Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar

Geç Kaldığım Bir Tanpınar Romanı Okumakta geç kaldığım romanlardan birini daha, nihayet bitirdim. Saatleri Ayarlama Enstitüsü , Ahmet Hamdi Tanpınar’dan okuduğum ilk eser oldu. Yazarın mutlaka okumam gerektiğini düşündüğüm başka eserleri de var listemde. Ben, Dergâh Yayınları 'ndan çıkan Eylül 2000 tarihli yedinci baskıyı okudum. Romanın ilk baskısı 1962’de yapılmış. Ancak eserin okuyucuyla ilk buluşması, 1954 yılında Yeni İstanbul Gazetesi 'nde tefrika olarak yayımlanmasıyla olmuş. Okuduğum baskıda, kısa bir yayınevi sunuşunun ardından dört bölümden oluşan romana yer verilmişti. Ayrıca kitabın sonunda Berna Moran ’ın (Birikim Dergisi, 1978), Mustafa Kutlu ’nun (Yönelişler, 1983) ve Beşir Ayvazoğlu ’nun (Töre, 1985) bu roman üzerine yazdığı makaleler sıralanmış. Bu yazıları okumak, eserde gözümden kaçan bazı incelikleri fark etmemi sağladı. Hayri İrdal ve Zamanın Kırılganlığı Saatleri Ayarlama Enstitüsü , farklı katmanlara sahip bir roman. İs...

bir kez daha IBC'ye hazırlanırken

15 - 18 Eylül 2023 tarihleri arasında Amsterdam'da düzenlenecek, yayıncılık dünyasının Avrupa'daki en büyük buluşmasına, IBC 'ye katılmaya hazırlanıyorum. IBC'ye 2015, 2018 ve 2022 senelerinde de katılmıştım. Daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da tamamen kendi imkânlarım ile gidip geleceğim Amsterdam'a.  2015'te ilk olmanın şaşkınlığı ile her yeri ve her şeyi görebileceğimi düşünmüş, kafam allak bullak dönmüştüm. 2018'de daha planlı gidip, daha bilgilenmiş olarak Ankara'daydım. 2022 ise maddi zorluklar yüzünden çok sıkışık bir program ile katılabildiğim bir sene olmuştu. Cuma sabah uçağı ile gelip pazar öğleden sonra uçağı ile dönünce önceden planladığım görüşmeler dışında neredeyse standları gezecek vakit bile bulamamıştım. 2023'te ise vakti daha geniş tuttum. Bu kez fuar başlamadan bir gün önce gidip, fuarın son günü akşam üstü uçağı ile döneceğim eğer bir terslik olmaz ise. Gene işlemlerde bir aksaklık yaşamazsam bu kez kendi işimin patronu ...

İş Hayatında Dönen Filmler / Esra Nihal İNCE

Esra Nihal İnce'nin ilk eseri, İş Hayatında Dönen Filmler'i bir solukta okudum. Önsözünde kısa roman olarak belirtilmiş eserin türü. Yazarı böyle söyleyince, okuyucu olarak bana düşen okuduklarımın kurgu olduğu bilgisini aklımda tutmak oluyor. Türkiye'de ve aslında tüm dünyada kadın olmak zor. Barbie filminde, Barbie'nin hayal dünyasında gördüklerimizin tümü ve fazlasını, Ken'ler olarak her gün yaşıyoruz. Ne yazık ki kadınlar, dünyanın tümünde varolma mücadelesi vermek zorunda kalıyor.  Kadın, çalışma hayatında da sadece cinsiyetinden ötürü türlü zorluklarla yüzleşiyor. Hele yazar gibi inşaat sektöründe çalışan beyaz yakalı bir kadınsanız, karşılaştığınız zorlukların sayısı ve türü çeşitleniyor, katmerleniyor. Yazar, tüm bu zorluklarla mücadelesini esprili bir dille anlatmış. Yazılanların kurgu olduğunu aklımızdan çıkartmadan, romanda gözlemlerinden yararlandığını düşünüyorum.  Her iş yerinin bir filmle özdeşleştirilmesi zekice bir buluş. Kısa tutulmuş bir eser, İş ...

