Ana içeriğe atla

Kayıtlar

küçükkuyu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Küçükkuyu Güncellemesi - 2018

Blog yazarak hayatımı kazanmıyorum. Bugüne kadar blog yazarak elde ettiğim tek şey, Nedim Gürsel üstadın imzalı kitabı oldu. Kendisine ve vesile olan kıymetli Cüneyt Ayral'a bir kez daha teşekkürler... Tamamen kendi keyfim için yaptığım bu blog yazma işinde, yazı güncellemek, hiç sevmediğim bir şey. Çünkü bu güncelleme öyle sanıldığı kadar kolay değil. Hele benim gibi her daldan her yerden yazan birisi için. Mesela, Küçükkuyu, 2010 yılından bu yana, düzenli sayılabilecek bir sıklıkla gittiğimiz bu şirin yerle ilgili yazdıklarımı güncellemek için bir sonraki yaz ayını beklemek gerekiyor.  Bu uzun ve muhtemelen gereksiz girişin ardından gelelim konuya. Dediğim gibi 2010 yılından bu yana düzenli sayılabilecek bir sıklıkla gittiğimiz Küçükkuyu'nun zaman içerisindeki dönüşüm / gelişimine tanıklık ediyoruz. Bu yazıda mekan dönüşümlerinden ziyâde Küçükkuyu'nun dönüşümüne dair bir şeyler karalamaya çalışacağım. Küçükkuyu, Assos ile Altınoluk arasında yer alıyor. Ça...

Zümra Sultan Konağı / Altınoluk

Edremit körfezinde bir yere gidip Altınoluk köyünün meydanına çıkmayan yoktur sanırım. Körfezin, büyük bölümünü kuşbakışı izleyebileceğiniz, tepeye kurulmuş bu köy, bir zamanlar ruhban okuluna da ev sahipliği yapmış. Meydanda bir çok çay bahçesi, kafe var. Her ne hikmetse meydandaki bu tesislerin hiç birisinin tuvaleti yok. Köy meydanındaki tek tuvalet, caminin yanında. O da hiç temiz değil ne yazık ki.  Her işin bir sebebi var elbette. Bizim düzgün, temiz tuvalet arayışımız, o kadar gittiğimiz Altınoluk tepesindeki saklı konağı görmemize vesile oldu. Zümra Sultan Konağı, eski bir konağın aslına uygun restore edilmesi sonucu oluşturuluş, her köşesinde zerafet ve özen görünen bir butik otel. Altısı çift kişilik biri suit olmak üzere toplam yedi odalı bu küçük/butik otel, meydanın biraz daha yukarısında yer alıyor. Oldukça başarılı tasarlanmış bir web sayfaları da var. Bizim aile büyükleri bölgede oldukları için otellerde konaklamıyoruz, ancak bölgenin farklı otellerinden old...

Körfezin incisi Küçükkuyu'da: Baykuş Bar

Baykuş Bar kapandı. Söyleşiyi, bu güzel mekânı hatırlattığı için blogda tutuyorum . Küçükkuyu Belediyesi'nin sloganı "Ege'nin başladığı yer". Edremit Körfezi'nin en batı ucu Küçükkuyu. Bu şirin belediyelik, Çanakkale'nin güney doğu sınırını da oluşturuyor. Mıhlı çayını Edremit yönüne doğru geçtiğinizde artık Altınoluk'a, ki kendisi Balıkesir'e bağlı, girmiş oluyorsunuz.  Baykuş Bar, 2013 yılı yazının ortasında açıldı. İnşaatını gün gün izledik. Temmuz ve ağustos, Küçükkuyu'nun en dolu olduğu aylar. Baykuş, 2013 ağustosunun ortasında açıldı. Zaman zaman oturduğumuz ve güzel müzik çalan farklı mekanın sahibi Semih Göksel ile bir söyleşi gerçekleştirdim. Semih Abi, Ankara kaçkını. Söyleşide yer alan fotografları da kendisi gönderdi. Peynir tabağı fotografı bana ait sadece. Karşınızda Baykuş Bar.  Herkese iyi pazarlar. Bir önemli not, kıymetli sosyal medya takipçilerime. Evet, ülkede bunlar yaşanırken ben bunlarla uğraşıyorum. En azından bir ...

Küçükkuyu'ya tepeden bakmak: Serinyer

Bayramın rehaveti yazılara da yansıyor. Bu sıcaklarda okuyamıyorum da en iyisi yazayım. Küçükkuyu'nun köyleri kendisinden meşhur. Adatepe ve Yeşilyurt özellikle İstanbul kaçkınlarınca keşfedilmiş köyler. Yeşilyurt'un eski adı Büyük Çetmi'ymiş. Onun karşısında yer alan ve yolu Küçükkuyu'nun sanayisinin içinden geçilip ulaşılan köy ise Küçük Çetmi. Serinyer, işte bu Küçük Çetmi'ye giden yolun üzerinde yer alıyor. Enfes manzarası ve lezzetli yiyecekleriyle gönlümüze taht kuran mekanlardan.  Fotografını gördüğünüz binanın önünde, ne yazık ki fotografını çekmediğim, geniş bir bahçe var. Yaz aylarında bahçede oturmak, Küçükkuyu merkezin sıcağını özleten havası ve rüzgarıyla çok keyifli.  Aşağıdaki fotograf ise bahçede otururken gördüğünüz manzaraya ait. Uzaklardaki evler, binalar Küçükkuyu. Aslında merkezden yürüyerek de ulaşabileceğiniz kadar yakın Serinyer. Bence en büyük eksikliği, Küçükkuyu'nun genelinde olduğu gibi, bilgilendirici/yönlendirici tabelalar. ...

Küçükkuyu'nun büyük sürprizi: Sole Mare Cafe

SOLE MARE ZEYTİNYAĞI MÜZESİ'NİN BAHÇESİNE TAŞINMIŞ!!! https://sites.google.com/view/solemare-cafe/solemare PTT'nin olduğu ara sokakta, hiç beklemediğiniz bir tabela. Yandaki fotograf bu tabelaya ait. Fotografı ben çekmedim. Kafenin facebook sayfasından aldım. Aşağıda gördüğünüz Garash'ın fotografını ise ben çektim. Küçükkuyu'da örneğine rastlayamayacağınız bir yer Sole Mare. Aslında haksızlık yapmayayım bu kalitede ürünlere bırakın Küçükkuyu'da tüm Körfez'de rastlayabileceğiniz bir yer yoktur. Abarttığımız sanıyorsanız kendiniz deneyin. Körfezde bir yerlerdeyseniz Küçükkuyu size uzak sayılmaz. Ayvalık'tan bile bir saatte ulaşabilirsiniz. Eğer Assos'a gelirseniz hele, Küçükkuyu iyice yakın sayılır size. İzmir'den Assos tarafına giderken mutlaka içinden geçtiğiniz bu şirin belediyelikte mola vermek için çok lezzetli bir sebebiniz var artık.  Sole Mare Cafe'nin sahipleri, lezzetin sırrına da sahip. Patron ve çalışan kendileri. Bir anlamda ke...

Küçükkuyu'nun keyiflerinden Telve

Telve de zamana yenilen mekanlardan birisi olmuş. Geçen yıl Küçükkuyu sahilinin farklı sesi olmuştu. Bu yıl yerini Deniz Kızı Kafe'ye bırakmış. Deniz Kızı da keyifli bir kafe. Ancak, Telve'nin havası farklıydı. Deniz Kızı'nın sürprizi ise Tarçın'dan hatrımızda kalan hamur işlerini (simit - poğaça benzeri) bulabiliyor olmamız. Tarçın'ın lezzetli ürünlerinin sırrına sahip Aslı, bu kez Deniz Kızı Kafe için pişiriyor...(Son güncelleme 8 Temmuz 2016) Uzun bir aradan sonra 'mekan' etiketli yeni bir yazıyla karşınızdayım. Teknik etiketli yazılardan sıkılan okuyucularımı da düşünmem gerek. Bilmeyenler için Küçükkuyu'nun Çanakkale'ye bağlı, Altınoluk'un komşusu bir belediye olduğunu belirtip gelelim Telve'ye. Mekana ulaşmak için öyle cadde sokak ismi beklemeyin. Sahil Güvenlik'in karşısında hemen. Deniz Kızı Motel'in önünde. Sahildeki cami ile de komşu. Keyifli müzikler, özenli servis ve üzmeyen fiyatlarla Ege'nin ferahlığını hiss...

Küçükkuyu'nun büyük lezzetleri: Yengeç, Alp Balıkçılık, bAŞKa bar, Baykuş Bar, Ballım dondurma, Bebeğim

Daha önce Tarçın Börek ile ilgili yazmıştım. O yazıyı okuduktan sonra Tarçın'ı ziyaret ettiyseniz Yengeç'i de gördünüz demektir. Yengeç, Tarçın ile sırt sırta. Atatürk heykelinin bulunduğu meydanda. Sahilde de masaları olan bir kafe - restaurant. Mezeler ve balığın yaı sıra ızgaraların da sunulduğu bu keyifli mekanda canlı müzik yok. Daha çok "hafif batı müziği" ve "Türkçe sözlü hafif müzik" çalınıyor. TRT radyolarının dinleyicileri bu iki ifadeyi hatırlayacaktır.  Bayram nedeniyle tarihi doluluğa sahip Küçükkuyu sahilinde başka güzel mekanlar da var elbette. Bebeğim adlı balık ızgara ve kızartma yapan tezgah, Alp balıkçılık, bAŞKa bar, Baykuş Bar ve adlarını hatırlamadığım çay bahçeleri ve unutmadan Ballım dondurma.  Hayatın iki ucunda yaşayanların birinci tercihi Küçükkuyu. Yaşamda tecrübelilerle, amatörler bir arada. Amatörler, tecrübelilerin torunları oluyor genellikle. Ara yaşlardakiler büyük kentlerde para kazanmak için çabalayıp dururken çocuklar...

Adatepe'de şaşırtan lezzet: Ekler pasta / Kır Kahvesi Adatepe - Küçükkuyu

Adatepe Köyü, Zeus altarıyla ve koruma altındaki evleriyle Küçükkuyu'ya tepeden bakan bir "butik köy". Köyün girişinde, Zeus altarı sapağında Kır Kahvesi adlı bir bahçe var. Çay, ada çayı, kahve, gözleme gibi bu tür bahçelerin değişmezlerinin yanı sıra ekler pastasıyla fark yaratıyor. Sıcak servis edilen ekler, profiterole benziyor daha çok.hYuvaralak kekin arasında beyaz krema ve üzerinde bol çikolata ve fındık.  Adatepe, dediğim gibi bir "butik köy". Bu yörede böyle butik köy haline gelmiş başka köyler de var. İnsanlar büyük kentlerde bunaldıkça eskiden sahip olduklarının güzelliklerini hatırlıyor ve onlara dönüyor. 

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

Saklıbahçe Restaurant / Çamlıbel Köyü - Güre - Edremit - Balıkesir

Tüm zamanların en uzun başlığı oldu sanırım. Mekanın adresi böyle, yapacak bir şey yok. Sakin kuzey egenin sakin mekanlarında dolaşmaya devam. Edremit ile Ayvacık arasında, eskiden küçük ve şirin olan yerleşim yerleri, şimdilerde halen şirin olsa da artık küçük değil. Özellikle Akçay sokaklarında dolaşırken İstanbul'un sahil mahallelerinde dolaştığınızı düşünebilirsiniz. Yüksek apartmanlar, sokaklar boyu park etmiş arabalar ve büyük şehir telaşıyla bölgenin en bozulmuş yerleşim birimi sanırım.  Güre, belki termal kaynağının getirdiği bir avantaj ile bu bozulmadan Akçay ve Altınoluk kadar etkilenmemiş gibi geldi bana. Halen sakin, halen kasaba havasında. Güre'den Altınoluk yönüne doğru giderken sağa Tahtakuşlar, Çamlıbel levhalarını göreceksiniz. Bu levhaları takip ederek, Kaz dağlarında yer alan Tahtakuşlar ve Çamlıbel köylerine ulaşabilirsiniz. Tahtakuşlar'da sizi bir etnografya müzesi karşılayacak. Çamlıbel'de ise Saklıbahçe. Sanırım köyde başka mekanlar da vardı...

Boru kurdu sülünes mamun

Başlık size bir şey ifade etmediyse siz de balık tutma ile ilgilenmiyorsunuz demektir. Fotografta gördüğünüz tabelayı gördükten sonra ilk işim dükkana girip , kelimelerin anlamını öğrenmek . Balık yemleriymiş. Boru kurdu, sülünes ve mamun.  izin devam ediyor Yazılacaklar birikiyor. Yeni kitaplar, yeni mekanlar, insanlar ve ilişkiler üzerine gözlemler. Fotograflar da birikiyor. Egenin serinleten rüzgarları, sakin sahiller, sakin hayat. Emeklilik günlerini yaşayan atlar ve insanlar buralarda, birlikte. Hepsi yarıştıkları günlerin anılarıyla hayata tutunuyor. Mutlular mı? Atlarla konuşamadım, ancak insanlar mutlu görünüyor. Belki eski, hızlı günlerin hareketini arıyorlardır, ama yaşın getirdiği huzur ve dinginlik isteği ağır basıyor sanırım. İnsanlar, torunlarıyla ilgileniyor çoğunlukla. Şimdilerde çocuklarla ilgilenmek bile zaman zaman bana zor gelirken, ileride torun bakar mıyım diye düşünmeden edemiyorum. Zorlanırım sanırım. Bu sakin günlerde, sakin Ege kasabasının sakin bir...

Adatepe Köyü - Zeus Altarı

Ege'nin başladığı yer . Küçükkuyu Belediyesi'ne ait çöp kamyonunun üzerindeki slogan. Ne kadar doğru tartışılır. Ege'nin başladığı yer mi bilmem ama Ege havasının hissedildiği bir yer Küçükkuyu. Zeytin yağının her yemekte kullanıldığı, sahilde zeytinlikleri, dağlarda çamları ile cennetten bir köşe adeta. Bu güzelliği pekiştiren deniz kıyısından dağlara çıktığınızda sizleri karşılayan köyleri. Küçükkuyu'nun meşhur olmuş bir kaç köyü var. Yeşilyurt, Çetmi Han, Öngen, Erguvanlı Ev gibi ünlü butik otelleriyle adını duyurmuş köylerinden. Adatepe ise Taş Mektep, Hünnap Han ve elbette Zeus Altarı ile ünlü. Bu yazıda Adatepe'yi tanıtmaya çalışacağım. Edremit tarafından Küçükkuyu'ya gelirken, yolun sağ tarafında göreceğiniz tabela sizi dağlara yönlendirecek. Küçükkuyu merkezine gelmeden sapacağınız dar yoldan yaklaşık 3-4 km gittiğinizde önce Zeus Altarı'na giden tepeliği ardından köy mezarlığının yanından Adatepe Köyü merkezine ulaşacaksınız. Köy içerisind...

Küçükkuyu, hava, deniz

Side sahili gibi kumsallardan hoşlanıyorsanız, Küçükkuyu sizi hayal kırıklığına uğratacaktır. Side'yi ya da Patara'yı düşünün. Göz alabildiğine kumlar. Şimdi kumların yerine kayaları koyun ve sahil şeridini kısaltın. Hatta tamamen kaldırsanız daha iyi olur. İşte size Küçükkuyu sahili. Neyse ki kıyı boyunca her 10-15 metrede bir merdiven yapmışlar. Denize merdiveni kullanarak girebiliyorsunuz. Kum olmayışının iyi tarafları da var. Denize girip çıkarken ayağınız kumlanmıyor. Yüzmek için, Side'de olduğu gibi, suyun içerisinde metrelerce yürümek zorunda kalmıyorsunuz. Merdivenden suya indiğinizde, boyunuzun uzunluğuna bağlı olarak, bir iki kulaç sonra ayağınız yere değmez oluyor. Elbette Yüzme bilmeyenler için ciddi tehlikeli bir durum. Öyle lüks oteller falan olmadığı için cankurtaran hizmeti veren kimseler yok. Sahilde duş da yok. Şezlong, ki hiç tavsiye etmem güneşin altında istakoz misali yatıp saatlerce kavrulmayı, sahil boyunca kayaların üzerine yapılmış beton iskelele...

Yaşasın Edremit Körfez Havaalanı

Ağustos ayına bir kaç gün kala efil efil esen rüzgarıyla akşamları uzun kolluları giymeye zorlayan, Ege'nin kuzeyinde Assos'a gelmeden, Altınoluk'u geçince ulaştığınız küçük belde: Küçükkuyu. Kayalık sahili, berrak denizi, tatil yöresinden çok Anadolu kasabasını hatırlatan fiyatları ile (çay bahçelerinde 50 kuruşa çay, 1,5 TL'ye Türk kahvesi, 4 TL'ye iki şiş Akya balığı ızgarası vb) bu keşfedilmemiş cennette geçirdiğimiz kısa tatilimize ilişkin notları sizlerle paylaşacağım önümüzdeki bir kaç gün. Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı olsa bile adı Balıkesir'in ilçeleriyle birlikte anılıyor çoğunlukla. Ankara'dan otobüs ile 10-11 saatlik uzun bir yolculukla ulaşılabildiğinden kısa tatillerde iyi bir seçim değildi. Ta ki bu yıla kadar. Önceki yıllarda açılan, bu yıl ise yenilenerek yaz sezonuna yetiştirilen resmi adıyla Balıkesir Körfez, yerel adıyla Edremit Havaalanı bu uzak diyarı yakınlaştırıyor. Ankara'dan Anadolu Jet ve Bora Jet'in direkt u...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

trafik üzerine notlar

Trafiğe çıkan araç sayısı da trafikte geçirilen süre de her sene artıyor. Ne akaryakıt zamları ne araç fiyatları bu artışlara engel olabiliyor. Sabah ve akşam saatlerinde yoğunlaşsa da artık günün her saatinde dur / kalk trafiğine yakalanmadan bir yere ulaşmak hayal. Kurallara uygun araç kullanırken önünüzde arkanızda ani manevralarla sizi zor durumda bırakan sürücülerle karşılaşmak işten değil.  Ne yazık ki her gün sosyal medya platformlarında yol verme üzerine başlayan tartışmalarla ilgili videolar görüyorum. Kiminin sonu çok üzücü bitiyor. 32 senedir araç kullanan birisi olarak trafikte güvenli sürüşe dair önerilerimi paylaşmak istiyorum: Yakın takipten kaçının. Araya başka araç girmesin diye önünüzdekinin tamponuna yapışırsanız ani frenlerde durma şansınız azalır. Hız limitlerine uyun. 50 ile git diyorsa levhada yerleşim yerinden geçiyorsunuzdur, birden yaya / hayvan yola çıkabilir. 30 diyorsa levha, okul vardır yakında. Sol şeridi işgal etmeyin. Bırakın geçsin daha hızlı ...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Uçurtmayı Vurmasınlar / Feride Çiçekoğlu

Feride Çiçekoğlu'nun 1986 yılında ilk baskısı yayınlanan ve 1989'da sinemaya uyarlanan ünlü romanı, daha doğrusu uzun öykü / kısa roman / novellasını bir solukta okudum.  Seneler önce filme uyarlamasını izlemiş ve çok beğenmiştim. Novellayı okumamış, filmi izlememişler için öyküyü kısaca özetlemek isterim.  Novella, annesiyle birlikte cezaevinde bulunan Barış'ın, 1980 darbesi sonrası cezaevindeki siyasi tutuklularla olan ilişkilerini anlatıyor. Onunla ilgilenen ve farklı bir dünyayı gözlerinin önüne seren "siyasiler"e yazdığı mektuplarla ilerleyen novellayı okurken, filmdeki sahneler gözümün önünde canlandı yeniden.  Novellayı hangi dönemde okursak okuyalım hep yaşadığımız günlere benzerlikleri hatırlayacağız sanırım. Hoş, novelladaki bir mektupta belirttiği gibi, büyüklerimiz bizden iyi bilir elbette. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

IBC 2023 genel değerlendirme

Eylül ayı, yayın dünyasında çalışanlar için IBC ayı olarak geçiyor. Öncesinde 15-20 gün pre-IBC, sonrasında 15-20 gün post-IBC günlerini de katarsanız aslında Ağustos ortası ile Ekim başına kadar geçen 40-45 gün, Amsterdam'daki dört günlük etkinliğe odaklanılarak geçiriliyor. IBC, Amsterdam için de önemli. Bu sene 170 farklı ülkeden 43.000'den fazla ziyaretçi gelmiş şehre. Farklı salonlara dağılmış 1250'den fazla şirketin hepsini ziyaret etmek olanaksız elbette. Bu yıl, üç tam günü fuarda geçirdim.  4 gece 5 günlük Amsterdam'daki fuarın, konaklama, kent içi ulaşım, ki IBC, Amsterdam içinde geçerli 4 günlük kartı ücretsiz veriyor, Leiden - Amsterdam arası tren maliyetleri, yeme - içme ve İstanbul - Amsterdam gidiş dönüş uçak bileti dahil 1200 € maliyeti oldu bana. İlerleyen senelerde bu yazıyı yeniden okuyacaklar için anlamlı olabilsin diye 8600 TL'lik uçak biletini de Euro'ya çevirerek toplam maliyeti hesapladım. Burada en büyük kalem, otel konaklaması oldu, her...