Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

blogda yeni dönem: belirli günler / belirli konular

2004 yılından bu yana hizmetinizde olan blogum, istediğim okunurluk seviyesine ulaşamadı bir türlü. İşin doğrusu, son bir kaç aya kadar pek derdim değildi sayılar. Birileri okuyunca, yorum yazınca mutlu olsam bile kimselerin okumayacağını bilsem bile yazmaya devam ediyordum. Bugüne kadar reklam önerilerine de, evet gerçekten birden fazla reklam teklifi geldi, sıcak bakmadım. Hal böyle olunca okunurluğu arttırmak için çareler aramadım.  Bu yaz başında blogda bir takım yeniliklere gitmeye karar verdim. Daha önceleri bir kaç kez sosyal projeleri ve başarılı işleri tanıtmak için başvurduğum e-söyleşilere teknik içeriği ekledim. Yayıncılık sektörünün en büyüklerinin en üst yöneticileri ile e-söyleşiler yayınladım. DVB , DRM ve WorldDMB kendi alanlarının en prestijli kuruluşları. En büyük şansım ülkemizin sayısal radyo ve televizyon konusunda karar aşamasında olması. Bu durum standart belirleyici kuruluşlar açısından kendi bilinirliklerini arttırmanın hayati olduğu bir dönemi doğ...

DRM Konsorsiyumu Başkanı Ruxandra Obreja ile e-söyleşi

DRM, sayısal radyo standartlarından birisidir. Daha önce WorldDMB Başkanı Patrick Hannon ile bir söyleşi yayınlamıştım. Bu söyleşi ile birlikte DAB/DAB+'ın yanı sıra DMB30 ve DMB+ konusunda da fikirleri öğrenmiş olacağız. Bu iki söyleşi için aynı soruları kullandım. Eğer herşey planladığım gibi gerçekleşirse, sayısal radyo teknolojileri konusunu, DVB-T2 Lite profili üzerinden radyo yayını seçeneği hakkında yapacağım son bir söyleşi ile kapacağım. Bu söyleşileri bir araya toplayıp bir e-kitap haline dönüştürebilirsek ne güzel olur... Bayan Obreja, DRM Konsorsiyumu Başkanlığı'nın yanısıra BBC'de Sayısal Radyo Gelişmeleri Bölümü Başkanlığı görevini de yürütmektedir. Huzurlarınızda kendisine bir kez daha teşekkürlerimi sunarım... 1. Sayısal radyo dönüşümü için dünya çapında birçok örnek var. Kimileri başarılıyken kimileri ise tam anlamıyla hezimet. Sanırım izlenecek tek bir doğru yok. Bu deneyimler ışığında bize, yani Türkiye’ye ne önerirsiniz? Radyo, evrensellik, ...

Kitap ödüllü soru: burası neresi?

Bir kitap ödüllü soru ile karşınızdayım. Mekanımız Ankara'nın yenilerinden. Bunca yıllık Ankara'lıyım ben bile fotografı görsem bilemezdim neresi olduğunu. Ancak okurlarıma güveniyorum. Bilecekler çıkacaktır ve ilk doğru yanıta Psikiyatrist Dr. Mutluhan İZMİR 'in ezber bozan inceleme kitabı ANTİDEPRESAN TUZAĞI 'nı hediye edeceğim. Fırsatım/fırsatı olursa Mutluhan Hoca'dan kitabı, ödülü kazanan adına, imzalamasını da rica ederim. Bunu söylerek Mutluhan Hoca'yı tanıdığımı da belirtmiş oldum :) Bu sorunun güzelliği de bu olsun. Ankara'da yaşayan bir yazarın kitabını hediye etmenin avantajı diyelim.  Sorunun yanıtını yayınladıktan sonra mekanın başka fotograflarını, tam adresini ve hikayesini de paylaşacağım. Gerçekten görülesi bir yer. Bugüne kadar gezdiklerinize hiç benzemeyen, Avrupa'da bile bu kadar teknolojik donanımlısını zor bulacağınız bir yer.... Epey ip ucu verdim. Belki de yazdıklarımdan bile anladınız neresi olduğunu. Fotografa dikkatli ...

