Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Serbest yazı denemesi - 1

Bu günden başlayarak, fırsat bulduğum günlerde, roman gibi devamlılığı olan kısa yazılar yazmaya çalışacağım. Bu yazılardaki karakterlerin ve olayların gerçek hayatla ilgisi yoktur. Olabilecek benzerlikler yalnız tesadüften ibarettir. SERBEST YAZI DENEMESİ - 1 O gün daha öncekilerden farklı başlamamıştı. Sabah her zamanki saatte kalkıp, her gün yapmaya alışageldiği işleri yaptıktan sonra giyinip servise doğru yola çıktı. Son zamanlara, eskiden yaptığı ve çok sevdiği, serviste okumaya yeniden başlamıştı. Roman okumak zor olsa bile öykü, dergi okumak hem geçen zamanı değerlendirmek açısından hem de servisteki boş tartışmalara katılmasını önlemek açısından yararlı oluyordu. Zaten yol çok uzun sürmüyordu. Romanda bir bölüm bitiremeyince kaldığı yeri unuttuğu için bulduğu bu çözümü beğendi. Bir yandan okurken bir yandan radyoda çalan ezgiye kulak kabarttı. Pop müziği sevmese bile özellikle Türk Sanat Müziği çalgılarının kullanıldığı parçaları ilgiyle dinliyordu. Hafta sonu yaklaşmaktaydı. B

Özelleştirme - Güzelleştirme (!)

Özelleştirme, tanım gereği, kamu mülkiyetindeki bir işletmenin ya da sektörün özel sektöre devrine denilir. Ülkemizde 1980'ler sonrası duymaya başladığımız bir söz olsa bile önemli uygulamalar 1990'lı yıllara rastlar. Aslında kıta Avrupasında ve İngiltere'de 1980'li yılların başlarında büyük kamu şirketleri özel sektöre devredilmiştir. Özelleştirme savunucularının temel dayanakları kamu işletmelerinin, hükümetlerce "arpalık" olarak kullanıldıkları, zarar eder hale geldikleri, verimliliğin düşüklüğü, kamunun sırtında kambur oldukları yönündedir. Bu söylenenlerin hepsinin doğru olduğu kabul edilse bile, ki hararetle özelleştirilmesi gerektiği savunulan Türk Telekom yıllardır kar etmektedir, Tüpraş en büyük sanayi kuruluşudur ve kar etmektedir, gene de mülkiyetin neden özel sektöre geçmesi gerektiğini açıklamaz. Hükümetin kamu girişimleri üzerindeki etkisini azaltmanın tek yolu mülkiyetin değiştirilmesi değildir. Eğer girişimleri (kurum ve kuruluşları) kamu denet

Aşk Köpekliktir, Ahmet Ümit

Ahmet Ümit polisiye romanları ile ün yapmış. Son kitabı Aşk Köpekliktir ise aşk üzerine yazdığı, polisiye kokan, öykülerden oluşuyor. Özellikle aşk bir cinayettir ve aşk bir ütopyadır isimli öykülerini çok beğendim. Aşk bir ütopyadır öyküsünde tanımlanan dünyada kim yaşamak istemez ki. Ne yazık ki, dünyanın gidişine bakınca, öykünün sonundaki gerçek dünya bizim geleceğimize daha çok benziyor. Son öyküyü, aşk köpekliktir, ise beğenmedim. Sanırım nasıl gelişip sonuçlanacağı ile ilgili fikir değişikliği olmuş yazarken. Bence aşk zamanla olacak bir şey değil. İnsanın tercihine kalmış bir şey de değil. Sevmek, nefret etmek gibi duygularımızı kontrol edebiliriz. Seveceğimiz insanı seçebiliriz. Ancak aşk başka. Aşık olup olmamayı seçemeyiz. Yapabileceğimiz tek şey onu yok saymak olabilir. Çok sağlıklı bir durum olduğunu da söyleyemeyeceğim. Kişiyi tamamen savunmasız bırakan bir durumdur aşk bence. İnsan bir kez savunmasız kalınca diğeri karşısında, kendisini bir kez daha aynı duruma düşürm

