Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Viyana notları - 1 yolculuk maceraları

Vakit buldukça yazmaya çalışacağım Viyana gezisine ilişkin notlarımın ilki karşınızda. Öncelikle en çok merak edilenlerle başlayayım. Uçak ile gittim. Varan'ın otobüsleri de gidiyor Viyana'ya. Ancak yol uzun (27 saat sürüyor otobüs ile) ve Bulgaristan için transit vize almak gerekiyor. Gidiş-dönüş bilet 200 € Varan'da, elbette İstanbul'dan. Ben Ankara'dan gidiş-dönüş toplam 215 € vermiş oldum. Önce Pegasus Havayolları ile Sabiha Gökçen havaalanına gittim. Bileti haftasonu internetten alınca sadece vergileri ödedim (40 YTL). Sonra sabaha karşı 04.40'da Sky Europe havayolları ile Bratislava'ya gittim. Bratislava Slovakya'nın başkenti. Buradan otobüsle Viyana 1 saat sürüyor. Dönüş de aynı yolla. Önce otobüs ile Bratislava. Oradan Sky Europe ile İstanbul Sabiha Gökçen ve son olarak Ankara (Pegasus - gene 40 YTL). Sky Europe'un biletini 185 €'ya aldım, ki bu fiyata Viyana otobüsleri, alan vergileri, yakıt harçları dahil. İnternetten alabiliyorsunuz bi...

IBC, Avrupa'nın yayıncılık fuarı

Yayıncılık dünyasının profesyonellerinin takip ettiği iki fuar var. Bunlardan bir tanesi ilkbaharda Nevada çölündeki Las Vegas kentinde yapılan NAB fuarı, diğeri ise sonbaharda Amsterdam'da (ki Barcelona'ya taşınmasına ilişkin zemin yoklamaları sürüyor) yapılan IBC (International Broadcasting Convention). Profesyonel yayıncılıkta iki farklı fuar olmasının en temel nedeni büyük ölçüde Avrupa'da kullanılan yayın formatı ile büyük ölçüde ABD ve Japonya'da kullanılan formatın farklılığı (PAL-NTSC çekişmesi) IBC, her yıl fuar ile aynı tarihlere rastlayan bir de konferans düzenliyor. Bu güne kadar ne fuara ne de konferansa katılma olanağım olmadı ancak son bir kaç yıldır internetten programı takip edip, katılma olanağı bulan arkadaşlardan konferans makalelerini edindim. Gördüğüm odur ki IBC konferansında tartışılan konular, en geç bir iki sene sonra, hayatımıza giriyor. Konferansta böyle konular ele alınıyor olabilir, ki bu normal ve beklenen bir şeydir. Ancak, konferans ve f...

Viyana fotografları yayında

Viyana fotograflarının bir kısmını yayına verdim. Son gün çektiklerim ile henüz yüklemediğim bir kısmını ileride koymaya çalışacağım. Ayrıca fotografların açıklamaları da yok. Şimdilik bunlar var.

Viyana seferi dönüşü

Atalarımızın iki kez kuşattığı Viyana'yı ben de fethedemedim :) Peki Viyana beni fethetti mi? Sanırım evet :) Her gittiğim Avrupa kentinden (Budaşepte hariç) buraya yerleşmeliyim diye döndüm. Viyana'da da semtlerimi belirledim. Nussdorf bölgesi güzel mesela, ya da daha merkezi olsun dersem UN City de olabilir. Gerçi orası pek Viyana gibi değil, daha çok Amerikanvari bir bölge. Fotograflar ve yazılar en kısa sürede sayfaya eklenecek. Şimdilik Schönbrunn sarayından iki manzara:

Flashmob nedir? ODTÜ'deki eylem böyle midir?

Bir önceki yazıda duyurduğum etkinliğin bir flashmob etkinliği olduğunu dün gece öğrendim bir yemekte. Yemeğin katılımcıları meslektaşlar olunca ne ola ki bu flashmob diye konuşup çeşitli yorumlar yaptık. Flash bellek gibi bir şey mi acaba? Mobbing'le ilgisi olabilir mi? Mob mobilyanın kısaltması mı? Bu sabah, yazıya gelen yorumu okuyunca ve kısa bir google aramasının ardından hem flashmob'un ne olduğunu öğrenmiş oldum hem de okuduğum yazılardaki flashmob etkinlikleri ile ODTÜ'deki eylemin neden böylesi bir eylem olmaması gerektiğini üzerine bir şeyler karalamak gerekir dedim. Hele ki asfalt sıcak yatmayalım dedilerse vay ODTÜ'lünün bugününe diyorum sadece. Okuduğum kadarıyla bir grup insanın, çoğunlukla saçma etkinlikleri yapmak için bir araya toplanıp hepberaber saçma etkinliğini gerçekleştirip etrafı şaşırtmak, bu arada eğlenmek, hoşça vakit geçirmek gibi faydalar sağlamak olarak tarif edilmiş flashmob. Şimdi ODTÜ'deki bu eylemi flashmob olarak düzenleyenler az...

ODTÜ'yü Yıkmak "Güven-Özveri-Tecrübe" İster Platformu

Platformun duyurusu aşağıda :) 22 Temmuz 2008 Salı günü saat 16.00‘da, yerleşkemizde, ODTÜ Postanesi‘nin önünde kalan kavşakta buluşuyoruz... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek‘in yapmış olduğu "ODTÜ‘yü yıkarız, yıkılmaması için tek yolları var, o da Başbakan‘dan özel af istemeleri" gibi dünyanın en komik açıklamasını yapabilen ve bir devlet üniversitesine 1 milyon 800 bin YTL "ceza" kesebilen bir zihniyete karşı, ilkel toplum ahlakına karşı, 12 Eylül sonrası gençliğin suskunluğuna karşı, karşıdevrime karşı, asıl darbecileri görmezden gelip kurunun yanında yaşı da yakmak isteyen ve sıkı muhaliflerini de darbeci-dolandırıcı-terörist diye etiketlemeye cüret edenlere karşı, gerçek darbecilere karşı, 1 Mayıs‘ta asıl terörü estirenlere karşı, özgürlüğü sadece "türban" üzerinden savunanlara karşı inatla var olmaya devam edeceğimizi göstermek adına; Mahatma Gandhi‘den, Mustafa Kemal‘den, Deniz Gezmiş‘ten, Nazım Hikmet‘ten, John Lennon‘dan da ilh...

devam eden anket

Malum sayfanın sağ tarafında bir süredir anket var. 5 şıklı bir anket. Sayfaya nasıl ulaştığınızı bildirmeniz için yerleştirdim. Bu güne kadar 33 yanıt verilmiş. Bu yanıtlar arasında google'da bir şey ararken ulaştım ile özgürü tanırım arada uğruyorum yanıtı başabaş gidiyor gibi görünüyor. Tahminlerim beni yanıltmazsa anket sonuçlandığında google'da bir şey ararken açık ara lider bitirecek. Bakalım anket sonuçlarını bekleyip göreceğiz birlikte. Sonuçlar kesinleşince ne mi olacak? Onu da bekleyip göreceğiz...

Trabzon Valiliği önünden

2006 yılında gitmiştim Trabzon'a. Valilik binası önünde yandaki iki kareyi çekmişim. Hatıra olsun diye sayfama ekleyeyim istedim. Bu arada bilmeyenler için bir kez daha söylemiş olayım. Yıllar boyu Trabzonspor'un taraftarıydım. Geçtiğimiz yıl takım tutmaktan vazgeçtim. Bu kararı alma nedenim, futbolun hayatın daha önemli olması gereken konularının önüne geçtiğini farketmiş olmamdı. Ne yazık ki bu durumda bir değişiklik yok. Yani futbol ülkemizde bir çok konunun önünde yer almaya devam ediyor. Bu sakat gidişe küçük de olsa katkıda bulunmuş olmamak için ne futbol sohbeti yapacağım ne de takım tutacağım...

