Ana içeriğe atla

Santiago de Chile

Santiago de Chile, Şili'nin başkenti. Kuzeyden güneye 4300 km, doğudan batıya ise 200 km büyüklüğe sahip, deyim yerindeyse ip gibi ince uzun bir ülke Şili. Vikipedia'daki bilgilere göre yüzölçümü sıralamasında 756.096 kilometrekare ile 39. (Türkiye 34. sırada 814.578 kmkare ile). Yüzölçümü ülkemize yakın olsa da nüfüs bakımından epey gerilerde. Türkiye 18. sırada yer alırken, Şili 16 milyon civarındaki nüfusu ile 60. sırada yer alıyor. Nüfus yoğunluğu km kare başına 21 kişi sadece. Türkiye'de ise 80 kişinin üstünde. Kuzeyindeki çöl ve güneyindeki Patagonya bölgesinin yerleşime pek uygun olmadığını göz önüne aldığımızda 16 milyonluk nüfusun, yüzölçümü bakımından büyük de olsa, belli merkezlerde toplanmasını normal karşılamak gerekiyor. Buna karşın Santiago'nun 6 milyon kişiyi barındırması şaşırtıcı. Nüfusun neredeyse %40'ı tek kente toplanmış ve bu kent büyük depremler geçiren bir yer. Son dönemlerde yapılan binalar, depreme dayanıklı yapılıyormuş. Fotograflardan da göreceğiniz gibi oldukça da yüksek yapılar inşaa ediliyor.
Bir konferans için gittiğimiz Santiago'da 4 gece kaldık. Gidiş ve dönüş birer gün sürünce gezi bir haftaya çıktı toplamda. İstanbul'dan direkt uçak yok Şili'ye. Bir çok seçenek var aktarma tercihi için. Madrid, Zürih, Münih ve Paris. Seçtiğiniz havayolu şirketine göre aktarma yapacağınız kent değişiyor. Biz Air France ile gitmeyi tercih ettik. Madrid ve Paris'ten Santiago de Chile'ye direkt uçuş var. Münih ve Zürih aktarmalarında ise Brezilya'da bir aktarma daha yapmak gerekiyor. Hangi rotayı seçerseniz seçin uzun bir uçak yolculuğu sizi bekliyor olacak. 
Paris'ten Santiago'ya yaklaşık 14 saat sürüyor. Bu kadar uzun bir uçak yolculuğu yapmamıştık daha önce. İstanbul-Bangkok arası gitmişliğimiz vardı, yaklaşık 9 saat sürmüştü o da. Bu kez yolun büyük bölümünü suyun, Atlas okyanusunun, üzerinde geçirdik. İki koridorlu Boeing 777-200 tipi bir uçaktı. Sınıf farkının ne demek olduğunu uzun yolculukta daha iyi anlıyor insan. en üst sınıf 2 metreye uzunluğunda yatak haline gelebilen koltuklarında, onun bir altı 1 metre 58 santimlik uzunluğa erişen koltuğunda keyif sürerken tempo olarak adlandırılan ekonomi sınıfında bizler otobüs koltuğu benzeri genişliğe ve yatarlığa sahip koltuklarımızda yolculuğun bitmesini bekledik. Otobüsten farkımız arada dolaşabilmek, koltuk arkalarındaki eğlence ekranları ve ikramlardı.
Bu kadar bize benzeyen bir ülke ile karşılaşacağımızı pek beklemiyordum. Aslında Isabel Allende'nin kitabını okuyunca insanların sıcakkanlılığını, yardımseverliğini benzetmiştim kendimize, gene de giyim kuşam tarzları (özellikle erkeklerin kıyafetlerindeki genel özensizlik), genel fiziki görünüşleri, sokaklardaki başıboş köpekler, ayakkabı boyacıları, dilenenler ile gelişmiş Avrupa başkentlerine pek benzemiyordu Santiago. 1973 yılındaki darbeden sonra uygulanan iktisat politikası sonucu zengin daha zenginleşirken fakir iyice fakirleşmiş.
