Yağmur damlaları arabanın silecekleriyle yarış halindeydi. Az önce temizlenen yerler, gökten düşenlerle yeniden ıslanıyor ve görüşü bozmaya devam ediyordu. Binalar ve şehir uzaklaşırken, ne yapıyorum gerçekten diye düşündü. İç sesini sözle tekrarladığını fark ettiğinde, arabada yalnız olduğuna şükretti. İş çıkışı, akşam trafiğinde kendi kendine konuşmak pek garip karşılanmazdı gerçi. Bu aralar akıl sağlığını korumak herkes için zordu. Zor zamanlardan geçiyoruz, dedi kendi kendine. Hangi zamanımız kolay oldu ki diye ekledi. Kendine hak verdiğini fark edip güldü. Hava kararmaya başlayacak birazdan, daha çevre yoluna bile gelemedim. Bu gidişle bugün rekor kıracağım. Neyse ki evde bekleyenim yok. Bekleyeni olmadığına sevinmesi garibine gitti. Çocukluğu ve gençliği boyunca kendisini hep kalabalık bir ailenin babası olarak hayal ettiğini hatırladı. Karısı, kızları ve oğulları ile güle eğlene yaşayıp gideceği kocaman bir ev görürdü ne zaman geleceği düşünse. Oysa hiç evlenmed...
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın eserinden ödünç aldım başlığı. Son günlerde daha sıkça duyduğum bir soruya yanıt vermek adına yazdığım bu yazıya, daha uygun bir başlık düşünemedim. Soru şu: Sabahın 4'ünde nasıl uyanık oluyorsun?
Aslında çok kısa bir yanıtı var, ancak bu bir blog yazısı olduğuna göre biraz uzatmam gerek. Sabırsız okuyucular için kısa yanıtı baştan yazayım: Erken uyuyorum. Uzun yazı sevenler için devam edeyim...
24 saatlik döngüde önemli bir bölüm, bizlerin kontrolünde olmayan saatlerden oluşuyor. Uyku ve çalışma, "kontrolün bizde olmadığı" saatler. 6 saatlik gece uykusunun yeterli olduğunu düşünenlerdenim. Evden çıkış ile eve dönüş arasında geçen süre, benim için 12 saat civarında. Bu durumda 12 + 6 = 18 saat kontrol dışı zaman. Geriye kalan süre 24 - 18 = 6 saat.
Her ne yapacaksak bu 6 saat içerisinde olmalı. Çocuklarla ilgilenmek, akşam yemeği, ortalığın toplanması gibi işler babalık rutinleri. Kişisel temizlik, ve bakım, hobiler de gene 6 saat içerisine sığmalı. Sabahın 4'ünde uyanmak, bu 6 saatin en verimli kullanımını sağlamak adına bulduğum bir yöntem.
Her ne yapacaksak bu 6 saat içerisinde olmalı. Çocuklarla ilgilenmek, akşam yemeği, ortalığın toplanması gibi işler babalık rutinleri. Kişisel temizlik, ve bakım, hobiler de gene 6 saat içerisine sığmalı. Sabahın 4'ünde uyanmak, bu 6 saatin en verimli kullanımını sağlamak adına bulduğum bir yöntem.
Akşam evdeki düzenin sağlanıp, çocukların uyuması 21'i buluyor. Benim 6 saatimin 2 saati geçmiş oluyor. Kalan 4 saatimi 21 ve sonrasında kullanırsam, tüm günün yorgunluğu ve televizyonun cazibesi birleşip uyuşukluğun huzuru ile sızıyorum. Oysa, 22 gibi uyuduğumda, ki 4 - 1 = 3 saat kalıyor halen bana, sabah 04'te, herkes uyurken ve televizyonda izlenecek hiçbir şey yokken kitaplara, bloglara ve daha bir çok hobime vakit ayırabiliyorum. Elbette sabahları bir saat gene evdeki düzen, okula hazırlık ile geçiyor. Ama akşam 1 sabah 2, günde 3 tam saat bana kalıyor :)
Arada bu düzenin aksadığı oluyor elbette. Arkadaş buluşmaları, geç biten etkinlikler... Ancak, günlük rutin böyle olunca, herkes çok daha mutlu ve huzurlu.
Yapmam gereken sporu, öğlen yemeği arasına sıkıştırıp, öğlen yemeğini de ortadan kaldırınca herşey tamam oldu. Alışınca, insan yemek aramıyor zaten. Sabah sıkı bir vegan kahvaltısı, arada iki meyve...
Neyse, umarım sizler de kendinize ayıracak vakitler bulabiliyorsunuzdur. Hayat, ne zaman biteceği belli olmayan bir macera. Başkaları için yaşamak takdire şayan bir davranış olsa bile, başkalarına mutluluk vermek için kendinizin de mutlu olması gerekiyor.
Yapmam gereken sporu, öğlen yemeği arasına sıkıştırıp, öğlen yemeğini de ortadan kaldırınca herşey tamam oldu. Alışınca, insan yemek aramıyor zaten. Sabah sıkı bir vegan kahvaltısı, arada iki meyve...
Neyse, umarım sizler de kendinize ayıracak vakitler bulabiliyorsunuzdur. Hayat, ne zaman biteceği belli olmayan bir macera. Başkaları için yaşamak takdire şayan bir davranış olsa bile, başkalarına mutluluk vermek için kendinizin de mutlu olması gerekiyor.
saatleri ayarlamak zor bir enstitü :)
YanıtlaSil