Ankara Kalesi

Ankara'yı fotograflama projem hala geçerliliğini koruyor. Ne yazık ki fikir aşamasını fazla geçemedim :) Tek yapabildiğim Roma Hamamı'nı ziyaret etmek oldu. Orayı bile istediğim gibi fotograflayamadım. Makinemin bataryasınını kontrol etmeden gidince haliyle bir kaç poz çekebildim. Bu yasıya eklediğim fotograf 2005 yılına ait. Kaleye çıkan yokuşların birisisinde çekilmişti. Öğrendiğime göre Altındağ Belediyesi Hamamönü'ndeki bir sokağı restore etmiş. Avrupa'da gezdiğimiz her kentte gördüğümüz alt stadt (old town=eski şehir), umarım Ankara'da da oluşturulur. Kalenin son yıllardaki gelişmesi bu yöndeki umudumuzu arttırıyor. Önce Koç müzesi ardından tam kalenin karşısındaki virane hanlardan bir diğerinin restorasyonunun başlaması olumlu gelişmeler...

Yaz aylarının yükselen dizisi: Düğün Şarkıcısı

Yaz aylarında bir çok dizi başlar. Bu dizilerin büyük bölümü tek sezonluk olur. Azalan izl eyicilere, mevsimin sıcaklığına uygun diziler sunar televizyonlar. Önümüzdeki sezon devam edeceğini düşündüğüm dizi Düğün Şarkıcısı . Özellikle Oya Okar, bu dizideki oyunculuğu ile öne çıkıyor. Sanırım önümüzdeki yıllarda adını daha çok duyacağız. Umut Kurt ise Hatırla Sevgili'de (yaşar rolü ile) sahip olduğu hayran kitlesini genişleteceğe benzer. Arda Kural, askerlik dizisindeki göz doldurmuştu. Beyza'nın Kadınları adlı çok beğendiğim filmde kısa bir rolü vardı. Bu dizideki oyunculuğunu değerlendirmek için erken olduğunu düşünüyorum. Kanal D'nin pazar akşamlarını şenlendiren dizisini yeni sezonda da görmek dileğiyle...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

23 Nisan depreminin ardından

1999 yılında yaşanılan büyük depremin üzerinden 26 sene geçmiş. O günden bu güne her sarsıntının ardından konuşanlar ve konuşulanlar neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul'un depreme hazır olmadığı, kentsel dönüşümün olması gerektiği kadar hızlı ilerlemediği, toplanma alanlarının yetersizliği gibi bir çok eksiklikten bahsediliyor.  1999 Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Aradan geçen yıllarda şehirler büyüdü, nüfus arttı, teknoloji ilerledi. Ancak her sarsıntının ardından dile getirilen endişeler neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul’un olası büyük depreme hazırlıklı olup olmadığı, kentsel dönüşümün yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği ve toplanma alanlarının durumu hâlâ konuşulmaya devam ediyor. Dünkü Deprem ve Kitapçıda Yaşananlar Dünkü depremi kızımla birlikte bir AVM’deki kitapçıda yaşadık. Kahvelerimizi içiyor, etrafımızda 23 Nisan sevincini yaşayan çocukları izliyorduk. Ancak bir anda her şey değişti. Sarsıntı başladığında insanlar hızla dışarı çıkmaya çalıştı. Çocukl...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Boğaz'da erguvanlar

İstanbul’un baharı, erguvanların açmasıyla başlar. Boğaz’ın yamaçlarında, morun en güzel tonlarıyla süzülen bu ağaçlar, kente özgün bir hava katar. Erguvanlar, sadece doğanın değil, şehrin ruhunun da bir parçasıdır. Peki nedir bu erguvan? Erguvan ( Cercis siliquastrum ), Akdeniz iklimine özgü, ilkbaharda mor-pembe çiçekler açan bir ağaçtır. Anadolu'da yüzyıllardır bilinen bu ağaç, hem mitolojik hem de kültürel anlamda derin semboller taşır. İstanbul Boğazı çevresinde doğal olarak yetişen ender türlerden biridir. Erguvanın İstanbul’daki Yeri Erguvan, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok dönemde İstanbul’da zarafetin ve geçiciliğin simgesi olmuştur. Rivayetlere göre Bizanslılar erguvanı imparatorlukla özdeşleştirirken, Osmanlı’da "erguvan cemiyetleri" adı verilen bahar eğlenceleri düzenlenirmiş. Osmanlı döneminde saray mensupları, Boğaz kıyılarındaki yalılarından erguvanların açmasını izler, bu manzarayı şiirlerle ölümsüzleştirirdi. Erguvan Nerelerde Görülür? ...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...