Ana içeriğe atla

Öğle Yemeğinde Matematik / Maurizio Codogno

İnternet siteleri aracılığı ile satın alma sayesinde sahip olduğum ve okuduğum kitaplardan birisi Öğle Yemeğinde Matematik. Kitapçıların raflarının sınırlılığı, çok satanların ya da çok satması istenilenlerin bu sınırlı rafların büyük bölümünü doldurması yüzünden aslında ilginizi çekebilecek bir çok eseri hiç göremiyoruz. Farklı bir çok kitapçının bulunduğu ülkenin başkentinde bile durum bu ne yazık ki. İnternet üzerinden kitap satışı ve uygulanan fiyat politikaları ile ilgili ayrı bir blog yazısı planlıyorum. Mevcut durum, kitapçılar (perakende satış noktaları) için pek sürdürülebilir değil.
Bu uzun, uzun olduğu kadar gerekli girişin ardından gelelim kitabımıza. Künye bilgileri ile başlayayım: Doruk Yayınları tarafından Güliz Akyüz Yıldırım çevirisi ile 2019 yılında yayınlanmış. 165 sayfalık eserin içeriğine dair notlarımı paylaşmadan aynı yazarın Doruk Yayınları'ndan çıkan Kahve Molasında Matematik adlı bir çalışması olduğunu belirteyim. 
Matematik, bir çok kişinin okuldan soğumasına yol açan bir bilim. 1991 senesinde elektrik-elektronik mühendisliği bölümünde eğitimime başladığımda, üniversitedeki bir telefon kulübesine 151 - 152 zulmü bitsin diye yazıldığını görmüş ve epey şaşırmıştım. 151 ve 152 ODTÜ'de mühendislik fakültesi öğrencilerinin, ve belki başka bölümlerin öğrencilerinin de, alması zorunlu derslerdi. Şaşırmamın sebebi ise bu dersler öyle zor dersler değildi, en azından ben öyle düşünüyordum. Aradan geçen senelerde edindiğim deneyimler doğrultusunda, matematik öğrenme konusunda herkesin aynı beceride olmadığını gözlemledim. Kitap, okullarda öğretilen matematik ile arası hoş olmayanlara da matematiğin büyülü dünyasını gösterebilmek adına kaleme alınmış. 
Yayıncı yazarın kısa özgeçmişini eserin başına koymamış. Yazarın kişisel web sayfasının adresi şöyle: https://xmau.com/ Adından da tahmin edebileceğiniz gibi kendisi İtalyan. Matematik ve bilgisayar bilimleri eğitimi almış ve senelerce İtalya'nın telekom şirketinde çalışmış. 
Kitap bir menü şeklinde tasarlanmış. Mezeler, paradokslar ile başlıyor. Ara sıcak olarak Gerçek Dünyada Matematik bölümünü ana yemekler, Temel Matematik izliyor. Son bölüm Tatlılar, Meraklısına başlığını taşıyor. Sindirim olarak adlandırılan eserin son sayfaları ise teşekkürler ve daha ayrıntılı şeyler okumak isteyenler için önerilerden oluşuyor. 
Bana kalırsa oldukça zor bir işin altından başarı ile çıkmış yazarımız. İşin zorluğu anlatılan başlıkların her birisini anlayabilmek için gerekli olan asgari bilgiye sahip olmayan kimselere bu konular ile ilgili bir şeyler verebilmek. Sonuçta kitabı okumak için bir "prerequest"/"önkoşul" ders yok. Belirtmeden geçemeyeceğim, üniversite eğitimi boyunca bir çok matematik dersi almış birisi olmama karşın benim de bilmediğim hatta kimisini ilk kez duyduğum başlıklar bulunuyor kitapta. Bu eksiklik, kitabı büyük bir ilgi ve keyifle okumamı engellemedi.
Codogno'nun sırrı, anlattığı teoremlerin gerçek hayatta karşılaştığımız problemlerle ilişkisini kurmak. Yazarın önerisi doğrultusunda, bölümleri sırayla değil, ilginizi çekenlere öncelik vererek okuduğunuzda aldığınız keyif artıyor. Özellikle, sanki bir öğlen yemeğindeymiş gibi meze, ara sıcak, ana yemek ve tatlıdan bir öğün seçip arka arkaya okuduğunda, deyim yerindeyse tadından yenmiyor. 
Yukarıdaki paragrafta anlatmaya çalıştığım üzere, roman ya da inceleme kitabı gibi ara vermeden okumanız gereken bir eserden ziyade uzun döneme yayarak, her gün öğün öğün okumanızı salık vereceğim bir eser. Özellikle "bu matematik ne işimize yarayacak ki gerçek hayatta" diye sorular soran çocuklarınıza "dondurmacıya para öderken kaç lira vereceğini hesaplayamazsın"dan daha doyurucu yanıtlar vermek istiyorsanız...

