Ana içeriğe atla

World DMB Başkanı Patrick HANNON ile e-söyleşi

World DMB Başkanı Patrick Hannon ile gerçekleştirdiğim e-söyleşinin tercümesini aşağıda bilgilerinize sunarım. Metnin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz...

Şubat 2014'te Paris'te Fransızca Radyo Günleri adlı etkinlikte tanışmıştık Patrick Hannon ile. Kendisi Frontier Silicon firmasının Genel Müdür Yardımcısı olmasının yanı sıra DAB/DAB+'ı yaygınlaştırma ve tanıtma amacıyla kurulan WorldDMB adlı kar amacı gütmeyen organizasyonun başkanı. 
Ülkemizde 2002 yılında TRT tarafından deneme yayınları yapılan DAB, dünyada birçok ülkede sayısal radyo standardı olarak tercih edilmiş durumda. Farklı ülkelerin farklı deneyimleri var önümüzde. Norveç 2017 yılında FM yayınlarını sonlandıracağını duyurmuşken, Almanya'da DAB yayıncılığı bir fiyasko ile sonlandı. Ardından 2011'de DAB+ ile birlikte yenilenen sayısal radyo macerasında şu anda iyi bir konumda bulunuyor Almanya. Fransa ise, şaşırtıcı bir şekilde, üç kentinde 2014'te başlayan deneme yayınları dışında (Paris, Marsilya ve Lyon) sayısal radyo yayınıyla tanışmamış durumda. 
Geçenlerde yazdığım gibi, RTÜK yakın zamanda radyo konusunda bir adım atacak gibi görünüyor. Bu adım muhtemelen FM ve sayısal radyo frekansları için bir ihale sürecini de içerecektir. Sayısal radyoda farklı standartlar mevcut. Ancak gerek komşularla aynı standartları kullanmak gerek alıcıların durumu gerekse spektrum koşullarının uygunluğu ibreyi DAB+'a çeviriyor. Bu bağlamda Patrick Hannon'un e-söyleşisinin sektörü ve dinleyicileri aydınlatacağını umuyorum. Kendisine dört soru gönderdim. 
1. Sayısal radyo dönüşümü için dünya çapında birçok örnek var. Kimileri başarılıyken kimileri ise tam anlamıyla hezimet. Sanırım izlenecek tek bir doğru yok. Bu deneyimler ışığında bize, yani Türkiye’ye ne önerirsiniz?
Sayısal radyo artan sayıda pazarda kurulmuş durumda. En önce başlayan pazarları, Birleşik Krallık, Norveç, Danimarka ve İsviçre, diğer başarılı başlangıçlar izledi, Avustralya (2009), Almanya (2011), Hollanda (2013) ve İtalya (2014). Yakın zamanda Norveç, Sayısal Dönüşüm için kesin bir tarih (2017) açıklayan dünyadaki ilk ülke oldu ve İsviçre Sayısal Dönüşüm için 2020-2024 yıllarını planlıyor. Tüm bu ülkelerde DAB / DAB+ standart olarak seçildi.
Her ülke farklı olmakla birlikte, başarıyı belirleyen belli ortak faktörler var:
a.    Tüketiciye FM yayınlarından üstün bir teklif sunulması (büyük ölçüde arttırılmış ses kalitesi, ek hizmetler)
b.    Kapsama – öncelikle önemli kentlerde ve ardından diğer kentlere ve ana yollara yayılan
c.    Sayısal alıcıların (ev tipi ve araç içi), satın alınabilir fiyatlarla var olması
d.    Etkin pazarlama ve promosyon – dağıtıcılar ve tüketiciler için
e.    Tüm bunlardan önemlisi, güçlü politik kararlılık ve paydaşlar arasında iş birliği
Kimi pazarlarda sayısal radyo sunuşlarının başarısız olduğundan bahsettiniz. Bu başarısızlıklar, alıcılar satın alınabilir fiyatlara sunulmazdan önce, platformun erken dönemlerine aitti.
DAB+ sayısal radyo için bu sorun artık çözüldü. Son on yılda dünya çapında, 30 milyonun üzerinde DAB / DAB+ alıcıları satıldı. Bu büyüme üreticilerin ölçek ekonomisinden yararlanmasına olanak sağladı. Sonuç olarak markette DAB+ alıcılarının giriş modellerini 20 € gibi fiyatlara bulabilirsiniz ve fiyatlar her yıl daha da düşüyor.
Sayısallaşma yolunda Türkiye’ye önerilerim ise:
a.    Radyonun geleceğinin sayısal olduğu yönünde güçlü bir politik kararlılık gösterin.
b.    DAB+’ı resmi sayısal radyo standardı olarak seçin. Bu sayede:
a.    Düşük maliyetli kapsama
b.    Geniş bir aralıkta farklı fiyat seviyelerinde alıcılarının pazarda olmasını sağlamış olun.
c.    Tüm önemli paydaşların bir yol haritası belirlerken konuya dahil olmasını sağlayın. Bu yol haritası ile:
a.    Öncelikle büyük kentlere odaklanmış ardından yaygınlaştırılacak bir kapsama planını geliştirin,
b.    Etkin ve ısrarlı bir şekilde, sayısal radyonun faydalarını anlatan açık mesajları dağıtıcılara ve tüketicilere yayın.
2.    FM ve DAB / DAB+’ın eş anlı olarak var olduğu süreç sayısala geçiş için bir zorunluluk olsa bile yayıncılar açısından ek maliyet demek. Bu eş yayın sürecinin uzunluğu konusunda ne önerirsiniz?
Bu sorunun kısa bir yanıtı yok. Bir çok faktörün bir arada değerlendirilmesi gerekir. Bunlar:
a.    DAB+ hizmetlerinin kapsaması (sayısala geçiş ancak DAB+ kapsamasının iyi olduğu yerlerde yapılabilir)
b.    DAB+ alıcı sahipliğinin yaygınlığı (nüfusun belli bir yüzdesi DAB+ alıcılara sahip olmadan sayısal dönüşüm için kesin bir tarih belirlemek riskli olabilir)
c.    Eş anlı yayınların maliyeti (yayıncılar, eş anlı yayınların ek maliyeti ve uzun dönemde, analog vericiler kapatıldığındaki tasarruf konusunda bilgi sahibi olmalıdır)
Diğer ülkelerde izlenen bir yaklaşım sayısal dönüşüm tarihinin belirlenmesinden önce bir dizi kriterin ortaya konulmasıdır. Bunlar:
a.    Asgari kapsama gereksinimleri  ve,
b.    Radyoyu sayısal bir cihaz kullanarak dinleyen nüfusun oranı (bu cihaz DAB+, sayısal TV veya internet olabilir)
Benim temel tavsiyem, sayısal dönüşüme doğru ilerleyecek bir stratejik yol haritası konusuna odaklanılmasıdır, ancak çok erken bir tarih belirlemeye çalışmayın.
3.    Bildiğim kadarıyla Avrupa’da, özellikle C+ sınıfında, kimi otomobiller DAB+ alıcılı radyo ile birlikte satılıyor. Ancak, sonuçta yollarda sadece FM radyolu bir çok otomobil var. Bunlar için çözüm nedir?
Öncelikle şunu söyleyeyim ki, giderek artan sayıda araçta DAB / DAB+ standart olarak gelmekte.  Birleşik Krallık’ta yeni araçların %70’inde DAB+ alıcı standart. Norveç için de benzer oranlar söz konusu. İsviçre’de ise oran %45.
Bununla birlikte, bu ülkelerde bile, hali hazırda yollarda sadece FM alıcısı olan bir çok araç var. Bu araçlar için iki seçenek var:
a.    Sayısal radyolara geçiş
b.    Mevcut radyoları dönüştürmek için adaptör
Her iki tip cihaz için giderek artan sayıda seçenek mevcut. Örneğin Birleşik Krallık’ta aşağıdaki bağlantılarda yer alan cihazları 100 £’un altında bulabilirsiniz:
Norveç’in 2017’deki sayısala dönüşümü ile birlikte önümüzdeki iki yıl içinde marketin ciddi olarak gelişmesini bekliyoruz. Daha fazla model piyasada olacak ve fiyatlar düşecektir.
4.    Kimileri 3G/4G/İnternet Radyosu radyo dinlemek için en iyi yol olduğunu ve sayısal radyo için yeni bir şebeke kurmaya gerek olmadığını ileri sürüyor. Unicast/multicast şebekeden ve ayrıca önerdikleri çözümlerdeki veri maliyetlerinden bahsetmiyorlar. Bu konuyu nasıl yorumlarsınız?
Müşteri açısından bakarsak, güvenilirlik, Free-to-Air (ücretsiz olması durumu) ve kullanım kolaylığı sayısal radyonun öne çıkan özellikleridir. Yayıncı açısından bakarsak, çok sayıda dinleyiciye yüksek verimlilikle ulaşmayı sağlaması kattığı avantajdır.
Evdeki tüketiciler için radyoyu internet üzerinden dinlemek olanaklıdır – aslında dinleyiciler büyük oranda DAB / DAB+ ile dinlemeyi tercih ediyor; örneğin Birleşik Krallık’ta evde DAB dinleyenlerin oranı %31 iken online olarak dinleyenlerin oranı sadece %7’dir.
Ev dışında ise (örneğin araç içinde) sayısal radyo durumu daha da güçlüdür:
a.    IP iletiminden daha güvenilirdir, özellikle aynı alanda bir çok kişi aynı hizmete erişmeye çalışıyorsa,
b.    Ücretsizdir, kullanıcıların veri paketlerini düşünmelerine gerek yoktur.
c.    Akıllı telefonun bataryasını tüketmez.
Yayıncı ve tüketici açısından maliyet verimliliğinin yanı sıra sayısal radyonun bir başka önemli avantajı, belki de en güçlü argümanı acil durum zamanlarındadır. Böylesi zamanlar, vatandaşların bilgiye en hızlı ihtiyaç duyduğu zamanlardır ve gene tam da bu zamanlar IP şebekelerinin fazla yüklenip çöktüğü zamanlar olmaktadır. Sayısal radyo yayınları, onu dinleyen kişi sayısından bağımsız olarak güvenilirdir.  

