Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi

Ankara Devlet Tiyatrosu'nun iki yıldır oynamakta olduğu Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi adlı oyununa gitmeyi iki kez denemiştik. Her iki seferde de oyuncuların rahatsızlıkları yüzünden başka oyunlar izlemek zorunda kalmıştık. Sonunda bu akşam izleyebildik. İki yıldır oynamasına karşın Akün Sahnesi gibi büyük sayılabilecek bir salon dolmuştu. Oyun iki perde, toplam 2 saat 35 dakika sürüyor. Alman faşizminin Polonya'yı işgali sırasında Varşova'da yaşayan bir grup tiyatro oyuncusunun başlarından geçen trajikomik bir hikaye anlatılıyor. İlk bombalama sırasında savaşın korkunçluğunu hissediyorsunuz. Melchior Lengyel'in yazdığı oyunu Jan Mendell oyunlaştırmış. Çeviren ve yöneten Yücel Erten. Sade ve işlevsel bir dekor kullanılmış. Ortada dönen platform kah sokak oluyor, kah tiyatro sahnesi. Tiyatro sahnesi olarak kullanıldığında platformun bir yarısında oyun devam ederken, diğer yarısında kulisi göstermek akıllıca bir buluş olmuş. Anlatılan hikaye savaşın ortasında geçiyor olsa bi...

Ressamın Bahçıvanıyla Marul Üzerine Sohbeti, Henri Cueco

Uzun isimli, etkileyici bir kitap Ressamın Bahçıvanıyla Marul Üzerine Sohbeti. Kitabın yazarı Henri Cueco , gerçekten ressam. 1929 doğumlu. Paris'te yaşıyor. Kitap, ressam/yazar Cueco'nun demiryollarından emekli bahçıvanıyla yaptığı sohbetleri içeriyor. Yazarla kıyaslandığında eğitimsiz bahçıvanın söyledikleri kimi durumlarda yıllarını felsefeye vermişleri şaşırtacak kadar özlü olabiliyor. Hayatınıza ilişkin düşünmenize yol açacağını düşündüğüm bu kitabı okumanızı öneririm. Kitabın arka kapağında yazıldığı gibi: "Kitabı bitirdiğinizde, bahçıvanın size fısıldadığını duyacaksınız: < Yaptığınız her ne olursa olsun bahçenizin bakımını asla ihmal etmeyin > Gerçek ve mecaz anlamda.

Don Kişot hayal kırıklığı

Şubat tatilinin başlaması ile birlikte çocuklara yönelik filmler vizyona girdi. Don Kişot da bunlardan biri. Animasyon filmler genellikle komik olur. Şrek filmini severek istemiştik. Don Kişot'un da Şrek'e benzeyeceğini düşünmüştük. Ne yazık ki beklentilerimizden çok uzak bir filmle karşılaştık. Ne çocuklara göre bir film ne de büyüklere göre. Konu desen konu yok, komik desen değil. Çizgiler bile itici. Verdiğimiz paraya acıyarak ilk yarısında çıktık. Neden böyle bir film yapmışlar anlayamadık.

Ankara'da kar var

Güzel yaz fotograflarından sonra hayatın gerçeklerine dönme zamanı. Pazartesi sabahı karla uyandık. Geceden yağan kar, okulların tatil olmasının etkisiyle, trafiği olumsuz etkilememişti. Umarım akşam dönerken de sıkıntı yaşanmaz. Kar yağınca güzel manzaralar ortaya çıkıyor.

Soğuk kış günlerinde yaza özlem

Ülkenin doğusu çetin kış şartlarıyla boğuşuyor. Erzurum'daki soğuğun etkilerini içimiz üşüyerek izlerken yazdan kalma fotografların iyi gideceğini düşündüm. Geçtiğimiz yaz çektiğim iki fotografla yazı hatırlatmak istedim. Hayatın en iyi yanı bu belki de, hiç bir şey kalıcı değil. Ne kış, ne yaz, ne de biz... Merak edenler için söyleyeyim. Fotografları Datça'da çektim. 2 megapiksel Kodak fotograf makinesiyle.

Ankara Kocatepe Camii

Zaman zaman gittiğim yerlerde çektiğim fotografları ekliyorum bloguma. Bu kez farklı bir şey olsun. Gittiğim yerde değil olduğum yerde çektiğim fotograflar. Ankara'nın orta yerinde Edirne'deki Sinan eseri Selimiye'ye benzediği (taklit ettiği) ileri sürülen Kocatepe Camii fotografları. 1967 yılında inşaatına başlanan, 20 yıl sonra, 1987'de kullanıma açılan caminin altında Beğendik'in Ankara'daki ilk mağazası bulunuyor.

