Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ali - Bölüm 4

Zerrin Ali’yi gönderdikten sonra koltuğuna oturduğunda,  çöktüğünde demek daha doğru olur belki, senelerdir  yaşadıklarının ağırlığını bedeninde hissediyordu. Olduğu  ile göründüğü arasındaki fark açıldıkça, çok sevse bile,  çalışmaya devam etmek zorlaşıyordu. Ah bu Ali, verilen  işleri yapmanın dışında hiçbir şeyi sorgulamayan insan,  sen kalk böyle bir dilekçe ver. Sevinç’i aramaktan vaz geçti. Pazartesi gününe kadar bekleyip, Ali’nin, geri  döndüğündeki havasına göre Sevinç’le konuşurum dedi.  Ozan’a yazayım en güzeli. Baktırsın bir arkasında bir şey  var mı diye. Ozan’a yazmak için bahane arıyordu ve bunu  kendisine itiraf edemiyordu. Keşke Ozan giderken ben de  O’nunla gidebilecek kadar cesur olsaydım diye  hayıflanmayı kesmem gerek artık. Metin Hoca’yı ben mi  arasam acaba? Neyse, hele şu Ali’nin olayını bir  halledeyim, kendime sonra bakarım.  Telefonunu eline alıp rehberden Kemal’in numarasını  buldu. Uzun süredir görüşmemişti Kemal ile.  "Zerrin arkadaş, sen mesai saatler

Ali - Bölüm 3

Ankara boz bir kırdır. Yazın ilk sıcakları ile sararan otlar bir sonraki bahara kadar manzaranın tek hâkimi olur. Çanak şeklindeki şehrin içi ise, etrafın sarılığına inat, griden ibarettir. Gerçi son seçim öncesi 25 sene kenti yönetenler, kişi başına düşen yeşil alan oranında Avrupa’da ön sıralarda olduğumuzu söylese de istatistik, doğruyu bükmekte vazgeçilmezdir. Ali’nin kent ile ayrı bir bağı vardı. Bu şehirde doğmasa bile üç yaşından bu yana Ankara’da yaşamış, ilk, orta ve lise eğitimini, sonrasında üniversiteyi ve hatta yüksek lisansını da hep Ankara’da yapmıştı. İlk aşkını, ilk terk edilişini Ankara’da yaşamıştı. Şehrin her sokağında anısı vardı.  Kurumdan çıkınca ısınmaya başlayan havayı içine çekti.   Acaba ne yapmalı bugün? Öğlen yemeği ve öğleden sonra keyfini planlamak gerek. Plan ve Ali. Yan yana gelince sıcak buz gibi anlamsız bir ikili. Doğaçlama caz tadında yaşamak gerek hayatı derdi hep. Sevinç duysa…  Neyse, şimdi ne Sevinç ne Tunç ne de Ceren. Hoş çocukların bir şey d

Ali Bölüm 2

Sabah işe geldiğinde, Cihan’ı çoktan masasında bilgisayarının başına geçmiş, youtube’da yaptığı şarkı listesini düzenlerken buldu. İşine o kadar kaptırmıştı ki kendisini, Ali’nin seslendiğini duymadı. Odada kimse yok diye, müzik dinlerken taktığı kulaklığı da çıkartmış, hoparlörlerden odaya dolan Sefo’nun bilmem mi adlı şarkısına eşlik ediyordu. Ali bir kez daha günaydın diye seslendi, sesinin Sefo’yu bastırmasını umarak.   Cihan sonunda duymuştu. Şarkıyı durdurdu hemen. Ali’nin yeni şarkıları sevmediğini biliyordu.   “Çalsaydı Cihan. İsabel’i de çok sevdim ama ‘bilmem mi’nin yeri başka tabi. Bilmem mi Cihan, zor günlerimde yanımda hep sen vardın.”   “Şarkının sözlerini de biliyorsun. Valla bu aralar sende bir değişiklik var abi, ne iş?”  Ne işmiş. Konuşmasında da meymenet yok bu oğlanın. Nasıl bitirmiş mühendisliği hayret. Ne bir kitap okuduğu var ne herhangi bir konuda derinlemesine düşündüğü. Sabahtan akşama varsa yoksa müzik dinlesin, facebook’ta instagram’da paylaşım yapsın. Hoş b

Ev / Nermin Yıldırım

Bugüne kadar 400'ün üzerinde kitap ile ilgili not ekledim blog sayfama. Tüm eserleri okuyup bitirdikten sonra eklediysem de Ev, bir ilk oldu ve 6 Nisan 2023'te, henüz roman bitmemişken bir yazı yazdım. Romanı çok beğendiğim için bitirmeyi bekleyemedim, yazmak için.  Bir yol hikâyesi Ev. Nermin Yıldırım'dan okuduğum ikinci romanda, daha önce okuduğum romanda işlenen konuya benzerliklerin fazlalığı başlangıçta hayal kırıklığına uğrattı beni. Hatta Ev'de Portekiz'den İspanya'ya yapılan bir yürüyüşün anlatılmasını, uluslararasında şansını arttırmaya yönelik planlı bir çaba olarak düşünmüştüm. Romanı bitirdikten sonra ise, moda tabirler, velev ki öyle, ne olmuş yani, dedim kendime.  Santiago Yolu, el Camino de Santiago, anahtar kelimesi ile internette aradığınızda karşınıza bir çok bilgi çıkacaktır. Instagram hesabından gördüğüm kadarıyla Nermin Yıldırım, tıpkı Ev'in kahramanı Seher gibi, bir arkadaşı ile bu yolculuğu yapmış. Romanların gerçek hayat ile benzerli

bir kez daha o sene bu sene olsun

24 Şubat'ta yazmıştım son olarak, o sene bu sene olsun diye, ki o yazıma da bir önceki yazımı hatırlatarak başlamıştım. Tıpkı bu yazıma başladığım gibi. Şubat sonunda Avrupa kupalarında bir sezonda üçüncü elenişimizin ardından, öze dönüş çağrımı yinelemiştim. Bu kez Türkiye kupasından da elenip ligde de hiç bir iddiamızın kalmadığının ispatı, Kasımpaşa'dan iki gol yediğimiz günün sabahında yazıyorum: öze dönelim. Dünkü maça dair yazacak hem çok şey var, hem de hiçbir şey yok. Kalecimiz dışında tel tel dökülen bir takım ve kenar yönetimi izledik 90 dakika boyunca. Dün maçın spikeri ilginç bir bilgi vererek başladı yayına. İşin doğrusu bu sezon takımı yakından takip etsem bile fark etmediğim hatta TRT Spor'da çalıştığım dönemde programlarda yorumcu olarak katkı sunanlardan da duymadığım bir bilgi: bu sezon tüm lig maçlarına farklı 11'ler ile çıkmışız. 26 maçın hiçbirisinde 11 aynı olmamış.  Abdülkadir Ömür ve Eren takımda en çok koşan ve en az fayda sağlayan iki isimdi, b

Ali Bölüm 1

Sabahın kör karanlığında ne yapacağını bilemeden sağına soluna bakıp durdu bir süre. Biraz daha uyusam iyi olacak diye gözlerini kapatsa bile, başaramadı yeniden uykuya dalmayı. Ayak ucuna basarak ve olabildiğince az gürültü çıkartarak salona gitti. Sehpanın üzerinde duran "okunacak kitaplar yığınından" bir tanesini çekti ve koltuğuna kuruldu.  Saate baktığında, çocukları uyandırma vaktinin geldiğini görüp şaşırdı. İki saat boyunca televizyon sesi, komşu gürültüsü, sokak bağrışmaları olmadan kitabını okumuştu.  Servis, evine yakın bir duraktan geçip, diğer yolcularını aldıktan sonra, evine uzak bir durağa uğrayıp iş yerine gidiyordu. Ali,  evine en yakın durağa zor zahmet yürüyüp binerdi servise. O sabah, kitap ile geçirdiği saatlerin mutluluğu ile, yürümek istedi. Günlük işleri arasından, "sabah haberleri izlenecek" maddesini silip yerine "sabah yürüyüşü yapılacak"ı koydu.  Serviste, uyandığından bu yana yaptıklarını düşünüp gülümsedi. Bir şeylerin değişm