Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Paris'te Fransizca Radyo Gunleri

Paris'te 9-10-11 Subat 2014 tarihlerinde Fransizca Radyo Gunleri adiyla bir etkinlik duzenleniyor. Radyo sektorunun Fransizca konusulan ulkelerini bir araya getirecegini dusundugum etkinlikte standlarin yanisira calistay ve konferans programi da var. Etkinligin web sayfasinin adresi su sekilde: http://www.salondelaradio.com/ Etkinlige katilan firmalarin kimler oldugunu merak ederseniz bu baglantida gerekli bilgileri bulabilirsiniz. Kayit ucretsiz.  Son dakikada bir terslik olmaz ise 10 Subat 2014 Pazartesi ve 11 Subat 2014 Sali gunleri ben de etkinlige katilacagim. Etkinlik ile ilgili gozlemlerimi ilerleyen gunlerde blogumda paylasacagim.

Paris Bir Yalnızlıktır / Feridun Andaç

Feridun Andaç adını, başlayıp henüz bitiremediğim, Buket Uzuner'in Gümüş Kız adlı kitabından hatırlıyorum. İdefix.com sitesinde adından Paris geçen kitapları sıralayıp satın alınca Paris Bir Yalnızlıktır'la ve dolayısıyla Feridun Andaç ile tanışmış oldum. Neden bilmem Feridun Andaç ismi, duyduğumdan bu yana bana Nurullah Ataç'ı anımsatıyor. Oysa ne isim tutuyor ne soyisim. Kavis yayınlarından ilk baskısını Kasım 2009'da yapan eserin tam ismi Paris Bir Yalnızlıktır Bir Kent Üzerine İzlenimler / Gözlemler / Yansımalar. Yayıncı tarafından anlatı - deneme olarak sınıflandırılmış 230 sayfalık eser. Yazar tarafından çekilen güncel fotograflar ve kimi eski fotograflar eşlik etmiş metinlere. Paris, bir çok başa ülke yazarı gibi, Türkçe yazanları da derinden etkilemiş kentlerden. Nedim Gürsel ve Cüneyt Ayral gibi Paris'te yerleşmişlerin yanısıra bir dönemini Paris'te geçirmiş sanatçılarımız var. Onların Paris'e ilişkin gözlemleri, yaşanmışlıkları ilgimi çekiyor....

Aşk Hastalığı / Levent Mete

"...Ne iyiydi herşey, ne kolaydı, ne kadar anlaşılır, bilinir, sevilirdi. Sütlüman bir deniz gibiydi. İyi lokantalarda yenen yemekler, birlikte eğlenilen akşamlar ve hafta sonları vardı, açılışlar, kutlamalar, çocukların ve arkadaşların yaş günleri, birahanelerde ve barlarda dertleşmeler yerine göre, biz birlikte farklı ve ayrıcalıklı bir zümreyiz fikri, düzenli, hızlı ve güvenli kazancın, incelikli zevklerle yönetilen harcamanın güzelliği, marka bir ceket, özel yapım bir ayakkabı, güçlü bir otomobil. Eğitimsizlerden, aptallardan, yetersizlerden, görgüsüzlerden, yoksullardan, şehre sonradan gelenlerden, temizliğine dikkat etmeyenlerden, karılarını dövenlerden, çocuklarını okula göndermeyenlerden, sokaklara tükürenlerden, şunlardan ve bunlardan yakınmanın kendine özgü tatları..." (s.208) Yukarıdaki alıntı İzmir'de yaşayan psikiyatrist doktor Levent Mete'den okuduğum ilk romandan. Aşk Hastalığı Şubat 2007'de ilk baskısını yapmış Can Yayınları'ndan. Benim o...

Sayısal karasal televizyon yayının olduğu bir ülkeden notlar

Uzun yıllardır sayısal karasal televizyon yayını hakkında yazıp, konuştum. Zaman zaman bu yayınların düzenli yapıldığı ülkelere geçici ziyaretlerim oldu. Sayısal karasal televizyon yayınlarının olduğu bir ülkede yaşamaya başlayınca, bu konudaki gözlemlerimi paylaşmak istedim.  Oturduğumuz evde analog dahili alıcısı olan eski model bir LCD televizyon var. Eve geldiğimizde ilk işim bir elektronik markete gidip DVB-T alıcısı almak oldu. 35 €'ya aldığım kutu, aynı zamanda USB girişi ile medya oynatıcısı olarak da kullanılabiliyor. HD yayınları alma özelliği de var. Evde ortak çatı anteni var. Duvardaki prizin konnektöründe sorun olunca bizim tavşan kulak antenlerden satın aldım. 10-15 € gibi bir paraya aldığım anteni takınca, şifrelilerle birlikte 40 kanalı izlemeye başladık.  Eve internet bağlatmak için bir kaç şirket ile görüşünce internetin yanında televizyon ile 100 ülkeye sabit numaralarını ücretsiz ve sınırsız aramamıza olanak veren telefonunda pakete dahil olduğunu g...

