Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Protez Uzmanı Diş Hekimi Dr. Ege ERYÜRÜK söyleşisi

Smiles   312  Diş Kliniği 'nde tedavi oldum. Çok memnun kaldığım tedavi sonrası bu söyleşiyi yapmak istedim. Vakit ayırıp sorularımı yanıtladığı için Dr. Eryürük'e bir kez daha teşekkür ediyorum.  1. Diş hekimliğinde uzmanlık gerekli midir? Diş hekimliğinde uzmanlığın gerekliliği üzerine düşüncelerimi taradığımda genelde Hacettepe yıllarında meslektaşlarımla ve öğrencilerimle yaptığımız konuşmaları anımsıyorum. O an belli bir branşta uzmanlık yapan veya yapmayı amaçlayan diş hekimleri veya diş hekimi adayları :) Eğer aklıma hala bu konuşmalar geliyorsa şunu öngörebilirim sanırım, hala tedavi talep eden toplumumuzda çok net bir branş uzmanı diş hekimi tercih etme talebi oturmamış durumda. Çoğunlukla biz branşımızı açıklıyor ve branşımıza özel odaklandığımız noktaları açıklar anlatır halde buluyoruz kendimizi hastaya. Hastalar üzerinde psikolojik gereklilik ve beklenti yönünde henüz zamana ihtiyaç varken protetik diş tedavisi üzerine 6 yıl süren uzmanlık eğitimimi, ba

Yarının Türkiyesine Seyahat / Ahmet Emin Yalman

Ahmet Emin Yalman , cumhuriyetin tanıklığını yapmış gazetecilerden. İmparatorluk zamanında, 1888'de, Selanik'te doğmuş ve 1972 yılında İstanbul'da vefat etmiş. Bu uzun ömrüne iki dünya savaşı, iki askeri darbe sığmış.  Yarının Türkiyesine Seyahat, ilk basımı 1944 yılında Vatan Matbaası tarafından yapılan ve Köy Enstitüleri deneyimini anlatan bir inceleme / tanıklık kitabı. Benim okuduğum bu eserin Cem Yayınevi tarafından 1990 yılında yapılan yeni baskısı. Yayınevi bu yeni baskıda 1944 yılındaki metnin yanı sıra Köy Enstitüleri neden kuruldu başlıklı bir inceleme ve ilk metinde adı geçen enstitü öğrenci ve yöneticilerinin 1990 yılındaki durumlarını eklemiş. Bunları eklemekle eseri güncelleştirmiş bir yerde. Ancak, yeni baskıya bu eklemelerin yapıldığına dair bir önsöz konulmamış. İçindekiler dizini de kitabın sonunda. Kitap, Ahmet Emin Yalman'ın önsözü ile başlıyor. Keşke yayınevi ayrı bir önsöz ile eseri takdim etseydi. Köy Enstitüleri deneyimi, genç cumhuriy

Cölanj / Taylan Kara

Kitabın fotografı yerine sonbahar renklerini paylaşmak istedim. Taylan Kara'nın 160 sayfalık eseri Hayal Yayıncılık'tan Ağustos 2008'de çıkmış. Farklı bir eser Cölanj. Yayınevi roman olarak sınıflandırmış. Edebiyat ile bilgim fazla olmasa da ilgimden ötürü novella olarak sınıflandırmanın daha doğru olduğunu düşündüm okuduktan sonra. Sınıflandırmanın ne önemi var bilemiyorum. Kitabının adının ne anlama geldiğini merak etmiş olabilirsiniz. eserin son sayfasından bir alıntı ile merakınızı gidereyim ya da arttırayım: " Cölanj, kanalizasyona ve gezegene karışan her şeyin ortak adı... Cennetlerinin Özel Labirentlerinde Alçaklaşanların Nostaljik Jestleri... Cellatlarının Öğretileriyle Laboratuvarlarda Alıklaşan Nadide Jenerasyon... Cesetleşmeden Önce Lağımdan akan Neslimizin Jeneriği... Cölanj, çok uzun süredir bir uygarlık durumu..." s. 160 Evli ve bir çocuklu, beyaz yakalı, İstanbul'da yaşayan kahramanın, Ali'nin "hayatından bir kesit" d

Lacancı Psikanaliz ve Karakter Çözümleme / Mutluhan İzmir

Arka kapağının fotografını yanda gördüğünüz kitap, psikiyatrist doktor Mutluhan İzmir'in Lacan'ı konu alan ilk kitabı. Şubat 2013 tarihli bu çalışmanın ardından Mart 2013'de Öznenin Diyalektiği (Hegel, Sartre ve Lacan) gene İmge Kitabevi'nden çıktı. İkinci kitabı henüz bitiremedim, yakın zamanda bitecek gibi de görünmüyor işin doğrusu :) Jacques Lacan  1901 - 1981 yılları arasında Fransa'da yaşamış bir psikiyatrist. Yazdıklarından çok yazdıklarının zor anlaşılması ile biliniyor sanırım. Mutluhan İzmir'in kitabı, daha önce izlediğim filmler (Dövüş Kulübü, Kuzuların Sesizliği ve Arzu Tramvayı) ile okuduğum kitaplar (Öteki, Yabancı, Dava ve 1984) üzerinden Lacancı psikanalizi açıklıyor. Bunu yaparken, felsefe ve psikanaliz jargonuna uzak olan benim de anlayabileceğim bir dil kullanılmış. Örnek olarak seçilen eserleri okumuş/izlemiş olmak bir avantaj elbette ancak önkoşul değil. İlgili bölümlerde eserlerin incelemeyle ilişkisine de yer verilmiş. Bugünlerd

İskandinav ülkelerinde sayısal radyo - 5: Genel değerlendirme

Ankara Kalesi Sayısal radyonun genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım. İskandinav ülkelerindeki son durumları özetledim bir kaç gün boyunca. Eminim sizlerin de kafası karışmıştır: kimi ülke seneler boyunca deniyor, tüm ülke sathına yayılmış şebeke kuruyor, gene de insanlar sayısal radyo alıcısı satın almıyor. Aslında işin özüne, piyasa ekonomisinin temeline indiğimizde resim netleşiyor: Bir şey sadece " sayısal " olduğu için " iyi " / " üstün " / " gerekli " değildir! Sayısallaşma bir çok sektörü altüst etti. Fotograftan telefona, televizyondan matbaaya bir çok alanda değişimler / dönüşümler yaşandı. Bu değişim ve dönüşümler incelendiğinde görülecek olan insanların ya daha kolay, ya daha kaliteli ya da daha ucuz ihtiyaçlarını karşıladıkları gerçeğidir.  1980'li yıllarda başlayan sayısal karasal radyo teknolojisi çalışmaları ise FM ile kıyaslandığında, dinleyicileri ikna edecek bir ek fayda sağlayamadı. Kısa dalga üzerin

İskandinav ülkelerinde sayısal radyo - 4: Norveç

DAB/DAB+ alıcısı Avrupa ve dünya için bir ilk gerçekleşecek, önümüzdeki yılın başında. Norveç, 11 Ocak 2017'de başlayıp 13 Aralık 2017'de tamamlanacak bir sürecin sonunda, küçük radyo istasyonları dışında, FM yayınlarını  sonlandırılacak . Dün alınıp bugün uygulanan bir karar değil bu elbette. FM şebekesinin bakım ve yenilenme maliyetleri, sayısal radyo vericilerinin hem enerji hem frekans verimliliği, ses kalitesi ve olanak fazlalığı Norveç'in kararında etkili olmuş.  Sektöre ve kamuoyuna açık ve net bilgiler ile kesin tarihler / performans kriterlerinin duyurulmuş olması, benzer deneyimleri yaşayacak ülkeler açısından öğretici.  FM şebekesinin kapatılması kararı kolay alınmış bir karar değil. Hatta Norveç Parlamentosunda halen karşı görüşler öne  sürülüyor . Bağlantıdaki belge, Norveç'te bir parlamenterin Kültür Bakanı'na sorusu ve Bakan'ın yanıtını içeriyor. Konu, Norveç'in FM yayınlarını kapatması. Hem soru hem yanıt, son derece ikna edici tezl

