Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

neden fotograf çekiyoruz

Filmli makineler zamanından kalmayım. Siyah beyaz ILFORD'la çektiğim karelerin bir bölümü duruyor hâlâ. Film banyosu, kart baskısı, deklanşöre basıldığı anda film üzerine sabitlenen karenin baskı sırasında değişikliklere uğratılması... Hepsi hoş, güzel anılar oldu artık. Başlıktaki soruyu, neden fotograf çekiyoruz sorusunu son zamanlarda daha çok soruyorum.  Bulduğum bir kaç yanıt var. Sizlerin yorumlarını da merak ediyorum. İşte benim yanıtlarım: İleride dönüp o anı hatırlamak için.   Orada bulunduğumuzu göstermek için. Herkes çektiği için.

Sayısal kablo, sayısal uçuruma çözüm olabilir mi?

Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre ülkemizde nüfusun yarısından fazlası hayatında internet kullanmamış. Bilgisayar sahipliği verileri de internet kullanımı verilerine yakın. Bilgisayara sahip olmayan, internet erişimi olmayan çoğunluğa internet üzerinden sunduğunuz e-devlet hizmetlerinin ne faydası olacak? Gerek gelir düşüklüğü, gerek eğitim yetersizliği nedeniyle günün sunduğu nimetlere erişim şansı bulamayan bu kesime e-devlet hizmetlerine nasıl eriştireceğiz? Birleşik Krallık'ta ikibinlerin başında kafa yorulan benzer sorun sayısal televizyon ile çözümlenmiş. 2003 yılında Birleşik Krallık'ta sayısal televizyon sahibi hane oranı %50'den az iken, televizyonun getireceği kullanım kolaylığı da düşünülerek, internetin yanı sıra televizyon üzerinden e-devlet hizmetlerinin sunulması planlanmış. 2002 yılında ilk olarak Kirklees'de, ardından bir çok yerel yönetimde e-hizmetler sayısal televizyon üzerinden sunulmaya başlanmış. Bu kadar yazıyı neden yazdım? Ülkem...

Semizotu yemeği (ya da yemekciği)

Epey uyduruk bir yemek. Aslında yemek bile sayılmaz belki. Ben yaptım, yedim, beğendim. Paylaşayım istedim. Umarım siz de beğenirsiniz. Önce malzemeler: 1 demet semizotu 1 kuru soğan biraz sarımsak (keyfinize göre, isterseniz hiç katmayın) 2 domates 2 etimek zeytinyağı, tuz Semizotunu güzelce yıkayıp elimizle ufak parçalara ayırıyoruz. Bu işleme başlamadan yemeklik doğradığımız soğanı tencereye koyup yağda çevirmeye başlarsak zamandan kazanıyoruz. Semizotunu tencereye ekliyoruz. Soğanın pembeleşmesini falan beklemenize gerek yok. Birlikte güzelce pişiyorlar. Ardından domates, sarımsak (ben biraz diri seviyorum sarımsağı o nedenle soğan ile birlikte koymadım) ekleyip ağzı açık tenceremizde pişiriyoruz. Semiz, bir süre sonra kendini bırakıp tencerenin içinde kayboluyor adeta. Pişmiş yemeğimizi (yemekcik de diyebilirsiniz) 2 etimek koyduğumuz tabağımıza alıyoruz. Üzerine tuz ve biraz daha zeytinyağı ekleyip afiyetle yiyoruz. 

Stüdyo Muhammed Ali

Eski fotograf negatiflerimi taratmaya karar verdiğimde bu işi nasıl yapacağım konusunda fikrim yoktu. Aklıma iki seçenek geldi. Birincisi gidip negatif de tarayan bir tarayıcı satın almak, ikincisi bu işi hakkıyla yapacak bir fotograf stüdyosu bulmak. Taratacağım negatiflerin sayısı fazla olsa bile (toplamda 50'in üzerinde 36 pozluk) ikinci yolu tercih ettim. Satın alacağım tarayıcı stüdyonun kullandığı tarayıcı kalitesinde olmayacaktı. Tarattığım negatif sayısı fazla olunca iyi indirim yaptılar. Ben de jest olsun diye, pek ihtiyaçları olmasa da, reklamlarını yapayım istedim. Aşağıda gördükleriniz, negatiften taranmış eski fotograflarımdan... Stüdyo Muhammed Ali'nin bir çok şubesi var. Ben Armada Şubesi ile çalıştım. Tüm şubelerin adres telefon bilgilerini web sayfalarından edinebilirsiniz... http://www.muhammedali.com.tr

kadın-erkek ilişkileri üzerine

Kimi yazarlar var, aşk profesörü ünvanlı. Çok satan gazetelerde köşe yazarlığı yapıyorlar, kitapları yok satıyor. Benim öyle iddiam yok. Kendi deneyimlerim ışığında bir iki kelam edeyim istedim.  Efendim, hayatının bir bölümünü karşı cins peşinde koşarak geçirmiş, bu koşusunda çoğu kez yere kapaklanmış birisiyim. 10 yıldan uzun zamandır bu karşı cins peşinde koşmaktan elimi ve eteğimi çektim: evlendim. Paylaşacağım deneyimlerin 10 yıl öncesindeki gözlemlerime, yaşadıklarıma dayanıyor. 10 yıldır pek bir şey değişmediğini düşünerek, birilerinin yararlanacağını umarak yazıyorum.  Bunu yazı dizisi olarak mı yayınlasam tek yazıda tümünü yazıp bitirsem mi bilemedim. Neyse, hele başlayalım. Sonra duruma göre karar veririz.  Lafı yeterince uzattım, konuya geçelim: Diyelim ki yaşı yaşınıza uygun, bekar bir karşı cins sizi yemeğe davet ediyor. Öyle arkadaş arası bir yemek değil. Başbaşa, siz ve o'nun dışında kimse yok. Ve siz davete icabet ediyorsunuz. Keyifli bir yemek. Sonra sizi...

televizyon üzerinden e-Devlet hizmetleri

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2010 yılı verilerinden oluşturduğum grafik, ülkemizde internet kullanımının yaşla ilişkisini ortaya koyuyor. Yaş arttıkça, internet kullanımı oranındaki dramatik düşüş dikkatinizi çekmiştir. Özellikle internet tabanlı elektronik devlet uygulamalarının en büyük sorunlarından birisi bu yandaki grafik. Yaşlı nüfusun %10'u bile interneti kullanamazken sadece internet tabanlı e-devlet projelerinizin tüm halka ulaşmayacağı aşikar. Hal böyle olunca halkın çoğunluğunun (özellikle nüfus kağıdı genç olanlar) kullanabileceği farklı platformlar araştırılmış. Televizyon, bulunan en uygun çözüm gibi görünüyor. Peki televizyon nasıl kullanılacak? Konunun ayrıntılarını merak edenleri 24 Eylül 2010 tarihinde Grand Ankara Rixos Oteli Millenium 2 Salonuna bekliyorum. Saat 09.30-10.00 arası Etkileşimli Televizyonun Yerel Yönetimlerde Kullanımı başlıklı bildirimi sunacağım. Türkiye Bilişim Derneği'nin düzenlediği 27. Bilişim Kurultayı 'nda buluşalım. Özellikle ...

Beceriksiz, Patricia Highsmith

Patricia Highsmith, Ripley karakterinin yaratıcısı ünlü bir yazar(mış). Beceriksiz adlı polisiye gerilim tarzındaki romanını okuyana dek Yetenekli Bay Ripley adlı filmin Highsmith'in romanından sinemaya uyarlandığının farkında değildim. Oysa filmden ve filmin müziklerinden çok etkilenmiştim. 1921 doğumlu Highsmith 1995 yılında vefat etmiş. Yazar hakkında ayrıntılı bilgilere özgür ansiklopedi Wikipedia 'dan ulaşabilirsiniz. Yazardan okuduğum ilk kitap olan Beceriksiz, dilimize 1995 yılında Ayrıntı Yayınları tarafından kazandırılmış olmakla birlikte 1954 tarihli bir roman.  Karısı ile ilişkilerinde sorunlar yaşayan ve ondan boşanmak isteyen bir avukatın, tesadüfler ve kendi beceriksizlikleri ile karısını öldüren bir kitapçı ile kesişen hayatlarını anlatıyor. 241 sayfalık eseri son sayfasına kadar süren bir merakla okudum. Karakter çözümlemeleri, romanın kurgusu, dilin akıcılığı etkileyiciydi. Bugüne kadar Highsmith romanlarından okumadığıma üzüldüm. Romana ilişkin çok daha ...

Ankara'da bebek alışverişi yapılacak en uygun mağaza: Özelcan Bebe

Bebekler olduktan sonra fark ettiğimiz büyük bir sektör: bebek/çocuk ürünleri. Emzik, biberon, body, bez, mama diye başlayan alışverişimiz giderek daha pahalı ürünlerle devam ediyor. Mama sandalyesi, bebek arabası tek kalemde epey para harcayacağınız ürünler. Bizim gibi ikiziniz varsa bu ürünlerden ikişer tane almak durumunda kalıyorsunuz.  Ankara'da bebek/çocuk ürünleri almak için farklı seçenekleriniz var. Zincir mağazalardan almak isterseniz pazarlık etme olanağınız olmuyor. Çoğu alışveriş merkezlerinde yer alan bu mağazalarda şık düzenlenmiş vitrin maliyeti, yüksek dükkan kiraları aldığınız ürünlerin fiyatlarına yansıyor. Aynı ürünleri Özelcan Bebe mağazasından aldığınızda ise piyasada verilen en düşük fiyatın da altında alabiliyorsunuz. Özelcan' ın bu uygun fiyat politikasının sanırım bir kaç sebebi var. Birincisi, sattığı ürünlerin çoğunun toptan dağıtımını da yapıyor. Toptancısından alıp üzerine kar koyup satanlara göre avantajlı. İkinci sebep ise dükkanlarının lüks alı...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

İsteyince oluyormuş

Bu ara kafayı salıncaklara takmış durumdayım. Malumunuz Çankaya Belediyesi'nin parklarındaki salıncaklar içler acısı durumda. Eski, bakımsız, dengesi bozuk. Belediye ile yaptığım yazışmalardan anladığım kadarıyla bu durum yakın zamanda değişmeyecek. Peki, Ankara'nın diğer belediyelerine ait parklarındaki salıncaklar ne durumda? İlk örnek Büyükşehir Belediyesi'nin Dikmen Vadisi'ndeki salıncağa ait. Yeni, temiz ve bakımlı. Bu salıncak Polis Evi'ne yakın taraftaki çocuk oyun parkına ait. Parkta yanlış saymadıysam 6 adet salıncak var. 4 tanesi fotografta görülen şekilde, küçük çocukları sallamaya yönelik. Diğer ikisi ise daha büyük çocuklara yönelik. Zaman buldukça diğer ilçe belediyelerinin parklarını fotograflayacağım. Belki birileri ilham alır, kim bilir?

Çocuk Oyun Parkları

2004 yılında blog yazmaya başlarken amacım hoşuma gidenleri ve teknik bilgilerimi, yetersiz gördüğüm Türkçe içeriğe katkı olsun düşüncesiyle,  sizlerle paylaşmaktı. Can sıkıcı şeyler hayatımızın büyük bölümünü kapladığı için bunlara bir de blogda yer vermemek istedim. Bu güne kadar, bir kaç istisna dışında, bu can sıkıcı konuları blogumdan uzak tutmayı başardım. Bu kez, ne yazık ki sinir bozucu, can sıkıcı bir yazı var karşınızda.  Konumuz çocuk oyun parkları.

HbbTV, Hybrid Broadcast Broadband Television

Yazının başlığına bakıp bir zamanlar gösterdiği eski filmlerle gönlümüze taht kuran HBB (eyç bi bi) Televizyonu'ndan bahsedeceğimi düşünmeyin. Başlıktaki kısaltma önümüzdeki dönemlerde adını sıkça duyacağımız yeni standarda ait: Hybrid Broadcast Broadband Television: Hibrit (melez) geniş bant yayın televizyonu. Avrupa kökenli bir endüstri standardı olan HbbTV , internet ile geleneksel yayıncılığı birleştirmek (İngilizce tabiriyle mörç [merge]) amacıyla geliştirilmiş. Gittikçe ucuzlayan ve yaygınlaşan (ülkemiz için ucuzlama kısmı doğru olmasa bile dünyada böyle bir eğilim var) geniş bant internet erişimi, klasik yollarla yapılan televizyon yayıncılığının geleceğini tehdit eder boyutlara ulaşıyor. Gelişmeleri takip eden sektör, elinden kayıp giden izleyicisini yeniden kazanabilmek için geniş bandı yok saymak yerine onu da içine alarak klasik televizyon ekranı ve kumandayı, online içeriği de kontrol edebilir hale getirecek çözümü ortaya koymuş.