Çığ

Devlet Tiyatroları'nın aylık programında, oyunları tanıtıcı küçük metinler yer alır. Bu metinlere bakarak gitmeyi planladığınız oyun ile ilgili ön bilgi edinirsiniz. Övücü yazılar olduğunu bilerek okuyunca, genellikle yanıltmaz bu bilgiler. Aşağıda Çığ ile ilgili yazılan tanıtımı okuyunca; 'Bu günlerde; dünyamızda yaşanan ve adına Yeni Dünya Düzeni denilen dayatmalı tek ve gerçek doğruymuş gibi yutturmaya çalışan ve böylece de dünyamızı biraz daha kana ve ateşe boğan egemenlere karşı direnmemiz gereken bu günlerde… Çığ.' mutlaka görmem gerekiyor diye düşündüm. Yeni Dünya Düzeni , kana ateşe boğan gibi iddalı sözlerle süslenmiş etkileyici bir tanıtım yazısı. Gelin görün ki oyun tanıtım yazısıyla o kadar ilgisiz çıktı ki bir ara tanıtıcı yazıyı başka oyun için mi yazmışlar dedim kendi kendime. Karın yolları kapattığı, çığ tehlikesi yüzünden bağırmanın yasak olduğu bir yerde yaşamak zorunda kalmış, çocuk doğurmayı çığ tehlikesinin olmadığı zaman dilimine göre ayarlayan bir ...

Dadım Aşık

Romantik komedi olarak sınıflandırılabilecek, mısır patlağı kalıcılığında bir film. Hemşire annesinin binbir güçlükle okuttuğu kızı (Scarlett Johansson), iktisat ile birlikte antropolojide yan dal yapar. İktisat eğitimi ile girebileceği (yüksek getirili) işler yerine, antropoloji ile ilgili çalışmalar yapmayı istemektedir. Tesadüfler sonucu, dadılık yaparak hem antropoloji yüksek lisansına başvurusunda kullanacağı gözlemler yapabileceğini hem de geçimini sağlayabileceğini görür. apartmandaki yakışıklı genç ile aralarında yakınlaşma başlar ve olaylar gelişir... Zengin kentlilerin hayatlarından kesitler çarpıcı. Kendi çocukları ile ilgilenmeyi bakıcılara bırakıp sosyal etkinliklerde bulunan, çocuklara proje olarak bakan tipler iyi vurgulanmış. Filmin orijinal adı The Nanny Diaries . Türkçeye çevirince Dadı Günlükleri oluyor. Filmdeki dadının günlük tuttuğu, hatta filmin sonunda bu günlüklerin antropoloji eğitimi başvurusunda kullanıldığı düşünülünce mantıklı oluyor. Ne hikmetse Dadım Aşı...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

23 Nisan depreminin ardından

1999 yılında yaşanılan büyük depremin üzerinden 26 sene geçmiş. O günden bu güne her sarsıntının ardından konuşanlar ve konuşulanlar neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul'un depreme hazır olmadığı, kentsel dönüşümün olması gerektiği kadar hızlı ilerlemediği, toplanma alanlarının yetersizliği gibi bir çok eksiklikten bahsediliyor.  1999 Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Aradan geçen yıllarda şehirler büyüdü, nüfus arttı, teknoloji ilerledi. Ancak her sarsıntının ardından dile getirilen endişeler neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul’un olası büyük depreme hazırlıklı olup olmadığı, kentsel dönüşümün yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği ve toplanma alanlarının durumu hâlâ konuşulmaya devam ediyor. Dünkü Deprem ve Kitapçıda Yaşananlar Dünkü depremi kızımla birlikte bir AVM’deki kitapçıda yaşadık. Kahvelerimizi içiyor, etrafımızda 23 Nisan sevincini yaşayan çocukları izliyorduk. Ancak bir anda her şey değişti. Sarsıntı başladığında insanlar hızla dışarı çıkmaya çalıştı. Çocukl...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Boğaz'da erguvanlar

İstanbul’un baharı, erguvanların açmasıyla başlar. Boğaz’ın yamaçlarında, morun en güzel tonlarıyla süzülen bu ağaçlar, kente özgün bir hava katar. Erguvanlar, sadece doğanın değil, şehrin ruhunun da bir parçasıdır. Peki nedir bu erguvan? Erguvan ( Cercis siliquastrum ), Akdeniz iklimine özgü, ilkbaharda mor-pembe çiçekler açan bir ağaçtır. Anadolu'da yüzyıllardır bilinen bu ağaç, hem mitolojik hem de kültürel anlamda derin semboller taşır. İstanbul Boğazı çevresinde doğal olarak yetişen ender türlerden biridir. Erguvanın İstanbul’daki Yeri Erguvan, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok dönemde İstanbul’da zarafetin ve geçiciliğin simgesi olmuştur. Rivayetlere göre Bizanslılar erguvanı imparatorlukla özdeşleştirirken, Osmanlı’da "erguvan cemiyetleri" adı verilen bahar eğlenceleri düzenlenirmiş. Osmanlı döneminde saray mensupları, Boğaz kıyılarındaki yalılarından erguvanların açmasını izler, bu manzarayı şiirlerle ölümsüzleştirirdi. Erguvan Nerelerde Görülür? ...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...