Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yeni yazı dizisi: medya / son tanıtım yazısı

Heyecanlıyım. 18 seneden uzun süredir yazmaya devam ettiğim blogumda teknik etiketli yazılar, kitap etiketlilerin ardından geliyor. Etiketin teknik olduğuna bakmayın, büyük ölçüde medya dünyasına dair bu yazılar. Kimisi, medya dizisi gibi dizi şeklinde kimisi kendi başına duruyor, çoğu ise sayısal karasal televizyon yayıncılığı üzerine. Medya dizisi, 18 senedir blogda yer alan konuları da içerecek elbette. Ancak amacım sektörün yaşadığı / yaşamakta olduğu dönüşüm ve değişime dair tespitlerimi paylaşmak.  Ülkemizde fazla konuşulmasa bile sinema, ciddi bir krizden geçiyor. Pandemi sürecinde güçlenen platformlar, kapanan salonlar, platformların yaptığı sözleşmelerle kendi kendini besleyen bir döngüde sinema, her geçen ay kan kaybediyor.  Geçenlerde okuduğum bir makalede artık oyuncuların sinema filminde yer almaktansa dizilerde oynamayı tercih ettiğinden bahsediyordu. Oysa senelerce tam aksine dair yazılanları okurduk. Dizi geçici, sinema ise kalıcıydı. Platformlar sayesinde tu...

Vejetaryen beslenme

Bir kaç ay boyunca sabah ve akşam Galata Köprüsü ile Unkapanı - Atatürk köprüsü üzerinde yürüyünce farklı bir sonuç beklemek pek kolay değildi. Günün neredeyse her saati her iki köprünün üzerinde balık tutanları gördüm. Vejetaryen olmaya karar vermem, bu balıkçıların oltalarında ya da olta iğnesinden çıkıp asfaltın üzerinde can çekişen balıkları  görmem sonrasına denk geldi. Geçtiğimiz senelerde vegan beslenmeyi denemiş ancak üç ay sonunda pes etmiştim. Vejetaryen beslenmeyi ne kadar sürdürebilirim emin değilim. Kokoreçten kelle paça çorbaya, ciğer kebaptan kuzu pirzolaya her türlü kırmızı et, tavuk, hindi, balık, deniz kabukluları... Diyeceğim o ki dışarıda pişen her türlü et ürününü zevkle tüketen birisiydim. Her şeyin bir vakti olduğuna inanıyorum. Vejetaryen beslenmenin de vakti gelmişti bence...

yeni yazı dizisi: medya. İkinci tanıtım yazısı

Medya dünyasında kariyer yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?  Bana, belki de en çok sorulan soru. 25 senem yayıncılık dünyasında geçince, soru anlamlı, yanıtı ise bir yazı dizisinde anlatılacak kadar uzun. Medya yazı dizisi, 8 Temmuz'dan itibaren blogda. Peki kariyer önerileri mi olacak sadece? Adı yazı dizisi, elbette farklı konular da yer bulacak. Üretim süreçleri, meslekler, uzmanlıklar, yol ve yöntemler... Sizlerin de aklınıza takılan konular varsa, yazmaktan - sormaktan çekinmeyin. Bildiklerimi yazmayı çok istiyorum...  

yeni yazı dizisi: Medya - ilk tanıtım yazısı

Çalışma hayatımın son yirmi beş senesi TRT'de geçti. Yayıncılığın teknik süreçlerinin neredeyse tümünde çalıştım. Bilgi işlemde ağ yöneticiliğinden yazılım geliştirmeye, rejide teknik yönetmenlikten sistem yöneticiliğine, stüdyo planlamada farklı projelerde görev aldım. En uzun çalıştığım birim ise araştırma geliştirme oldu. Sanırım bana en çok uyan birim de Ar-Ge'ydi.  Bu geniş yelpazedeki görev ve sorumluluklar sayesinde medya dünyasını sadece teknik süreçleriyle değil, bütün olarak değerlendirecek bir birikim edindim.  Nisan 2023 tarihinden itibaren çalışmakta olduğum işim ise, kanallara hizmet üreten yapım şirketleri boyutunu, oradaki iş akışını göstermesi bakımından ilgi çekici.  Bir önceki yazımda klasik TV bitecek dememin sebebi biraz da masanın bu tarafındaki gözlemlerim.  Büyük bir TV kanalıysanız kendi içeriklerinizin, en azından bir bölümü, üretimini de yaparsınız. Program sonlarında akan "roll caption"ların sonunda X Kanalı İç Yapımlar gibi bir ibare göst...

klasik TV bitiyor

Dile kolay tam yirmi beş sene medya dünyasında çalıştım. 31 Mart 2023'te emekli olsam da 3 Nisan 2023'ten itibaren gene medya dünyasında çalışmaya başladım. Kısacası çalışma hayatım bu dünyanın içinde, merkezinde geçti. Seneler öncesinden başlayarak, zaman zaman yazıyorum, klâsik TV bitecek diye. Konu ile ilgili ilk yazım 10 sene önce... Daha OTT nedir bilinmezken IPTV bitiyor diye yazan da bu bloğun mütevazı yazarı. Önceki yazılarımda belirtmiştim, insanlar artık doğrudan içeriği takip ediyor diye. Kimse ana akım TV kanalını izlemiyor aslında. İzlediği, o kanaldaki bir program. Onu da eskisi gibi yayınlandığı an değil, belki aylar belki yıllar sonra izliyor. Peki böylesi bir dünyada tek işlevi farklı içerikleri farklı kaynaklardan derleyip 24 saatlik bir akış içine yerleştirerek bunu farklı platformlarda 7x24 yayınlamaya dönmüş klâsik TV kanallarına ihtiyaç sürüyor mu? Başka bir deyişle bu kanalları sürdürmek için ekonomik iş modeli varlığını sürdürüyor mu? Bana kalırsa sorunu...

Gece Lambalarının Işığında / Kâmuran Şipal

Almanca'dan yaptığı Hermann Hesse ve Franz Kafka çevirileri ile tanıdım Kâmuran Şipal'i. Kadir Has Üniversitesi'nin açık raf sistemli kütüphanesinde dolaşırken Şipal'in kendi yazdığı öykülerinin de olduğunu görünce çok şaşırdım. Kâmuran Bey'in kendi kaleminin nasıl olduğunu merak ederek, kitabı ödünç aldım.  Gece Lambalarının Işığında adlı eser, Şipal'in daha önce farklı tarihlerde ve kitaplarda yayınlanan öykülerini bir araya getirmiş. Öykülerin tarih sırasıyla, bir arada yayınlanması sayesinde yazarın edebi yolculuğunu izleyebildim. İlk dönem öykülerinde varoluşçu çizgi çok baskın. Öyküler bir yere bağlanmadan bitiyor, olaylar değil durumlar anlatılmış. Metinler, cümleler gibi kısa. Dil, son derece duru, süsten ve abartılı betimlemelerden azade. Seneler geçtikçe öykülerde aynı kalan bu dil tercihi, okumayı daha keyifli hâle getirmiş bence.  Son dönem öyküleri ise biraz daha uzatılsa kısa roman olarak bile değerlendirilebilecek türde. En beğendiğim öykü Sizin E...

Bütün Kadınların Kafası Karışıktır / Ece Temelkuran

Ece Temelkuran'ın şiir - metin türündeki eseri Bütün Kadınların Kafası Karışıktır'ı Mart 2021 tarihli 16. baskısından okudum. Hem  eseri okurken hem bitirdiğimde aynı şeyi düşündüm, tek kişilik bir oyun olarak sahnelense keşke.  Sonra, bu yazıyı hazırlamak için bilgisayarı açıp, az önce okuduğunuz ilk paragraf yazdıktan sonra acaba benim gibi düşünen olmadı mı hiç diye google'a sordum. Gördüm ki tek kişilik olmasa bile tiyatro oyunu hâline dönüşmüş ve sahneleniyor.  Ece Temelkuran benimle yaşıt sayılır. 1980 darbesinde 6-7 yaşında olan bizler iki arada bir derede kuşağı olarak yaşadık. Büyüklerimiz 80 öncesi mücadeleyi yaşamış, küçüklerimiz yeni dünya düzenini benimsemiş ama biz iki ne ilkini yapabilmişiz ne ikincisini içimize sindirebilmişiz.  Temelkuran, "peçete koleksiyonu yaptığımızdan beri kadınız" ilk cümlesi ile başlamış eserine. Benim de peçete koleksiyonum vardı ama kadın değildim, hâlâ değilim. Bu durum hem kafamı karıştırdı hem esere mesafeli yaklaşmam...

Önümüzdeki yaz boyunca SadeceÖzgür'de okuyacaklarınız

Pek kıymetli okurum, Bu paylaşım sana yönelik gibi görünse bile aslında kendime hatırlatma niyetiyle yazıldı. Biliyorum ki bu iletiyi okuyan hiç kimse, Temmuz ayında televizyon ekranı tasarımı üzerine bir yazı yayınlanacağını öğrenip, Temmuz ayında bu bilgiyi hatırlayıp, bakalım ne yazmış Özgür diye bloga gelmeyecek. Dediğim gibi, kendime notları sizlerle paylaşıp, hep şikayet ettiğim ancak değiştirmek için hiç çaba göstermediğim üşengeçliğimden kurtulabilme aracı. Düşünüyorum öyleyse varım sözünü üşeniyorum öyleyse yarın diye çeviren bir tişörtüm bile var. Lafı fazla uzatmadan gelelim yaz aylarının konularına: Her ay enaz iki yeni kitap notu eklenecek. Bugünden belli olanları sıralayayım: Kâmuran Şipal / Gece Lambalarının Işığında - Toplu Öyküler Ece Temelkuran / Sinyorita Biz Burada Devrim Yapıyoruz. Prof. Dr. Asker Kartarı / Kültür, Farklılık ve İletişim - Kültürlerarası İletişimin Kavramsal Dayanakları Gül Işık / İspanya: Bir Başka Avrupa Her ay İstanbul'da pek bilinmeyen b...

Sosyal medyada SadeceOzgur

Farklı tarihlerde yayınladığım benzer başlıklı yazılar var(dı) blogda. Bulabildiklerimi sildim. Karakterimden ötürü sanırım, bir yerlerde fazla duramıyorum. Hâl böyle olunca, sosyal medya hesaplarım başlıklı yazıların geçerliliği kalmıyor bir zaman sonra.  Bu kez de muhtemelen farklı olmayacak ama gene de epeydir böyle bir paylaşım yapmadığımı görünce, güncel adresleri vereyim dedim: Facebook   Instagram   Youtube   LinkedIn   Google Maps

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Fatih Tekke ile Trabzonspor

Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır.  Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor.  Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...

Zemberek Kuşu'nun Güncesi / Haruki Murakami

Zemberek Kuşu'nun Güncesi 2019 senesinin sonuna doğru yaklaşırken keşfettiğim bir yazar, Haruki Murakami. Aslında seneler önce 1Q84 adlı romanını okuduğum Japon yazarı yeniden okumaya başlamamı, koşmaya başlamam sağladı. Koşmasaydım Yazamazdım adıyla Türkçe'de yayınlanan kitabı ile başladı, son aylara damgasını vuran Murakami tutkusu.  Zemberek Kuşu'nun Güncesi, yeni dönem Murakami okumalarımın ilk romanı. Kütüphaneden ödünç aldığım romanın Doğan Kitap'tan çıkan Mayıs 2017 tarihli 11. baskısı. Türkçe'ye Fransızca'dan Nihal Önol çevirmiş. 740 sayfalık uzun roman, baskıda kullanılan kağıdın bir özelliği sayesinde, tahmin edildiği kadar kalın ve ağır değil. Roman ile ilgili notlarıma geçmeden bir ilginç tartışmayı bilgilerinize sunmak isterim. Roman, Japonya'da üç ayrı kitap olarak yayınlanmış. İlk iki kitap aynı tarihte, üçüncü kitap ise bir sene sonra. Romanın İngilizce çevirisi, Japonca orijinaline kıyasla 60 sayfa kadar daha kısaymış. Kimi bölümlerin...

Evrim Açısından Devrim, Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler , Sessizlik Kuleleri 2084 , Politik Psikiyatri  ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor. Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bö...

Amerika'da Türk Olmak

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), ikinci kanalında sessiz sedasız devam etmekte olan bir belgeselin ismi "Amerika'da Türk Olmak". Sayın Z. Tülin SERTÖZ tarafından hazırlanmış 13 bölümlük bir seri. TRT'nin hazırladığı programların hepsi gibi bu da oldukça fazla emek harcanarak üretilmiş. Doğrusu harcanan emeğe değmiş. Amerika'da Türk olmak konusunu her yönüyle ve tüm ülkeyi içine alacak şekilde incelemiş değerli yapımcı. Montaj, müziklerin seçimi, kameranın, ışığın kullanılışı harika. Dün izlediğim bölümü beyin göçü ile ilgiliydi. Elektrik-elektronik yüksek mühendisi olarak çok yakından bildiğim bir konu bu ne yazık ki. Benim de bir çok dönem arkadaşımın dünyanın çeşitli yörelerine dağılmış durumda. Onları suçlamak da kolay değil. Ülkemizde teknoloji geliştiren firma sayısı fazla olmayınca bir mühendisi tatmin edecek işler bulmak çok zor oluyor. Bir tercih yapmak gerekiyor bu durumda, ya herşeye karşın ülkenin size harcadığı paranın karşılığını vermek için ül...

Altı Üstü Tasarım

İnternette Türkçe içeriğe fazla rastlanmıyor. Sayfalarda yer alan içeriğin bir kısmı, diğer sayfalardan alıntılardan oluşuyor. Yani 'orijinal' Türkçe içerik daha da az. Kaliteli, orijinal diye kıstasları çoğalttığınızda sayı daha da düşüyor. Altı Üstü Tasarım, yukarıdaki iki kıstasa da fazlasıyla uyuyor. Sayfanın mimarı Sn. Mehmet Doğan, Kanada'da (o soğuk memlekette nasıl yaşanır Akdeniz iklimine alışmış birisi hiç bilemesem bile :) yaşayan bilgi işlem merkezi yöneticiliği yapan bir ağabeyim. Kendisi ile tanışmam, tahmin edebileceğiniz üzere internet üzerinden tanışmam elbette, google'da ismimi aratırken oldu. Sayfama ( o zamanki blog'uma) bağlantı verdiğini görüp sevinmiştim. Bu sabah aynı aramayı yapınca sevgili Mehmet Abi'nin yazdığı bir kitap için hazırladığı Mehmet Doğan'ın kitabını henüz edinmedim. En kısa sürede (bugün) edinip, okuyup yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşacağım. Kitabın ismi "Teknoloji Kimin Umrunda". Kitap ile ilgi...

Yeni yayın teknolojileri

Yayıncılıkta yeni gelişmeler olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Ankara ve İstanbul'da deneme yayınlarına başlanan DVB-T (Digital Video Broadcasting-Terresterial) Sayısal Karasal Yayın bunlardan birisi. İlk duyurusu sırasında bir takım yanlış anlaşmalara sebep olsa bile yavaş yavaş ne olduğu ve ne olmadığı anlaşılıyor. Takip edenlerin hatırlayacağı gibi sayısal uydu yayını sektöründe çalışan firmalar, çanak anten ve sayısal uydu alıcısı üretenler, ortak ilanlar vererek yeni başlayan DVB-T yayınlarının uydu yayınları ile ilgisi olmadığını, uydu yayıncılığının yerini alamayacağı açıkladılar. İşin teknolojisine fazlaca girmeden, olabildiğince sade açıklamaya çalışayım neler olup bittiğini. Öncelikle belirtmekte yarar var: DVB demek sayısal yayın demektir. DVB sonrası gelen harf yayının hangi ortamdan gönderildiğine göre değişir: DVB-S : En çok bilinen ve bir çoğumuzun kullandığı sayısal uydu yayınlarıdır (Satellite) DVB-C : Ülkemizde bir türlü uygulamaya geçememiş sayısal kablo ...

Eski bohçadan: Tiramisu tarifi

Eski sayfamı takip edenler hatırlayacaktır. Gezi foto ve yorumları, kültür sanat ve teknik bölümlerinin yanı sıra, aslında web sayfamın ilk bölümü, yemek tarifleriydi. Bu sayfalardaki tarifleri yavaş yavaş buraya kopyalıyorum. İlk tarif pek çoğumuzun severek yediği Tiramisu. Birden fazla şekilde yapılıyor olsa bile en kolay tariflerden birisi aşağıda... Malzemeler 500 ml Süt, 1 Adet Hazır Kek, 1 Adet Çikolata, 1 Kaşık Granül Kahve (neskafe), 1 Paket Labne Peyniri, 4 Yemek Kaşığı Un, Kakao, 4 Yemek Kaşığı Şeker, 1 Adet Yumurta Yapılışı Hazır keki tüm marketlerde bulabilirsiniz. İki parçaya ayrılmış olarak satılıyor. Öncelikle keki ıslatmamız gerekiyor. Bunun için bir su bardağına 1/3'ü süt, 2/3 su koyuyoruz. Bu karışımı ocakta ısıtırken içerisine 1-2 parça çikolata ve 1 yemek kaşığı granül kahve (neskafe olarak da bilinir) eklenir. Çikolata eriyince karışımı keki ıslatmakta kullanıyoruz. İsterseniz bu karışıma kanyak da ekleyebilirsiniz. Şimdi sosu hazırlayalım. Yarım litre sütün iç...

Hacettepe, Sarı Kadın sokak

Kalenin alt taraflarından başlayıp şimdi Hacettepe Hastanesi'nin yapıldığı Hacettepe mahallesi, Ankara'nın en eski yerleşim yerlerindendir sanırım. Yıllar boyu kaderine terk edilmiş bir bölge. İstiklal Marşı'nın yazarı olan Mehmet Akif Ersoy'un yaşadığı Taceddin Sultan Camii aynı bölgede yer alıyor. Bugünlerde hummalı bir çalışma var. Evler elden geçiriliyor, boyanıyor, onarılıyor. Dış görüntüleri değişiyor. Değişim evlerin içine de yansıyor mu bilmiyorum. Ersoy'un yaşadığı cami de onarılanlar arasında. Caminin önündeki bölgeye güzel bir park yapılmış.  Sarı Kadın sokağı, bölgedeki sokaklardan bir tanesi. Sarı Kadın sokağı gibi onlarcası var. Büyük Doğumevi'nin (Zekai Tahir Budak Hastanesi) olduğu tarafta yapılıyor bahsettiğim düzenlemeler. Oysa caddenin karşı tarafında (yani Cebeci Ortaokulu'nun olduğu taraf/Kale tarafı) benzer özelliklere sahip evlerin olduğu başka sokaklar da var. Avrupa'nın her kentinde korunmuş, kimilerinde savaş sonrası aslı...

New York'ta Beş Minare

Yazmaya sondan başlayayım. Hep ileri sürülen Hacı, Gülen'dir iddiası, filmi izlememiş olanların söyleyebileceği bir şeydir. Gülen'i filmdeki karakterlerden birisine benzetmek zorunluysa, Ali Sürmeli'nin başarıyla canlandırdığı, filme ismi olmayan bir hoca doğru seçim olacaktır. Kırmızıgül'ün daha önceki filmlerini izlememiş birisi olarak, sinema dili, anlayışı konusunda ahkam kesemem. Tek film ile yönetmeni değerlendirmek haksızlık olur. New York'ta Beş Minare'yi (NY5M), Ankara'da Kızılırmak sinemasında izledim. İzlediğim kopyada tüm karakterlerin konuşmaları dublajlanmıştı. FBI görevlisinin Mustafa Sandal ile Türkçe konuşmasını Kırmızıgül'ün anlamaması, başka garip geliyor insana. Sonradan ağız senkronuna bakınca ikilinin aslında İngilizce konuştuğu ortaya çıkıyor. Filmde Türkçeye çevrilmeyen tek konuşma ise Kırmızıgül ile FBI görevlisinin Kürtçe konuşmaları.  İnsanı sıkmayan bir film NY5M. Mesajlarını çekinmeden, insanın gözüne sokarak vermeyi tercih e...

Ankara - trafik - tramvay

Turan Güneş Bulvarı, Yıldız'dan başlayıp Konya yoluna kadar uzanan uzun bir bulvar. Bu bulvarın asfaltıyla ilgili yaz sonu gibi başlatılan çalışmalar bu sabah tüm trafiğin tıkanmasıyla neticelenmeye yüz tuttu. İnsanları değil araçları taşımaya yönelik tasarlanan yolları, bir türlü bitirilemeyen raylı sistemleri, gittikçe yok edilen kaldırımları ile başkentimiz iyice yaşanır (!) hale geliyor . Bu güne kadar gittiğim tüm Avrupa kentlerinde gördüğüm tramvay, neden Ankara ulaşımında düşünülmez? Bu soruyu hep soruyorum kendime. Bu güne kadar doyurucu bir yanıt bulamadım. Bilenler varsa paylaşsalar, öğrenmiş olurum...