Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

O sene bu sene olsun önerimi yeniliyorum

29 Aralık 2022 tarihinde yazmıştım. Tam zamanı, o sene bu sene başlıklı yazımda,  " Şampiyonlar Ligine katılamadık. Avrupa Liginden elendik. Geriye kupa 3'te devam için play-off oynamak kaldı. Ligde Fenerbahçe galibiyeti ile umutlansak bile Karagümrük hezimeti, yeşeren umutları söndürdü. O zaman, bu sene o sene demenin tam zamanı." diye yazmıştım. Dün oynanan maçtan sonra kupa 3'te de yokuz. Şampiyonluk sonrası sezonda kadroyu bu kadar bozup başarı beklemek pek gerçekçi değildi zaten. Bir de  Andreas Evald Cornelius'un takımı bırakması,  Edin Višća'nın sakatlığı,  Marek Hamšík ve  Uğurcan Çakır'ın formsuzluğu eklenince bu seneden beklentiler kayboldu. En azından benim bir beklentim kalmadı.  Peki, bu beklentisizlik senede takımda köklü değişiklikler yapıp, maliyetleri azaltıp, gençlere, öz kaynaklara dönmek doğru olmaz mı? 

6306 sayılı yasa ve madenci çıkmazı

6306 sayılı yasanın tam adı şöyle:  AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN. 2012 yılında Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş. Özellikle Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketlerinin ardından, İstanbul başta olmak üzere, deprem endişesi yaşanılan şehirlerde 6306 sayısını sıklıkla duyuyoruz. Kat maliklerinden birinin bile başvurmasının yeterli olduğu bir denetleme ile başlıyor süreç. Denetleme sonucunda bina çürük çıkarsa, binanın kısa sürede boşaltılması ve ardından yıkılması gerekiyor. Bir diğer seçenek, hazırlanan tadilat projesinin onaylanması kaydıyla, güçlendirmek. İdeal sonuç ise elbette binanın güvenli olduğunu öğrenmek.  İşte madenci çıkmazı dediğim durum, çürük sonucu alınması endişesi nedeniyle bina sakinlerinden hiçbirisinin 6306'ya başvurmaması. Sizler de duymuşsunuzdur, maden işçilerine ölüm tehlikesi var, neden madende çalışıyorsun diye sorduklarında, madende ölmek bir ihtimal ama madende çalışmazsam açlıktan öleceğim kesin. Ben ih...

Mal da yalan mülk de yalan

Şubat ayındaki felaketlerin sonrası, İstanbul başta olmak üzere, deprem riskinin bulunduğu illerde yaşayanlar tedirgin. İki seneye yaklaşıyor, İstanbul'a taşınalı. Aynı tedirginlik bizde de var. Bu sabah ilginç bir şey farkettim, blogdaki eski yazılarıma bakarken. 2019 senesinde, her günümü son günümmüş gibi yaşayacağım diye yazmışım. Aslında gerçekten de her günümüz belki de son günümüz. Ancak, ne hikmetse, sanki hiç ölmeyecek gibi biriktirmeye, ertelemeye, ötelemeye devam ediyoruz.  İstanbul ve deprem endişesi bana bir kez daha ölümlü olduğum gerçeğini hatırlattı.  Bu yüzden, yeniden unutuncaya kadar en azından, her günü son günümmüş gibi yaşamaya çalışacağım.. Sizlere de öneririm...

RTÜK'ün youtube kanallarını denetleme yetkisi var mı?

Bu yazı da nereden çıktı demeyin. Blogumun düzenli okuyucularının, ki benim dışımda ikinci bir kişi var mı ondan bile şüpheliyim, hatırlayacağı gibi O ver T he T op T ele V ision (OTTTV) yayınlarının, 6112 sayılı yasa gereğince RTÜK denetimine tabi olduğunu, ancak bu özel yayınların denetiminin nasıl yapılmasına dair bir yönetmeliğe ihtiyaç duyulduğunu bundan 10 sene önce yazmıştım . Bu yazımdan iki sene sonra, 2015 yılında bir kez daha konuyu ele alıp bu yazımı yayınlamıştım . OTTTV'lere dair düzenleme ile ilgili eminim başka yazanlar da olmuştur. Denk gelmemiş olmam ise elbette benim eksikliğim.  2018 yılına, yani benim OTTTV için düzenleme gerekir diye yazmamın üzerinden 5 sene kadar geçmişken, yönetmelik taslağı kamuoyunun bilgi ve görüşlerini almak amacıyla yayınlandı. 2018 Ekim ayında  değerlendirmiştim .  Yayıncılıkta en büyük hazine içeriktir. Hatta sloganlaşan ifadesi CONTENT IS THE KING'dir. Türkçesi ile içerik kraldır. Dekor, teknik olanaklar, görsel efektler.....

pencereler, doğru ve hatalı kullanımları üzerine

"Bunu mutlaka yazmalıyım" dediğim çok konu birikti. Senelerdir, bıkmadan yazmayı sürdürdüğüm sayısal karasal yayıncılık hakkındaki son gelişmeler bunlardan birisi, bir diğeri beklenen İstanbul depremine dair söylentiler ve elbette okunan kitaplar, gidilen yerler, etkilenilen şairler...  Ancak Kahramanmaraş merkezli depremler ve sonrasında yaşamakta olduklarımız sonucu okumakta olduğunuz yazıyı hazırladım.  Olağanüstü günlerden geçtiğimiz muhakkak. Deprem, gerçek enkazının yanı sıra düşünce dünyamızda da enkaz bıraktı. Mantıklı değerlendirmeler yapamadığımız bir dönemden geçiyoruz kanımca. Dün iş yerinde bir arkadaşımla sohbet ederken, emin oldum " mantıksız değerlendirmeler döneminde " yaşadığımıza. Son derece iyi eğitimli, işini düzgün yapan ve rasyonel bir insan olan arkadaşım, internette hepimizin karşısına çıkan komplo teorilerini ardı ardına sıralayıp bir hafta, en geç on gün içinde depremin oluşturulacağına  ikna etmeye çalıştı beni. Sevgili arkadaşıma tek sor...

Deprem Riskim uygulamasının düşündürdükleri

Deprem Riskim adlı uygulamayı Başarsoft firması geliştirmiş. B inaların zarar görebilirliğine ilişkin tahmin raporu oluşturulabilmesi için geliştirilmiş, bir deprem hasar tahmin uygulaması. Öncelikle adres giriyorsunuz ya da harita üzerinden binayı işaretliyorsunuz. Ardından binanın kaç katlı olduğunu ve yapım senesini girip, inşaat tipine dair bir takım soruları yanıtlıyorsunuz. Bu sorular, görsellerle desteklenmiş. Yanıtlamak için teknik bilgiye ihtiyacınız olmuyor. Binanın yapım senesi ve kat sayısını doğru girdiğiniz müddetçe, binanın bulunduğu zeminin özellikleriyle birlikte sağlamlığına dair bir rapor oluşturuyor.  Rapor, öyle fazla ayrıntılı değil. Ancak ciddi bilgiler içeriyor. En önemlisi binanın deprem riskini somut olarak tahmin ediyor. Tahminlerinin başarı durumunu son depremlerin ardından analiz etmek ve sonuçları görmek isterdim. Özellikle yakın dönemde deprem olması beklenilen şehirlerde yaşayanlar -meselâ biz- oturduğu binanın durumunu bu uygulama ile analiz edebili...

