Ana içeriğe atla

SDI IP dönüşümü üzerine

Gel de o sevgili arkadaşıma hak verme, ekmek tariflerinden RTÜK yönetmelik taslağı yorumuna, oradan SDI - IP dönüşümü üzerine fikirlerimden, tekrar ekmek tarifine ve hemen arkasından Mustafa Kemal Atatürk'ün 1919 öncesi yaşadıklarını kendi kaleminden anlattığı anılarına dair notlara... Böyle bir blog, nasıl düzenli okuyucu kazanır :) Bu arada, bu yazının sonrasındaki iki yazının adlarını da vermiş oldum, inşallah yakında bloga eklerim. 
Konumuza dönersek, yazının başlığı size bir şey ifade etmediyse, ekmek tariflerine geçebilirsiniz. Çünkü çok dar bir çevreyi ilgilendiren, bu dar çevre için ise çok önemli bir konu hakkında yazmaya niyet ettim. SDI, serial digital interface kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Yayıncılık dünyasında, sistem analog PAL'den sayısala dönüşürken ortaya konuldu SDI. Stüdyo ortamının kablolamasından cihaz odasına, rejiye ve hatta iletim ve dağıtıma zincirin tümüne dair söyleyecekleri var SDI'ın. Yayıncılık dünyasındaki zincirden de kısaca bahsedip, bu dünyanın dışındaki, ekmek ve kitap notları için bloga gelen ziyaretçilerimi de konuya dahil edeyim :)
Evde televizyonu açtığımızda bize ulaşan yayın, ya bant kaydı ya da "canlı"dır. İster canlı ister bant kaydı, yayın için bir prodüksiyon aşaması bir de iletim / dağıtım aşaması mevcuttur. Prodüksiyon, stüdyoda yapılan yayınlar ile film/dizi gibi stüdyo dışı mekanlarda yapılan yayınlar için farklı özellikler gösterir. İletim, yayın merkezi ile prodüksiyonun yapıldığı merkez veya yayın merkezleri arasındaki ses/görüntü paylaşımlarıdır. Meselâ, Ankara ile İstanbul merkezleri arasındaki görüntü aktarımı iletim (contribution) olarak adlandırılır. İletim sistemlerinde IP (internet protocol) standartları kullanılıyor uzunca bir süredir. SDI - IP dönüşümü olarak bahsedilen, stüdyo içerisindeki kablolama ve cihazların IP tabanlı hale dönüşmesinden ibaret. 
İletimde kullanılıyorsa, stüdyo ortamında da kullanılır zaten, diye düşünüyorsanız, kesin IT işinde uzmansınız :) Şaka bir yana, information technology (IT) bakış açıcısı ile yayıncılığı anlamak zor değil, imkânsız. Neden derseniz, iki dünyanın "hata" anlayışları farklı. IT dünyasında paket kaybı çok da büyütülecek bir sorun değildir. İki bilgisayar haberleşirken, internetten bir belge inerken, bir sonraki sayfa açılırken, iki saniye geç olmuş ne olacak, diye düşünülür. Gerçekten de iki saniye geç olsa da sorun oluşturmaz IT dünyasında. Oysa yayıncılık dünyası "an"ların kaydı ve gösterimi üzerine kuruludur. Bir diğer sorun ise ses görüntü senkronudur. Ses ve görüntünün eş anlılığı önemli bir konudur ve uyumsuzluk çok rahatsız edici olmaktadır. 
SDI - IP dönüşümünün arkasındaki temel iddia, son derece yüksek fiyatlı yayın teçhizatları yerine daha makul fiyatlı IT cihazlarının yerleştirilebileceğidir. Klasik iktidadın "ölçek ekonomisi" kuralı gereği, çok üretilen ve satılan ürünlerin fiyatı, az üretilip dar bir piyasaya arz edilen cihazların fiyatlarından ucuz olur. Bu önermenin doğruluğunu tartışmayı ayrı bir yazıya bırakıp, yayıncılık dünyasında SDI - IP dönüşümünde söz konusu önermenin durumuna bakalım. Bugün için, IP tabanlı cihazlar, öyle raftan al koy haline gelememiştir. Gene son derece özel IT cihazları kullanmak gerekmektedir. Ayrıca, bu özel cihazların eşgüdümle çalışması için "orkestrasyon yazılımı"na ihtiyaç duyulmakta ve bu yazılımlar, ortada 2110 gibi bir standart aile olmasına karşın, öyle her cihazla "verimli" çalışmamaktadır. Yani, "multivendor" da bir hayal olarak kalmıştır. Dediğim gibi, şimdilik. 
Peki, ne yapmalı? 
Beklemenin ya da "iyi ki bu yatırımı yapmadık, şimdi çöp olmuştu" diye kendimize hak etmediğimiz pâyeler çıkartmanın anlamı olmadığı ortada. Öncelikle konuyu iyi anlamak adına, okumalıyız. İnternette bu konuda sayısız kaynak var. Çok sayıda şirketin white paper'ları, ürün ve sistem tanıtım makaleleri var. Bunlardan başlayabilirsiniz / başlayabiliriz. Eğer bu yazıyı yayıncılık dünyasından birisi olarak okuyorsanız, o zaman iki öneri daha yapacağım: En iyi öğrenme deneme ile yapılır. Bu bakımdan, IP tabanlı bir yayın zinciri oluşturup, tek kameralı bir deneme stüdyosu kurulmalıdır. Belçika kamu yayıncısının 2110 standart ailesi henüz yayınlanmamışken yaptıklarını örnek olarak alabilirsiniz/alabiliriz. Yerli ve milli hale getirebileceğimiz sistem bileşeni olan "orkestrasyon yazılımı" konusuna ayrıca eğilmek ve bu konuda işbirliklerini araştırmak şart. Bu sayede "multivendor" "raftan al koy" gibi SDI - IP dönüşümünün temel iddialarını gerçek hale dönüştürebiliriz. 
Konu hakkında daha yazacak çok şey var, ama şimdilik burada bırakayım. Allah ömür verirse devam ederim...

