Ana içeriğe atla

Protez Uzmanı Diş Hekimi Dr. Ege ERYÜRÜK söyleşisi

Smiles Diş Kliniği'nde tedavi oldum. Çok memnun kaldığım tedavi sonrası bu söyleşiyi yapmak istedim. Vakit ayırıp sorularımı yanıtladığı için Dr. Eryürük'e bir kez daha teşekkür ediyorum. 

1. Diş hekimliğinde uzmanlık gerekli midir?

Diş hekimliğinde uzmanlığın gerekliliği üzerine düşüncelerimi taradığımda genelde Hacettepe yıllarında meslektaşlarımla ve öğrencilerimle yaptığımız konuşmaları anımsıyorum. O an belli bir branşta uzmanlık yapan veya yapmayı amaçlayan diş hekimleri veya diş hekimi adayları :) Eğer aklıma hala bu konuşmalar geliyorsa şunu öngörebilirim sanırım, hala tedavi talep eden toplumumuzda çok net bir branş uzmanı diş hekimi tercih etme talebi oturmamış durumda. Çoğunlukla biz branşımızı açıklıyor ve branşımıza özel odaklandığımız noktaları açıklar anlatır halde buluyoruz kendimizi hastaya. Hastalar üzerinde psikolojik gereklilik ve beklenti yönünde henüz zamana ihtiyaç varken protetik diş tedavisi üzerine 6 yıl süren uzmanlık eğitimimi, bana getirdiklerini mesleki olarak ortaya koyabildiklerimi, sizin gibi önceki deneyimlerine göre ölçülebilir şekilde pozitif deneyim yaşatabildiğim hastalarımı düşününce küçük görünen bir alan olan ağız içinde nitelikli tedavi ortaya koymanın ciddi bir gerekliliği olarak görüyorum uzmanlaşmayı. Sadece isminizin önünde bir titre değil bu titrenin içini dolduran bir bilgi beceriye sahip olma ve geliştirme çabası içinde olan diş hekimlerinin gelecekte daha farkedilir bir konuma sahip olacaklarına eminim diyebilirim.

2. Kliniğinizdeki diş hekimlerinin uzmanlıkları konusunda bilgi verebilir misiniz?

Kliniğin kuruluş aşamasından itibaren multidisipliner yani birbirinden farklı branşlarda hizmet veren diş hekimliği ile ilgili tüm tedavi taleplerine karşılık verebilecek bir klinik sistemi ve hekim kadrosu oluşturmak öncelikli hedeflerimden oldu. Arz talep dengesi, nitelikli hekime ulaşabilmek gibi faktörleri göz önüne alarak gelişen süreci düşündüğümde henüz yolun başlarında olduğumuzu söyleyebilirim. Hayalim ve hedefim bir iki yıl içerisinde vizyon ve misyonu ile ülke çapında örnek alınan bir klinik sistemi oluşturmak. Bunun oluşması için hem baştan beri geliştirmeye çalıştığım butik kurumsal yapılanmayı tamamlamamız veya belli bir seviyeye getirmemiz gerekiyor hem de belli bir süreklilikte hizmet veren branş uzmanı hekim kadrosunu genişletmemiz gerekiyor. Şu an yetişkin diş hekimliği ve çocuk diş hekimliği olarak ayrım yaptığımızda iki noktada da lokal anestezi altında yapılabilecek tüm diş hekimliği tedavilerini sunabiliyoruz. Başta söylemiş olduğumu arz talep dengesi gelişimi ile klinikte çalışma gün sayısı olarak daha uzun süreli bulunan branş uzmanlarını kadromuza katmaya devam edeceğiz. Mevcut durumda çalışma gün sayıları değişkenlik göstermek üzere protetik diş tedavisi uzmanı olarak ben haricimde, pedodonti, ortodonti, endodonti ve ağız diş çene cerrahisi branşlarına uzmanlarımız bulunmaktadır.

3. Kliniğin dekorasyonu modern ve ferah. Tasarım size mi ait?

Kliniğin dekorasyonu noktasında istediğim noktada mıyım asla hayır, çok daha etkili ve kusursuz olmalıydı o gayreti ve isteği göstermiştim ama tarihi zamanında yargılamanın gereğine inanırım. İlk tecrübemdi doğru ve yanlış tercihlerin, çalışılan kişilerin, o dönemki maddi manevi şartların etkisinde sizin gibi bir çok hastamızın dikkatini çeken ve pozitif görüşleriyle destekledikleri bir klinik çıktı ortaya. Butik kurumsal sisteme çok önem veriyorum ve kurumsal kimliğin şekillenmesinde kendi özelliklerimin de etkisi olduğunun farkındayım. Nezaket çok önemli, sistemin temel noktalarından birisi bu. Personel ve doktorlar bunu hastalara göstermek durumunda. Çünkü iletişimi kolaylaştırıyor bizi ve hastalarımızı sakinleştiren motivasyonu ve performansı arttıran bir ortam sağlıyor. Bunun desteklenmesi adına ve farklı bir klinik havası oluşturmak adına dekorasyon, kullanılan renkler ve eşyalar önemliydi. Bu noktalarda farklı hareket etmeye çalıştım. Tam istediğim gibi olmasa da ilk tecrübeme göre fena bir iş çıkarmadım diyebilirim :) Önümüzdeki yıl yapacağımız rutin kontrolünüzde bazı şeylerin değiştiğini bir mimari dokunuş daha yaşadığımızı göreceksiniz umarım. O zaman fikirlerinizi tekrar almak isterim :)

