Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beyaz Kale / Orhan Pamuk

2019'un sonlarında belirlediğim 12  yazarın  kitaplarından okumaya devam ediyorum. Fena Halde Leman 'ın ardından, okumakta çok geç kaldığım Kurt Kanunu 'nu ve Venüs, Bir Aile Tarihçesi, Bir Yaşamöyküsü okudum. Orhan Pamuk'un Beyaz Kale adlı romanını okuyunca, 12 yazarlık listemden geriye 8 isim kaldı. Beyaz Kale'yi Can Yayınları'ndan çıkan Mart 1993 tarihli 11. baskısından okudum. Romanın ilk baskısı Ekim 1985 tarihli, gene Can Yayınları'ndan. Benim okuduğum baskısında 180. sayfada sonlanan romanın ardına, "Beyaz Kale üzerine Orhan Pamuk" başlığı ile Temmuz 1986 tarihli bir sonsöz bulunuyor. Yazarının kaleminden romanı açıklayan bir metin gibi, bu son söz. Eğer sonsözdeki tarih doğru ise bu metin, romanın ilk baskılarında yer almamış. Belki ilk baskılara dair yapılan yorumlar üzerine kaleme alınıp sonraki baskılarda eklenmiştir.  Sağlam kurgulu, anlattığı öykünün dışında farklı şeyleri de düşündüren, inandırıcı karakterlere sahip bir roman, ...

Ufuk Çizgisi / Antonio Tabucchi

2020, eserlerini  ilk kez   okuduğum yazarlar senesi olacak bu gidişle. İtalyanca aslından Münir H. Göle'nin çevirdiği 90 sayfalık kitabı,    Can yayınlarından çıkan baskısından okudum.  Çeviri eserleri okurken hep düşünürüm, acaba asıl dilinde nasıl geçiyordu bu cümle diye. Her çeviri, eserin yeniden yazımı bir yerde. Özellikle edebi eserlerin çevirilerinde, yazarın tarzını korumak önemli. Tabucchi'yi asıl dilinde okuma şansım yok. Ufuk Çizgisi'ni başka bir çevirmenin kaleminden okumam da olanaklı değil. Bu yüzden eleştirilerim ne kadar yerinde emin olamıyorum.  Göle'nin çevirisinde cümlelerin zamanları, okuyanı rahatsız edecek şekilde değişiyor. Yukarıdaki paragrafta da belirttiğim gibi, bu tercih yazarın mı yoksa çevirmenin mi bilmemin yolu yok.  Libeccio, farinataia gibi  kelimeleri italik ile yazıp, orijinal dilde bırakılmak yerine  bir çevirmen notu eklenseydi daha iyi olurdu. Ufuk Çizgisi'ni okurken bir Fransız filmi izliyor h...

Venüs / Şebnem İşigüzel

2019'un sonlarında belirlediğim 12  yazarın  kitaplarından okumaya devam ediyorum. Fena Halde Leman 'ın ardından, okumakta çok geç kaldığım Kurt Kanunu 'nu bitirdim. Şebnem İşigüzel 'in 2013 yılında İletişim Yayınları'ndan çıkan Venüs, Bir Aile Tarihçesi, Bir Yaşamöyküsü adlı 240 sayfalık romanını ilk baskısından okudum. İşigüzel, hem öykü hem roman türünde eserler veren bir yazar.  Venüs, klasik anlatım kalıplarını sevenlerin pek sevmeyecekleri ya da okumakta zorlanacakları bir eser. 240 sayfalık roman, yanlış saymadıysam, 37 bölüme ayrılmış. Zaman da mekân da anlatıcı da sıkça değişiyor. Çarpıcı ve merak uyandırıcı bir açılış ile başlayan roman, bir noktaya kadar sabredilmezse, elden bırakılabilecek kadar karmaşıklaşıyor. Belki romanı okuduğum dönemin hayatımızın olağan akışından fazlasıyla uzaklaştığımız bir zaman dilimine denk gelmesi böyle düşündürdü beni. İşigüzel'in diğer eserlerinden okudukça ve belki Venüs'ü bir kez daha okuyunca bu yazdıklarım...

Korona salgını

Eymir Gölü Blog yazılarımda güncel gelişmelere dair pek bir şey olmadı bugüne kadar. Adı üzerinde "güncel", günlük değişen. Oysa blog yazıları seneler sonra bile okunabiliyor.  Korona salgını ya da bir başka değişle Covit - 19 virüsü salgını da güncel bir konu belki. Ancak öyle hissediyorum ki ileride covit 19 salgını öncesi ve sonrası diye ayıracağız tarihi.  Benim covit 19 sonrası dünyaya dair öngörülerimi sıralayayım aşağıda. İlerleyen senelerde okuyanlar ve o günlerde yaşayanlar tahminlerimin ne kadarının gerçekleştiğini görecek... İnsanların birbirine fiziksel mesafesi artacak sanal mesafesi azalacak.  İş yerlerine gitme yerine her yerde ve her zaman çalışma yaygınlaşacak.  Online işlemler, hayatın her alanında hakim olacak.  Sanal gerçeklik uygulamaları günlük hayatın içine girecek. Seyahatler azalacak. Farklı salgınlar ile insanların ortalama yaşı aşağı düşecek. Başka bir değişle belli bir yaşın üzerindeki insanların sayısı azalacak. ...

Bunu Herkes Bilir / Emrah Safa Gürkan

Emrah Safa Gürkan'ın merak ve heyecan ile kısa sürede okuyup bitirdiğim eserinin tam adı şöyle: Bunu Herkes Bilir Tarihteki Yanlış Sorulara Doğru Cevaplar. Kronik yayınlarından ilk baskısını Ocak 2020'de yapan kitabın Şubat 2020 tarihli ikinci baskısını okudum. Bu arada iki baskının toplam adedinin 60.000 olduğunu da ekleyeyim. Eser, giriş ile son sözün dışında on üç bölüm ve uzun kaynakçayla birlikte 276 sayfa. Emrah Safa Gürkan'ı Olmaz Öyle Saçma Tarih başlıklı youtube videoları sayesinde tanıdım. Tanıdım yerine kendisinden haberdar oldum demek daha doğru aslında. İlker Canikligil ile birlikte yaptıkları programın tüm videolarını izleyip bu kitabı almamak olmazdı.  Blogun takipçilerinin, ki onların varlığı konusunda her geçen gün daha fazla şüpheye düşüyorum, bileceği gibi "yakın tarih" olarak adlandırdığım 1876-1946 arasındaki döneme dair bir çok kitap okudum , okumaya devam ediyorum. Bu bakımdan da Emrah Hoca'nın, kendisi 29 Mayıs Üniversitesi'...

hız sınırları ve yaya geçitleri

"Ayağımı kaldırıma atmam ile araba durdu önümde" "Medeniyet böyle bir şey işte, kimse hız sınırını aşmıyor." Yukarıdaki iki cümleyi, Avrupa kentlerini gezip dönenlerden sıklıkla duymuşşunuzdur eminim. Oysa aynı kurallar ülkemizde de geçerli senelerdir. Geçtiğimiz yılın sonbaharında İçişleri Bakanlığı yaya geçitlerinde araçların yayalara yol vermesi konusunda bir dizi uygulama gerçekleştirdi . Çoğunlukla yaya olarak var olduğum trafik düzeninde, bu uygulamalar beni fazlasıyla heyecanlandırdı.  Aradan geçen zaman, özellikle yayaların ısrarlı taleplerinin de etkisiyle, yaya geçitlerinde araçlar duruyor... Ancak, ne yazık ki hâlâ istenilen düzeyde değil. Aslında yaya iken talep ettiğimiz bu kurala uyumu, araç kullanırken hatırlamamız yeterli olacak... Lütfen aklımızdan çıkarmayalım, arabayı park ettikten sonra biz de yaya olacağız!!

Blogda yeni etiket: Fotograf

2020 senesinin hedeflerinden birisi, her ay bir fotograf etkinliğini takip etmekti. Ne yazık ki bu hedefi gerçekleştirmek pek kolay değil. Ankara'da yaşayan birisi olarak, her ay bir fotograf etkinliği bulmak zor değil. Zor olan, bu etkinliğe gidecek zamanı bulmak :) Şehir, giderek büyüyor, trafik, İstanbul ile kıyaslanmasa bile, sıkışıyor... Uzun sözün kısası, fotograf ile daha fazla ilgilenmenin yolunu buldum sayılır: Fotograf konusunda okumak ve online portfolyo görmek... Bu çabalarım kapsamında yaptıklarımı yeni bir etiket altında toplamaya karar verdim. Etiketin adını bulmak için fazla çaba harcamam gerekmedi: Fotograf. Bakalım ne kadar sürecek.....

Mart ayı kitap ödüllü soru

Geçtiğimiz günlerde kütüphanemde bir arama - tarama çalışması sonucu 11 kitabı tespit ettim. İtiraf ediyorum ki seçmem kolay olmadı. Bir terslik olmaz ise önümüzdeki 11 ay boyunca birer birer hediye olarak göndereceğim.  Peki kime ve bu ay hangi kitap? Ayın kitabı, daha önce  sosyal medya hesaplarımdan  duyurduğum gibi, Maurizio Codogno'nun  Öğle Yemeğinde Matematik adlı eseri. Kitap ile ilgili notlarımı okumak isterseniz bağlantısı  burada ... Bu ayın sorusuna gelirsek,  Kolay olsun diye düşünerek ve kısa sürede yanıtın geleceğini umarak şöyle bir şey hazırladım. Blogda hızlı bir turlama ile bulabileceğiniz bir yanıtı var sorunun... 2019 yılında bloga eklenen "kitap" etiketli yazı sayısı kaçtır? Yanıtlarınızı bu yazının altına yorum olarak gönderebilirsiniz. Birden fazla göndermenize gerek yok,  reklâm içeren yorumlar için filtre ve onay mekanizması olduğu için hemen görünmezse endişe etmeyin. Doğru yanıt gelene kadar tüm hatalı y...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

2019 hedefleri, 2. ay değerlendirmesi

Öyle büyük hedefler koymamıştım kendime 2019 için . Zaten koysam da pek bir şey değişmediğinden belki de :)  Neyse, madem hedefleri ve ilk ay değerlendirmesini paylaştım, ikinci ayda durum ne minvalde onu da yazayım: Yeni kitap satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Bu süreçte kütüphane can simidim oldu. Şubat ayında istediğim kadar kitap okuyamadım ne yazık ki. Mart ayından umutluyum. Spor, istediğim yoğunlukta ilerliyor. Öğlen arası boşluğunda Eymir yürüyüşleri ve gün içerisinde olabildiğince hareket halinde olmak... Benim için yeterli. Bu yaştan sonra herkül gibi görünmeyi istemem zaten.  Eski yazı için girişimim henüz yok. Aslında bu konuyu başka bir şekilde çözmeyi planlıyorum. Sonbaharı beklemem gerekiyor. Bakalım, eğer tahmin ettiğim gibi ilerlerse süreçler, sizlerle de paylaşırım... Teknik etiketli yazıları, biraz daha özenli ve referanslı yazmaya gayret ediyorum. Bu yüzden eskisi kadar hızlı eklemeler olmuyor. Ancak beklediğinize değeceğini umu...

Viyana fotografları yayında

Viyana fotograflarının bir kısmını yayına verdim. Son gün çektiklerim ile henüz yüklemediğim bir kısmını ileride koymaya çalışacağım. Ayrıca fotografların açıklamaları da yok. Şimdilik bunlar var.

Sokak sanatçıları, Ankara

IBC'ye 11 gün kaldı Pre IBC 2023 - 1

Dördüncü kez kendimi temsilen ve kendi olanaklarımla, Avrupa'nın en büyük yayıncılık fuar ve konferansı IBC'ye basın akreditasyonu ile katılacak olmanın heyecanı içerisindeyim. 2019'da bir dizi yayınlamıştım; Pre IBC başlığı ile.   O sene IBC'ye katılamamıştım gerçi ama şimdi dönüp okuyunca 2019'da konuşulanları hatırlamanın kolaylığı, 2023 için de bir Pre IBC hazırlamaya itti beni.  2019'da Temmuz ayının ilk günlerinde yazmaya başlamışım, Pre IBC'leri. Konferansa gelme konusunda kararsız kalanlar için bir rehber olmuştur belki. Bu yıl, bu anlamda oldukça geç kaldım. Amsterdam'daki otellerin büyük bölümünde yer bulmak zor, yer kalanların ise ücretleri fazlasıyla yüksek. Keza uçaklarda da durum farklı değil. Sözü gene uzattım, buyurun Pre IBC 2023 dizisinin ilk yazısına: Bu yazıda IBC'ye ilk kez katılacaklara, dördüncü kez katılmanın deneyimi ile önerilerimi sıralayacağım. IBC, RAI Amsterdam adlı bir fuar alanında düzenleniyor. Amsterdam merkezine,...

Antidepresan Tuzağı / Dr. Mutluhan İZMİR

Dr. Mutluhan İzmir ile ilk tanışmam Tıp Bu Değil kitapları ile olmuştu. Psikiyatristlerin hastalıkların çözümü olarak kimyasallara bu kadar bel bağlar hale gelmesini eleştiren bir tavrı vardı Tıp Bu Değil serilerinde. Bir kaç televizyon programına da katıldığını, web sayfasındaki bağlantılardan öğrendim. O programlarda bahsediyordu Antidepresan Tuzağı adlı kitabından. Sonra, bir vesile ile yüzyüze tanışma olanağı da buldum. Hatta geçenlerde haftanın sorusunda Antidepresan Tuzağı'nı hediye ettim. İşin doğrusu vaadettim desem daha doğru, kitabı henüz imzalatmaya fırsat bulamadım. Gene sözü fazla uzattım. Buyurun Antidepresan Tuzağı'na... Hayy Kitap'tan çıkmış bu önemli çalışma. Önce kitaptan çarpıcı bir alıntı: "İnsanlık, bu dünyadaki uzun süreli varoluşunun son 50 yılı boyunca, şimdiye dek görülmemiş ölçüde yoğun biçimde ruhsal sorunlar yaşayan ve buna yönelik tedaviler talep eden bir konuma gelmiştir. İnsanların modern yaşama geçmesiyle ortaya çıkan yeni yaşam...

HAFTANIN SORUSU: Bu heykel şimdi nerede duruyor? daha önce hangi iki meydanı süsledi?

Bu kez haftanın sorusunda kendi çektiğim bir fotografı kullanamıyorum. İşlerin yoğunluğundan yetiştiremedim, Ankara'dan ayrılmadan. Neyse ki internet var. Artık Ankara'ya döndüğümde kendi fotograflarımı çekip, bu eseri kendi gözümle sizlere aktarmaya çalışırım.  Soruyu yazının başlığında belirttim aslında. Bir kez buraya yazayım. Gene üç sorumuz var: Heykel şu anda Ankara'nın neresinde? Heykel bugün olduğu noktaya gelmeden önce hangi meydandaydı? Daha önce hangi meydandaydı? ve gelelim ödülümüze. Malum en son Cinsel Şiddet'i ödül olarak vermiştim. Bu kez ödül, epey can sıkacak cinsten. Muhtemelen okuyabilirseniz, kabul ediyorum ki kolay okunan kitaplardan değil, paketli her türlü gıdadan olabildiğince uzak duracaksınız. Bir kişi bir kişidir. Bu yüzden ödüllü kitabımız : YEMEZLER! Dr. Yavuz DİZDAR'ın insanlığa hediyesi.  Kimisi mal mülk edinir yazdıklarıyla, Dr. Dizdar insanların hayır dualarının sahibi oldu bana kalırsa. Bakmayın, kibirden gözleri...