Paris Kahveler Atlası / Uğur Kökden

Teknik eğitim almış yazarlardan okuduğum kitaplar ayrı bir haz veriyor bana. Bugüne kadar okuduğum en etkileyici roman olan Tutunamayanlar'ın yazarı Oğuz Atay gibi Uğur Kökden de inşaat mühendisliği eğitimi almış. Çınar Yaylalı adlı meslektaşımın hikayelerini de keyifle okumuştum. Kavis Kitap'tan ilk baskısını 2011'de yapan 2 07 sayfalık kitap, 1960'lı yıllarda Paris'te yazılmış denemelerden oluşuyor. O yıllarda Paris'te çalışan Kökden bir yandan kente ruhunu katan yazarların kitaplarından izlenimlerini aktarıyor bir yandan da özelde Paris'e genelde Fransa'ya ilişkin gözlemlerini. Günümüzde Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya'nın da ebedi mekanı haline gelen Pere Lachaise mezarlığına dair yazdıklarını Paris'i gezenlerin ne kadarı farkında acaba? ...Aslında bu mezarlık, Napoleon'un buyruğuyla Devrim'in ve 1871 Komün Hareketi'nin rengini taşıyor. Tek başına "Federeler Duvarı" bile bunun kanıtı. Öyle ki, o duvarın dibinde Feder...

Elveda Afrika Hoşça Kal Paris / Hıfzı Topuz

Cumhuriyetimiz ile yaşıt Hıfzı Topuz'un yaşamında iz bırakanları anlattığı anı kitabını ilgiyle okudum. Remzi Kitabevi'nden ilk baskısını 2005 yılında yapan eser 500 sayfaya yakın. Paris ve Afrika anıların geçtiği iki mekan. 1983 yılına kadar UNESCO'da çalışan Topuz, bu süre içerisinde Paris'te yaşayan ve yolu Paris'e düşen bir çok sanatçı ile yakın ilişkiler içerisinde olmuş. Kitabında bu kişilerle ilişkilerini de anlatıyor. Avni Arbaş, Fikret Mualla gibi ressamlardan Bedri Rahmi, Nazım Hikmet gibi şairlere dek uzanan kişiler, kitapta ayrı başlıklar halinde anlatılmış. Hıfzı Topuz'dan iki tarihi roman okumuştum bugüne kadar. İlki Kara Afrika'nın kara yazgısını değiştirmek uğruna verdiği mücadelede öldürülen Lumumba'yı anlatıyordu. Diğeri ise Osmanlı'nın son dönemine eğilmişti. Anıları okuyunca iki kitabın kaynağını anlamış oldum. Topuz'un ailesi, Osmanlı'nın son dönemine tanıklık edenlerden oluşuyor. Bu tanıklıkları dinleyerek büyümüş T...

Les Invalides

Les Invalides, Paris'in en çok görülen bina komplekslerinden sayılır. Napolyon'un mezarının da yer aldığı Dom Katedrali'nin kubbesini Paris'e gelip de görmeyen yoktur. Bu kadar çok görülen bina, ne kadar ziyaret ediliyor bilemedim. Üç müzeye ev sahipliği yapan, zamanında askerler için hastane ve otel olarak inşaa edilmiş Hotel Les Invalides'i ziyaret etmek için 9,5 € ücret ödemek gerekiyor. Bu ücret karşılığında kompleksteki üç müzenin yanı sıra Napolyon'un mezarını da dolaşabilirsiniz. Eğer rehberiniz yoksa, sesli rehber kiralamanızı öneririm. 6 € karşılığında kiralayabileceğiniz sesli rehber, ne yazık ki, dilimizde mevcut değil. Les Invalides'e en azı iki saatinizi ayırmanız yerinde olacaktır. Eğer askerliğe özel merakınız varsa süreyi tüm güne de çıkartabilirsiniz. Müzelerde Fransa tarihine ilişkin genel bilgiler edinebilirsiniz. Fransa tarih boyunca bir çok savaşa katılmış. Gerek kendi coğrafyasında gerekse Afrika'da bir çok cephede mücadele...

