Ana içeriğe atla

Kayıtlar

radyo etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Medya - 2 | Radyo

Bir otobüs firmasının sloganı vardı, sektörde ne kadar eski olduklarını anlatmak için kullandıkları: "Önce Kâmil Koç vardı" diye. O slogandan esinlenerek başlayayım, önce radyo vardı. Marconi'den ya da Tesla'dan bahsetmeyeceğim. Radyo teknolojisinin tarihçesini anlatan bir çok kaynak var online dünyada. Ben ülkemizdeki garip durumu, daha önce konuyla ilgili yazdıklarıma da atıflar yaparak işlemeye çalışacağım. Bir de elbette, geçen hafta, medya dizisinin ilk yazısında belirttiğim üçlemeyi açıklayacağım bilgim dahilinde; üretim / dağıtım ve tüketim.  Ülkemizdeki garip durum dediğim ve ilerleyen satırlarda okuduğunuzda size de garip geleceğinden neredeyse emin olduğum konu, dağıtım başlığıyla ilgili. Sıralamayı bozmayalım dilerseniz, üretim ile başlayalım: Radyo'da üretim: Radyoda dinlediğiniz programları en temelde ikiye ayırmak mümkün. Aslına bakarsanız, aynı ayrımı televizyon içerikleri için de yapabiliriz, canlı ve bant kayıt. İsimleri, ne olduklarını yeterince ...

Radyo hâlâ gerekli mi? Uygulamalar bize yetmez mi?

Sorunun yanıtını baştan vereyim, yazının devamını okumak istemeyenleri düşünerek: Kesinlikle hâlâ hatta belki eskide olduğundan bile fazla gerekli... Artık yanıtı verdiğime göre yazıyı burada bitirebilirim. Şaka elbette, bu kısa ama gereksiz espriden sonra izninizle neden hâlâ ve hatta belki eskide olduğundan bile fazla gerekli olduğunu açıklamaya başlayabilirim. Öncelikle uygulama üzerinden dinlenilen müzik ile radyo yayınlarının elma ve armut olduğunu belirterek söze gireyim. Hatta belki elma ile uçak bile olabilir. O kadar birbirine benzemez iki şey. Tek ortak yönleri ikisinde de ses dosyalarının kulaklarımıza ulaşması. Radyo yayıncılığını sadece bestelerin ardı ardına çalınarak dinleyiciye ulaştırılan ve araya alınan reklâmlarla finanse edilen bir ticari işletme olarak düşününce aslında uygulamalar ile radyo yayıncılığının aynı olduğu düşünülebilir.  Oysa radyo yayıncılığı tek noktadan çok noktaya yapılan bir "yayın"dır. Tek noktadaki verici aracılığı ile alıcı sayısından...

Teknik etiketli yazılar bitti mi?

Pek kıymetli okurum. Seneler sonra görüştüğüm arkadaşımın, bloga pek sık yazmıyorsun artık , sözünün de verdiği coşkuyla, teşekkürler Belgin, yazıları sıklaştırmaya başlıyorum. Okuduğum kitapların notlarını zaten ekliyordum, gecikmeli de olsa. Ancak teknik etiketli yazıları uzunca bir süredir ihmal etmiştim. Öncelikle bir nerede kalmıştık yazısı: Blogun takipçileri ve benim de üyesi olduğum e-posta gruplarındaki dostlar hatırlayacaktır seneler seneler boyunca sayısal karasal televizyon , sayısal radyo diye yazıp durdum. Bugün için ülkemizde frekans tahsis ihaleleri yapılmış ve kullanıma sunulmuş sayısal radyo ve televizyon şebekesi yok. Deneme amaçlı olarak başlatılan ve hâlâ deneme amaçlı diye sürdürülen sayısal radyo yayınları kimi şehirlerde mevcut . Avrupa'da FM yayınlarını sonlandırma kararı alan ülkeler oldu. FM yayınlarını sonlandırmasa bile neredeyse tüm Avrupa'da nüfusun büyük bölümünün erişebildiği sayısal radyo şebekesi kuruldu . Avrupa'da FM şebekesinde yayın ...

Sayısal karasal radyo üzerine uçuşan fikirler

Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Araştır, oku, yaz, konuş, anlat...  Hepsi boş geliyor.  Okuyan yok, soran yok, dinleyen yok...  Sonra en azından " üzerime düşeni yaptım " diyebilmek adına devam etmem gerek diyorum. Kısa ve muhtemelen gereksiz girişin ardından buyurun : Konuyu takip edenlerin bildiği üzere Avrupa'nın kimi ülkelerinde 20 senedir süren bir "sayısal karasal radyo" macerası var. Teknik ayrıntısı çok olsa da işin özü kısa ve net: FM bandında büyük kentlerde bir sıkışıklık olduğu iddiası var. Aslında sonsuz bir kaynak olmayan frekansın "dolması" son derece doğal bir süreç.  88 - 108 MHz aralığında, birbirini rahatsız etmeyecek şekilde dizildiğinde 50-52 adet radyo istasyonu olabiliyor. Büyük kentlerde bu sayının aşılması durumda, ki bugün için İstanbul'da 100'ün üzerinde FM radyo istasyonu yayın yapmaya çalışıyor, işler karışıyor. Sayısal karasal radyo, temelde bu sorunu çözmeyi vaadediyor. Yayıncı için daha az ele...

DAB, makûs talihini değiştirebilecek mi?

DAB için sis dağılıyor mu? Sayısal karasal radyo yayınları Avrupa'da DAB/DAB+ ve Rusya'nın son kararı ile birlikte DRM+ teknolojileri kullanılabiliyor. Rusya, Avrupa Birliği (AB) üyesi olmadığı için AB Parlamentosu'nun aldığı ve bu yazıyı yazmama neden olan kararını değerlendirirken, sayısal karasal radyo denilen yerleri DAB/DAB+ olarak okumak doğru olacaktır.  AB Parlamentosu " Directive " olarak yayınladığı metinde, ki bu "directive" (bence en uygun tercümesi yönetmelik, bundan sonra yönetmelik diyeceğim) 558 sayfalık bir metin, geçen bir paragraf DAB/DAB+ piyasasını hareketlendirdi. Paragrafın İngilizce aslı şöyle: 3. INTEROPERABILITY FOR CAR RADIO RECEIVERS Any car radio receiver integrated in a new vehicle of category M which is made available on the market for sale or rent in the Union from … [two years after the date of entry into force of this Directive] shall comprise a receiver capable of receiving and reproducing at least radio servi...

Attila Ladanyi söyleşisi: Sayısal radyoda durumun özeti: Kral Çıplak

Sayısal karasal radyo konusunda epey yayınlanmış yazım ve bir de sempozyum sunumum var. Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nin yeni yayınlanacak sayısı için de bir yazı hazırladım. Bir terslik olmaz ise Ocak 2016'da yayınlanacak bültende iki sayfada FM yayınlarındaki durumdan hareketle, sayısal radyo gerçekten gerekli mi sorusuna yanıt aramaya çalıştım.  Konu hakkındaki çalışmalarım bunlardan ibaret değil. Uluslararası kuruluşların başkanları ile üç söyleşi gerçekleştirdim. Aşağıda okuyacağınız söyleşi, sayısal karasal radyo konulu dördüncü uluslararası söyleşim. Bu kez konuğum Attila Ladayni. Ladayni, RDS Forum'un yönetim kurulu üyesi ve T&C Holding'in Chief Technical Officer'ı (Genel Müdür Teknik Yardımcısı denebilir sanırım Türkçe'de) 1. Sayısal radyo dönüşümü için dünya çapında birçok örnek var. Kimileri başarılıyken kimileri ise tam anlamıyla hezimet. Sanırım izlenecek tek bir doğru yok. Bu deneyimler ışığında bize, yani Türkiye’ye ne öner...

Sayısal radyoda resmi değiştirecek haber: Rusya DRM+'ı seçti.

Radyo yayıncılığı konusunda epey yazı yayınladım. Analog FM yayıncılığının sayısallaştırılması sürecine dair, sektörün önde gelen isimleriyle 5 söyleşi yaptım. Bu söyleşiler ve çalışmalarımın bana söylediği şey, FM'in kolay kolay terk edilemeyeceği ve radyo yayıncılığında sayısallaşmanın televizyon yayıncılığında sayısallaşma ile aynı kefeye konulamayacağıdır.  Yukarıdaki tespitimi yaptıktan sonra, gelelim yazının konusuna. IBC 2018'in en çarpıcı bilgisi Rusya'nın DRM'i tercih ettiğiydi. Fraunhofer Enstitüsü'nün standında konuştuğum meslektaşımın verdiği bilgi, o günlerde resmi olarak duyurusu yapılmamış bir bilgiydi. Geçen günlerde, Rusya'nın ilgili kurumunca resmi olarak da duyurulan bu gelişme, hiç şüphesiz, sayısal radyo dünyasında taşları yerinden oynatacaktır. Sayısal radyo teknolojilerinde farklı frekans bantlarında çalışan çözümler bulunuyor. Yazıyı teknik ayrıntılara boğmamak adına DRM, her bantta çalışabiliyor. Frekansı etkin kullanma ve...

Sayısal karasal radyo DAB+

Radyo televizyon teknolojileri konusunda yazı yazmak keyifli ancak zor bir iş. Keyfi için ve başka bir takım sebeplerle devam ettirdiğim bu işin zorluğu ise ülkemizde bu alanda piyasanın darlığı. Dar ve sığ olan piyasaya yönelik tanıtıcı etkinliklerin düzenlenmesi, uluslararası şirketler için mantıklı olmuyor. İstanbul yerine Londra, Berlin, Barselona, Amsterdam gibi kentlerde etkinlik düzenlemeyi tercih ediyorlar. Tüm sektörü bir arada görme olanağı sunan IBC için iki kez Amsterdam'a gitmeyi göze alsam bile sayısal radyo yayıncılığının önde gelen standardının genel kurulu için Berlin'e gidemeyeceğim. Hâliyle Norveç'in DAB+'a geçip FM vericilerini kapatmasının sonuçlarını, İsviçre'nin FM'i kapatmaya yönelik planlarını, 5G'nin getirmesi muhtemel alternatiflerine karşı standardın stratejisini ilk ağızdan dinleme şansım olmayacak. Madem durum budur, o zaman boş durmak yerine 6-7 Kasım'da Berlin'de düzenlenecek ve ayrıntılarına bu bağlantıda...

internet üzerinden radyo - tv - isteğe bağlı video yönetmelik taslağı üzerine

Yayıncılık sektörü, sunduğu hizmet bakımından, herkesi ilgilendiren bir sektör. Teknolojideki gelişmeler, her sektörde olduğu gibi, yayıncılık sektöründe de radikal değişikliklere yol açtı ve daha radikallerine yol açacak muhtemelen. İşte bu hızlı değişim ve dönüşüm süreci, düzenleyici / denetleyici kurulların işini bir hayli zorlaştırıyor.  Malûmunuz olduğu üzre ülkemizde radyo ve televizyon hizmetlerine dair düzenleme ve denetleme yapma yetkisi 6112 sayılı kanun ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na verilmiş durumda. Kısa adı RTÜK olan kuruluş, hem radyo - televizyon hizmeti sunan "medya hizmet sağlayıcı" şirketlerin yetkilendirmeleriyle hem de yapılan yayınların içeriklerinin kanun ve yönetmelikler çerçevesine uygunluğunun denetlenmesiyle ilgileniyor. Bu iki görevin ilki düzenleme ikincisi ise denetleme faaliyeti altında değerlendiriliyor.  Eski dünya, yani geniş bant internetin yaygınlaşmadığı ve radyo TV yayınlarının dağıtımının internet üzerinden yapıl(a)madı...

5G Yayıncılık dünyasını nasıl etkiler

Baştan söylüyeyim başlıktaki sorunun yanıtını IBC konferansı sonrası verebileceğimi umuyorum. Bu yazımda ise daha ziyade konuya giriş yapacağım.  Malum radyo ve televizyon yayınları birden fazla ortamda birden fazla yöntemlerle izleyiciye ulaşılıyor Ortam olarak sınıflandırma yaparsak: Uydu Kablo Karasal 3 farklı ortam olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan uydu ve kablonun devam edeceğine dair bir tartışma yok. Karasalda ise durum tartışmalı. Karasal ortamda yapılan yayın kıt kaynak olan "frekans" kullanılarak yapılıyor. Radyo yayınları, ülkemizde, FM modülasyon tekniği ile 88 -  108 MHz aralığındaki frekans bandından TV yayınları ise 470 -  694 MHz aralığındaki frekans bandından yapılıyor. Radyo için orta ve kısa dalga da kullanılsa bile  dinleyici sayısı bakımından FM ağırlıktadır.  Hem radyo hem de TV yayınlarının karasal ortamda da sayısal olarak iletilmesi için yöntemler geliştirildi. Ülkemizde ne radyo ne de TV Karasal sayısal iletim ile ...

bir kez daha sayısal karasal televizyon

Barselona yayın kulesi Tibidabo Barselona Bu konu üzerine blogda bugüne kadar 99 yazı yazdım. Yüzüncü yazıda ilk 99 yazıda savunduğum herşeyi bir kez daha mı düşünsek diyorum. Fazla merakta bırakmadan başlayayım derdimi anlatmaya: İlk 99 yazıyı okumanızı beklemediğim için kısacık bir özet geçeyim. Daha kolay okunacağını umarak maddeler halinde yazayım dedim. Konu neydi? Karasal ortamda, yani çatımızdaki "kılçık" anten ya da televizyonlarımızın üzerindeki "tavşan kulağı" anten ile aldığımız, televizyon yayınlarının yeni teknolojiye uygun hale getirilmesi. Teknik ifadesiyle analog karasal televizyon yayınlarının sayısallaştırılması.  Neden böyle bir şeye gerek duyuldu? İki nedeni var. Öncelikle televizyon yayınlarının kalitesi arttı. Daha net görüntüler, daha büyük ekranlarda izlenebilecek kadar net görüntüler ve daha daha büyük ekranlarda daha daha ayrıntılı renklerin izlenebileceği kadar net görüntüler. Teknik ifadesi ile PAL yayınlar önce standart ...

İskandinav ülkelerinde sayısal radyo - 5: Genel değerlendirme

Ankara Kalesi Sayısal radyonun genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım. İskandinav ülkelerindeki son durumları özetledim bir kaç gün boyunca. Eminim sizlerin de kafası karışmıştır: kimi ülke seneler boyunca deniyor, tüm ülke sathına yayılmış şebeke kuruyor, gene de insanlar sayısal radyo alıcısı satın almıyor. Aslında işin özüne, piyasa ekonomisinin temeline indiğimizde resim netleşiyor: Bir şey sadece " sayısal " olduğu için " iyi " / " üstün " / " gerekli " değildir! Sayısallaşma bir çok sektörü altüst etti. Fotograftan telefona, televizyondan matbaaya bir çok alanda değişimler / dönüşümler yaşandı. Bu değişim ve dönüşümler incelendiğinde görülecek olan insanların ya daha kolay, ya daha kaliteli ya da daha ucuz ihtiyaçlarını karşıladıkları gerçeğidir.  1980'li yıllarda başlayan sayısal karasal radyo teknolojisi çalışmaları ise FM ile kıyaslandığında, dinleyicileri ikna edecek bir ek fayda sağlayamadı. Kısa dalga üzerin...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Pazr günü eğlencesi: Eymir gölü etrafında bisiklet sürmek

Sadece ODTÜ öğrenci ve çalışanlarının bir de göl kartı sahiplerinin girebildiği düşünülür Eymir gölüne. Oysa, eskiden olduğu gibi bugün de arabasız girdiğiniz sürece, kimse kimlik sormaz kapısında. Birisi TRT'nin Oran yerleşkesinin yanından inen yolun sonunda, diğeri Gölbaşı'ndaki TEİAŞ tesislerini geçince olmak üzere iki kapısı bulunur bu küçük göl ve çevresinin. ODTÜ arazisidir ve içerisinde piknik yapmak yasaktır. Son düzenlemeler sonrası üniversite arazisi olduğu için içeride alkol satışı yasaklanmıştır. Yakın zamanda üniversite yönetiminin aldığı bir karar ile Eymir gölü çevresine haftasonları araç girişi tamamen yasaklandı. Her iki kapının yakınında, ODTÜ'de görev yapan güvenliklerin kontrol ettiği park alanları oluşturuldu. Ücretsiz olan bu alanlara aracınızı bırakıp yürüyerek göl çevresine girebiliyorsunuz. İçeride her 10 - 15 dakikada bir hareket eden ring servisleri bekliyor. Lokantaların olduğu yerlerde durakları var. Dönüş için de aynı araçları kullanabili...

Sırlar Oteli - Pera Günlükleri 2 / Delal Arya

Beş kitaptan oluşan Pera Günlükleri serisinin ilk dört kitabını, deyim yerindeyse, bir solukta okudum. Dünyanın gerçekleri ile gizemi bir arada harmanlayan macera kitaplarını okumayı hep sevmişimdir. Dan Brown'un romanlarını da ilk çıktığı günlerde edinip okumuştum.  Delal Arya'nın Pera Günlükleri serisi Körler Ülkesi ile başlıyor. Serinin ikinci kitabı Sırlar Oteli gene Can Çocuk'tan, ilk baskısı 2013 yılında yapılmış. Körler Ülkesi'nden bir sene sonra. Benim okuduğum Kasım 2018 tarihli 9. baskısıydı.  Sırlar Oteli'nin başrolünde Pera Palas var desem yeridir. İstanbul'da bir çok ünlünün de konakladığı ve hâlâ hizmet vermeye devam eden Pera Palas'ta saklanan şifreler, onları bulup çözmeye çalışan Ran, Lusin ile yeni arkadaşları...  Sırlar Oteli'nde Gökkafes'in romana dahil ediliş biçimi etkileyici.  İlk kitaba dair notlarımı bir kaç bağlantı vererek sonlandırmıştım. Bu kez de öyle yapacağım. Dilerseniz Sırlar Oteli'ni okumadan önce, ...

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim. 

yarın İstanbul'da okullar tatil mi?

Bu akşam bir çok haber sitesinde benzer başlıklı yazılar göreceksiniz. Bu da onlardan birisi. Öncelikle hemen söyleyeyim sizi bir kaç fotoğrafa daha tıklamak zorunda bırakmadan, bilmiyorum. Aslında bu başlıkla haber yapan sitelerin hiçbirisi de bilmiyor yanıtı. Tek bildiğimiz, bu yazıyı hazırlayarak kendimi de ekliyorum gruba, okuyucu sayısını arttırabilmek için yapabileceklerimiz.  Meteorolojinin tahminlerine göre bu gece İstanbul'un doğu ilçelerinde ve yüksek kesimlerinde kar yağışı görülecekmiş. Benim tahminime göre yarın okullar tatil olmaz. Eğer yarın çok yağarsa bir ihtimal perşembe günü kar tatilini görürüz. Ona da çok bel bağlamamak gerek. Zaten ikinci yarı yılın ilk haftasını yaşıyoruz henüz. Tatilden yeni çıkmışken tatile gerek var mı? Sağlıklı ve huzurlu bir hafta dileklerimle... Not: Fotoğrafı seneler önce Ankara'da çekmiştim.