Prag ile birlikte ilk akla gelen yazar sanırım Kafka'dır. Aklınıza gelmese bile karşınıza her köşe başında çıkar Kafka'ya ilişkin bir şey sokaklarda. Müzesine rastlarsınız, heykelini görürsünüz, onun adını taşıyan kafenin önünden geçersiniz hiç birine rastlamazsanız bile aslında onunla aynı sokaklarda dolaşmaktasınızdır. Mutsuz ve karamsar Kafka, bir dönem çalıştığı binanın penceresinden seyrediyordur sizi, siz farkına varmadan eski kent meydanını turlarken. Öyle mutsuz öyle hapsolmuş hissetmiş ki Kafka Prag'da, İspanyolca öğrenip güney Amerika'ya gitmeyi planlarmış zaman zaman. Dükkan sahibi, otoriter babasının baskılarından mıdır bu bunalmışlık, yoksa çekingen kişiliğinden mi, belki de Yahudi oluşu ve Almanca-Çekçe arasında geçen çocukluğudur sebebi kimbilir. Türkçe'ye çevrilmemiş olacağını düşünerek İngilizce çevirisini almıştım Prag'dayken Franz Kafka and Prague adlı orijinali Almanca yazılmış kitabı. Bu kadar Türk turistin gittiği bir kent ile ilgili ya...
Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır. Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor. Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...