Bundan 555 yıl önce, 1453'te, İstanbul fethedilirken Bizans ile ilgili anlatılan en çarpıcı hikayedir: meleklerin cinsiyeti tartışması. Günümüzde de hayat başka yere doğru akarken oturup incir çekirdeğini doldurmaya uğraşanlar için kullanılan bir benzetmedir. Bu günlerde yaşamakta olduklarımı bundan daha iyi tariflemek olanaksız :) Neler neler olurken bir grup cinsiyet tartışması benzeri işlerle meşgul. Buradan sesleneyim bare duyanlara: Osmanlı kapıda, kent düşüyor. Bırakın cinsiyet tartışmalarını :))) Anlayana
Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden. Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm. Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...