"Akşam yemeğini ocağa koyduğunda her şey toplanmış, temizlenmiş, yerini bulmuş olurdu. Öğle sonundan akşamüzerine kadar sürecek ve çocuklar okuladan geldiğinde yeniden bozulmaya başlayacak olan o kısa süreli düzeni sağlamak için yaşadığını düşünürdü çoğu zaman Solmaz. Ama bu süre kendisi için vazgeçilemeyecek bir önem taşıyordu. Yalnızca kendisi için yaşayabileceği birkaç saat vardı önünde şimdi." (Sevginin Eşsiz Kışı, s.111) Yukarıda alıntıladığım paragraf Sevginin Eşsiz Kışı adlı öykü kitabının Kutu isimli öyküsünden. Hangimiz hayatımızın farklı olduğunu ileri sürebilir ki? Evde oturup çocuk bakmıyorum diyenler, çocuğun yerini iş ile değiştirip yeniden okuyabilir paragrafı. Ya da işe gitmiyorum öğrenciyim diyenler dersleri koyabilir mesela. Demem o ki hepimiz hayatımızın büyük bölümünü zorunlu olmadıkça yapmayacağımız şeyleri yaparak, kendimize, ama sadece kendimize, ait kısacık zaman dilimlerine kavuşmak için yaşıyoruz. Peki buna birisi mi zorladı bizleri? İşe, okula, ili...
ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...