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum İstanbul'un ardından

Bu satırları yazarken etkinliğin ikinci günkü programı devam ediyor. İki günlük, oldukça yoğun program tam zamanında başlaması, zaman çizelgesine uygun devam etmesi ile uluslararası bir organizasyon olduğunu belli etti. Katılım ücretinin yüksekliğinin getirdiği en önemli sonuç etkinlik izleyicilerinin gerçekten ilgili kişiler olmasıydı. Sadece ilk gününü takip edebildiğim etkinlikte TTNet ve AirTies CEO'ları gibi çok üst düzey konuşmacılar söz aldı. Oturumların araları, toplantı salonunun önündeki fuayede kurulan sergileri gezmek için yeterli uzunlukta tutulmuştu.  İstanbul'un en kolay ulaşılabilen otellerinden birisi olduğunu düşündüğüm Mövenpick'in seçilmiş IPTV Forum için. Levent metrosunun çıkışında yer alan otel, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet köprüsünün dibinde. Levent metrosundaki otobüs duraklarında Sabiha Gökçen havaalanına direkt giden İETT otobüsü kalkıyor. Zaten Atatürk havaalanına raylı sistemle, aktarmalar yaparak ulaşılabiliyor. Sabah 6 uçağı Atatürk hav

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçtiğimiz Nisan

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Sodom ve Gomore / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Feriye, 2016 Yakın tarih okumalarına devam ediyorum. Bu kez, inceleme ya da anı değil okuduğum, bir roman. Dönemin, yakın tarih olarak adlandırdığım 1870-1930 arası dönemin, tanıdığı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bir eseri: Sodom ve Gomore. Karaosmanoğlu'nun Yaban adlı romanını okumuştum yıllar önce. Sanırım lise yılları, nereden baksanız 25 yıldan fazla olmuş. Kiralık Konak, Hüküm Gecesi ve Yaban okunacaklar listesine yeni girenlerden. 

Saklıbahçe / Ankara

Söğütözü'nde alışveriş merkezi ve diğer binalar henüz yapılmamışken varolan piknik alanını hatırlayanlar için, Saklıbahçe'nin yerini tahmin etmek kolay. Günümüzde Armada adlı alışveriş merkezinin yakınında, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezi Binası'nın ise arkasında yer alan bahçe içerisinde.  Girişini bulmak biraz zahmetli olabilir, tarif etmeye çalışayım. Armada'nın kapalı otopark girişini sağınıza aldığınızda, Armada 2'ye doğru devam etmeniz gerekiyor. Yönünüz Kızılay'a doğru olacak şekilde, sağınızda Armada, solunuzda başka bir AVM/İş Merkezi yolun sonuna kadar ilerliyorsunuz. Yol bittiğinde sola, AŞTİ'ye doğru küçük bir sokak gider. O sokağa gireceksiniz. Artık sağınızda tel örgü, solunuzda ise gene iş merkezi var. Bir süre ilerledikten sonra Fevzi Hoca Balıkçısı ve Hacı Abdullah Lokantası'nın tabelasını göreceksiniz sol tarafınızda. Güvenlik kulübesine lokantaya/Saklıbahçe'ye geldiğinizi söylediğinizde geçmenize izin veriliyor.