Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Osmanlı'da Sosyalizm / İlhami Yangın

Paris, Osmanlı aydınına da ilham olmuş Bilgeoğuz yayınları tarafından 2009 yılında ilk baskısını yapan ilginç bir çalışma, Osmanlı'da Sosyalizm. Toprağın mülkiyetine ilişkin yıllar boyu süren anlayışın sonucu olarak Osmanlı hakimiyetindeki bölgelerde derebeylikleri görülmemiş. Avrupa'daki gelişmelere tezat bir durum oluşmuş bu yüzden. İsmail Cem'in, henüz okumayı bitiremediğim bir kitabında bu bahsettiğim durum sayılarla ortaya konuluyor.  İlhami Yangın'ın çalışması, Osmanlı'nın son dönemlerinden başlıyor. Kitabın odaklandığı konu, isminden de anlaşılacağı gibi, Osmanlı'da sosyalist akımlar. Hal böyle olunca, meşrutiyetler ve kurtuluş savaşı mücadelesi dönemi de, bugüne kadar hiç okumadığım bir bakış açısından, kitapta işlenmiş. Yangın, akademik bir çalışma titizliği ile yazdıklarına referans göstermiş. Kitap boyunca bir çok kez dip notlarla, bahsi geçen konuların ayrıntılarına dair bilgiler paylaşılmış. Kaynakça bölümünün 17 sayfa tutması, kitabın bu...

Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto / Fikret Başkaya

Salvador Dali'nin eseri, Paris 2013 Esere baktığınız yere göre gördüğünüz değişiyor. Yaşadığımız dünya için de geçerli bu durum. Demokrasi mesela, kimin için? Yordam yayınlarından Mart 2016'da yayınlanan 254 sayfalık çalışma, günümüzde tartışılmadan kabul edilen "büyüme", "üretim", "kalkınma" söylemlerini tartışıyor. Dünya gezegeninin doğal sınırlarını zorlamaya başlayan insanoğlunun, mevcut paradigma ile hayatını devam ettirmesi pek olası görünmüyor. Sürekli büyüme, daha fazla üretme ve tüketme döngüsüne bağlı kaldıkça, bu döngünün kendisini sorgulamadıkça işimiz kolay değil. Başkaya, bu noktadan hareket etmiş ve Nasıl Üretmeli, Nasıl Tüketmeli, Nasıl Yaşamalı sorularını tartışmış kitabında. 

bir hafta sürecek anketin sonucu: Teknik kazandı!

Merak üzerine, sayfanın sağ kenarında yer alan sütunun başına bir anket ekledim. Aslında yazıların okunma istatistiklerine bakınca hangi tür yazıların daha fazla ilgi çektiğini görebiliyorum. Ancak, bu istatistik, sayfanın düzenli ziyaretçilerinin (böyle birileri var mı, varsa kaç kişiler sorusuna yönelik ayrı çalışma yapmak gerekir belki) konu tercihlerini bilemiyorum. 

Ankara'da kalesinin eteğindeki sürpriz: Gökyay Vakfı Satranç Müzesi

Kentlerin tarihi turistlik mekanları hep "eski kent" olarak adlandırılan bölgeleri olur. Ankara'nın eski kent merkezi elbette Ulus semti ve özellikle kale civarı. Hisar mahallesi olarak geçiyor sanırım resmi adı. Burcunda bayrağımızın dalgalandığı alan dışında kale, ziyarete açık. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Koç Müzesi ve Erimtan Müzesi'nin ardından kale civarında bir müze daha var artık: Gökyay Vakfı tarafından inşaa edilen eski Ankara evi mimarisine sahip bir binada hizmet veren Satranç Müzesi . 

Sodom ve Gomore / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Feriye, 2016 Yakın tarih okumalarına devam ediyorum. Bu kez, inceleme ya da anı değil okuduğum, bir roman. Dönemin, yakın tarih olarak adlandırdığım 1870-1930 arası dönemin, tanıdığı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bir eseri: Sodom ve Gomore. Karaosmanoğlu'nun Yaban adlı romanını okumuştum yıllar önce. Sanırım lise yılları, nereden baksanız 25 yıldan fazla olmuş. Kiralık Konak, Hüküm Gecesi ve Yaban okunacaklar listesine yeni girenlerden. 

Cer Modern'de TCMB Başyapıtlar Sergisi

Cer Modern'in ev sahipliği yaptığı bir başka etkinlik ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın koleksiyonundan bir seçki: Başyapıtlar. Osmanlı'nın son dönemi ile başlayıp günümüze kadar süren bir tarih aralığının eserlerinden yapılan bir seçki sunuluyor. Abidin Dino, Komet, Fikret Mualla, Bedri Baykam adını daha önce duyduğum ressamlar. Dino'nun iki eseri var sergide. İtiraf ediyorum ki resim, benim "anladığım" bir sanat değil. Aslında belki "bilmek" kelimesini kullanmak daha doğru. Akımlar, dönemler, tarzlar... Sanırım bunları öğrenmek gerekiyor resimleri hakkıyla değerlendirmek için. Sergiyi gezerken sanat tarihi mezunu genç bir arkadaş yardımcı oluyor eserler konusunda. Onun yardımıyla kimi eserler ile ilgili ilk bakışta fark edemediğim ayrıntıları görmüş oldum. 