Medya - 4: Platformlar

1991 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü'nde okumaya başladığımda cep telefonu yoktu. Evimizde bilgisayar ve internet bağlantısı da yoktu. 1993 yılında 486 DX 2 - 66 işlemcili bir toplama bilgisayar sahibi olduğumuzda, ki hâliyle "evin" bilgisayarıydı bu cihaz, internete bağlanmak için bir sene daha beklemiştik. Çevirmeli bağlantı ile bir fotografın inmesi bile epey vakit alıyordu.  1998'de TRT'de işe başladığımda yerel alan ağı ihalesi yeni yapılmıştı, geniş alan ağı bağlantısı ise henüz yoktu. Bu girişi yapmamdaki amaç, "platform" kavramının hayatımıza neden bu kadar geç girdiğine dair bir tespitimi paylaşmak... Teknoloji, hem internet bağlantı hızları anlamında, hem de sıkıştırma algortimaları anlamında hazır değildi.  Sanırım platformlardan bahsetmeye başlamadan önce Over The Top Television ya da daha yaygın bilinen adıyla OTT nedir sorusuna açıklık getirmek iyi olur. Endişelenmeyin, dünya bir gaz -...

IBC 2023 ve medya yazı dizisi planlaması üzerine

Kul plan yapar kader gülermiş derler. 7 Temmuz tarihli Medya dizisinin ilk yazısında bir takvim paylaşmış ve yazıların her iki haftada bir cumartesi günleri yayınlanarak Kasım ayına kadar süreceğini duyurmuştum .  İlk iki yazıda plana uysam bile Ağustos ile birlikte planın sarkacağı belli oldu.  Bu nedenle #medya dizisinde yazmayı vaadettiğim konuları bir vakit bitirip yayınlamaya çalışacağım. Ancak ilk yazıda duyurduğum takvim ve sıraya uyamayacağım ne yazık ki.  Radyo ve televizyon yazılarının ardından paylaşacağım ilk yazının platformlar olacağını umuyorum. Tarih ise ne yazık ki net değil... 15 - 18 Eylül tarihlerinde, bir terslik olmaz ise, Amsterdam'da düzenlenecek IBC fuar ve konferansına katılacağım. IBC'ye katılacak kıymetli sektördaşlarımla buluşmak / tanışmak isterim.  İletişim için en kontrol ettiğim platform olan LinkedIn hesabımı kullanabilirsiniz... 

Medya 3 - Televizyon

Radyo yazısının yayınlanmasının ardından cesaret verici yorumlar geldi. Özellikle TRT'de çalışıp emekli olmuş meslektaşlarımın yazımı ve çabamı takdir etmeleri beni fazlasıyla mutlu etti. Umarım televizyon (TV) başlıklı yazım da aynı ölçüde ilgi çeker.  Televizyon yazısını, yayınlanmasından 10 gün kadar önce tamamlayıp bir grup arkadaşıma gönderdim. Onlardan gelen yorumların birleştiği nokta, yazının sektör profesyonelleri için fazla basit, sıradan vatandaş için ise fazla karmaşık olduğu yönündeydi. Yorumları okuyunca yazı dizisine neden başladığımı açıklamam gerektiğini fark ettim.  Medya yazı dizisinde amacım, dizi boyunca anlatmaya çalışacağım ortamları - yayınları - sistemleri kullanan ancak bunların geri planında ne gibi teknolojiler - yapılar olduğunu bilmeyen sıradan vatandaşları bilgilendirmekten ibaret. Zor bir işe giriştiğimin farkındayım. Konuların ele alınış biçimini fazla yüzeysel buluyorsanız, muhtemelen sektörde çalışan birisiniz. Haklısınız, yazılarda ayrıntıya...

Bir Bilim Adamının Romanı Mustafa İnan / Oğuz Atay

Bir Bilim Adamının Romanı: Oğuz Atay’dan Mustafa İnan Portresi “Tutunamayanlar” ı okumamın üzerinden tam on yıl geçmiş. Blog yazmanın en güzel tarafı, o eski yazılara dönüp bakmak. 2013 yılında hayatımın “steady state”e ulaştığını yazmışım. Bugün dönüp okuyunca gülümsüyorum. Oysa o “denge durumu” dediğim şey, belki de yalnızca ölümde mümkün. O zaman da zaten “hayat” olmayacak. Bu gereksiz gibi duran girişin ardından gelelim esas konuya: Oğuz Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı eseri. 1911-1967 yılları arasında yaşamış olan Prof. Dr. Mustafa İnan’ın hayatını, bilim anlayışını ve insanî yönlerini akıcı bir dille romanlaştırmış Atay. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu bir inşaat mühendisi olan yazar, aynı zamanda Mustafa İnan’ın öğrencisi. Bilim, Merak ve Mütevazılık İnan sadece başarılı bir mühendis, akademisyen ve idareci değil; aynı zamanda dilbilime, kelime kökenlerine, edebiyata ve müziğe meraklı, çok yönlü bir entelektüel. Yahya Kemal’in sohbetlerind...

Medya - 2 | Radyo

Bir otobüs firmasının sloganı vardı, sektörde ne kadar eski olduklarını anlatmak için kullandıkları: "Önce Kâmil Koç vardı" diye. O slogandan esinlenerek başlayayım, önce radyo vardı. Marconi'den ya da Tesla'dan bahsetmeyeceğim. Radyo teknolojisinin tarihçesini anlatan bir çok kaynak var online dünyada. Ben ülkemizdeki garip durumu, daha önce konuyla ilgili yazdıklarıma da atıflar yaparak işlemeye çalışacağım. Bir de elbette, geçen hafta, medya dizisinin ilk yazısında belirttiğim üçlemeyi açıklayacağım bilgim dahilinde; üretim / dağıtım ve tüketim.  Ülkemizdeki garip durum dediğim ve ilerleyen satırlarda okuduğunuzda size de garip geleceğinden neredeyse emin olduğum konu, dağıtım başlığıyla ilgili. Sıralamayı bozmayalım dilerseniz, üretim ile başlayalım: Radyo'da üretim: Radyoda dinlediğiniz programları en temelde ikiye ayırmak mümkün. Aslına bakarsanız, aynı ayrımı televizyon içerikleri için de yapabiliriz, canlı ve bant kayıt. İsimleri, ne olduklarını yeterince ...

Medya - 1

Uzunca bir süredir düşündüğüm "medya" başlıklı yazılardan oluşan dizinin ilk sayısından herkese merhaba. Siz ne zaman okuyorsunuz bilemem elbette, ancak ben, dünya sıcaklık rekorlarının kırıldığı senenin Temmuz ayında başladım yazmaya. Sıcaklık ile nem birleşince, klimalı bir ortamda medya yazıları hazırlamak, yapılabilecek en iyi şeylerden birisiydi. Sözü fazla uzatmadan, iki haftada bir planladığım medya yazılarında işleyeceklerimi sıralayayım: İçerik üretimi İçerik dağıtımı İçerik tüketimi Başlıkları fazlasıyla genel tuttum ve bu ilk haftanın yazısında, başlıkların ne olduğunu detaylandırarak, medya diyerek neden bahsedeceğimi açıklamak istiyorum. Yazılı basın dışında kalan tüm görsel ve işitsel içerikleri kapsayacak genişlikte bir dizi hazırlamaya çalışacağım. Buna radyo, televizyon, reklâm, film, dizi, animasyon, platformlar, internet üzerinden tüketilen içerikler, Instagram - TikTok gibi uygulamalar dahil. Yukarıdaki üç kaba başlığı, virgül ile ayrılan her bir kelime iç...