Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir yıl daha biterken

Ömrümün bir senesi daha bitiyor. 18 seneden uzun süredir blog yazınca, dönüp ne yazdığına bakabiliyor insan. Sanırım pek takipçisi olmasa da hâlâ yazmayı sürdürmemin en temel nedeni bu, kişisel arşiv. Yarım asırlık insan olacağım pek yakında. Kalan ömrüm, büyük olasılıkla, yaşadığımdan kısa. Yani ömrü bir maça benzetirsek, ikinci yarı çoktan başladı muhtemelen. Elbette ne kadar yaşayacağımızı bilemediğimiz gibi ne yaşayacağımıza dair de bilgimiz yok. Ancak hevesimiz olabilir.  Kalan ömürde neler yapmak isterim diye bir düşündüm bu sabah, dışarıda horoz ötüşleri, köpek havlamaları ve en baskın olan, kuş cıvıltıları eşliğinde bir İstanbul sabahında: Medya dünyasına yönelik teknolojik gelişmeleri takip etmek,  Öğrendiklerimi, dilim döndüğünce, konuyla ilgisi ve bilgisi olmayanların da anlayacağı bir basitlikte blogumda paylaşmak, Çocuklarımın keyifli ve huzurlu bir ortamda yaşamalarını sağlamak için gerekli adımları atmak, Osmanlıca öğrenmeye devam etmek, İspanyolcamı ilerletmek, Ali'

İki Kalp Üç Kitap - İstanbul'da Karma Evlilikler / Asker KARTARI

İdari ve siyasi bir çok kurumumuz Osmanlı İmparatorluğu'ndan miras. Hatta 23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisi'nden çıkan ilk yasa, Meclis-i Mebusan'ın dağıtılmadan önce görüştüğü son yasa. Kısacası bir imparatorluğun bakiyesiyiz. Çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü bir imparatorluğun bakiyesi olunca, her ne kadar sayıları azalsa bile, farklı dinlere inanan, farklı etnik kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bulunuyor. Bu farklı dinlere inanan vatandaşların Müslüman vatandaşlarla evliliklerini, kitapta kullanılan ifade ile karma evlilikleri, inceleyen araştırmasını roman tadında bir metin içinde aktarmış Prof. Dr. Asker KARTARI.  Akademik çalışmaların, konuyla doğrudan ilgili olmayan insanlara da ulaştırılması ayrı bir çaba istiyor. Farklı zamanlarda yapılan söyleşileri sanki aynı ortamda sohbet ediyorlarmış gibi bizlere aktarmış Asker Hoca. Son derece ilginç bilgilerin de yer aldığı çalışmada kaşar peynirinin ortaya çıkış öyküsünden eski İstanbul'un eğ

Ali Bölüm 8

Şarap iyi, lezzetli ama rakının yerini tutmuyor. Zerrin’e yakın diye gidelim demiştim. Özgür’ün şarabı bu kadar sevdiğini bilmiyordum. Kaçıncı şişe oldu unuttum, sanki meyve suyu içiyorum, hoş özünde meyvenin -üzümün suyu- zaten ama nedense az bir kafam dumanlandı hepsi bu. Rakı içseydik oysa, şimdiye fikirler aklımda yarışa başlamıştı çoktan. Bir yanda Özgür bir yanda Zerrin, yok sayısaldı yok karasaldı kafamı belki de onların teknik muhabbeti dumanlandırdı. Artık toparlasalar da gitsek, ne yapacağımıza karar verdik zaten.  “Arkadaşlar, saat geç oluyor. Sizin evler yakın ama benim yol uzun. Acaba yavaş yavaş toplarlansak mı diyorum.” “Elbette Kemal Başkan, kusuruma bakma. Bildiğim konu olunca, bir de laf lafı açtı.” “Olur mu ben de bilgilendim sayenizde. Ev uzak olmasa, sohbet keyifli, mekân keyifli.” “Tamamdır bu durumda, ben şimdilik bir şey yapmayacağım. Siz Ali ile konuşursunuz zaten.” “Evet Abla, ben gündüz konuştum bile aslında. Kemal Başkan da yarın konuşur işyerinde. Siz bir ş

Ali Bölüm 7

“Evet, dostlar. Peki ne yapacağız bundan sonra? Yarın Cuma. İşe gelecek.”  “Cuma günü gelmeyecek. Yarın izinli yani evden çalışacak.”   “Bana söyledi bugün. Ne iyi yapmışsın Abla. Bu arada seninle tanışıyor olmamıza çok şaşırdı. Kemal Başkan daha iyi bilir ama bence Oda ve Sendika üzerinden bir bilgi edinme başvurusu yapalım öncelikli olarak. Ne oldu sayısal karasal yayın süreci öğrenmeye çalışalım yasal yoldan.”   “Özgür arkadaş doğru düşünmüşsün bence de. Hatta tanıdık vekiller aracılığıyla soru önergesi de verdirebiliriz.”  “Bence bilgi edinme başvurusunun yanıtını bekleyelim.” “Vourla geldi. Tadına bakacak mısınız?”  “Yok Celâl Hocam. Siz servisi yapın, sorun olacağını sanmam.”“  “Olursa buradayız zaten Özgür Hocam ne demek. Dolduruyorum o zaman herkese.” “Üzerimden büyük bir yük kalktı gerçekten bu arada arkadaşlar. Boşuna dememişler bir elin nesi var iki elin sesi  var diye.”  “Biz o sözü değiştirdik artık Zerrin arkadaş.”   “Nasıl oldu yeni hâli?”  “Kurtuluş yok tek başına.”  “B

seçim sonuçları üzerine

Blogumda siyasi içerikli yazı yok, aslında daha doğrusu, güncel siyasete dair yazı yok. Çünkü yaşadığımız olaylara karşı gösterdiğimiz her tutum, siyasi duruşumuzu yansıtıyor. Bu bakımdan, sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığına dair yazılarım, okuduğum kitaplar ve bunlarla ilgili paylaştığım notlar... Tüm bunlar "siyasi içerikli yazı". Bu yazı ise biraz değişik. Güncel siyaset üzerine, hatta çok güncel seçim sonuçları üzerine kişisel değerlendirmelerimi içeriyor. Mâlum, 13. Cumhurbaşkanı ve 28. dönem TBMM üyelerini belirlemek üzere 14 Mayıs 2023 tarihinde sandık başına gittik. Oylarımızı kullandık ve yapılan sayımların sonucuna göre Cumhurbaşkanı'nı belirlemek üzere 28 Mayıs 2023 tarihinde yeniden sandık başına gitmemiz gerekecek. Bu seçim sonuçlarına göre TBMM'de oluşan yapının bana anlattığı bir şeyler var.  Yazıyı ise bunun üzerine kurmayacağım. Belki ileride TBMM üye dağılıma dair tespitlerimi de ayrı bir yazı ile anlatmaya çalışırım. Herkes fili tuttuğ

Ali - Bölüm 6

Telefonu çaldığında Özgür akşam yürüyüşünden eve dönüyordu.  “Buyur Kemal Başkan.”  “Özgür arkadaş merhaba. Yanımda Zerrin arkadaş var. Uygunsan seni Attendo Vino’ya davet ediyoruz.”  “Zerrin Ablaya çok selamlar. Ne zaman davet ediyorsunuz? Orada mısınız yoksa?”  “Evet. Haydi gel hemen. Çayyolu’ndaydı değil mi ev?” “Ev Çayyolu’nda ama ben evde değilim. Akşam yürüyüşü için çıkmıştım. Gerçi eve uzak sayılmam, üzerimi değiştirip bir de taksi buldum mu, gene nereden baksan yarım saat sürer oraya gelmem. Sorun olmaz umarım.”   “Yok, sen gel. Buradayız daha.”  “Özgür yarım saate geliyor.”  “Harika. İstersen o gelene kadar ben sana kısaca olanları özetleyeyim. İstersen bekleyelim, Özgür gelince ikinize tek seferde anlatayım.”   “Zerrin arkadaş, sen nasıl istersen. Bence, eğer sakıncası yoksa, aynı anda anlatman daha mantıklı.”  Bu Kemal iyi adam ama fazla mantıklı. Sanki tüm hayatı mantık üzerine kurulu. Her kelimesini özenle seçiyor, her şeyin kurallara,  eskiler nizamname derdi, uygun olmas

Şaka / Milan Kundera

Çok sevdiğim bir arkadaşım, yazarların eserlerini yazılış sırasına göre okuyor. Böylelikle yazarın stilindeki değişiklikleri izleyebildiğini söylüyor. Onun çabasını takdir etmekle birlikte, edebiyatla akademik olarak ilgilenilmediği sürece, yorucu ve anlamsız buluyorum.  Bu haddini aşan ve gereksiz paragrafın ardından gelelim Şaka adlı romana. Gereksiz dedim ilk paragrafa ama bu yazıya böyle bir paragrafla başlamamın nedeni Şaka'nın Milan Kundera'nın yayınladığı ilk roman olması. Tahmin edeceğiniz ya da blogumun sadık okuyucusuysanız, ki benim dışımda öyle bir başkası yoktur muhtemelen, bileceğiniz gibi Milan Kundera'dan okuduğum ilk eser değil. Daha önce Kundera'dan  Gülüşün ve Unutuşun Kitabı ile Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği 'ni okumuştum.  Şaka, 1967 yılında Çekoslovakya'da Çekçe  Žert adıyla yayınlanmış. Aslında 1965 yılında yayıncıya teslim edilmiş ancak sansür kurulundaki incelemeleri uzun sürmüş. 1968'de Prag Baharı olaylarının ardından Sovyet işg

ikinci baharın ilk ayı

Genelde aşk hayatındaki yenilikler için kullanılan bir deyim olsa bile, benim durumum için de geçerli diye düşündüm ve yazının başlığına " ikinci bahar "ı ekledim. Dile kolay 25 sene devlet memuru olarak çalıştım. Emeklilikte yaşa takılanlardan birisiydim son senemde. Düzenleme ile emekli olabildim ancak düzenlemenin gündemine bile almadığı maaş bağlama katsayılarındaki değişiklikler sonucu, çalışırken kazandığımın yarısının altına düştü gelirim. Hem bu yüzden,  hem de "daha yapabileceklerim var" dediğim için bir haftasonu süren emekli günlerimin ardından yeniden çalışma hayatına döndüm. 25 sene kamusal hizmet sunan bir kuruluşta, artık adını söylememin hiç bir sakıncası yok, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'nda, çalışınca özel sektöre uyum sağlayabileceğimden emin değildim. Neyse ki karşıma Kadir Has Üniversitesi'ndeki pozisyon çıktı. Böylece hem severek ve ilgi duyarak çalıştığım yayıncılık sektöründe kaldım hem de özel sektörün kâr odaklı dünyasının uza

seneler süren bekleyiş son buldu: DSLR aldım

Fotografa merakımın kökenini bilmiyorum. Sanki küçüklüğümden beri ilgim olan bir şey. Bu konudaki ilk ve tek eğitimi ise Ankara Fotograf Sanatçıları Derneği - AFSAD'da almıştım. Belki eğitimi veren İsa Özdemir'in enerjisi, belki eğitim sonrası katıldığım Arşiv atölyesinin yürütücüsü Berrin Cerrahoğlu'nun motive edici yaklaşımı nedeniyle AFSAD sonrası bir şekilde hep hayatımda oldu fotograf.  Karanlık odada İlford filmlerin banyosunu da yaptım, multi grade kartlara baskı da aldım. O zamanlar manuel ve filmli fotograf makinesi kullanıyordum. Sonra bir SLR makine aldım, sene sanırım 1997 olsa gerek. Nikon F50 ile de çok kareler çektim, hâlâ negatifleri duruyor. O dönem aldığım 35-80 ve 80-200 objektiflerle "Nikoncu" olsam da Canon'a ve "Canoncu"lara saygıda kusur etmedim. Aradan seneler geçti bu anlattıklarımın üzerinden. Bir kaç sabit objektifli ilk seri dijital makine sonrası önemli bir karar aşamasına geldiğimi fark ettim. Üç yoldan birisini seçecekt

Ali - Bölüm 5

“Zerrin Arkadaş hoş geldin. Seni Celâl ile tanıştırayım. Mekânın sahibi.” “Hoşgeldiniz Zerrin Hanım. Komşu sayılırmışız. Kemal Başkan söyledi, siz de Beysukent’te oturuyormuşsunuz.”  “Hoşbulduk. Sayılırızın ötesinde komşuyuz aslında. Evden yürüyerek geldim. Rahmetliler sağolsun, kooperatifin kurucu üyeleri olunca buradan bir ev sahibi olabildik. Yoksa memur maaşıyla böyle bir yerde ev sahibi olmayı bırak, kiracı bile olamazdım. Neredeyse her akşam önünden geçmişim ama hiç dikkatimi çekmemiş Attendo Vino. Acaba biraz daha büyük bir tabela falan mı yaptırsanız. Ya da ne bileyim reklâm panolarına ilân falan mı verseniz” “Kemal Başkan tanır beni. Gelen giden yetiyor, reklâm versek bu kez burası da fazla kalabalık olacak. Gelenlerin de benim de tadım kaçacak. Diğer şubemizde yerimiz daha geniş. Burası sakinlik isteyenler için. Gerçi burada da bahçemiz var ama İncek çok daha büyük tabii.”  “Celâl’i Özgür’ün sayesinde tanıdım. Klasik mekân sahiplerine benzemez. Artık yeri öğrendin Zerrin arka