Başkentimizden farklı olarak bir çok durağa sahip 5 metro hattı vardı yer altında. Yer üstünde ülkemizden alışık olduğumuz körüklü otobüsler. Valparaiso'da ve Viña del Mar'da bizim dolmuş benzeri midibüsler ulaşım hizmetlerini karşılıyor. Otobüslere ön kapıdan biniliyor ve bilet işlemi (bipcard adlı temassız bir kart ile ödeme yapılıyor) şöförün yanında yapılıyor. Metrolarda da işlem durak girişlerinde yapılıyor. Metro ve otobüslerde aynı temassız kart kullanılıyor. Otobüslere parayla binilmiyor. Metrolara kart dışında tek binişlik kuponlarla da binmek olanaklı. İspanyolcamız olmadığından kartı pratik bulmadık ve bu tek binişlik kuponları kullandık. 380 pesoya (Şili'de de para sembolü olarak dolar işareti kullanılıyor ancak $'nin dik çizgisinden iki adet var) normal saatlerde, 420 pesoya ise trafiğin yoğun olduğu saatlerde tek binişlik kart alınabiliyor. 1 ABD doları Santiago'ya ilk gittiğimizde 560 peso ediyordu. İlerleyen günlerde doların değeri yükseldi ve son baktığımızda 620 pesoya kadar çıktı.
Genel olarak pahalı olmayan bir kent Santiago. Yemek için kişi başı 10 YTL yeterli oluyor çoğu kez. Şişe suyu 400 peso mesela. Lüks lokantalarda yemeğe korkardık Avrupa kentlerinde. Santiago'da iyi bir mahallede iyi sayılabilecek bir lokantada iki kişi (bir kaç bira eşliğinde) yediğimiz bol deniz ürünlü yemeğe 50-60 YTL para ödedik. Deniz ürünleri, haliyle, ucuz-bol-lezzetli. Sebze ve meyva açısından şanslı bir ülke. Domates, taze fasülye, brokoli, kabak, kuş konmaz marketlerde gördüğümüz sebzelerden. Meyve olarak ise çilek, elma, portakal, ananas ve avakado tanıdıklarımız. Tanıyamadığımız bir çok meyva da market raflarını süslüyordu.
Şarap, Şili'nin önemli ihraç mallarından. İlk olarak Fransız misyonerler tarafından dikilen asmalar, Avrupa'da bir dönem yaşanan hastalıklardan Şili'dekiler etkilenmemiş. Mesafe uzaklığının avantajı elbette. Bu avantajı sürdürmek için, hastalıklardan uzak durmak için demek daha doğru belki de, Santiago hava alanında ciddi aramalar yapılıyor giriş kapısında. Köpeklerle ve cihazlarla elma, toprak, fide, tohum aranıyor. Ankara'dan taşıdığımız elmalarımızı Santiago hava alanında çöpe atmak üzücü oldu :) Elma da Şili'nin ihraç ettiği ürünlerden. Meyva, sebze dışında bakır çok önemli bir ihraç ürünü. Dünya bakır sektöründe toplam arzın yaklaşık üçte birini karşılayan bir dev Şili.
İspanyolca konuşuluyor Şili'de. Bizim karşılaştığımız vatandaşlarının büyük çoğunluğu İngilizce bilmiyor. Yardım etme konusunda çok istekli olan vatandaşlar, isteğinizi bir şekilde karşılıyor sonuçta. Ancak uzun sohbetler etmek istiyorsanız gitmeden İspanyolca'yı öğrenin derim. Aslındz öğrenmesi pek zor olmayan bir dil İspanyolca. Her ne kadar ben iki kez birinci kura devam edip sonradan bırakmış olsam bile, halen öğrenmesinin zor olmadığını düşünüyorum. 
Son olarak Şili'den bir kaç kare:
















Yorumlar

  1. artik yeni bir makine almanin zamani geldi. bu gezilere bi daha cikmazsin. sana layka dici 3, nikon d300 al demiyorum. ama en azindan yari profesyonel s5-is al, derim!
    eryamanli arsivci dostun

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...