DVB Proje Ofisi CEO'su Dr. Peter Siebert ile e-söyleşi

DVB, evlerimizde kullandığımız uydu alıcılarından, sayısal kablo tv alıcılarına kadar sayısal televizyonun yer aldığı her yerde standartları geliştiren bir kuruluş. Merkezi İsviçre'nin Cenevre kentinde. Gidip görmüşlüğüm yok bugüne kadar. Ancak, CEO'su Dr. Peter Siebert ile 2013'te İstanbul'da tanıştık, bu yıl da Kuala Lumpur'da karşılaştık. Bu yıl ki karşılaşmamızda kendisiyle e-söyleşi yapmayı istediğimi belirtmiştim. Aradan aylar geçmesine karşın geçenlerde gönderdiğim sorulara kısa sürede yanıt gönderdi. Kendisine bir kez daha teşekkürlerimi sunarım.  Aşağıda okuyacağınız söyleşinin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz. Tercümedeki olası hatalar tamamen benimdir.  DVB Proje Ofisi CEO’su Dr. Peter Siebert ile yaptığım e-söyleşiyi yayınlamak benim için bir onurdur. Hızlı geri dönüşü ve açık yanıtları için kendisine minnettarım. Umarım görüşleri, karasal televizyonun sayısallaştırılması yolculuğunda Türkiye TV sektörüne yardımcı olur. 1. Bildiğiniz gibi...

Sayısal karasal televizyon ile ilgili söyleşiye hazırlanırken...

Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, "sayısal karasal yayıncılık" ana eksenli söyleşiler yer alacak yakın zamanda blogumda. Bunlardan ikisi, eğer kabul ederlerse, sektörün duayeni iki uluslararası kuruluşun başkanları ile olacak. WorldDMB başkanı Patrick Hannon ile yaptığım söyleşi, ülkemizde pek konuşulmasa bile, uluslararası camiada tartışılıyormuş. İngilizce halinin okunma sayısı bu bilgileri doğrular nitelikte. Radyodan sonra yeniden televizyona dönerken, söyleşilerden önce, hep ileri sürülen bir kaç tespite değinmek istedim. Bu tespitlerin bir bölümünü yabancı konuklarla söyleşilerde de dile getireceğim.  Herkes uydudan izliyor. Sayısal karasala ne gerek var? Öncelikle bir gerçeği hatırlatayım. Her konuda örnek aldığımız, bakalım adamlar ne yapmış dediğimiz Avrupa Birliği üyesi ülkeleri incelediğimizde televizyon yayınlarına erişim için uydu, karasal ve kablonun üç aşağı beş yukarı eşit paylara sahip olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ortala...

Proleter Devrim ve Dönek Kautsky / Lenin

Lenin'in, taslağını Ekim 1918'de kendisini ise, Kasım 1918'de bitirdiği bir makalesinin adı aslında Proleter Devrim ve Dönek Kautsky. Lenin'i, blogun okuyucularının tümü tanıyordur sanırım. Karl Kautsky ise, ülkemizde çok bilinmez diye düşünerek, kitapla ilgili notlara geçmeden bir kaç ön bilgi vereyim.  Ülkemizdeki temsilcilerinin izlediği siyasetten pek belli olmasa bile, aslında sosyal demokrat partiler ve sosyalist partilerin nihai hedefleri aynıdır: sosyalizmi kurmak. Sosyalist bir düzende üretim araçlarının kamulaştırılması ve üretimin merkezi planlama ile gerçekleştirilmesi şeklinde başlayan bir ekonomi düzeni oluşturulacaktır. Böylesi bir düzen kurulduğunda önceki düzenin zenginleri, zenginliklerini tüm kamu ile paylaşmak zorunda bırakılacaktır. Gene ülkemizdeki örneklerine bakıp ama x partisi oyunu en çok zengin mahallelerden alıyor itirazını yapmayın. Baştan uyardım, ülkemizdeki örnekleri üzerinden konuyu anlamak olanaklı değil. Nihai olarak sosyalizmi h...