gerçekleşen deprem ve beklenen depremler

Yanda gördüğünüz kareyi bir kaç hafta önce Şarm el-Şeyh'te Ras Muhammed adlı millî parkta çektim. Sîna yarımadasının en güney ucunda yer alıyor bu park. Akabe körfezi ile Kızıldeniz'i ayıran burun da diyebiliriz konumu için. Fotoğraf, buradaki bir deprem sonrası oluşan fay kırığını net şekilde gösteriyor. Orada dolaşırken, bir kaç hafta sonra ülkemizin 10 şehrinde yıkıma yol açacak faya baktığımızın farkında değildik. Her deprem sonrası yaşadıklarımızın tekrarı olmadı bu kez. Kısa sürede organize olup enkaz altında kalanları çıkartmaya başlayamadık. Yardımları toplayıp, evlerinden sağ çıkan ancak artık güvenle girebileceği evleri kalmayanlara geçici barınma yerleri de yapamadık. Büyük bir coğrafyayı etkileyen, üst üste gelmiş iki büyük depremin etkileri de sonuçları da farklı oldu, oluyor. Her deprem sonrası yeniden hatırlanan uzmanlar gene ekranlarda, haritalar önünde hangi fayın kırıldığını, hangisinin kırılacağını, hangi şehirlerin fay hattı üzerinde olduğunu anlatıyor. Ne a...

Dünya Ağrısı / Ayfer Tunç

Okumaya başlayıp, sayfalar ilerledikçe okumayı yavaşlattığım çok kitap oldu bugüne kadar. Kimisi sarmadı, kimisini okurken farklı işler girdi araya. Biteceğini bildiğim için okumayı yavaşlattığım ilk roman Dünya Ağrısı.  Her romanın bir zamanı var gibi geliyor bana. Bu romanı başka bir ruh hâli ile okusam, gene bu kadar etkiler miydi beni, sanmıyorum. Benim de "dünya ağrım" mı var, emin değilim. Dışarıdan bakıldığında herşey yolunda gibi görünüyor ama öyle mi gerçekte? Neredeyse hiç okuyucusu olmayan bir blog yazıyorum, hem de 18 seneden fazla zamandır. Neden? Nedir bu boş çabaların sebebi? Bu, kimsenin okumadığı ve önemsemediği blogda, 400'ün üzerinde kitap notu var. Kimi uzun, kimi kısa. Neyse, bildiğimi yapmaya devam edeyim, kimsenin okumayacağı yeni bir not karşınızda... Blogun okuyucusu olan tanıdıklar biliyor, ömrümün neredeyse tamamı Ankara'da geçti. 18 aydır ise İstanbul'da yaşıyoruz. Ankara'ya dair blogda çok yazı var. İstanbul'a taşınınca beni e...

Galatasaray - Trabzonspor maçı öncesi

Maçın başlamasına 15 dakika kadar var. Yazıyı yayınladığımda belki ilk düdük çalınmış olacak. Kağıt üzerinde bakıldığında 11 maçtır puan kaybetmeyen bir Galatasaray ve karşısında, son deplasman galibiyeti üzerinden aylar geçmiş, son 3 deplasmanda toplam 11 gol yemiş bir Trabzonspor.  Kadrolara baktığımızda, özellikle yedek kulübelerini kıyasladığımızda Galatasaray'ın önemli üstünlüğü görülüyor.  Ancak ben maçı kazanacağımızı, Trabzonspor olarak elbette, düşünüyorum. Sebebi ise temelde hava ve saha koşulları. Trabzon'dan alışık olduğu fırtınalı havada ilk yarıyı önde ya da en azından gol yemeden kapatabilirsek, maçı kazanacağımıza eminim diyebilirim. Bu yazıyı, maçın sonucu ne olursa olsun, silmeyeceğim.  Skor tahminim ise Galatasaray 1 Trabzonspor 3 Bu arada fotoğraf Djaniny için... Yolu açık olsun, takıma katkısı için teşekkürler...

eyt, beklentiler, gerçekler

Emeklilikte yaşa takılanlara yönelik yasa değişikliği TBMM'de görüşülmeye devam ediyor. Bu yazıyı yayınladığım 4 Şubat cumartesi sabahı itibariyle komisyon aşaması da geçildi. Önümüzdeki salı günü Meclis Genel Kurulu'nda görüşülecek.  Çalışma hayatına 1993 senesinde başlayan birisi olarak, beni de yakından ilgilendiriyor bu yasa. Üniversiteyi bitirdiğim seneden bu yana, neredeyse kesintisiz süren çalışma hayatımın sonuna mı yaklaşıyorum? Yanıtını Türkiye'de yaşayan herkes verebilir aslında. Elbette hayır. Keşke bizim ülkemizde de emekliler, emekli maaşı ile farklı ülkelerde tatil yapabilse, hatta İtalya'nın ya da İspanya'nın Akdeniz kıyılarındaki şehirlerine yerleşip oralarda yaşamlarını sürdürse. Hayal gibi geliyor kulağa değil mi?  Ne yazık ki günden güne artan fiyatlar, zaten zor olan geçimi olanaksıza doğru eviriyor. Bu yüzden emekli olursam düşecek aylık gelirimi hesabedince, ya yeni bir iş bulmam gerekecek ya da emeklilik kararını gözden geçirmem.  Geçenlerde ...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Fatih Tekke ile Trabzonspor

Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır.  Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor.  Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

Evrim Açısından Devrim, Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler , Sessizlik Kuleleri 2084 , Politik Psikiyatri  ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor. Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bö...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

Zemberek Kuşu'nun Güncesi / Haruki Murakami

Zemberek Kuşu'nun Güncesi 2019 senesinin sonuna doğru yaklaşırken keşfettiğim bir yazar, Haruki Murakami. Aslında seneler önce 1Q84 adlı romanını okuduğum Japon yazarı yeniden okumaya başlamamı, koşmaya başlamam sağladı. Koşmasaydım Yazamazdım adıyla Türkçe'de yayınlanan kitabı ile başladı, son aylara damgasını vuran Murakami tutkusu.  Zemberek Kuşu'nun Güncesi, yeni dönem Murakami okumalarımın ilk romanı. Kütüphaneden ödünç aldığım romanın Doğan Kitap'tan çıkan Mayıs 2017 tarihli 11. baskısı. Türkçe'ye Fransızca'dan Nihal Önol çevirmiş. 740 sayfalık uzun roman, baskıda kullanılan kağıdın bir özelliği sayesinde, tahmin edildiği kadar kalın ve ağır değil. Roman ile ilgili notlarıma geçmeden bir ilginç tartışmayı bilgilerinize sunmak isterim. Roman, Japonya'da üç ayrı kitap olarak yayınlanmış. İlk iki kitap aynı tarihte, üçüncü kitap ise bir sene sonra. Romanın İngilizce çevirisi, Japonca orijinaline kıyasla 60 sayfa kadar daha kısaymış. Kimi bölümlerin...

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Sayısal karasal radyo üzerine uçuşan fikirler

Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Araştır, oku, yaz, konuş, anlat...  Hepsi boş geliyor.  Okuyan yok, soran yok, dinleyen yok...  Sonra en azından " üzerime düşeni yaptım " diyebilmek adına devam etmem gerek diyorum. Kısa ve muhtemelen gereksiz girişin ardından buyurun : Konuyu takip edenlerin bildiği üzere Avrupa'nın kimi ülkelerinde 20 senedir süren bir "sayısal karasal radyo" macerası var. Teknik ayrıntısı çok olsa da işin özü kısa ve net: FM bandında büyük kentlerde bir sıkışıklık olduğu iddiası var. Aslında sonsuz bir kaynak olmayan frekansın "dolması" son derece doğal bir süreç.  88 - 108 MHz aralığında, birbirini rahatsız etmeyecek şekilde dizildiğinde 50-52 adet radyo istasyonu olabiliyor. Büyük kentlerde bu sayının aşılması durumda, ki bugün için İstanbul'da 100'ün üzerinde FM radyo istasyonu yayın yapmaya çalışıyor, işler karışıyor. Sayısal karasal radyo, temelde bu sorunu çözmeyi vaadediyor. Yayıncı için daha az ele...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes.