Heyecanlıyım. 18 seneden uzun süredir yazmaya devam ettiğim blogumda teknik etiketli yazılar, kitap etiketlilerin ardından geliyor. Etiketin teknik olduğuna bakmayın, büyük ölçüde medya dünyasına dair bu yazılar. Kimisi, medya dizisi gibi dizi şeklinde kimisi kendi başına duruyor, çoğu ise sayısal karasal televizyon yayıncılığı üzerine. Medya dizisi, 18 senedir blogda yer alan konuları da içerecek elbette. Ancak amacım sektörün yaşadığı / yaşamakta olduğu dönüşüm ve değişime dair tespitlerimi paylaşmak. Ülkemizde fazla konuşulmasa bile sinema, ciddi bir krizden geçiyor. Pandemi sürecinde güçlenen platformlar, kapanan salonlar, platformların yaptığı sözleşmelerle kendi kendini besleyen bir döngüde sinema, her geçen ay kan kaybediyor. Geçenlerde okuduğum bir makalede artık oyuncuların sinema filminde yer almaktansa dizilerde oynamayı tercih ettiğinden bahsediyordu. Oysa senelerce tam aksine dair yazılanları okurduk. Dizi geçici, sinema ise kalıcıydı. Platformlar sayesinde tu...
Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır. Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor. Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...