"Kestaneli Lezzet Topları" Tarif

Malzemeler 1 kg Kestane, 2 Adet Çikolata, 10 Kaşık Şeker, Bir Paket Hazır Çikolata Sosu Yapılışı Öncelikle bu lezzetli tatlıyı bulduğu ve yaptığı için sevgili eşim Evren'e teşekkürler. Kestaneleri çizip kaynatıyoruz. Düdüklü tencere kullanırsak daha kısa sürede kaynıyor. Kestaneleri soyduktan sonra karıştırıcıya koyup üzerine şeker ekliyoruz. Şeker ve kestaneler karışınca hamur kıvamına geliyor. Kestane hamurundan küçük toplar yapıyoruz. Toplarımızı bulayacağımız sos için hazır çikolata sosunu paketin üzerindeki tarife göre hazırlıyoruz. Lezzet toplarını, çikolata sosuna batırıp biraz soğumaya bırakıyoruz. Son olarak üzerine istersek hindistan cevizi döküyoruz. Afiyet olsun...

Toplantı Yapmak

Eğer iş hayatının içerisindeyseniz "toplantı yapma"nın ne demek olduğunu bilirsiniz. Hele gündem, genel değerlendirme yapmaya uygun olacak kadar geniş belirlendiyse. Saatler süren, sıkıcı, hiç bir yarar sağlamayan ve hiç bir karar alınamayan süreç başlamıştır artık. İşin güzel tarafından bakarsanız, yöneticinizin haberi varken arkadaşlarınızla konuşup sohbet edebilirsiniz. Üstüne çay kahve içersiniz. Şimdiye kadar katıldığım toplantılardan, verimli geçenleri düşününce ortak özelliklerinin, gündemlerinin çok iyi belirlenmiş olduğunu farkına vardım. Eğer konuşulacak konu iyi ve "sınırlı" belirlenmişse sonuç alınabiliyor. Ancak genelde bu yapılmıyor. "Projenin genel değerlendirmesi" gündemli toplantının başarısızlıkla sonuçlanacağı daha başlamadan bellidir. Toplantısız günler dilerim herkese...

"Düşler Ülkesi" Film

Peter Pan'ı bilmeyen yoktur sanırım. Benim gibi okumayanlardan olsanız bile duymuşluğunuz vardır. Bu hikayenin oluşum sürecini merak ediyorsanız ya da 1900'lü yılların başında İngiltere'nin olağanüstü doğasını görmek istiyorsanız ya da insanın içinde güzel duygular uyandıran bir film izlemek istiyorsanız Düşler Ülkesi (Finding Neverland) filmini izlemelisiniz. 7 dalda oskar ödülüne adaydı. Ancak, eğer yanılmıyorsam, hiç bir dalda oskar alamadı. Gene de Johny Depp ve Kate Winslet'in oyunculukları başarılı. Filmin küçük oyuncuları da oldukça iyi. Dustin Hoffman'ın rolü küçük. Yer yer gözleriniz dolarsa sıkmayın kendinizi. Düşler ülkesine olan inancınızdır belki de gözlerini yaşartan. Belki de onlar olmasa hayatın gerçekleri daha zor dayanılır olur.

Özgür Yazılım

Özgür yazılım ile ilgili bir etkinliği duyurmak istiyorum sizlere. Mart 4-5, 2005 tarihlerinde Özgür Yazılım ve Açık Kaynak Günleri / 2005 isimli bu etkinlik Bilgi Üniversitesi'nde adres: Kurtuluş Deresi Cad. No:47 Dolapdere- İstanbul Harita için tıklayın . Etkinliğin programı için tıklayınız. Özellikle ülkemiz gibi kaynağı kıt ülkelerde, bir çok temel ihtiyaç için bile para bulunamazken, bilgisayar programlarına akıl almaz lisans ücretleri ödemek yerine açık kaynak kodlu uygulamaları desteklemek gerekli.