İskandinav ülkelerinde sayısal radyo - 3: İsveç

Sayısal radyo alıcısı İskandinav ülkelerinde sayısal radyo yazılarında bu kez sıra İsveç'te. Aslına bakarsanız bu diziyi hazırlamaya karar vermemin sebebi de İsveç. Kuzey Avrupa haritasını gözünüzün önüne getirdiğinizde, Norveç ile İsveç'in uzun bir kara sınırını paylaştığını fark edeceksiniz. Norveç, FM yayınlarını sonlandırma planını adım adım uygularken, benzer bir yola gireceği varsayılan İsveç, bir çokları için sürpriz bir karar ile FM yayınlarına devam edeceğini açıkladı . Oysa İsveç Kültür Bakanlığı'na sunulan Sayısal Radyoya Geçiş Planına göre 2022 yılında FM yayınlarının sonlandırılması önerilmişti. İsveç'teki son durum ise şöyle: 2016 Şubat'ında İsveç Parlamento'sundaki görüşmelerde sayısal radyo uygulamaları, özellikle Norveç'teki gelişmelerin, yakın takip edilmesi konusunda uzlaşılmış . Bu karar, 2015 yazında alınan FM ile devam kararından bir geri dönüş niteliği taşımıyor, daha ziyade "bekle gör" denilebilir. Bu yazının amac

İskandinav ülkelerinde sayısal radyo - 2: Danimarka

DAB/DAB+ alıcısı İskandinav ülkelerinde sayısal radyo başlıklı dizinin ikinci yazısında Danimarka'ya yakından bakmak istedim. Almanya'nın kuzeyinde, Norveç'in güneyinde ve İsveç'in batısında yer alıyor. WorldDAB'nin sayfasındaki bilgilere göre ülke nüfusunun %98'i DAB yayınlar ile tanışmış durumda. 10.03.2016 tarihli bilgilere göre nüfusun %40'ında DAB alıcısı mevcut. Yeni araçların ise %5'inde DAB alıcısı var. 2002 yılında başlayan yayınlar bugün DAB ve DAB+ formatlarında devam ediyor.  Danimarka Kültür Bakanlığı'nın web sayfasında yer alan 8 Ağustos 2016 tarihli basın açıklaması ile, FM yayınları ile ilgili daha önce açıkladığı planın geçerli olmayabileceğini belirtmiş . Filmi biraz geriye sardığımızda Kültür Bakanlığı'nın 2015 tarihli açıklamasına ulaşıyoruz. Konunun tarafları ile varılan uzlaşma sonucu sayısal platformdan radyo dinleyenlerin oranı her yıl sonbaharda ölçülecek ve bu oran %50'yi geçtiğinde FM yayınlarının s

İskandinav ülkelerinde sayısal radyo - 1

IBC 2015'te WorldDAB'nin düzenlediği  panel Blogumda karasal televizyon yayınlarının sayısallaştırılması süreciyle ilgili 100'ün üzerinde yazı var. DTT etiketiyle işaretledim bu yazıları. Karasal radyo yayınlarına dair yazdıklarım ise o kadar fazla sayıda değil.  Radyo ve televizyonun (TV) sayısallaşma süreçleri birbirine pek benzemiyor. Bunun bence iki temel nedeni var:  Radyonun kullanmakta olduğu FM bandı (88-108 MHz) mobil hizmet sunucularınca talep gören bir bant değil. Oysa karasal televizyonun kullandığı bandın (470 - 960 MHz) kıymeti büyük.   Radyo sayısallaştığında dinleyicinin elde edeceği yenilikler TV'nin sayısallaştığında elde edeceğinden çok daha az. Analog TV'den fazlasıyla şikayet varken, düzenli/kurallı işletilen bir FM şebekesi çoğunluk için yeterli. Bu bilgileri hatırlatarak başlamak istedim İskandinav ülkelerinde analog karasal radyonun (FM/AM) sayısallaştırılması sürecini irdelemeye. Norveç'in FM şebekesini 2017 yılı içerisinde

Netflix'te Türkçe seslendirmeli dizi: Marsilya

Tours kenti Belediye Binası Bu yılın ilk aylarının sürpriziydi Netflix'in Türkiye'den de izlenebilir hale gelmesi. Blogumda bu gelişmeyi değerlendiren yazılar yayınladım. Buradan ve buradan onlara erişebilirsiniz. Bu kez, Netflix'te ilk kez rastladığım Türkçe seslendirmeli (dublajlı) içerikten bahsetmek istiyorum: Marseille (Marsilya) İlk sezonu oluşturan sekiz bölüm 5 Mayıs 2016 tarihinde Netflix'te yer almış . Diziyi fark edip takip etmeye başladığımda Türkçe altyazı seçeneği bulunuyordu. Bugün baktığımda ise Türkçe seslendirme seçeneğinin de eklendiğini gördüm. Oyuncuları arasında Gérard Depardieu'nün de olduğu dizi Marsilya'da 20 yıldır belediye başkanlığı yapan siyasetçinin ilişkilerini konu alıyor.  Netflix'in yerelleşmesiyle ilgili yukarıdaki yazıyı yayınladığımda (31 Temmuz 2016) Broadband TV News adlı sitedeki açıklamayı okumamıştım. Kişisel gözlem ile, yeni bir diziye Türkçe seslendirme seçeneği sunmanın epey anlamlı olduğunu farke