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçtiğimiz Nisan

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor.  Fi

Civitas - Suadiye / İstanbul

Sadeceözgür, 2004 doğumlu bir blog. Başlangıç senelerinde, "mekân" etiketli bir çok yazı yayınladım. O tarihlerde Google Haritalar hizmeti yoktu hayatımızda. Artık, ben de bir çok kişi gibi, Google Haritalar'a yazdığım yorumlar ile gittiğim mekânları değerlendiriyorum. Bu yüzden "mekân" etiketli son yazım 2019 tarihli ve o yazı film yıkatıp negatiften baskı alabileceğiniz mekânlarla ilgili .  Bu giriş paragrafının ardından gelelim bu yazıyı neden hazırladığıma. Malûmunuz, İstanbul sokakları ve kafelerini keşfetmeye devam ediyorum. Bu keşifleri, zaman zaman blogda da paylaşmaya karar verdim. Civitas , bu serinin ilk yazısına konu oldu.  İstanbul'un Anadolu Yakası'nda, Marmara kıyılarına yakın, güzide semtlerinden Suadiye'deki bir kafe Civitas . Mekâna ilk ziyaretimde sadece kahve içmiş, vitrindeki tatlıların görüntülerine hayran kalıp, bir daha gelmeliyim diyerek, ayrılmıştım. İstanbul gibi devasa bir şehirde yaşayınca, bir daha, bir sene sonraya den

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gençlik, Mareş

İstatistik ile nasıl yalan söylenir? / Darrell Huff

Darrell Huff'un 1954 yılında yayınladığı How to lie with statistics? adlı kült eserini Ergin Koparan dilimize çevirmiş. Sarmal yayınevinden Haziran 1995'te çıkan ilk baskısını okudum. Özelllikle şampuan, diş macunu, saç çıkartan kremlerin reklamlarında sıklıkla yer verilen istatistiksel bilgiler kafamı kurcalardı. Araştırmayı kaç kişi ile yapmışlar, kontrol grubu kullanmışlar mı diye düşünürdüm. Mesleğim gereği matematik ile fazlasıyla haşır neşir oldum / oluyorum. İstatistikte de matematik yoğun olarak kullanılıyor. Huff'un kitabını okuyunca istatistiğin bilim olup olmadığı konusunda bile şüpheye düştüm. Kitaptan bir alıntıyla ne demek istediğimi açıklamaya çalışayım: Matematik temeline dayanmasına karşılık istatistik bir bilim olduğu kadar bir sanattır da. Yol yordam sınırları içinde kalarak birçok çarpıtma hatta yanıltma yapmak mümkündür. İstatistikçiler çoğunlukla birçok yöntem arasından öznel olarak gerçeği yansıtmakta kullanacakları bir tanesini seçmek durumundad

Durdu Usta Katmer Künefe / Ankara

fıstıkzade Seneler önce, Kumrular sokak üzerindeki küçük bir dükkânda yemiştim ilk katmerimi. Seksenli yılların ortaları olmalı. Aradan seneler geçti, katmerin ünü Gaziantep'i aşıp Ankara'ya ulaştı bir kez daha. Özellikle Emek ve Balgat'ta, bir çok mekân açıldı, katmer ve künefe üzerine.  Ülkemizin kimi yörelerinde, katmer, tava böreğine benzeyen, tuzlu bir yufka işiyken, Gaziantep'te, yağlı hamurdan açılan incecik yufkanın içine bol Antep fıstığı, şeker ve kaymaktan oluşan, tatlı bir yufka işi. Künefeyi anlatmaya gerek yok aslında, katmerden çok daha önceleri Ankara'da bir çok kebapçıda bulabildiğimiz, kadayıf ve peynirin lezzetli buluşması.  Durdu Usta , Ankara'da, eski adıyla Emek 8, yeni adıyla Bişkek caddesi üzerinde 181 numarada hizmet sunuyor. Mermer katmer tezgahı ve açık mutfağı ile lezzetleri, hazırlanırken izleyebiliyorsunuz. Geçenlerde mekânı ziyaret ettiğimizde fark ettim ki, menüyü oluşturan tatlıları ikiye ayırabilirsiniz: Kadayıf tabanlı