrı bir şebeke kurulur mu? 
Sayısal karasal TV (DVB-T2) şebekesinden radyo 
Teorik ve pratik olarak olabiliyor. 2015 senesinde yaptığım e-söyleşilerde bu konuda uzmanların görüşlerini bloga taşımıştım. Malûm, ülkemizde DVB-T2 şebekesi de yok henüz. Bu şebeke kurulunca onun üzerinden DVB-T2 Lite ile sayısal karasal radyo hizmeti de sunulsa daha mantıklı olmaz mı?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...