Sultan II. Abdülhamit'in Selanik'te geçen üç buçuk yılını, dönemin tanıklarının anılarından yararlanarak yazan Zülfü Livaneli'nin son romanını okudum. Tarihi romanları okumayı çok seven ve bugüne dek bir çok tarihi roman okuyan birisi olarak Kaplanın Sırtında ile ilgili yazacağım ilk not, eserin romandan çok bir anlatı olarak sınıflandırılmasının daha yerinde olacağı tespitim. Edebiyat ilgim olsa bile akademik bir bilgim olmadığı için bu tespitim hatalı olabilir elbette. Bence romanları anlatılardan ayıran en önemli fark, kurgusal metinler olmaları. Kaplanın Sırtında da ise bu kurgusallık yok denecek kadar az. Livaneli'nin kalemi, diğer kolay okunur ve çok satar yazarlardan farklı değil. Edebi bir tad almak için okuyanları hayal kırıklığına uğratacaktır. Bu durumu 2011'de okuduğum Serenad romanında bu kadar fark etmemiştim. Sultan II. Abdülhamit, ülkemiz tarihinin belki de en fazla tartışılan padişahı. Kimilerince Ulu Hakan, kimilerince ise Kızıl Sultan. Livaneli...
Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır. Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor. Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...