Filmli makineler zamanından kalmayım. Siyah beyaz ILFORD'la çektiğim karelerin bir bölümü duruyor hâlâ. Film banyosu, kart baskısı, deklanşöre basıldığı anda film üzerine sabitlenen karenin baskı sırasında değişikliklere uğratılması... Hepsi hoş, güzel anılar oldu artık. Başlıktaki soruyu, neden fotograf çekiyoruz sorusunu son zamanlarda daha çok soruyorum. Bulduğum bir kaç yanıt var. Sizlerin yorumlarını da merak ediyorum. İşte benim yanıtlarım: İleride dönüp o anı hatırlamak için. Orada bulunduğumuzu göstermek için. Herkes çektiği için.
Neredeyse bir sene oldu İstanbul'a taşınalı. Zamanında bu blogda Ankara'ya aşkını ilan eden birisi için aşkından ayrılmak kolay olmadı elbette :) Her iki şehirde de yaşamış ve beni 35 senedir tanıyan bir arkadaşım, ilk altı ay ne yaptım da geldim buraya diyeceksin, ikinci altı ay sevmeye başlayacaksın, sene dolunca ise Ankara'da deniz yok ama abi ' yi duyarız senden demişti. Haklıymış. Bir yanıyla kalabalığı, hemen her saat hemen her yerinde trafik sıkışıklığı, kafelerden kiralara neredeyse her harcama kaleminde Ankara'dan en az %50 daha pahalılığı ile insanı yaşamdan bezdirmeye kararlı bu şehir bir yanıyla da her köşesinde ayrı yaşanmışlıkların izlerini taşıyan sokakları, imparatorluklara başkentlik yapmanın getirdiği ve ne kadar azalsa da hâlâ etkisini ve varlığını ısrarla sürdüren çok dilli / çok kültürlü yapısı ile insana yaşam enerjisi veriyor. Belki bu bezdirme - enerji verme dengesinin hangisi ağır basıyorsa şehri de öyle algılıyor insan. İşe ulaşım için ...