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

Mangal

Bir keebapçı düşünün. Siparişinizi verdikten sonra size sormadan küçük atışmalıklar getirsin sıcacık balon lavaş ile birlikte. Siz yavaş yavaş onlarla açlığınızı bastırıken siparişiniz en leziz haliyle hazırlansın. Keyifli yemeğinizin ardından şöye demli çay olsa diye düşünürken semaverinizi getirip 2-3 dakika kadar bekleyip içebilirsiniz desin. Siz şaşkınlıkla etrafınıza bakıp çayınızı yudumlarken bir yandan da şimdi bunlar kuver müver diye hesaba eklenecektir zaten, bedava ne var ki dünyada endişesini taşıyıp gene de hesap deseniz ve gelen hesapta siparişini vermediğiniz hiç bir şey olmasa....Ne semaver, ne gelen atıştırmalıklar ne küver. İşte böyle bir yer var artık. Mangal . Hem de 24 saat açık. Nerede mi? Bestekar sokak No:78 Kavaklıdere Ankara adresinde. Orası neresi diyenler için hatırlatayım. Bestekar sokak (hani Tunalı Hilmi caddesi ile Tunus Caddesi arasında kalan yeni bir sürü barın açıldığı sokak) üzerindeki Kebap 49'u veya Şençam Köftecisi'ni bilirsiniz. Onların

Malatya Şire Pazarı

Malatya'ya ilk gidişimdi. Gittiğim il / ilçelerde meydandaki Atatürk anıtlarının fotografını çekiyorum. İleride belki sergi açarım diye :) Malatya Valiliği'nin önünde İsmet İnönü heykeli vardı. Malatya hem Turgut Özal hem de İsmet İnönü gibi iki çok önemli kişinin memleketi olunca komşusu Elazığ ile kıyaslandığında çok daha gelişmiş bir kent. Bu açıdan Burdur-Isparta arasındaki gelişmişlik farkını hatırlattı sayfanın yazarına. Yazının başlığına dönersek, Malatya demek kayısı demek. Kayısı demek Şire Pazarı demek. Kayısının her türlüsünü (kolonya ve yağ dahil olmak üzere) bulabilirsiniz Şire pazarındaki dükkanlarda. Sadece kayısı değil elbette. Dut ve üzümden yapılmış pestiller (bastık da deniliyor) pekmezler, sucuklar iştah açıcı... Pazarda bir çok dükkan var. Alış veriş için Öztürkler isimlisini seçtik. Seçimimizde gayretli ve cana yakın dükkan sahibinin payı büyük. Pazara girişte sanırım ikinci dükkan. Aşağıda adres ve telefon bilgileri var. Küçük bir hatırlatma pazara gitme

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor.  Fi

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara

Datça'nın yeni yıldızı olmaya aday: Villa Aşina

Villa Carla 'ya gideli iki yıl oldu. Etkisi hala sürüyor desem yalan olmaz. Bilgisayarımın masa üzerinde uzun süre fotografın (yan tarafta görebilirsiniz) durmasının payı büyük elbette :) Villa Carla 'yı benzerlerinden ayıran iki temel özellik tespit etmiştik. Bunlardan birincisi sizlerin de fotograflardan görebildiği eşsiz manzara. İkinci ve belki birinciden de önemli özellik ise işletmedeki samimiyet. Tüm gününü misafirlerin rahatına ayıran, sabah kahvaltıda öğleden sonra kahve keyfinde ve akşam yemekte güler yüzünü eksik etmeyen personel, ki kalabalık bir grup değil bahsettiğim, giderken arabanızdan arkasından su döküyor olmasından bahsediyorum samimiyet derken. 5 yıldır Carla'nın işletmeciliğini yapan Bülent Sancakdar, geçtiğimiz yaz kendi otelini inşa etmek üzere kollarını sıvadığını belirtmiş ve 2008 yazında hizmete gireceklerini söylemişti. 2008 yazına az kaldığını farkedince Bülent Bey'i aramak farz oldu. Sağolsun yeni tesisin fotograflarını göndermiş. Yandaki

Mercan Balık

Sakarya caddesinde balıkçıları bir arada bulabilirsiniz. Birbiriyle yanyana dükkanlarda, benzer fiyatlı benzer balıklar satılır. Şimdilerde bu dükkanlara, balıkların pişirilmişlerinin satıldığı balık fast foodları eklendi. Eskiden Kemer'in olduğu köşeden (gene eskiden) Yeni Sahne'nin olduğu tarafa doğru ilerlerken sol tarafınızda kalıyor Mercan Balık . Balık döner, balık kokoreç (ki şiddetle tavsiye edilir) gibi özel lezzetlerin yanı sıra çeşitli balıkların çeşitli pişirilme yöntemleriyle sunulduğu, güzel dekorlu bir mekan Mercan Balık . İki katlı oturma salonunun bir katını sigara içmeyenlere ayırarak takdirimizi kazanmış mekan. Fiyatlar, balık restaurantlarıyla kıyaslandığında oldukça makul. Adres ve telefon bilgileri aşağıda... Mercan Balık Selanik Caddesi No:10/2 Kızılay / ANKARA tel (312) 430 12 47

Harikalar Diyarı, Eryaman, Sincan / Ankara

Zamanında bataklık benzeri bir yer olan arazi, büyük bir gölet etrafında düzenlenen park haline getirilmiş. Harikalar Diyarı adlı park, fotografta gördüğünüz Masal Adası ile ünlü. Şirinlerden, atıl kurta, pamuk prenses ve 7 cücelerden, keloğlana bir çok masal-çizgi film karakterinin heykelleri ile dolu bir ada. Adanın sembolü ise devasa Guliver heykeli. Park içerisinde keyifli saatler geçirebileceğiniz kafeler var. Semaver, gözleme keyfinin bedeli, Ankara'nın diğer mekanlarına kıyasla daha ucuz. Çocukları eğlendirmek için kaydıraklar, salıncakların yanısıra uzun sayılabilecek güzergaha sahip minik tren seferleri de var. Alışveriş merkezlerinin kısacık turları 4 TL / kişi iken, 10 dakika kadar süren mini tren turu Harikalar Diyarı parkında 3 TL / kişi. Bebekler bu turdan keyif almaz sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bizim 14 aylık yumurcaklar inmek istemiyordu...Ankara merkezinden Sincan'a giderken Eryaman sapağından sonra yolun sağ tarafında göreceğiniz büyük parkın birden çok giriş