Kazım Karabekir Anlatıyor / Uğur Mumcu

Yakın tarihi anlamaya, öğrenmeye çalışmaya devam ediyorum. Okudukça şaşırıyorum. Kazım Karabekir, öğrenmeye çalıştığım dönemin sıradışı karakterlerinden birisi. Harp okulunu ve akademisini birincilikle bitiren, Mustafa Kemal'in şark orduları komutanı, ardından Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucu başkanı ve 1926'da İzmir Suikasti davasının sanığı. Karabekir'in yayınlanmış anılarından İttihat ve Terakki Cemiyeti adını taşıyanı okumuştum. Oradan öğrendiğime göre Enver Paşa ile birlikte, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin teşkilatlanmasını planlayan ve uygulayanların başında geliyor. 1926 - 1938 yılları arasını Erenköy'deki köşkünde inzivaya çekilerek geçirmek zorunda bırakılıyor. Bu dönemde, Mustafa Kemal ile gazeteler üzerinden tartışmaları sürüyor.  Cumhuriyetin kuruluşu, saltanatın ve ardından halifeliğin kaldırılması, devrimler... Mustafa Kemal ile Karabekir arasında yöntem ve zamanlama farkı var gibi görünüyor. Mumcu'nun yorumuna göre Mustafa K...

Ayasofya'nın Gizli Tarihi / Pelin Çift - Erhan Altunay

fotograf Ayasofya'nın değil, yanlış olmasın Gündem Ötesi adlı televizyon programlarından hatırladığımız Pelin Çift ve gene programlarına konuk ettiği kişilerden Erhan Altunay tarafından hazırlanan bir kitap Ayasofya'nın Gizli Tarihi. 247 sayfalık eser, bol ve kaliteli fotograflarla bezenmiş. Beyaz Baykuş Yayınları tarafından Şubat 2016'da basılmış. Erhan Altunay, mitoloji ve paganizm konularında araştırmaları olan bir nükleer enerji mühendisi.  Kitap, son dönemde benim de ilgilendiğim İttihat ve Terakki ile de ilgili bir şekilde. Bildiğim kadarıyla, bugüne kadar arşivi ortaya çıkmamış bir yapı İttihat ve Terakki Cemiyeti. Masonlarla ilişkisi hep tartışılır. Cemiyet üyelerinin kimilerinin anılarında mason oldukları belirtilmiş, cemiyet ile mason locaları arasında yardımlaşmanın olduğu vurgulanmıştır.  Ayasofya'nın Gizli Tarihi kitabı, soru yanıt şeklinde düzenlenmiş. Pelin Çift soruyor, Erhan Altunay yanıtlıyor. Ancak bunu söylerken Çift'in sorularının k...

EMO'da Yayın Teknolojileri Sunumu: Radyo ve Televizyon

"EMO benim için ne yapıyor?" Meslek odası konu olduğunda ilk söylenen ya da en çok söylenen yukarıdaki cümledir. Bu söze karşılık olarak her defasında; "Sen bugüne değil EMO'nun bir konuda bir şey yapmasını talep ettin mi?" sorusunu yöneltirim. Yanıt, bugüne kadar değişmedi: "O kadar çok işin var ki, bir de EMO'ya mı vakit ayırayım!" Kıymetli dostlar, meslektaşlar, Meslek odaları devletin bir parçası değildir. Gelirleri ve giderleri belli, üyeler arasından seçilen yönetim kurulları tarafınca idare edilen yapılardır. Profesyonel (maaş karşılığı çalışan) kadroları sınırlıdır. Çünkü gelirleri sınırlıdır. En önemli gelir kalemleri aslında üye aidatları olmalıdır. Aidatların, Odaların bir çok maaşlı üye çalıştıracağı kadar yüksek olması gerekir bana kalsa. Bu sayede meslek alanlarına dair tüm gelişmeleri maaşlı kadroları ile takip edip, üyeleri doğru ve zamanında bilgilerle besleyebilecek ekipler kurulabilir. Ancak, ülkemizdeki genel durum,...

NAB 2016'nın en çok ses haberi neydi derseniz...

fotografta bir terslik var :) İki gün sonra, kısmet olursa, vereceğim eğitimin / seminerin yansılarını (slaytlarını) hazırlarken fark ettim bu başlığın konusunu. Daha önce de yazdığım gibi uzaktan da olsa, NAB 2016'yı takip ettim. Sony'nin NAB 2016 basın toplantısını da bu takip çalışmalarım kapsamında izledim. Aslında toplantıyı izledikten hemen sonra yazmam gereken bu yazı, ne yazık ki araya giren başka işler yüzünden, gecikti biraz kusura bakmayın.  Öncelikle kendimi tebrik edeyim izninizle. 18 Aralık 2015 tarihli yazımda , bu yazıya da konu olan, bir gelişmeyi yazmıştım. Alliance for IP Media Solutions adında bir organizasyon kurulduğunu okuyucularıma duyurmuştum. AIMS organizasyonunun kurucularına bakınca, yayıncılık dünyasına etkisinin büyük olacağını öngörmüştüm.  İşte, NAB 2016'nın en büyük gelişmesi Sony'nin de bu organizasyona üye olduğunu açıklaması. AIMS'in kurucuları arasında yer alan Grass Valley şirketinin basın duyurusunda konu ayrınt...

Kıbrıs

Havayolu şirketinin kampanyası ve okul tatili birleşince, üç gün süren bir Kıbrıs gezisi yaptık. Kıbrıs'a gideceğimi söylediğimde arkadaşlardan Kıbrıs'ı görenler, "Orada ne yapacaksın, sıkılırsın" dediler. Ya onların gittiği başka bir ada ya benim gittiğim. LefkoşA, Gazi MaĞUsa, Girne ile Güzelyurt görebildiğimiz ilçeleriydi. Aklımızda Karpaz ve Lefke kaldı.  Kıbrıs'ın tarihi ve mevcut statüsü ile ilgili okumam gerektiğini fark ettim adaya gidince. Belki okuduktan sonra bir şeyler daha eklerim bu yazının altına. Şimdilik fotograflar olacak... Lapta'da Manolya Otel'in balkonundan bir manzara Daha fazla fotograf için aşağıdaki bağlantıya basınız:

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Fatih Tekke ile Trabzonspor

Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır.  Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor.  Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

Evrim Açısından Devrim, Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler , Sessizlik Kuleleri 2084 , Politik Psikiyatri  ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor. Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bö...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

Zemberek Kuşu'nun Güncesi / Haruki Murakami

Zemberek Kuşu'nun Güncesi 2019 senesinin sonuna doğru yaklaşırken keşfettiğim bir yazar, Haruki Murakami. Aslında seneler önce 1Q84 adlı romanını okuduğum Japon yazarı yeniden okumaya başlamamı, koşmaya başlamam sağladı. Koşmasaydım Yazamazdım adıyla Türkçe'de yayınlanan kitabı ile başladı, son aylara damgasını vuran Murakami tutkusu.  Zemberek Kuşu'nun Güncesi, yeni dönem Murakami okumalarımın ilk romanı. Kütüphaneden ödünç aldığım romanın Doğan Kitap'tan çıkan Mayıs 2017 tarihli 11. baskısı. Türkçe'ye Fransızca'dan Nihal Önol çevirmiş. 740 sayfalık uzun roman, baskıda kullanılan kağıdın bir özelliği sayesinde, tahmin edildiği kadar kalın ve ağır değil. Roman ile ilgili notlarıma geçmeden bir ilginç tartışmayı bilgilerinize sunmak isterim. Roman, Japonya'da üç ayrı kitap olarak yayınlanmış. İlk iki kitap aynı tarihte, üçüncü kitap ise bir sene sonra. Romanın İngilizce çevirisi, Japonca orijinaline kıyasla 60 sayfa kadar daha kısaymış. Kimi bölümlerin...

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Sayısal karasal radyo üzerine uçuşan fikirler

Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Araştır, oku, yaz, konuş, anlat...  Hepsi boş geliyor.  Okuyan yok, soran yok, dinleyen yok...  Sonra en azından " üzerime düşeni yaptım " diyebilmek adına devam etmem gerek diyorum. Kısa ve muhtemelen gereksiz girişin ardından buyurun : Konuyu takip edenlerin bildiği üzere Avrupa'nın kimi ülkelerinde 20 senedir süren bir "sayısal karasal radyo" macerası var. Teknik ayrıntısı çok olsa da işin özü kısa ve net: FM bandında büyük kentlerde bir sıkışıklık olduğu iddiası var. Aslında sonsuz bir kaynak olmayan frekansın "dolması" son derece doğal bir süreç.  88 - 108 MHz aralığında, birbirini rahatsız etmeyecek şekilde dizildiğinde 50-52 adet radyo istasyonu olabiliyor. Büyük kentlerde bu sayının aşılması durumda, ki bugün için İstanbul'da 100'ün üzerinde FM radyo istasyonu yayın yapmaya çalışıyor, işler karışıyor. Sayısal karasal radyo, temelde bu sorunu çözmeyi vaadediyor. Yayıncı için daha az ele...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes.