Ana içeriğe atla

Kayıtlar

nazlı eray etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

Orphee, Nazlı Eray

Nazlı Eray, yıllar önce severek okuduğum bir yazardı. Uzun zamandır kitabını okumamıştım. Eray'dan okuduğum kitaplarla ilgili hatırladığım en belirgin şey gerçeküstü olayları gerçeklerle katıştırarak yazışıydı. Geçenlerde Adil Han sahaflarını gezerken rastladığım Orphee'nin, Kaynak Yayınları'ndan çıkan Kasım 1983 tarihli ilk baskısını görünce hemen aldım. Deyim yerindeyse bir solukta okudum. 135 sayfalık Orphee, bilmediğim dünyalara bolca gönderme yapan bir romandı. Sonraki baskılarını Can Yayınları'ndan yapan roman 2006 yılında Robert Finn tercümesiyle A.B.D.'de de yayınlanmış. Mitoloji, hiç bilmediğim bir alan. Orphee'nin kapak resmi ve ismi mitolojiye ilişkin olduğunu açık şekilde ortaya koyuyor olsa bile roman günümüzde geçiyor. Eray'ın gerçeküstü olayları gerçek olaylarla harmanlayarak yazışıyla Ankara şehri bir sahil kasabasına taşınıyor, Roma kralı Hadrian'ın heykeli posta güvercini aracılığıyla rüzgarlara yazdırdığı mektuplar gönderiyor. Dah...