RTÜK'te başkanlık seçimi süreci

Aşağıdaki yazıyı yayınladığımda RTÜK üyelerinin tümüne air özgeçmiş bilgileri yoktu web sayfasında. Kıymetli bir okuyucumun uyarısı ile MHP kontenjanından seçilen üyenin 1956 doğumlu olduğunu öğrendim. Bu durumda geçici başkanlık MHP kontenjanından gelen Arif Bey'in hakkı görünüyor. Belki bu düzeltmeyi yayınladığım sırada üst kurul başkanı seçilmiş olur. Gene de kayıtlarda hatalı kalmasın... RTÜK 'te başkanlık seçimi ve başkan seçilemezse ne olacak sorusunun yanıtı 6112 sayılı yasanın 36. maddesinde. Yasa metnine bakılınca aslında başkan seçilemeyeceği durumun açık olarak yer almadığı görülüyor. 9 üyeli RTÜK'te en çok oy alacak kişi başkan olarak seçilecek. Yasa metninde başkan ve başkan yardımcısı yoksa en yaşlı üye başkanlık eder denilmiş. RTÜK'ün web sayfasında çoğu üyelerin özgeçmişlerine yer verilmiş. Eğer yanlış görmediysem en yaşlı üye, 1958 doğumlu CHP kontenjanından seçilmiş Süleyman Demirkan. Bu durumda başkanlık seçimi sürecinde tıkanma olursa Süleyma...

Roman ödüllü soru: Burası neresi?

Bir yazıyla çok amacı gerçekleştirmeye çalışıyorum: Düzenli okuyucu edinmek:  Sadece arama motorunda bir şeyler ararken ulaşanlar, fark ettim ki bir daha gelmiyor :) Aslına bakarsanız 10 yıllık bir blog için durum vahim. İnsanlar anlamıyor demek kolayı işin. Bakalım yeni birşeyler deniyorum. Yıllar önce kapattığım LinkedIn ve Facebook hesaplarımı yeniden açtım. Bu kez seçicilik yapmıyorum. Amacım tek ve net. Bloga okuyucu taşımak. Arada eski arkadaşlarla sohbet, meslektaşlarla paylaşımlar da dışsal faydaları. Önemsediğim ve daha çok okunmasını istediğim romanların tanıtımına katkı sunmak: " Aklınızı değil yüreğinizi kullanın" diyen, "sorun sistemde değil sizde"yi öğreten "kişisel gelişim" kitaplarının dışında aklı zorlayan, okuyucusundan emek isteyen, okuduktan sonra bir süreliğine etkisinden kurtulamayacağınız eserlerle tanıştırayım istiyorum.  Ankara'nın çok bilinmeyen mekanlarını tanıtmak:  Ankara'yı sevenlerdenim. Ömrümün büyük bölümü A...

Onlar yapıyor da bizde neden olmuyor? DAB üzerinden bir örnek.

Hasbelkader bir şekilde yurtdışına gitmiş her yurttaşımızın başlıktaki soruyu sorduğunu duyarsınız: bizde neden olmuyor? Benim yanıtım kısa, net ama açıklayıcı olmaktan ziyade yeni bir soru şeklinde: neden olsun ki? Bu açıklayıcı olmaktan uzak belki sorgulatıcı yanıtı açayım. Malum, son dönemlerde sayısal radyo yayıncılığı konusunda yazıyorum. Bu kapsamda Birleşik Krallık'taki duruma ilişkin çarpıcı bir çalışma gördüm. Bu yazının çıkış noktası da işte bu çalışma. Birleşik Krallık (United Kingdom yerine ülkemizde İngiltere kullanılagelmiştir. Oysa ikisi farklı şeyleri ifade ediyor. Yazının geri kalanında BK kısaltması kullanılacaktır) Hükumetinin yayınladığı 14 Şubat 2013 Digital Radio Action Plan (sayısal radyo eylem planı) başlıklı çalışma, yazının başlığındaki sorunun da yanıtı. Son güncellemesi 9 Ocak 2014'te yapılmış olan bu çalışmada sayısal radyonun BK'daki durumu tespit ediliyor öncelikle. Daha önceki çalışmalara atıflar yapılarak onların sonuçları değerlendiril...