Türkiye'de PayTV pazar payı, Haziran 2016 verilerine göre

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), üç ayda bir sektörün pazar verilerini açıklıyor. BTK'nın web sayfasından erişebileceğiniz söz konusu raporlarda yayıncılık dünyasına dair de veriler bulunuyor. Haziran 2016 tarihli son rapor , 2016 yılının ilk çeyrek verilerini içermesi bakımından önemli. Malum, 2016 yılının ikinci çeyreğinin başlaması ile birlikte 4,5 G mobil şebeke kullanıma açıldı. Raporun giriş bölümünde 4,5G'nin kullanımına dair ilk sayılar paylaşılmış. Bu konu üzerine ayrıca bir yazı hazırlamayı akılda tutarak gelelim başlığımıza: Türkiye'de Haziran 2016 itibariyle PayTV pazar payına. Öncelikle tanımdan bahsedeyim, nedir bu PayTV? İngilizce okunuşu ile peytivi, abonelik ile izlenilen televizyon anlamına geliyor. Bu bağlamda kablo TV, IPTV ve uydu platformları PayTV kapsamında değerlendiriliyor. AppleTV, Netflix gibi OTT platformları ise Subscription Based Video on Demand (SVOD) olarak adlandırılıyorlar. Gönül bu SVOD hizmetlerinin abone sayılarını da

DVB-T2 HEVC Çek Cumhuriyeti

LinkedIn adlı platformda yeniden profil oluşturdum. Buradan ulaşabilirsiniz profilime. LinkedIn'de bir meslektaşın paylaşımı sayesinde haberdar olduğum önemli gelişmeyi sizlere de duyurmak istedim. Konu, blogda en fazla yer alan konulardan: Sayısal Karasal Televizyon (Digital Terrestrial Television: DTT ) Avrupa'da neredeyse tüm ülkelerde var olan sayısal karasal televizyon şebekeleri, "kuruldukları tarihlerin" en gelişmiş standartlarına sahipler. Hem şebekelerin kurulmasının üzerinden epey vakit geçtiği hem de mobil iletişim hizmetlerinin UHF bandının üst bölümünden istediği pay arttığı için yeni nesil DTT şebekeleri kurulmaya başlanıyor.  Almanya, 2017 yılında DVB-T2 HEVC standardında bir DTT şebekesi kuracağını ilan etmişti. Bu kez haber Çek Cumhuriyeti'nden geldi. Buradaki habere göre Çek Cumhuriyeti, mevcut DTT şebekesini 2014 yılında aldığı karar ile DVB-T2 HEVC olarak yenileyeceğini duyurmuştu . Bu işlem, 2016 - 2021 yılları boyunca gerçekleştir

Mühendislik eğitimi 3 - meslek odaları

Staj ile başlayıp intern mühendis teklifi ile süren dizinin bugünkü bölümü meslek içi eğitimlerin merkezi konumundaki Odalar.  Hep söylerler "mühendislik fakülteleri size mühendis bakış açısını kazandırır, mühendisliği ise iş hayatında öğrenebilirsiniz" diye. İlk duyduğumda inandırıcı gelmemişti bu söz. Dört yıl boşuna mı okuyorduk? Meslek hayatımda arkamda kalan 20 yıl, sözün doğruluğunu defalarca kanıtladı.  Peki madem iş hayatında öğreniliyor bu meslek, o zaman Odaların bu süreçte rolü ne?  Öncelikle bir iki noktayı açıklamak gerekiyor. Meslek odaları kamu kurumu niteliğinde Anayasal kuruluşlardır. Gelirleri ve giderleri üyelerinin denetimine açıktır. İki yılda bir şubeler, merkezler ve birlik seçimleriyle yönetim kadroları üye ve delegelerin katılımı ve oylamaları ile belirlenir. Gelirleri sınırlı olduğundan profesyonel kadroları  da (maaşlı çalışan personelleri) sınırlıdır.  Meslek odaları, meslek içi eğitimlerin merkezi konumunda olmalıdır. Büyük bir mutl