Frankfurt İzlenimleri - 2

Bu kez Türkiye'den yazıyorum. 1 haftalık Frankfurt gezimiz bitti. Yeniden ülkemize döndük. Şubat ayına göre iyi sayılabilecek havayı görünce sevindik, trafiği, çözümsüz diğer sorunları görünce üzüldük. Sevimsiz bir kent olarak değerlendirmiştim ilk yazımda Frankfurt'ta. Turist olarak bakınca halen aynı fikri savunsam bile yaşamak için düşünüldüğünde oldukça iyi olanaklar sunan bir kent. Çok iyi düzenlenmiş toplu taşıma sistemi var. U ve S Bahnlar ve tramvaylardan oluşan raylı taşımacılığa otobüsler de eklenmiş. Sistem gerçekten iyi işliyor. 1 haftalık kart alınca (18,90 ?) istediğiniz kadar gezebiliyorsunuz. Tabi belirli bir bölge içinde (ki bu verdiğim fiyat Frankfurt kent merkezi için geçerli. Havaalanı dahil değil) Yemekler bizim alışageldiğimiz yemeklere göre çok az çeşitli. Patates bol ve ucuz olduğu için her yemeğin yanında patatesi çeşitli şekillere sokup yiyorlar. Bunun yanı sıra sosis, bira, elma şarabı ve brezel isimli tuzlu simit favori yemekler. Yemek yemek için gök

Frankfurt Izlenimleri - 1

Buz gibi bir Frankfurt gununden selamlar. Ne yazik ki yazmakta oldugum klavyede Turkce karakterler yok. Bu nedenle okumakta zorlananlardan ozur dilerim. Pazar gununden bu yana Almanya`nin simdiye kadar girdügüm ve gezdigim en sevimsiz kentindeyim. Epey dusundum bu kenti sevimsiz yapan ne diye. Sanirim Mainhattan diye anilan Manhattan a benzedigi ileri surulen dev binalari. Soguk havayi da dikkate almak gerekir gerci. Camur renginde akan Main nehrinin katkisini da yadsimak olmaz. Son olarak kentin kozmopolitligini de unutmayalim. Avrupa`nin ve Almanya`nin merkezinden yer almasi nedeniyle uluslararasi bir cok sirket ve banka Avrupa merkezi olarak Frankfurt u secmis. Avrupa Merkez Bankasi da bu sehirde. Amerka aktarmalarinin da cokca yapildigi Avrupa`nin en buyuk havaalanlarindan birine sahip. Tren istasyonu da bir kavsak noktasi. 1944 yilindaki bombalamalardan nasibini almis ve bir cok tarihi yapi yilalr sonra aslina uygun olarak yeniden insaa edilmis. Goethe, Almanya`nin onemli sair ve

"Kanada Salamı" film

Dün (8 Şubat 2005) CNBC'e kanalında Michael Moore imzalı Kanadan Salamı vardı. Ülkesini cesurca eleştiren Moore, ilerleyen yıllardaki filmlerine bakınca özellikle, Kanada ile ilgili bir takıntıya sahip. Kanada Salamı 1994-95 gibi vizyona girmiş. Filmde ABD başkanının halkını uyutabilmek için uyduruk bir gerekçe ile, hatta bu gerekçeyi de kendisi yaratarak, Kanada'ya savaş açması konu ediliyor. Vietnam ve Kore savaşlarının da benzer şekillerde tezgahlandığı iddiasına da yer verilmiş filmde. 2001 yılından, ikiz kulelere saldırıdan, çok önce çekilmiş olan Kanada Salamı'nda Moore, sanki bu günleri anlatmış. Ya da bu gün ile o gün arasında bir şey değişmemiş. Klasik iktisatın en temel varsayımı, hatta tartışmasız kabul ettiği gerçek, "ihtiyaçlar sınırsız, kaynaklar kıttır". Bu varsayımda kaynakların kıt olduğu bir gerçektir. Tartışmalı olan ise ihtiyaçların sınırsızlığıdır. Eğer bu varsayımı doğru kabul edersek bu durumda, kıt olan kaynakların sınırsız olan ihtiyaçlar