Yüzbaşının Oğlu / Nedim Gürsel

Doğan Kitap'tan bugüne kadar 25 eseri yayınlanan Nedim Gürsel ile tanışmam, aynı yayınevinden çıkan son kitabı Yüzbaşının Oğlu'yla oldu. Deyim yerindeyse henüz mürekkebi kurumamış, Ocak 2014 tarihli ilk baskısını okudum. İlk baskısını 10.000 adet gibi ülkemiz için büyük bir sayıda yapan eser özellikle, Gürsel'in de mezunları arasında yer aldığı, Galatasaray liselileri yakından ilgilendiriyor. Romanın kahramanı Galatasaray lisesinin parasız yatılı öğrencilerinden. Annesini küçük yaşta yitirmiş, o dönem yüzbaşı olan babası ve göçmen babaannesiyle büyümüş, ardından Galatasaray'da kendini bulmuş, bir şekilde hayata tutunmakta sorunlar yaşamış ve ömrünün son deminde anılarını teybe kaydeden kahramanımızın kaydını okuyoruz aslında. Kahramanın babası 1960 askeri müdahalesini gerçekleştiren subaylardan birisi. Bu yanıyla döneme ve erke yönelik eleştiriler içeriyor. Romanın kahramanı günümüzde İstanbul'da yaşıyor. Yaşadığı ülkenin yönetiminden ve yöneticilerinden şikayetç...

Ulusal Seramik Müzesi, Sevr / Paris

Paris denilince akla gelenleri sıralasak neler sayabiliriz? Eyfel kulesi, Notre Dam katedrali, Şanzelize caddesi, Saint Germain...Aklımıza Sevr gelmez. İşin doğrusu 9 numaralı metro hattının son durağını görmeden önce benim de aklıma Sevr gelmiyordu. Dün 9 numaralı hattın son durağını okuyucunca ve kısa bir Google araması sonucu tarih derslerinden hatırladığımız, zaman zaman ruhunun hortlatılmaya çalışıldığına dair açıklamalara rastladığımız o ünlü Sevres anlaşmasının Paris'in banliyösünde imzalandığını öğrendim. Siz kıymetli okuyucularım için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bendeniz, onca işin gücün arasında, Sevres'e gidip antlaşmanın imzalandığı Seramik Müzesi'ni gezdim ve fotoğrafladım. Baştan söyleyeyim, antlaşmanın yapıldığı tarihte de şimdi de seramik müzesi olarak kullanılan binada, antlaşmaya dair hiçbir bilgi yer almıyor. Binada ülkemizle ilgili tek belge / anıt / heykel aşağıda fotoğrafını da göreceğiniz anma anıtı. Osmanlı İmpatorluğu'nu fiili olarak bi...

Bir zamanların mekanı Cafe de Flore

Başlık, pek anlatmak istediğimi anlatamadı sanırım. Umarım yazı ile başarırım. Mekanımız Paris'in Saint Germain Bulvarı ile St. Benoitand sokağının köşesinde yer alıyor. Kırmızı renkli koltuklar ve aynalarla filmlerde gördüğümüz eski kafeleri hatırlatıyor. Paris'in ev sahipliği yaptığı düşünürlerden Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir'un zamanında gittiği kafelerden olduğu söyleniyor. Mekanın önündeki meydana da bu ikilinin ismi verilmiş. Gelelim başlığa. Mekana bugün gidenler, gözlemim ve okuduklarımdan çıkarttığım ortak sonuç, turistler ve zenginler. Cafe de Flore'de oturdum, bir kahve için varoluşçuları andım demek isterseniz 6 €'yu gözden çıkartmalısınız. Aynı bölgede, benzer özellikler taşıyan başka bir mekan ise Les Deux Magots. Başka bir yazıda da onunla ilgili gözlemimi paylaşırım. Bu tür yerleri gördükçe aklıma ülkemizdeki mekanlar ve süreklilik sorunları geliyor. Ankara'da Piknik'ten söz edilir hep. Keşke bugüne kalabilseydi. Bugün An...

başlıksız

Bu yıl blog sayfamda yenilikler yapmaya karar verdim. Bundan böyle teknik etiketli yazılara daha az, kitap / gezi ve PARİS etiketli yazılara daha fazla yer vereceğim. Uzun süredir ilgilenmeye fırsat bulamadığım işlere vakit ayırıp, onlarla ilgili deneyimlerimi paylaşacağım. Daha çok fotoğraf olacak bloğumda. Elimden geldiğince, eskiden olduğu gibi, güncel siyaset ve gelişmelerden uzak kalacağım. Operasyonlar, paralel yapılar ve teğet krizler bloğuma uğramayacak gene. Güncel ile bunalmışlara vaha niteliğinde olacak yazdıklarım. Nedim Gürsel ve Hıfzı Topuz yılı olacak bu yıl. Amacım her iki yazarın eserlerinin büyük bölümünü okumak. Aslında tümünü okumak isterim ancak iki yazarın yayınlanmış eserlerinin toplamı benim bir yılda okuyabileceğimden fazladır sanırım. Bu yıl yazılarımı belirli periyotlar halinde yazmayı hedefliyorum. Haftanın her günü hangi türde yazı göreceğinizi bilerek geleceksiniz bloğa. Henüz hangi gün, hangi tür yazı olacağına karar veremed...

Ankara'da Trabzon esintisi: Zigana Pide

2014'ün ilk yazısı bir mekan yazısı olsun istedim. Yıl boyunca keyifli mekanlarda keyifli sofralarda olalım... İstanbul yolunda, ki asıl adı Fatih Sultan Mehmet Bulvarı, İstanbul'a doğru ilerlerken yolun sağ tarafında A City alışveriş merkezini göreceksiniz. Alışveriş merkezine komşu bir mekan Zigana Pide. Ankara'da başka şubeleri yok. Trabzon pidesi yapıyorlar. Pidenin hamuru da çok lezzetli, içindekiler de. Özellikle kapalı kavurmalı pidesini öneririm.  Mekanın ve pidelerin fotografları için sevgili Oburcan'ın yazısına bakmalısınız.  Adres bilgilerine gelince; Macunköy Erciyes İş Yerleri 201. Cadde No:6 Yenimahalle / Ankara tel (312) 387 09 99 http://www.ziganapide.com

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Yayıncılık dünyasında uzun süredir büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm üzerine 2013 ve 2018 yıllarında görüşlerimi paylaşmış, klasik televizyon yayıncılığının giderek sönümleneceğini ve dijital platformların baskın hale geleceğini öngörmüştüm. Bugün, 2025'e geldiğimizde bu öngörümün büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Ancak bazı detaylar hâlâ dikkat çekici bir dengeyi sürdürüyor. Yeni Neslin Tercihi Belli: Platformlar ve YouTube Artık genç izleyicilerin büyük çoğunluğu içerik tüketiminde Netflix, Disney+, Amazon Prime  gibi dijital platformları ve YouTube 'u tercih ediyor. İçeriğe istedikleri zaman, istedikleri cihazdan ulaşabiliyor olmak bu tercihin temelinde yatıyor. Lineer yayın akışına bağımlı olmak, gençler için oldukça uzak bir kavram haline geldi. Ama Klasik TV Hâlâ Burada Buna rağmen, 50 yaş üstü izleyici kitlesi için klasik televizyon hâlâ önemli bir yer tutuyor. Alışkanlıklar, haber ve canlı yayınlar gibi içerikler, bu grubun televizy...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Trabzonspor U19 takımının başarısı üzerine

Bu yazıyı hazırladığım 2 Nisan 2025 günü itibariyle Trabzonspor A takımı, Süper Lig'de 27 maçta 9'ar galibiyet - mağlubiyet ve beraberlik ile 36 puan toplayarak 10. sırada yer alıyor. Trabzonspor U 19 takımı ise U 19 Elit A Ligi'nde 26 maçta 18 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 mağlubiyet ile 59 puan toplayarak, lider Galatasaray'ın iki puan gerisinde ikinci sırada. Bu arada Trabzonspor U 19 takımının üç maç eksiği olduğunu ekleyeyim. Bu eksik üç maçını da kazanırsa 7 puan farkla lider olması mümkün.  UEFA Gençlik Ligi'nde yarı finale çıkan ve bu yolda İtalya'dan Juventus, Atalanta ve Inter'i eleyen takımımız, kupaya doğru emin adımlarla ilerliyor.  Trabzonspor Fatih Sultan Tekke yönetiminde U 19'daki gençleri A takıma dahil etme stratejisini uygularsa uzun süreli başarının gelmesi işten bile değil.  Gençleri bir kez daha kutluyorum. Kupayı ülkemize getireceklerine yürekten inanıyorum. 

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...