4. Eklemek istedikleriniz...

İletişim çok büyük bir güç, ülke olarak belki de dünyanın geneli olarak enteresan bir dönemden geçiyoruz, her şeye rağmen yaşamaya devam ediyoruz devam etmek zorundayız. Negatif faktörlerin etrafımızda biriktiği, yoğunlaştığı anlarda iletişimi hayatımızın her alanında doğru ve güçlü kullanmak bizi ayakta tutacaktır diye düşünüyorum. Benim işim her hastada önce hastayı dinleyerek sonra durumu analiz edip hastaya aktarımlar yapacak şekilde ilerliyor. Hastalarıma yaşadıkları negatif deneyimleri veya ihtiyaçlarını tam açıklamak bana çok keyif veriyor, onları bilinçlendirmek, bilgilendirmek tedavi süresince ve sonunda yükümü arttırıyor ve tedavilerin üst seviyede nitelikli olarak bitmesinde bana itici bir yönlendirici oluyor. Kendi tedavi sistemimi bu iletişim şekli üzerine kurdum diyebilirim. İşe yaradığını gördükçe bunu kliniğin geneline yaymak noktasında çalışmalarımı sürdürüyorum. Çünkü şunu aklımdan çıkarmamaya çalışıyorum benim onlarca yüzlerce hastam olabilir ama hastamın tek bir ağzı ve sadece kendi dişleri var. Herkes eşit nitelikte davranışı hakeder. Etik olmazsa olmaz bir faktör :)

Söyleşi ve tedavi için çok teşekkür ederim.

İlginize çok teşekkür ediyorum. Bu söyleşiden dolayı sayenizde kendimi çok şanslı hissettim.

SMILES Diş Kliniği İletişim Bilgileri:

Yorumlar

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

23 Nisan depreminin ardından

1999 yılında yaşanılan büyük depremin üzerinden 26 sene geçmiş. O günden bu güne her sarsıntının ardından konuşanlar ve konuşulanlar neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul'un depreme hazır olmadığı, kentsel dönüşümün olması gerektiği kadar hızlı ilerlemediği, toplanma alanlarının yetersizliği gibi bir çok eksiklikten bahsediliyor.  1999 Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Aradan geçen yıllarda şehirler büyüdü, nüfus arttı, teknoloji ilerledi. Ancak her sarsıntının ardından dile getirilen endişeler neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul’un olası büyük depreme hazırlıklı olup olmadığı, kentsel dönüşümün yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği ve toplanma alanlarının durumu hâlâ konuşulmaya devam ediyor. Dünkü Deprem ve Kitapçıda Yaşananlar Dünkü depremi kızımla birlikte bir AVM’deki kitapçıda yaşadık. Kahvelerimizi içiyor, etrafımızda 23 Nisan sevincini yaşayan çocukları izliyorduk. Ancak bir anda her şey değişti. Sarsıntı başladığında insanlar hızla dışarı çıkmaya çalıştı. Çocukl...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Boğaz'da erguvanlar

İstanbul’un baharı, erguvanların açmasıyla başlar. Boğaz’ın yamaçlarında, morun en güzel tonlarıyla süzülen bu ağaçlar, kente özgün bir hava katar. Erguvanlar, sadece doğanın değil, şehrin ruhunun da bir parçasıdır. Peki nedir bu erguvan? Erguvan ( Cercis siliquastrum ), Akdeniz iklimine özgü, ilkbaharda mor-pembe çiçekler açan bir ağaçtır. Anadolu'da yüzyıllardır bilinen bu ağaç, hem mitolojik hem de kültürel anlamda derin semboller taşır. İstanbul Boğazı çevresinde doğal olarak yetişen ender türlerden biridir. Erguvanın İstanbul’daki Yeri Erguvan, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok dönemde İstanbul’da zarafetin ve geçiciliğin simgesi olmuştur. Rivayetlere göre Bizanslılar erguvanı imparatorlukla özdeşleştirirken, Osmanlı’da "erguvan cemiyetleri" adı verilen bahar eğlenceleri düzenlenirmiş. Osmanlı döneminde saray mensupları, Boğaz kıyılarındaki yalılarından erguvanların açmasını izler, bu manzarayı şiirlerle ölümsüzleştirirdi. Erguvan Nerelerde Görülür? ...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...