Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı / Eduardo Mendoza

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı Üzerine: Bir Polisiye, Bir Mizah, Bir İspanya Portresi Öncelikle bu kitabı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ederek başlamak istiyorum. Onun önerisiyle, bir sahafta rastlayıp aldım Eduardo Mendoza ’nın 1990 yılında Remzi Kitabevi ’nden çıkan romanını. Türkçeye Fransızca üzerinden , Hüseyin Boysan tarafından çevrilmiş. Neden İspanyolcadan değil de Fransızcadan çevrilmiş, doğrusu merak ettim. Romanı okurken sık sık şöyle düşündüm: Keşke kitabın başına İspanya’nın yakın tarihini özetleyen kısa bir önsöz konulsaymış. Franco kimdir? 1936-1939 arasında yaşanan İspanya İç Savaşı neden çıktı? Kim kiminle savaştı? Bunları bilmeden de elbette kitap okunabiliyor ama Mendoza’nın ince mizahının ve ironik dilinin altını daha iyi kavrayabilmek için bu bilgiler çok işe yarardı diye düşünüyorum. Okurken aklıma sürekli Samuel Beckett’in "Murphy" adlı romanı geldi. Belki de “üslup” açısından… Ancak şunu da belirtmek gerek: Romanı Fransız...

Tehlikeli Şarkılar / Tuna Kiremitçi

Tehlikeli Şarkılar Üzerine: Tanıdık Bir Tarz, Tempolu Bir Polisiye Polisiye, severek okuduğum bir tür. Tuna Kiremitçi ise beğenerek takip ettiğim bir yazar. Sevdiğim türle, beğendiğim yazarı bir araya getiren Tehlikeli Şarkılar ’ı bir solukta okumam, belki de bu yüzden, kaçınılmazdı. Kitabın kapağında şu ifade dikkat çekiyor: “Bir Başkomiser Perihan Uygur Polisiyesi.” Tıpkı Ahmet Ümit’in Başkomiser Nevzat’ı ya da Emrah Serbes’in Behzat Ç.’si gibi, artık Tuna Kiremitçi’nin de Başkomiser Perihan’ı var. Ve bu kitap, Perihan Uygur’un –yanılmıyorsam– üçüncü macerası. Yazarlığının yanı sıra müzisyen kimliğiyle de tanıdığımız Kiremitçi, bu romanda müzik dünyasını anlatmanın rahatlığı içinde yazmış gibi. Hikâyenin geçtiği evren, onun iyi bildiği bir dünya. Bu da romana ayrı bir doğallık ve renk katıyor. Son zamanlarda yazarlarla yapılan söyleşi videoları izliyorum. Birinde şöyle diyordu, severek takip ettiğim bir yazar: "Romanımı bildiğim şeylerden yola çıkarak kurarım...

Gençliğin O Yakıcı Mevsimi / Erendiz Atasü

Gençliğin O Yakıcı Mevsimi: Parçalı, Yoğun ve Sorgulatıcı Bir Roman Erendiz Atasü’yü  uzun yıllardır Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yazılarından tanıyorum. Bu kez, 1999 yılında yayımlanan romanı Gençliğin O Yakıcı Mevsimi ni okudum. Açık söyleyeyim, klasik anlatı örgüsü seven biriyseniz, bu kitap biraz sabır istiyor. Roman, düz bir zaman akışını takip etmiyor. Yer yer anlatıcı değişiyor, zaman sıçramaları oluyor. Hatta ilk bölümlerde biraz bocaladığımı itiraf etmeliyim. Ama bu yapı romanın temel tercihlerinden biri. Zaten anlatılanlar da öyle kolay sindirilecek şeyler değil. 1970’lerin politik atmosferi, gençlik mücadeleleri, kimlik arayışı, kadınlık halleri, içsel çatışmalar... Hepsi romanın içinde, yer yer çarpıcı, yer yer kırılgan biçimlerde karşımıza çıkıyor. Atasü, kolaycı çözümler sunmayan bir yazar. Okuru yormayı, düşündürmeyi tercih ediyor. Bu da her okurun ilgisini çekmeyebilir, ama derdi olan edebiyatı sevenler için güçlü bir yön. Okuma sürecinde bazı cümlelerin ...

Borusan Contemporary

Boğaz Manzaralı Sürpriz: Borusan Contemporary'de Modern Sanat İstanbul... Sürprizlerle dolu bir şehir. Her gün önünden geçtiğimiz binaların içinde neler saklı olduğunu bazen yıllar sonra keşfediyoruz. Rumelihisarı’ndaki “Perili Köşk” yani Yusuf Ziya Paşa Yalısı da onlardan biri. Hep manzarasına hayran kaldığım bu yapının hafta sonları modern sanat galerisi olarak ziyarete açıldığını dün öğrendim! Borusan Holding’in ofis binası olan bu muhteşem yapı, cumartesi ve pazar günleri Borusan Contemporary adıyla sanatseverleri ağırlıyor. Binanın içini gezmek için öğrenciler 75 TL, yetişkinler ise 150 TL ödüyor (Şubat 2023 fiyatlarıyla). Güncel giriş ücretleri ve sergiler için mutlaka resmî web sitesine göz atın. Yalnızca süreli sergileri değil, binanın farklı odalarına yayılmış kalıcı koleksiyondan eserleri de görebiliyorsunuz. Binanın her köşesine yerleştirilmiş dijital sanat işleri, yerleştirmeler ve video çalışmaları mevcut. Modern sanat her ne kadar bana çok hitap...

emekli günlerinde futbol

Ogün Hoca ile TRT'de TRT'de son çalıştığım birim TRT Spor'du. Futbolu oynamayı, basketbolu ise izlemeyi seven birisi için, sabahtan akşama futbolun konuşulduğu yayınlarda, rejide teknik yönetmenlik yapmak zor olmuştu ilk günlerde. Zamanla alıştım, sonraları sevmeye başladım. Haftalık rutinlerle tekrar eden bir döngü, futbol maçları. Sıradan hayatlarımıza heyecan katan bir alışkanlık. Hele maçlara gidenlerdenseniz, arkadaşlarla paylaşılan ortak hedeflerin mutluluğu... Bir seneye yaklaşan emekli günlerimde futbol izlemeye devam ediyorum. Bu kez süper lig maçları değil, canlı izlediklerim. TRT Spor'un yayınladığı birinci lig maçlarını takip ediyorum. Altay, Göztepe, Sakarya... Bir zamanlar süper ligde top koşturan bu takımlar artık birinci ligde mücadeleye devam ediyorlar.  Eyüpspor açık ara süper lige doğru yol alıyor. Bu sene lige veda etmesi muhtemel İstanbulspor'un yerine gene bir İstanbul takımının gelecek olması üzücü. Bu gidişle süper lig, bölgesel lige dönüşece...

5G Yayıncılık

Dün, Rohde & Schwarz tarafından düzenlenen 5G Yayıncılık adlı sanal yuvarlak masa toplantısına dinleyici olarak katıldım. Almanya ve Fransa deneyimlerinin anlatıldığı etkinlikte çip üreticisi Qualcomm'un paylaştığı vizyon da oldukça ufuk açıcıydı. İlerleyen günlerde etkinliğin kaydı paylaşılırsa, bu yazıya bağlantısını ekleyeceğim. Bu yazıda 5G üzerinden yayıncılığın ülkemiz için önemini değerlendirmeye çalışacağım. Ancak öncelikle filmi biraz geriye sarmamız şart. Bugün Avrupa'da sayısal karasal televizyon şebekesini kurmamış, Türkiye'nin dışında, bir ülke yok. Bir çok Avrupa ülkesinde önce DVB-T, ardından DVB-T2 şebekeleri kuruldu. Kimi ülkeler DVB-T şebekesini pas geçip doğrudan DVB-T2 şebekesini devreye aldı. Televizyon yayınlarını izleyicilere ulaştırmak için kablo ve uydunun yanı sıra sayısal karasal vericiler, sadece Avrupa ülkelerinde değil, tüm dünyada kullanılıyor.  Ülkemizde sayısal karasal televizyon şebekesi ise yok. Neden yok, ne zaman kurulmasından vaz g...

Kadıköy Sevgilim / Ahmet Erol

“Kadıköy Sevgilim” – Ahmet Erol’un Eserinde Kayıp Zamanlar 2024’ün ilk ayında bitirdiğim beşinci romanım oldu “Kadıköy Sevgilim” . Ahmet Erol’dan okuduğum ilk eser. 2004 yılından beri bitirdiğim neredeyse tüm kitaplarla ilgili notlarımı blogumda paylaşıyorum, ancak bu romanla ilgili yazıp yazmamak konusunda çok kararsız kaldım. Günler süren gidip gelmelerin sonunda, işte karşınızda bu yazı! Kitap Hakkında Genel Bilgiler Epsilon Yayınları tarafından Haziran 2021’de yayımlanan ve 195 sayfalık bu eser, okuyucusuna içeriğin tamamen hayal ürünü olduğunu belirten bir notla başlıyor. İçerik hakkında detaylara girmeden önce, size birkaç bilgi vereyim. Ömrümün önemli bir kısmını Ankara’da, bir yılını ise Paris’te geçirmiş birisi olarak, Gençlik Parkı’ndaki havuza göl denildiğine ilk kez tanıklık ettiğimi, Ankara Adliyesi’nin yapımının 1978’de başladığını ve Paris’in merkezine 45-50 dakika mesafede balıkçı köyü olmadığını eklemek istiyorum. Bu bilgilerin romanla ne ilgisi olduğunu ...