"Şans kapıyı kırınca" Film

"Ananı avradını" desen sokakta birine öldürülebilirler. Oysa bu küfürü sinemada duyunca kahkalarla gülüyorlar. İlginç bir durum. Küfür kullanmadan güldürmek kolay bir iş değil. Ferhan Şensoy gibi bir ustanın böyle bir filmde yer almış olmasını filmin Küba'da çekiliyor olması ile açıklanabilir sanırım. NTV televizyonunda yönetmen ile yapılan söyleşide "küfür yok, küfürsüz güldürdük" diyordu. Tam anlamıyla gerçek dışı şeyler söylemiş yönetmen. Başından sonuna kadar küfürler, el hareketleri ve imalarla yapılan espirilerle dolu "kötü" bir film. Oyunculuklar iyi. İyi ama yetmemiş. İzlerken hep düşündüm. Yönetmen bu filmi neden Küba'da çekmiş. Fonda Küba görüntüsü de çok fazla değil. Mekan olarak genellikle "Başkanlık sarayı" kullanılmış. Bu durumda tüm ekibi Küba'ya taşımanın tek gerekçesi böyle kötü bir senaryoda oynamayı kabul ettirebilmek için "Küba'da bedava tatil üstüne para" önerisi geliyor akla...

"Güven-2", Vedat Türkali

Tarih derslerinde, belki de Türkiye aktif olarak savaşa girmediği için, üzerinde hemen hemen hiç durulmayan bir dönemdir ikinci dünya savaşı. Birinci savaşta kozlarını paylaşamamış dünya devletleri 1940'lı yıllarda yeniden savaşa tutuşmuşlar, gene bir çok insan ölmüş ve sonuçta kaybeden gene insanllık olmuş. Savaşın kazananı olmaz gerçi ama Türkiye'de yeni zenginler oluşmuş savaş döneminde. Türkali, okuduğum diğer romanlarında olduğu gibi, roman kahramanlarının yanında gerçek kişilere de yer veriyor Güven'de de. Kimilerini gerçek isimleri ile "Hasan Basri, Nazım gibi" kimilerini ise kolay tahmin edilecek takma isimlerle "Başkanın oğlu Öner Bey, Ankaralı bakkal Fehmi Bey" gibi. Pek çoğumuzun bilmediği ülkemizin yakın tarihine açılan bir perde Güven. Dünyaya sol pencereden bakanların mutlaka okuması, üzerinde düşünmesi ve dersler çıkartması gereken bir roman. Özellikle Stalin dönemine ilişkin değerlendirmenin yapılması şart. Bu arada Türkiye'yi ku

Güven-1, Vedat Türkali

Vedat Türkali'nin Kayıp Romanlar kitabını okuyunca, yayınlandığında bir türlü okumaya fırsat bulamadığım, Güven'i okumaya karar vermiştim. Uzun uğraşlar sonunda ilk cildini bitirmeyi başardım. Sorun kitabın uzunluğu. İlk cilt 3 kitaptan oluşuyor ve 750 sayfanın üzerinde. Böyle olunca yanında taşımak için bile ağır hale gelmiş kitap. TKP'nin kuruluş yıllarından başlayarak 1944'e kadar geliyor ilk cilt. Türkali'nin, okuduğum, her kitabında olduğu gibi ön planda aşk öyküsü, arka planda ise Türkiye gerçeği. Uzun araştırmalar sonrası yazmış kitabı Türkali. İlk ciltte en dikkat çekici olan İstanbul'da 40'lı yıllarda varolan tramvay hatları. Neredeyse her yere tramvay ile gidiyor romanın kahramanları. Bir de romanın erkek kahramanlarının tutarsızlıkları. "Devrimci" olduklarını söyleyen gençler, kız arkadaşlarını aldatmaktan geri durmuyorlar. Gerçi sonradan pişmanlıklar duyuyorlar. İkinci cildi okumaya başladım. Türkiye nerelerden geçmiş. Neler yaşanm