Ana içeriğe atla

Amerika'da Türk Olmak

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), ikinci kanalında sessiz sedasız devam etmekte olan bir belgeselin ismi "Amerika'da Türk Olmak". Sayın Z. Tülin SERTÖZ tarafından hazırlanmış 13 bölümlük bir seri. TRT'nin hazırladığı programların hepsi gibi bu da oldukça fazla emek harcanarak üretilmiş. Doğrusu harcanan emeğe değmiş. Amerika'da Türk olmak konusunu her yönüyle ve tüm ülkeyi içine alacak şekilde incelemiş değerli yapımcı. Montaj, müziklerin seçimi, kameranın, ışığın kullanılışı harika.
Dün izlediğim bölümü beyin göçü ile ilgiliydi. Elektrik-elektronik yüksek mühendisi olarak çok yakından bildiğim bir konu bu ne yazık ki. Benim de bir çok dönem arkadaşımın dünyanın çeşitli yörelerine dağılmış durumda. Onları suçlamak da kolay değil. Ülkemizde teknoloji geliştiren firma sayısı fazla olmayınca bir mühendisi tatmin edecek işler bulmak çok zor oluyor. Bir tercih yapmak gerekiyor bu durumda, ya herşeye karşın ülkenin size harcadığı paranın karşılığını vermek için ülkenizde hatta ülkenizin kamu kurumunda çalışıp bir şeyler üretmeye çabalamak ya da kendinizi kurtarmak. Hayat görüşü olarak da bireysel kurtuluşa inanmıyor oluşum tercihimi ülkemizin kamu kurumundan yana yaptırdı. Zaman zaman dayanılamayacak sorunlarla boğuşmak zorunda kalsam bile bu tercihimden ötürü hiç pişmanlık duymadım. Belki dönem arkadaşlarımın bir çoğunun aldığı ücretin yarısını kazanıyorum ancak en azından akşam eve döndüğümde, tüm yaşadıklarıma karşın, huzurluyum. Ülkem için, insanlığın geneli için iyi şeyler yaptığıma inanıyorum.
Nereden başladım nerelere geldim. Doğum günleri de böyle günler aslında. Bir hayat muhasebesi. Alacak verecek, doğru yanlış analizi. Günler geçtikçe yavaşlayan sadece hareketler olmuyor. Düşünceler duruluyor, insan dinginleşiyor.
Sevgili Tuncay Abi'nin dediği gibi;
"sonra farkettim ki
su akıyor rüzgar esiyor
yağmur yağıyor.
herşey yine ve aynı şekilde oluyor.
öyle bir yere geldim ki
sıcak ve soğuk
aşk ve nefret,
savaş ve barış,
üşümek ve sonra ısınmak gibi.
gitsem ayrılık oluyor.
kalsam çöl
gidersen bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama
anladım ki özlemden de hiç kimse ölmüyor
ama ben ölüyorum.
nefes alıyorum
önemsiyorum
ve gitmek istiyorum.
anladım ki hasret yeni bir aşka kadar sürüyor
sevdiklerim ve beni sevenler bağışlayın
su akıyor ve ben gidiyorum. "
Yok merak etmeyin sevdiklerim ve beni sevenler. Su akıyor ama ben gitmiyorum :)

Yorumlar

  1. "Amerikada Turk Olmak"
    ABD'ye turist olarak gelmis her Turk buralara hayran kalarak geri doner. Cunku bunlar, 2-3 haftaligina New York,Chicago, San Francisco,Los Angeles, Miami vb. gibi yerlere giderler.Otelde veya bir arkadaslarinda kalip, sabah aksam, muze, park,disco, bar gezerler.Sonucta da gayet eglenceli zaman gecirirler.
    Belli bir duzeni olan ulkede iyi zaman gecirdikleri icin mutlu donerler
    ve her iyi ani gozlerini aca aca anlatirlar.Bir de buraya calismaya veya okumaya gelen Turkler vardir. Bunlar dogal olarak her gun park, bahce gezemezler. Oturup gercek Amerika'da yasamak zorundadirlar. Zaten bir de Midwest'te falan
    yasiyorlarsa isteseler de
    eglenemezler.Bunlarin ruh halini yasadiklari sure ile orantili olarak anlatmak lazim;
    a) Ilk 2 yilda butun Turkler Amerikalilari yavas ve eksik dusunen,pratik zekalari olmayan insanlar olarak gorur.
    Nasil olup da, bu kadar"mankafanin" bir araya geldigi bir ulkenin bu
    kadar ileri olabilecegini dusunurler.Turklerin ne kadar zeki oldugu ile ovunurler.Zaten milliyetcilikleri de bu donemde cok artar. Turkiye'nin aslinda insan
    problemi olmadigini,cok kisa bir surede hak ettigi yere gelecegini
    soylerler.
    b) Amerika'da 2 ile 4 yil arasinda yasamis olan Turkler, aslinda bu kadar "mankafanin" ustunde yasayan guclu bir
    sistem oldugunu gorur.Bu sistemin Turkiye'ye nasil uygulanabilecegi uzerine kafa yorarlar. Bu donemde, her biraraya geldiklerinde birkac kere vatan kurtarirlar.
    c) Amerika'da 4 ile 7 yil arasinda yasamis Turkler, aslinda "mankafaliligin" cok zekice bir sey oldugunu,isini yaptigin surece ister zeki, ister mankafa ol, sistem icinde
    yukselebilecegini,yukseldikce de "mankafaliligin" mutlulugu arttirici bir ozellik oldugunu gorurler. Turkiye'nin aslinda "mankafali"
    azligindan bir yere gelememistir sonucunu cikarirlar.
    d) Amerika'da 7 ile 10 yil arasinda yasamis her Turk, artik Turkiye'nin kurtulmayacagina inanmistir. Kendisinin kurtulup kurtulamayacagi uzerine kafa yormaya baslar. Nasil mankafali hareket etmek gerektigi uzerine dusunur. Yine de yeterince parayi kazanip Turkiye'ye geri donmenin hayalini kurar. Yeterince para kazanmayi da zengin olmak icin degil,Turkiye'de gecim derdine dusmemek icin isterler.
    (Cunku Turkiye'deki is ortamindan korkarlar.)
    e) 10 seneden sonra artik geri donmek icin cok gec oldugunu anlayanlar kendilerini en dogrusunu yapmis olduklarina inandirirlar. Turkiyeyi kotulemeye baslarlar.
    Bunlarin bir kismi tekrar Amerikalilarin mankafa oldugunu dusunerek kendini bir sekilde toplumdan ustun gormeye calisir, bir kismi da kafa yormadan uyum saglamaya ugrasir.
    Bir de buralara gecim sikintisindan herhangi bir iste calismak icin gelen Turkler vardir. (ki cogu garsonluk veya taksicilik yapar.)Onlari gercekten tebrik etmek lazim cunku Amerika'nin o yuzu ile ugrasmak
    celik gibi sabir ister.Vatan sagolsun, seytan diyo git Antalya'ya motel
    ac, bahcede mantar yetistir, kiyidan cupra tut.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Fatih Tekke ile Trabzonspor

Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır.  Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor.  Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Evrim Açısından Devrim, Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler , Sessizlik Kuleleri 2084 , Politik Psikiyatri  ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor. Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bö...

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

Zemberek Kuşu'nun Güncesi / Haruki Murakami

Zemberek Kuşu'nun Güncesi 2019 senesinin sonuna doğru yaklaşırken keşfettiğim bir yazar, Haruki Murakami. Aslında seneler önce 1Q84 adlı romanını okuduğum Japon yazarı yeniden okumaya başlamamı, koşmaya başlamam sağladı. Koşmasaydım Yazamazdım adıyla Türkçe'de yayınlanan kitabı ile başladı, son aylara damgasını vuran Murakami tutkusu.  Zemberek Kuşu'nun Güncesi, yeni dönem Murakami okumalarımın ilk romanı. Kütüphaneden ödünç aldığım romanın Doğan Kitap'tan çıkan Mayıs 2017 tarihli 11. baskısı. Türkçe'ye Fransızca'dan Nihal Önol çevirmiş. 740 sayfalık uzun roman, baskıda kullanılan kağıdın bir özelliği sayesinde, tahmin edildiği kadar kalın ve ağır değil. Roman ile ilgili notlarıma geçmeden bir ilginç tartışmayı bilgilerinize sunmak isterim. Roman, Japonya'da üç ayrı kitap olarak yayınlanmış. İlk iki kitap aynı tarihte, üçüncü kitap ise bir sene sonra. Romanın İngilizce çevirisi, Japonca orijinaline kıyasla 60 sayfa kadar daha kısaymış. Kimi bölümlerin...

Altı Üstü Tasarım

İnternette Türkçe içeriğe fazla rastlanmıyor. Sayfalarda yer alan içeriğin bir kısmı, diğer sayfalardan alıntılardan oluşuyor. Yani 'orijinal' Türkçe içerik daha da az. Kaliteli, orijinal diye kıstasları çoğalttığınızda sayı daha da düşüyor. Altı Üstü Tasarım, yukarıdaki iki kıstasa da fazlasıyla uyuyor. Sayfanın mimarı Sn. Mehmet Doğan, Kanada'da (o soğuk memlekette nasıl yaşanır Akdeniz iklimine alışmış birisi hiç bilemesem bile :) yaşayan bilgi işlem merkezi yöneticiliği yapan bir ağabeyim. Kendisi ile tanışmam, tahmin edebileceğiniz üzere internet üzerinden tanışmam elbette, google'da ismimi aratırken oldu. Sayfama ( o zamanki blog'uma) bağlantı verdiğini görüp sevinmiştim. Bu sabah aynı aramayı yapınca sevgili Mehmet Abi'nin yazdığı bir kitap için hazırladığı Mehmet Doğan'ın kitabını henüz edinmedim. En kısa sürede (bugün) edinip, okuyup yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşacağım. Kitabın ismi "Teknoloji Kimin Umrunda". Kitap ile ilgi...

Yeni yayın teknolojileri

Yayıncılıkta yeni gelişmeler olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Ankara ve İstanbul'da deneme yayınlarına başlanan DVB-T (Digital Video Broadcasting-Terresterial) Sayısal Karasal Yayın bunlardan birisi. İlk duyurusu sırasında bir takım yanlış anlaşmalara sebep olsa bile yavaş yavaş ne olduğu ve ne olmadığı anlaşılıyor. Takip edenlerin hatırlayacağı gibi sayısal uydu yayını sektöründe çalışan firmalar, çanak anten ve sayısal uydu alıcısı üretenler, ortak ilanlar vererek yeni başlayan DVB-T yayınlarının uydu yayınları ile ilgisi olmadığını, uydu yayıncılığının yerini alamayacağı açıkladılar. İşin teknolojisine fazlaca girmeden, olabildiğince sade açıklamaya çalışayım neler olup bittiğini. Öncelikle belirtmekte yarar var: DVB demek sayısal yayın demektir. DVB sonrası gelen harf yayının hangi ortamdan gönderildiğine göre değişir: DVB-S : En çok bilinen ve bir çoğumuzun kullandığı sayısal uydu yayınlarıdır (Satellite) DVB-C : Ülkemizde bir türlü uygulamaya geçememiş sayısal kablo ...

Eski bohçadan: Tiramisu tarifi

Eski sayfamı takip edenler hatırlayacaktır. Gezi foto ve yorumları, kültür sanat ve teknik bölümlerinin yanı sıra, aslında web sayfamın ilk bölümü, yemek tarifleriydi. Bu sayfalardaki tarifleri yavaş yavaş buraya kopyalıyorum. İlk tarif pek çoğumuzun severek yediği Tiramisu. Birden fazla şekilde yapılıyor olsa bile en kolay tariflerden birisi aşağıda... Malzemeler 500 ml Süt, 1 Adet Hazır Kek, 1 Adet Çikolata, 1 Kaşık Granül Kahve (neskafe), 1 Paket Labne Peyniri, 4 Yemek Kaşığı Un, Kakao, 4 Yemek Kaşığı Şeker, 1 Adet Yumurta Yapılışı Hazır keki tüm marketlerde bulabilirsiniz. İki parçaya ayrılmış olarak satılıyor. Öncelikle keki ıslatmamız gerekiyor. Bunun için bir su bardağına 1/3'ü süt, 2/3 su koyuyoruz. Bu karışımı ocakta ısıtırken içerisine 1-2 parça çikolata ve 1 yemek kaşığı granül kahve (neskafe olarak da bilinir) eklenir. Çikolata eriyince karışımı keki ıslatmakta kullanıyoruz. İsterseniz bu karışıma kanyak da ekleyebilirsiniz. Şimdi sosu hazırlayalım. Yarım litre sütün iç...

Ferit Giyim Sanayi

İstiklal caddesi, İstanbul'un sevdiğim yerlerinin başında gelir. Cadde üzerinde bir çok dükkan vardır. Bursa Kebapçısı'nda kebap yemek, Mephisto'da kitap okurken kahve içmek, İnci'de profiterol, Saray'da muhallebi yemek, caddenin sonundaki Gramofon'da caz dinlemek küçük keyiflerim arasında. Şimdi bunlara bir yenisi daha eklendi: Ferit'ten gömlek almak. İnsan hayatında en güzel hediyeyi kendinden alır. Ferit'ten aldığım keten gömlek de bu seyahat sırasında kendime hediyem. Normalde bu kadar paraya gömlek almam. Ancak rengi, kesimi ve özellikle yakası çok hoşuma gitti. Başka yerde şubesi olmaması talihsizlik bile olsa İstiklal caddesi No:203'te yer alan Ferit Bay Bayan Moda, kendine özgü tasarımları olan ender yerlerden birisi. Benim aldığım kısa kollu, hakime benzer ancak daha düşük yükseklikte yakalı ve çift cepli keten gömleğin uzun kollusu - normal yakalı olanı da var. Fiyatı ise kısa kollu için 75 uzun kollu için 85 YTL. Yazdığım gibi benim gömleğ...