Yağmur damlaları arabanın silecekleriyle yarış halindeydi. Az önce temizlenen yerler, gökten düşenlerle yeniden ıslanıyor ve görüşü bozmaya devam ediyordu. Binalar ve şehir uzaklaşırken, ne yapıyorum gerçekten diye düşündü. İç sesini sözle tekrarladığını fark ettiğinde, arabada yalnız olduğuna şükretti. İş çıkışı, akşam trafiğinde kendi kendine konuşmak pek garip karşılanmazdı gerçi. Bu aralar akıl sağlığını korumak herkes için zordu. Zor zamanlardan geçiyoruz, dedi kendi kendine. Hangi zamanımız kolay oldu ki diye ekledi. Kendine hak verdiğini fark edip güldü. Hava kararmaya başlayacak birazdan, daha çevre yoluna bile gelemedim. Bu gidişle bugün rekor kıracağım. Neyse ki evde bekleyenim yok. Bekleyeni olmadığına sevinmesi garibine gitti. Çocukluğu ve gençliği boyunca kendisini hep kalabalık bir ailenin babası olarak hayal ettiğini hatırladı. Karısı, kızları ve oğulları ile güle eğlene yaşayıp gideceği kocaman bir ev görürdü ne zaman geleceği düşünse. Oysa hiç evlenmed...
Şubat ayındaki felaketlerin sonrası, İstanbul başta olmak üzere, deprem riskinin bulunduğu illerde yaşayanlar tedirgin. İki seneye yaklaşıyor, İstanbul'a taşınalı. Aynı tedirginlik bizde de var.
Bu sabah ilginç bir şey farkettim, blogdaki eski yazılarıma bakarken. 2019 senesinde, her günümü son günümmüş gibi yaşayacağım diye yazmışım. Aslında gerçekten de her günümüz belki de son günümüz. Ancak, ne hikmetse, sanki hiç ölmeyecek gibi biriktirmeye, ertelemeye, ötelemeye devam ediyoruz.
İstanbul ve deprem endişesi bana bir kez daha ölümlü olduğum gerçeğini hatırlattı.
Bu yüzden, yeniden unutuncaya kadar en azından, her günü son günümmüş gibi yaşamaya çalışacağım..
Sizlere de öneririm...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.