Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kedik

Evimizi kendi türümüzden olmayan bir canlı ile paylaşmak ilginç bir şey. Dilinden anlamadığımız, isteklerini çözemediğimiz, günlük yaşam döngüsü bizden farklı olan bir canlıyla hem de. Evimizi paylaştığımız Zeytin Bey, muhtelif yerlere girip çıkıyor. Bu görüntüleri görenler bizlere kızabilir :) Sakın havanın sıcaklığına bağyamayın yandaki görüntüyü. Bu fotograf çekildiğinde tarih 20 nisan 2006. Yani henüz sıcaklardan bunalmadığımız günler :). Her sabah 01.30 ile 02 arasında uyandırıp, evimizdeki halı, koltuk ve perdeleri tırmalasa bile Zeytin Bey ile birlikte yaşamaktan çok mutluyuz. İyi ki varsın Zeytin. İyi ki geldin evimize :)

Sen vatan haini misin baba?, Deniz Kavukçuoğlu

Deniz Kavukçuoğlu'nu Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazılarla tanıdım. Akıcı dili, ele aldığı konuları örneklerle açıklaması hoşuma gitti. Cumhuriyet'i internet üzerinden takip etmeye karar verince, abonelik ücretini ödemek için büroya gittiğimde gördüm Karl Marks'tan Günümüze Almanya'da Sosyal Demokrasi / Sosyal Demokraside Temel Eğilimler isimli araştırma kitabını. Sosyal demokrasinin ideolojik temellerini hep merak etmişimdir. Neyse, kitabı satın aldım ve okumaya başladım. Ancak araya başka kitaplar girince daha uygun bir zamana bıraktım. Kavukçuoğlu'nun Sen vatan haini misin, baba? isimli anı kitabını ise çalıştığım iş yerinin kütüphanesinde gördüm. Görür görmez aldım ve 480 sayfaya sığdırılmaya çalışılmış, ömrün 25 yılına ait anılar arasında kayboldum. Gazete yazılarından tanıdık gelen akıcı dil anı kitabını da rahat okunur kılmış. Ancak yazar, anılarını okuyucu ile paylaşırken tarihsel sıra izlemek konusunda çaba harcamamış. Kitabı okurken hisettim belki ya...

Liva Pastanesi

Liva pastanesi ile ilgili daha önce yazmıştım. Ankara'nın önemli lezzet duraklarından olduğunu belirtmiştim. Pastane, ürünleri ile ilgili ayrıntılı bilgiler veren güzel bir internet sayfasına sahipti. Ancak, son günlerde bloguma ulaşan aramaların bir çoğu Liva anahtar kelimesini kullanması nedeniyle pastanenin sayfasına girmeye çalıştığımda sayfanın kapanmış olduğunu gördüm. Sanırım teknik bir problem var. Liva'ya ulaşmaya çalışan değerli okuyularıma kolaylık olsun diye Esat Şubesi'nin telefon bilgisini aşağıya koydum. Diğer şubelerin (ki sürekli yenileri ekleniyor) iletişim bilgilerini Esat Şubesi'nden edinebilirsiniz... Liva Pastanesi Esat Şubesi: (312) 447 82 00

sarı laleler

Yıllar boyu başka alemlere taşıyan bir çok şarkıya imza atmış bir grup MFÖ. Göz yaşlarımızı bitti mi sandın, Buselik makamı, New York Sokakları, Güllerin İçinden ilk aklıma gelenler. Şimdilerde favori şarkım ise Sarı Laleler. Uykulu gözlerle döndüm rüyadan Sana sarı laleler aldım çiçek pazarından Sen olmasan buralara gelemezdim ben Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden

Fırtına, Televizyon Dizisi

Kanal D televizyonunda yayınlanmakta olan Fırtına isimli dizi, bu yaz boyunca takip ettiğim tek diziydi. Gerek oyuncu kalitesi, gerek senaryosunun sağlamlığı diziyi diğerlerinden ayırıyor. Karadeniz'in inanılmaz güzellikteki doğasının dizinin başarısındaki payını unutmamakta yarar var. Oyunculardan Burçin Terzioğlu ve Murat Yıldırım başrolleri paylaşıyor olsa bile diziyi sürükleyen kararkterler de en az başrol oyuncuları kadar önemli: Erkan Can, Zerrin Sümer, Salih Kalyon, Goncagül Sunar, H.Avni Danyal, Münir Canar. Hangi birini yazsam bilemiyorum. Hepsi birbirinden başarılı. Gene de Erkan Can ile ilgili bir iki cümle yazmazsam haksızlık yaparım. Kimi oyuncular vardır. Bir karakteri canlandırır ve oynadığı diğer rollerde de aynı karakteri oynamayı sürdürür. Hep aynı bakış, aynı duruş. Bu tip oyunculara oyuncu demek ne kadar doğru o bile tartışılır bence. Bir de Erkan Can gibi oyuncular vardır. Gemide filminde ağzından küfür eksik olmayan kaptan, O Şimdi Mahkum filminde mafya b...

Yüreğimdeki Canavar, filmYorum

Başrol oyuncusunu görünce, yaz aylarında birbirinden beter filmlerden sıkılanların yüzünü güldürecek bir film diye düşünüp heyecanlandık. Sabina rolünde, Karşı Pencere filmini seyredenlerin hatırlayacağı Giovanna Mezzogiorno oynuyor. Bakınız yandaki fotograf. Filmin konusunu, iç karartıcı cinsten: aile içi taciz. Dünyanın bir çok yerinde yapılan ve çoğu kez gizlenen, bu nedenle hayatın ilerleyen dönemlerinde farklı ruhsal bozukluklara neden olan bir dram. Film, kimi bölümlerinde bu dramı iyi bir şekilde işlemiş. Sabina'nın erkek arkadaşına karşı güvensizliğinin işlendiği sahne oldukça başarılı. Sabina rolünde, fotograf pek benzemese bile benim Sanem Çelik'e benzettiğim, Mezzogiorno iyi iş çıkartmış. Keza erkek arkadaşı Franko rolünde Alessio Boni'de rolünün hakkını veriyor. Ancak, oyunculuklardaki başarı filmi kurtarmaya yetmiyor. Konuya hiç bir katkı sağlamayan yan hikayeler, bakınız film çekme sevdasındaki yönetmen ve Sabina'nın kız arkadaşı, oldukça gereksiz şekil...

Villa Carla'ya (Datça) devam - 2

Villa Carla ile ilgili yazımı 2006 yılında eklemiştim. 2008 yılında tesisin otel olarak hizmet vermeyeceğini duyurmak beni üzüyor. Doğal güzelliklerin kalıcılığı açısından girdiyi silmiyorum... SadeceÖzgür Villa Carla ile ilgili yazacak çok şey var. Artık aklıma geldikçe, Ankara'dan bunaldıkça yazarım. Öncelikle çok sıcak, kendinizi evinizde hissedeceğiniz bir ortam var. Zaman zaman otelde olduğumu unutup, mutfağa girip yemeğe yardım etme isteği duydum. Belki bu isteğimi söylesem izin verirlerdi, artık seneye inşallah :) Otellerde bizi en çok rahatsız eden yüksek sesle çalan müzikler. Hem çalınan şarkılar bizim dinlediklerimiz olmaz, tesadüfen sevdiğimiz bir şey çalsa bile çok yüksek sesli oluyordu. Villa Carla 'da müzikleri sanki ben seçiyordum. Hem gündüz havuz başında hem akşam yemekte çok güzel seçilmiş müzikler, insanı hiç rahatsız etmeyecek bir seviyede çalınıyordu. Arzu Hanım'ın adını anmadan yazıyı bitirirsem büyük haksızlık etmiş olurum. Bülent Bey (otelin işletme...

Ada yeme içme dükkanı

Datça'nın merkezinde, gözlerden uzak, cumartesi günü kurulan pazar dışında sessiz ve dar bir caddede, küçük ve gösterişsiz bir dükkan var. Yeme-içme dükkanı. İsmi gibi kendi de çok sevimli bu küçük dükkan, günlük pişen birbirinden lezziz yemeklere ev sahipliği yapıyor. Dükkanı işleten aile tam bir iş bölümü yapmış: Anne, yemekleri yapıyor, oğul servis, baba ise hesap işlerinden sorumlu. Kullanılan malzemeler özenle seçiliyor. Doğal olmalarına dikkat ediliyor. Yemeklerin tatları kadar sunumları da güzel. Eğer mevsiminde giderseniz kabak çiçeği dolmasını denemenizi öneririm. Ayrıca koruklu bamya, deniz börülcesi, mücver, su böreğini de denemelisiniz. Tatlı olarak ise dükkan sahibesinin keşfi harnup pekmezli kek özel bir lezzet. Adres ve telefon bilgilerini vermeden önce yerini tarif edeyim. Datça'nın merkezindeki cadde üzerinde Türk Telekom binasının yanındaki sokak-cadde Vatan Caddesi. İsmine bakıp geniş bir cadde aramayın, dar bir sokak genişliğinde bu cadde. Dükkan, bu cadde ...

Villa Carla'ya (Datça) devam

Villa Carla 'nın unutulmaz manzarasını hafızamıza kazımakla yetinmeyip fotograf karesinde hapsederek yanımızda getirdik. Bilgisayarımın arka plan resmi olarak yerleştirdiğim soldaki görüntü ve sağda gördüğünüz resimlere bakınca bana hak vereceğinizi umarım: Datça'nın en güzel manzaralı oteli, Villa Carla' dır...

Villa Carla

Villa Carla ile ilgili yazımı 2006 yılında eklemiştim. 2008 yılında tesisin otel olarak hizmet vermeyeceğini duyurmak beni üzüyor. Doğal güzelliklerin kalıcılığı açısından girdiyi silmiyorum... SadeceÖzgür Villa Carla için yazacak çok şey var. Nereden başlasam bilemedim. Sanırım oraya gitmeden önce, e-posta ile bilgi sormamızdan başlamak gerekir. Bir çok kurum / kuruluş, biraz moda olduğu için, biraz sağdan soldan abi web diye bir şey var, sana da yapalım dediği için internette sayfa yapıp sonra unutuyor. Bu tip yerlere gönderdiğiniz e-postalar, sanal alemin derinliklerinde kayboluyor. Oysa Villa Carla'ya gönderdiğim sorular çok kısa bir süre sonunda yanıtlandı. İlk izlenim olumluydu. Rezervasyonumuzu yaptırıp ilk gece ücretini peşin ödedikten sonra tatil gününü beklemeye başladık. Ankara'dan 11-12 saat kadar süren 750 km civarındaki yol epey uzun ve yorucu. Özellikle Marmaris - Datça arası 75 km olmasına karşın uzun sürüyor. Eğer tek sürücü iseniz Denizli iyi bir mola yeri ola...

Aşkın Ömrü Üç Yıldır, Frederic Beigbeder

Frederic Beigbeder'in bir solukta okunabilecek, yaz aylarına uygun konulu, keyifli romanının adı: Aşkın Ömrü Üç Yıldır. Ülkemizde Doğan Kitap tarafından basılmış. Benim okuduğum Kasım 2004 yılında basılan 33. baskısıydı. Eminim şimdilerde baskı sayısı daha da artmıştır. Kitap, adından da anlaşılacağı gibi, kadın erkek ilişkileri üzerine. Romanımızın kahramanı, kitabın arka kapak yazısındaki alıntılarda da belirtildiği üzre, aşkın üç yıllık ömrü olduğuna inanan bir Parisli. Esprili bir anlatımla biten bir evliliği, başlayan yeni aşkı ve yeni aşkın yaşam süresini okuyucu ile paylaşıyor. Kadın-erkek ilişkilerine, erkek gözlüğü ile bakmak isteyenlerin okumasını öneririm. Beynin kimyasalından mıdır, toplumdaki erkek egemenliğinden midir bilmem erkeklerin olaylara bakışı kadınlardan farklı. Bu farklı bakış açısını çok güzel ortaya koyan bir eser. Yaz aylarında, bu sıcaklarda, fazla kafamı yormayacak, beni keyiflendirecek, ama keyif verirken kendi hayatıma ilişkin izler taşıyan / ta...

Datça notları

Değerli okuyucularım, Uzun zamandır yazamıyorum. Yazarınız tatilde. Akdeniz ile Ege'nin kavuştuğu Datça'da, Datça'nın en güzel manzarasına sahip oteli Villa Carla 'da, tatil yapıyoruz. Buranın manzarasını ifade etmek, kelimelerle belirtmek beni aşıyor. Fotografları sayfaya ekleyince katılacaksınız bana. Butik otel küçük, az odalı, samimi ortamlı ve biraz pahalı otellere verilen bir isim galiba. Villa Carla , tüm bu niteliklere ve fazlasına sahip. Oda kahvaltı ve birde akşam üstü beşte verilen çay ile birlikte börek-kurabiye karşılığı iki kişilik oda 110 YTL. Odalar zevkli döşenmiş. İki saklı koy otel sakinlerini bekliyor. Koylardan birisine patikadan iniliyor. Diğerine merdivenlerle. İkisi de ıssız, ikisi de tertemiz. Ayrıca 1 km kadar uzakta Kargı koyu sizleri bekliyor, akvaryum berraklığındaki suları ile. Datça merkezine yürüyerek gidilebiliyor. 15-20 dakika kadar sürüyor. Araba ile gideyim derseniz 5 dakika kadar araba sürmeniz gerekli. Taksi 8,5 YTL tutuyor Datça ...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...