Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yekta kopan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Belki Yaz Erken Gelir / Yekta Kopan

Yekta Kopan'dan okuduğum üçüncü kitap. Kısacık öykülere küçürek denildiğini öğrenince, bu sözcüğü unutmayayım diye sık sık kullanıyorum. Belki Yaz Erken Gelir'de küçürek öykülerin bir çok örneği var. Kimi birkaç satırdan kimi bir kaç paragraftan oluşan öyküleri okuması kısa, sindirmesi uzun sürüyor. Süslü cümleler sevenlerdenseniz Kopan'ın sade dili size hitabetmeyebilir.  En sevdiğim öykü kitabın sonunda yer alıyordu, Kaplanın Fısıltısı. Şu sözü beni çok etkiledi: "Öfkeli gençlerin zamanı yavaş akar. Hele bir de öfkeleri kendilerineyse." s.164

Bir de Baktım Yoksun, Yekta Kopan

"Yekta Kopan, okumakta geç kaldığım yazarlardan birisiymiş".  Dördünde doğrudan birinde dolaylı olarak baba oğul ilişkisine odaklanmış, altı öyküden oluşan  Bir de Baktım Yoksun 'u okumayı bitirdiğimde ilk düşündüğüm bu oldu. Bendeki kopyasının kaçıncı baskı olduğunu bilmiyorum. Can Yayınları tarafından yayınlanan kitaba ilişkin künye bilgilerini de veremiyorum. Çünkü Yekta Kopan'dan okuduğum bu ilk kitabın bir başka ilk olma özelliği de var: okuduğum ilk e-kitap. İdefix sitesi üzerinden satın aldığımız e-kitabı Adobe Digital Editions programıyla okudum. Başka e-kitap okuma programı kullanmadığımdan kıyaslama yapma olanağım yok. Digital Editions'ın ara yüzü kullanışlı. Karakter boyutunu rahat okunabilecek kadar büyütebiliyorsunuz. Sayfalar arası geçişleri ok tuşlarıyla yapabiliyorsunuz. e-kitap mı kağıda baskılı mı sorusunun yanıtını vermek ise zor. Her ikisinin de avantajları ve dezavantajları var. e-kitabı taşımak ve saklamak çok daha kolay. Kitap sayısı artt...

Kediler Güzel Uyanır, Yekta Kopan

Bir de Baktım Yoksun 'dan sonra, daha önce aldığımız Kediler Güzel Uyanır 'ı okumak farz olmuştu. İlk baskısını 2011'de yapan (ay belirtilmemiş) Kediler Güzel Uyanır'ın Aralık 2011 tarihli ikinci baskısını okudum. Can Yayınları'ndan çıkan öykü kitabı 124 sayfa. Bulutlar Konuşurken, Düşmüş Bir Harf ve Yarın Sabah Öp Beni adlı üç bölüme ayrılmış, yanlış saymadıysam, toplam kırk bir öykü var. İlk bölümdeki öyküler kısa ve çok kısa. Çok kısa derken bir paragraflık öykülerden bahsediyorum. İlk bölümde Tarçın Kokusu adlı bir öyküsünde Kopan, okuduğum diğer öykülerinde pek rastlamadığım, bana fazlasıyla zorlama ve yorucu gelen benzetmeler kullanmış. Örnek vermem gerekirse: "...Çürümüş bir hurmanın, istemeden dışarı taşmış çekirdeği gibi sarkıyordu kalbim göğüs kafesimden....Yataktan kalkmak için çabaladığım her anda, biraz daha gömüldüm anılarımın timsah kokan bataklığına" (s.23). İkinci bölümde deneysel öykülere yer verilmiş. Hayır! isimli öykü tek ke...