Ana içeriğe atla

Prag notları - 1

Nisan 2008 başlarında yaptığımız Prag gezisi sırasında tuttuğum notları bilgisayar ortamına geçirecek vakti buldum sonunda. 30 Mart'ta başlamıştı gezimiz. Notların ilki 31 Mart tarihli. Düzeltme, değiştirme yapmadan yayınlıyorum:
Nazım Hikmet'in şiirinde 'Pırağ' olarak adlandırdığı kentte ikinci günümüzdeyiz. Dün (pazar) 14 gibi geldik. günlük kartımızı 13.37'de okuttuğumuza göre geliş saatimiz 13 aslında. İstanbul'dan 2 saat 15 dakika kadar sürüyor Bohemia'nın başkentine ulaşmak. Fazlasıyla turistlik bir kent. Şansımıza hava tahmin ettiğimizden güzel. Güneşli ama serin. Ne sıcaktan yakıyor ne de üşütüyor. Tam dolaşma havası. İlk gün kenti keşifle geçti. Yolculuğun getirdiği yorgunluk, yaptığımız kısa yürüyüşle birleşince akşamüstünü uyuyarak geçirdik. Gece, hem müzik dinlemek hem etrafı keşfe devam için tekrar çıktık. Günlük kartımız metro, tramvay ve otobüste geçtiğinden çeşitli araçları kullanarak gece yolculuğumuza (belki maceraya desem daha doğru olur) başladık. Pazar gecesi olmasına karşın (belki de bu yüzden) sokaklar gürültücü turistlerle doluydu. Sıcak şarap ile şişe suyunun (0,5 lt) aynı fiyat olduğunu görüp şaşırdım. Oysa ertesi gün şişe suyunun (0,5 lt) 50 korn, büyük bardak sıcak şarabın ise 40 kron olduğunu görecektim. 10 kron'un 1 YTL olarak düşünülebileceğini hatılayınca suyun neden bu kadar pahalı olduğuna şaştım.
Bu notları yazdığım ikinci günümüze otelde yaptığımız güzel kahvaltı ile başladık. Bir önceki günün akşamından tecrübemiz ile bu kez kendimizi değil tramvayı yormaya kararlıydık. 24 saatlik biletimiz bitmeden 22 nolu tramvay ile şehir turu yaptık. Turun sonunda kale bölgesi yakınlarında inip turistlik bölgeye, deyim yerindeyse, daldık. Gürültücü İtalyan turistleri her yerde olduğu gibi kalabalık, heyecanlı ve ne yazık ki gürültücü. Doğaçlama gezimiz eşimin kitaptan yaptığı bilgilendirmelerle anlam kazandı.

Hıristiyan hacılar için kutsal sayılan Loreta Kilisesi'ni bu doğaçlamamız sırasında bulduk. Tıpkı Askeri Kilise gibi.

Prag'ın sol tarih açısından, bence, büyük önemi var. bu önem Prag Baharı ve Kadife Devrim deneyimlerinden kaynaklanıyor. Kimse 68'de yaşananları sol adına başarı olarak kabul edip Stalin'i ne pahasına olursa olsun savunma kolaycılığına kapılmasın. Hele ki Kundera'yı okumadan, hele ki Prag'ın her yerine hakim komünizmden kurtulma havasını solumadan. Prag'ın sol adına önemi önemi belki en iyi anlatan Lobkovitz sarayıdır. Orayı gezerken 8 dilde verilen bilgiler (ki Türkçe yok) gösteriyor ki. Avrupa'yı var eden yapı, sola kökten düşmanıdır. Nasıl olmasın ki Çekoslovakya'nın belki de en zengin ailesinin malına mülküne el koymuş halk sol sayesinde. Müzedeki ifadeyle 'Nazis stole our belongings then we managed to take back, until communists nationalized them again' İspanyollarla akraba Lobkovitz ailesi 1989'larda sol blokun dağılmasını şaşkınlıkla kaçtıkları ABD'den izlerken mülklerine kavuşacaklarını hayal bir etmiyorlarmış. Birçok odaya ve muhteşem Prag manzarasına sahip, şimdilerde müze haline dönmüş, sarayda sergilenen eserlere bakınca köpeklerinin (gerçek anlamda köpek) portrelerini yaptıran hayvansever, Beethoven ve Mozart'ı konuk edip finanse eden sanatsever ailenin malı mülkü nasıl edindiği, hükmettiği insanların ne koşullarda yaşadığı...
İlk notlar bu ... ile bitmişti. Epey sinirlenmiştim cümleyi yazarken hatırlıyorum şimdi :) Öyle bırakayım ben de...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...