trafikte hız sorununa radikal öneri

Son bir ay içerisinde 4000 km'de fazla otomobil kullandım. Büyük bölümü şehirler arası yollarda yapılan yolculuklar sırasında gözlemlerde bulundum. Bu gözlemlerimi maddeler halinde sıralarsam: Özel araçlar, ticari taşıma yapanlara kıyasla daha hızlı ve kuralları çiğneyerek araç kullanıyor.  Özellikle yol yerleşim yerlerinden geçerken kimse hız limitlerine uymuyor. Bırakın yasal limitlere uygun gitmeyi hızını hiç düşürmüyor.  Sabit radarların bulunduğu yerlerde hız sınırına uygun süratlere iniliyor ve hemen ardından yeniden hızlanılıyor.  Bu tespitlerim sonrası gelelim radikal önerime: Her araca trafiğe çıkış belgesi düzenlenirken araç takip sistemi takılsın. GSM/GPRS ve GPS sayesinde aracın hangi yolda hangi hızla gittiği takip edilsin. Kabul edilebilir bir gerekçe olmadan (ki benim aklıma sadece hastaneye yetişmek geliyor) hız sınırlarını ihlal edenlere cezaları otomatik olarak gönderilsin. Hem bu sayede aracın çalınma derdi de ortadan kalkar ve kasko bedeller...

World DMB Başkanı Patrick HANNON ile e-söyleşi

World DMB Başkanı Patrick Hannon ile gerçekleştirdiğim e-söyleşinin tercümesini aşağıda bilgilerinize sunarım. Metnin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz... Şubat 2014'te Paris'te Fransızca Radyo Günleri adlı etkinlikte tanışmıştık Patrick Hannon ile. Kendisi  Frontier Silicon  firmasının Genel Müdür Yardımcısı olmasının yanı sıra DAB/DAB+'ı yaygınlaştırma ve tanıtma amacıyla kurulan  WorldDMB  adlı kar amacı gütmeyen organizasyonun başkanı.  Ülkemizde 2002 yılında TRT tarafından  deneme  yayınları yapılan DAB, dünyada birçok ülkede sayısal radyo standardı olarak tercih edilmiş durumda. Farklı ülkelerin farklı deneyimleri var önümüzde. Norveç 2017 yılında FM yayınlarını sonlandıracağını duyurmuşken, Almanya'da DAB yayıncılığı bir fiyasko ile sonlandı. Ardından 2011'de DAB+ ile birlikte yenilenen sayısal radyo macerasında şu anda iyi bir konumda bulunuyor Almanya. Fransa ise, şaşırtıcı bir şekilde, üç kentinde 2014'te başlayan deneme yayınları dı...

Küçükkuyu'ya tepeden bakmak: Serinyer

Bayramın rehaveti yazılara da yansıyor. Bu sıcaklarda okuyamıyorum da en iyisi yazayım. Küçükkuyu'nun köyleri kendisinden meşhur. Adatepe ve Yeşilyurt özellikle İstanbul kaçkınlarınca keşfedilmiş köyler. Yeşilyurt'un eski adı Büyük Çetmi'ymiş. Onun karşısında yer alan ve yolu Küçükkuyu'nun sanayisinin içinden geçilip ulaşılan köy ise Küçük Çetmi. Serinyer, işte bu Küçük Çetmi'ye giden yolun üzerinde yer alıyor. Enfes manzarası ve lezzetli yiyecekleriyle gönlümüze taht kuran mekanlardan.  Fotografını gördüğünüz binanın önünde, ne yazık ki fotografını çekmediğim, geniş bir bahçe var. Yaz aylarında bahçede oturmak, Küçükkuyu merkezin sıcağını özleten havası ve rüzgarıyla çok keyifli.  Aşağıdaki fotograf ise bahçede otururken gördüğünüz manzaraya ait. Uzaklardaki evler, binalar Küçükkuyu. Aslında merkezden yürüyerek de ulaşabileceğiniz kadar yakın Serinyer. Bence en büyük eksikliği, Küçükkuyu'nun genelinde olduğu gibi, bilgilendirici/yönlendirici tabelalar. ...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Pazr günü eğlencesi: Eymir gölü etrafında bisiklet sürmek

