Ana içeriğe atla

Etkileşimli Televizyon ve Middleware (Arayazılım)

Etkileşimli televizyon ile ilgili daha önce de yazılarım oldu. Konu, yeni yayın teknolojileri başlığının alt maddelerinden birisi aslında. Uzaktan kumanda cihazının keşfiyle birlikte, hatta ondan çok öncesinde bile bir şekilde etkileşiyordu insanlar televizyonları ile. Bu yazıda ele alacağım konu biraz daha teknik, daha ayrıntı belki, ancak konu ile profesyonel olarak ilgilenmiyorsanız bile sadece tüketici olarak hayatınızı etkileyebilecek şeylerden bahsedeceğim aşağıda.
Etkileşimli televizyon yayıncılığı, aslında DVB-S, DVB-C ya da DVB-T üzerinden yapılan yayınların hepsinde kullanılabilen bir ek özellik. Yani yayını göndermek için hangi ortamı kullandığınızdan bağımsız. Zaten her 3 ortam için de etkileşimli televizyon örnekleri var. Ülkemizdeki tek etkileşimli televizyon örneği DVB-S üzerinden gerçekleştirilmekte olan DIGITURK. Hangi ortam kullanılırsa kullanılsın, etkileşimli televizyon uygulamasının olmazsa olmaz şartı set üstü kutusu olarak dilimize geçen Set Top Box (STB) dır. Set üstü kutusu, gelen yayını televizyon cihazımızın anlayacağı dile çeviren, akıllı sayılabilecek bir kutudan ibarettir. Akıllı sayılabilecek diyorum çünkü içinde basit bir bilgisayar var aslında. Bilgisayarları akıllı sayıyorsak, ki bence saymamak gerekir, bunları da akıllı sayabiliriz :) Elbette bu kutular içerisindeki bilgisayarın özellikleri, masa üzerinde kullandıklarımıza göre oldukça düşüktür. Bellekleri 8-16-32 MB civarındadır. Günümüzde kullanılan bilgisayar belleklerinin 512 MB, 1 GB olduğu düşünülürse ne kadar küçük belleklerden (düşük kapasiteli) bahsettiğimiz daha iyi anlaşılır.
Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım STB'ler üzerinde çalışan uygulamaların (etkileşimli televizyon uygulamalarının) geliştirilebilmesi, bunun her cihazda aynı şekilde görüntülenebilmesi için standartlar geliştirilmiştir. Uygulama geliştiriciler ile kutu üreticilerinin çalışmalarının birbirinden ayrılabilmesi için uygulama geliştiricilerinin kutunun donanım özelliklerinden izole edilmesi ihtiyacı vardır. Ayrıca, uygulama geliştiricilerin birbirleri arasında bilgi ve ürün paylaşımına gidebilmesi için de Ara Yazılım olarak Türkçeleştirmeye çalıştığımız middleware denilen bir API (application program interface - uygulama programlama arayüzü) benzeri bir yazılım geliştirilmiştir. Bir çok konuda olduğu gibi middleware konusunda da farklı firmalar, farklı yaklaşımlar vardır. En bilenen middlewareler : OpenTV, MHEG-5, Microsoft TV, MHP'dir. Ülkemizdeki tek etkileşimli tv yayınını yapmakta olan DIGITURK, OpenTV standartını kullanmaktadır. OpenTV ve Microsoft TV ticari ve kapalı kaynak kodlu ürünlerdir. Açık kaynak kodlu olarak MHP ve MHEG-5 vardır. Açık kaynak kodun acantajları ayrı yazıların konusuolsa bile bilimin gelişmesinde açıklığın önemini hatırlatmakla yetineyim.
Şimdi, son kullanıcı olarak bize ne faydası oldu bu yazının diyorsanız hemen söyleyeyim. Alacağınız DVB-T alıcısı (STB) etkileşimli yayınları almaya uygun bir cihaz mıdır? Bunu sormanızda yarar var. Çünkü piyasada ucuz fiyatlı ancak Zapper Box (zap kutusu) olma özelliği dışında bir işe yaramayan cihazlar satılacak. Yani bu cihazları aldığınızda etkileşimli yayınları izleyemeyeceksiniz. Bir başka tehlike özel yayıncı kuruluşların farklı middleware'ler tercih etmeleri durumudur. Böyle bir durum oluşursa (İngiltere bu duruma verilebilecek en iyi örnektir) tüketici olarak tercihte bulunmak zorunda kalacaksınız. Hangi yayıncının etkileşimli içeriklerini görmek isterseniz o yayıncının seçtiği middleware'e sahip alıcı almanız gerekcek ve bu alıcı ile diğer yayıncıların etkileşimli içeriklerini göremeyeceksiniz. Elbette tüm middleware'ları gösterebilen pahalı alıcılar almazsanız.
Değerli okuyularım, konu uzun zaman kısa. Konu ile ilgili daha yazacak, konuşacak çok şey var. Sayfamı takip etmeye devam edin :)

Yorumlar

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...