Ana içeriğe atla

Açlık / Knut Hamsun

160 sayfalık kısa romanın yazarı, ilk kez okuduğum ve okumakta geç kaldığım yazarlar listesinden: Knut Hamsun. Norveçli yazar ile bu kadar geç tanışmam üzücü.
Neyse, geç olsun güç olmasın diyelim ve gelelim Açlık adlı romana. Benim okuduğum Behçet Necatigil'in çevirisiydi. Çevirmenin şair oluşu romana neler kattı acaba diye düşünmeden duramadım. Bu arada kitapta belirtilmemiş ama muhtemelen Hamsun romanının Türkçe çevirisi, İngilizce çevirisinden çevrilmiş. Bu çevirinin çevirisi konusu bambaşka ve epey çetrefilli. Japonca ve Rusça yazılmış romanlarda da rastlamıştım. Aslında Almanca, İngilizce ve Fransızca dışındaki dillerde yazılan eserlerin ortak kaderi belki.
İnsanın içine işleyen bir roman olan Açlık'ı Varlık Yayınları tarafından 1993 yılında yapılan 7. baskısından okudum. Elimden bırakmayacağımı düşünsem gece başlamazdım. Size önerim, geç saatte okumaya başlamayın, uykusuzluk iyi bir şey değil.
Romanda tarif edilen şehir ve şehir hayatı, kiralık odalar-fakirlik-parklar, Dostoyevski'nin Öteki adlı eserini hatırlattı. Konusu değil elbette, sadece konunun geçtiği şehir. Saint Petersburg ile Kristiania (bugünkü adıyla Oslo) birbirine yakın şehirler, en azından aşağı yukarı aynı enlemdeler. 

Yazının bundan sonraki bölümlerini romanı bitirdikten sonra okumanızı öneririm.

160 sayfalık dört bölümden oluşan romanda anlatılanlar, yazar Knut Hamsun'un yaşamının bir döneminde yaşadığı açlık/sefalet ile örtüşüyormuş. Belki de bunun da etkisi ile yazar adayı kahramanın katlanmak durumunda kaldığı açlık, ki açlık yazıp duruyorum anlatılan gerçek fiziksel açlık, çok çarpıcı ayrıntılar ile ortaya konulmuş. Örneğin bir yazısının karşılığı aldığı para ile gittiği lokantada yediği eti midesi kaldırmıyor ve tüm yediğini kusuyor ya da kasaptan köpeklerim için kemik var mı diyerek aldığı kemik parçasını kemiriyor açlığını bastırmak için. Gene bir başka paragrafta talaş parçası kemiriyor. Yani çok yoğun ve uzun süreli açlık ile mücadele ediyor yazar. 
Tüm bu açlığına ve parasızlığına karşın ihtiyacı olduğunu düşündüğü kişiler için yardımlar yapmaktan geri durmayan bir karakter, romanın kahramanı. Sefaletini kimseyle paylaşmayan, yardım önerilerini geri çeviren, belediyenin aş evine gitmeyen, hırsızlık yapmayan, yanlışlık sonucu kendisine verilen para üstünü harcamak yerine bağışlayan, bugünden bakınca kolay anlaşılmaz birisi. 
Knut, yazının başında da belirttiğim gibi, "daha önce okumadığım ve okumakta geç kaldığım" yazarlar listesinden. İlk kez bir eserini okuduğum yazarların hayatlarıyla ilgili bilgileri merak ediyorum. Knut'u araştırırken 1920'de Nobel Edebiyat ödülü aldığı ve ikinci dünya savaşı sırasında Hitler yanlısı açıklamalar yaptığı hatta Nobel ödülünü Gobbels'e verdiğine dair bilgiler ile karşılaştım. Norveçlilerin Hamsun'a gösterdikleri tepki ise çok etkileyici. Evlerindeki kitaplarını götürüp Hamsun'un evinin bahçesine bırakmak... Bir yazara verilebilecek en ağır ceza belki de. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...