Sadece ODTÜ öğrenci ve çalışanlarının bir de göl kartı sahiplerinin girebildiği düşünülür Eymir gölüne. Oysa, eskiden olduğu gibi bugün de arabasız girdiğiniz sürece, kimse kimlik sormaz kapısında. Birisi TRT'nin Oran yerleşkesinin yanından inen yolun sonunda, diğeri Gölbaşı'ndaki TEİAŞ tesislerini geçince olmak üzere iki kapısı bulunur bu küçük göl ve çevresinin. ODTÜ arazisidir ve içerisinde piknik yapmak yasaktır. Son düzenlemeler sonrası üniversite arazisi olduğu için içeride alkol satışı yasaklanmıştır. Yakın zamanda üniversite yönetiminin aldığı bir karar ile Eymir gölü çevresine haftasonları araç girişi tamamen yasaklandı. Her iki kapının yakınında, ODTÜ'de görev yapan güvenliklerin kontrol ettiği park alanları oluşturuldu. Ücretsiz olan bu alanlara aracınızı bırakıp yürüyerek göl çevresine girebiliyorsunuz. İçeride her 10 - 15 dakikada bir hareket eden ring servisleri bekliyor. Lokantaların olduğu yerlerde durakları var. Dönüş için de aynı araçları kullanabili...

Sırlar Oteli - Pera Günlükleri 2 / Delal Arya

Beş kitaptan oluşan Pera Günlükleri serisinin ilk dört kitabını, deyim yerindeyse, bir solukta okudum. Dünyanın gerçekleri ile gizemi bir arada harmanlayan macera kitaplarını okumayı hep sevmişimdir. Dan Brown'un romanlarını da ilk çıktığı günlerde edinip okumuştum.  Delal Arya'nın Pera Günlükleri serisi Körler Ülkesi ile başlıyor. Serinin ikinci kitabı Sırlar Oteli gene Can Çocuk'tan, ilk baskısı 2013 yılında yapılmış. Körler Ülkesi'nden bir sene sonra. Benim okuduğum Kasım 2018 tarihli 9. baskısıydı.  Sırlar Oteli'nin başrolünde Pera Palas var desem yeridir. İstanbul'da bir çok ünlünün de konakladığı ve hâlâ hizmet vermeye devam eden Pera Palas'ta saklanan şifreler, onları bulup çözmeye çalışan Ran, Lusin ile yeni arkadaşları...  Sırlar Oteli'nde Gökkafes'in romana dahil ediliş biçimi etkileyici.  İlk kitaba dair notlarımı bir kaç bağlantı vererek sonlandırmıştım. Bu kez de öyle yapacağım. Dilerseniz Sırlar Oteli'ni okumadan önce, ...

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim. 

yarın İstanbul'da okullar tatil mi?

Bu akşam bir çok haber sitesinde benzer başlıklı yazılar göreceksiniz. Bu da onlardan birisi. Öncelikle hemen söyleyeyim sizi bir kaç fotoğrafa daha tıklamak zorunda bırakmadan, bilmiyorum. Aslında bu başlıkla haber yapan sitelerin hiçbirisi de bilmiyor yanıtı. Tek bildiğimiz, bu yazıyı hazırlayarak kendimi de ekliyorum gruba, okuyucu sayısını arttırabilmek için yapabileceklerimiz.  Meteorolojinin tahminlerine göre bu gece İstanbul'un doğu ilçelerinde ve yüksek kesimlerinde kar yağışı görülecekmiş. Benim tahminime göre yarın okullar tatil olmaz. Eğer yarın çok yağarsa bir ihtimal perşembe günü kar tatilini görürüz. Ona da çok bel bağlamamak gerek. Zaten ikinci yarı yılın ilk haftasını yaşıyoruz henüz. Tatilden yeni çıkmışken tatile gerek var mı? Sağlıklı ve huzurlu bir hafta dileklerimle... Not: Fotoğrafı seneler önce Ankara'da çekmiştim.