Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sosyal Demokraside Temel Eğilimler, Deniz Kavukçuoğlu

Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazılarıyla tanıdım Kavukçuoğlu'nu. Sen Vatan Haini misin baba? adlı anı kitabını okuyunca, Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı? kitabını okumak farz olmuştu. Her iki anı kitabındaki sıcaklık sonucu yazarla tanışmayı istedim. Bu isteğime Bursa Kitap fuarında ulaştım. Ne zamandır aldığım ancak bir türlü fırsat bulup okuyamadığım Sosyal Demokraside Temel Eğilimler adlı incelemesini sonunda bitirebildim. Geçenlerde, sanırım Milliyet gazetesindeydi, bir anket yapmışlar. Türkiye seçmenine sormuşlar kendinizi nasıl tanımlarsınız diye. Yanıtlar arasında en yüksek çıkan sosyal demokrat olmuş. Seçim sonuçları anketi doğrulamasa da bu kadar sosyal demokratın yaşadığı bir ülkede Kavukçuoğlu'nun kitabının 50-60 baskı yapmış olmasını beklerdim. Benim okuduğum 3. baskısıydı. İşin şakası bir yana kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan partilerde aktif siyaset yapanların bir çoğu kitapta yazılanlardan haberdar değildir düşüncesindeyim. Kitap, Alman So...

yazılarımın sayısı 500'e yaklaşırken blog yazmak üzerine

2004 yılında başladım yazmaya. Dönem dönem daha sık yazdığım olsa bile ortalama ayda 10 yazı yazmışım. Bu 493 numaralı olanı. Bir süredir sayfanın sağ tarafında anket yapıyorum. Buraya nasıl ulaştığınıza ilişkin. Şimdiy kadar 50 kişi yanıt vermiş. Tahminlerimde haklı çıkacağım gibi görünüyor, çoğunluk google'da başka bir şey ararken ulaşıyor sayfama. Başka bir değişle benim müdavimi olduğum kimi sayfalar gibi düzenli okuyucum yok. (Ankete göre 15 kişi var sadece :) Yazmaya ilk başladığımda amacım daha ulviydi. Türkçe içerik eksikliği halen var olan internette bildiklerimi, gördüklerimi paylaşıp yararlı olabilmekti temel amacım. Epey zamandır böyle bir amacım yok. Kendi günlüğümü tutar gibi yazıyorum. Daha özensiz, daha hesapsız. Böyle yazılmış/yazılan bir sayfayı genelin okumasına açmak ne derece mantıklı bunu sorguluyorum bu günler. Bakalım sonucu bekleyip göreceğiz.

Villa Aşina fotograflar

Aşina 'nın sahibi ve işletmecisi Bülent Bey inşaat mühendisi. Ancak kendisi aynı zamanda bir fotograf sanatçısı. Datça Belediyesi'nin yayınladığı Kırlangıcın Kanadında adlı kitabın fotograflarının büyük bölümünü çekmiş. Aşina 'nın odalarında ve ortak mekanlarında da eserlerini görmek olanaklı. Şimdi böylesi başarılı bir fotografçının yarattığı mekana ait bendenizin ve eşimin çektiklerini yayınlamak cesaret işi belki. Ne diyelim cahil cesareti bu olsa gerek :) Buyurunuz efendim. Karşınızda Aşina 'dan ayrıntılar... Karşıda silüet halinde görülen Sömbeki adası. Yunanistan'a ait adanın Datça'ya bakan yüzünde yerleşim yok sanırım. Geceleri de gündüz gibi karanlık görünüyor. Tahmn edebileceğiniz gibi yeşil pasaport da dahil olmak üzere vize almadan adalara gidemiyorsunuz. A Cup Of Caffein 'in de yazdığı gibi vize almak hiç kolay bir iş değil. Datça'dan Sömbeki'ye feribot olmasına karşın bu geziyi yapamadık. Odanın balkonuna konan ve eşsiz manzarayı yatara...

Villa Aşina, Datça

Bundan iki sene önce internetteki fotograflarına bakıp gittiğimiz ve manzarasına hayran kaldığımız Villa Carla, bu yıl hizmet vermiyor. Önümüzdeki yıllarda ne olacağı ise belirsiz. Villa Carla'nın işletmecisi Bülent Sancakdar, Carla'nın yanı başına kendi otelini inşaa etmiş. 2007'de Datça'ya gitmeyi düşünüp Carla'yı aradığımızda Bülent Bey 2008'de kendi otelinin hazır olacağını söylemişti. Bu yılın ilk baharında kendisiyle yazışmış ve yeni otelin, yani Villa Aşina 'nın, ilk fotograflarını sayfamda sizlerle de paylaşmıştım. Geçtiğimiz haftalarda 4 gece konakladık Aşina 'da. Villa Carla'nın sahip olduğu Sömbeki adası manzarası, Aşina 'nın balkonlu odalarında (ki tüm odaların balkonu var zaten) ayrı bir güzel görünüyor. Otel o kadar özenle döşenmiş ki kafanızı her çevirdiğinizde başka bir ayrıntıyla karşılaşıp hayran kalıyorsunuz. Küçük küçük işlenmiş çiniler, duvarlardaki uğur böceği seramikleri, yer döşemelerindeki detaylar insanı deyim yerindeyse...

NTV futbol oyununun yarattığı hayal kırıklığı

Malum bir dönemdir NTV'nin Football Tycoon adlı oyununun müdavimi olduğumu yazmıştım. Sonuçta bir bilgisayar oyunu. Çeşitli parametrelere göre maçların sonuçları belirleniyor. Ancak oyunda öyle ilginçlikler olmaya başladı ki oyunun idarecilerine bir e-posta gönderip, bence oyundaki bug'ın düzeltilmesini aksi durumda takımımı silip blogumda bu durumu açıklayacağımı söyledim. Yaklaşık 24 saat geçti iletiyi göndereli. herhangi bir yanıt gelmedi. Bunun üzerine kısa süre önce takımımı sildim. Gelelim bug'a. Aslında bug'dan ziyade saçmalık da denebilir belki bu duruma. Takımım 4-2 ileride oynarken 69. dakika'da 2 adet penaltı golü yemiş. Takıldığım nokta aynı dakikada iki penaltı golü. 69 ve 70. dakikalar bile değil. Her iki gol de penaltıdan ve her ikisi de aynı dakikada. Belli ki yazılımı geliştirenler böyle bir duruma karşı kontrol koymayı unutmuşlar. Sonuçta bir dönem zamanımı çalan bir oyundan kurtulduğum için sevinmeliyim aslında. Halen bu oyunda yer alanlara bir ik...

Turunç - Marmaris / 2

Turunç'ta çektiğim 2 fotografı daha paylaşayım istedim. Fotografların birincisi (sol taraftaki) Turunç'ta konakladığımız Otel Mavi Deniz'in iki bina yanındaki çay bahçesi - lokanta karışımı yere ait. Ağaçların gölgesine kurulmuş masalarda, birbirlerini yıllardır tanıyan (daha doğrusu öyle olduğu izlenimi veren) müşterilerine hizmet sunan Turunç'un yerlisi bir aile işletiyor. Bahçesinde tavukların civcivleriyle dolaştığı, akşama ne pişirsem telaşındaki teyzelerin günlük olayları konuştuğu, arada sıkılınca hadi bir denize girip gelelim diye kısa molalar verilen çay sohbetlerini unutmak ne mümkün... İkinci fotograf (sağ taraftaki) ise Turunç sahilinin diğer başına yakın bir lokantanın manzarası. Denizle arasında ince bir beton yol ve sahil dışında hiçbir şey yok bu lokantanın ve bunun benzeri bir çoğunun. Turunç sahili boyunca sıralanmışlar yan yana. Fiyatlar, özellikle Ankara ile kıyaslandığında oldukça makul. Örnek vermek gerekirse 50 cl (yani büyük şişe) bira 5 YTL. ...

Turunç - Marmaris

Datça ve Turunç çok bilinen, çok ziyaret edilen tatil yörelerinden sayılmaz. Her ikisine de Marmaris üzerinden ulaşılır. Datça, özellikle yerli turistlerin ve teknecilerin uğrak yeri olmuş. Büyük bölümü sit alanı olduğundan mıdır, yoksa karayolunun uzun süreler zorlu olduğundan mıdır ne 5 yıldızlı otelleri ne tatil köyleri var. Turunç ise Marmaris'e yakın bir koy. Karayolu ulaşımı 1983'e kadar orman içerisinden toprak bir yol ile sağlanıyormuş. Benim ilk ziyaretim 1978 yılına rastlıyor. O tarihte Marmaris'e gelmiş ve motorla İçmeler ve Turunç'u ziyaret etmiştik. Turunç ile ilgili o tarihten kalan hatıram sahile yakın yerdeki okul, geniş bahçesi, sahil, ve boşluk. 2001 yılında Turunç'a ikinci gelişimde, karayolundan görülen eşsiz manzara (yandaki fotograf), tertemiz deniz ve küçük sahil kasabası havası aklımda kalmış. 2001'den bu yana Turunç için pek değişen bir şey olmamış. Sahil ile sahil kenarındaki binalar arasına beton bir bölüm yapılmış, ki iyi olmuş. Sahil...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Uykusuzluğun nedeni sıcaklar mı?

Başlıktaki soru dışında ne yazabilirim bilmiyorum. 02.20'de uyanık olduğum gece sayısı fazla değil. Kafam yastığa bir karış kaldığında uykuya dalmamla öğünürüm oysa.  Peki bu uykusuzluğun nedeni ne? Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklık mı? İzlemeyi çoktan bıraktığım ama Google'ın "harika" algoritması nedeniyle maruz kalmaktan kurtulamadığım haberler mi? Yoksa, Yoks, Yok, Yo, Y.

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

Boğaz'da erguvanlar

İstanbul’un baharı, erguvanların açmasıyla başlar. Boğaz’ın yamaçlarında, morun en güzel tonlarıyla süzülen bu ağaçlar, kente özgün bir hava katar. Erguvanlar, sadece doğanın değil, şehrin ruhunun da bir parçasıdır. Peki nedir bu erguvan? Erguvan ( Cercis siliquastrum ), Akdeniz iklimine özgü, ilkbaharda mor-pembe çiçekler açan bir ağaçtır. Anadolu'da yüzyıllardır bilinen bu ağaç, hem mitolojik hem de kültürel anlamda derin semboller taşır. İstanbul Boğazı çevresinde doğal olarak yetişen ender türlerden biridir. Erguvanın İstanbul’daki Yeri Erguvan, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok dönemde İstanbul’da zarafetin ve geçiciliğin simgesi olmuştur. Rivayetlere göre Bizanslılar erguvanı imparatorlukla özdeşleştirirken, Osmanlı’da "erguvan cemiyetleri" adı verilen bahar eğlenceleri düzenlenirmiş. Osmanlı döneminde saray mensupları, Boğaz kıyılarındaki yalılarından erguvanların açmasını izler, bu manzarayı şiirlerle ölümsüzleştirirdi. Erguvan Nerelerde Görülür? ...