Gece Yarısı Kütüphanesi: Karamsarlıktan Umuda Bir Yolculuk Son zamanlarda elimden bırakamadığım bir kitap oldu: Matt Haig 'in çok satan romanı Gece Yarısı Kütüphanesi . Türkçeye Kıvanç Güney çevirmiş, gayet başarılı bir çeviri olmuş. Kitabı bitirince “Keşke daha önce okusaydım,” dedim. Belki de tam zamanında denk geldi, kim bilir? Roman, oldukça karamsar bir başlangıç yapıyor. Ana karakterimiz hayattan tamamen ümidini kesmiş, dipsiz bir yalnızlık ve mutsuzluk içinde. Bu kısımları okurken ister istemez onun düşüncelerine hak vermek gibi bir noktaya geliyorsunuz. Ama burada küçük bir parantez açmak istiyorum: Lütfen bu düşüncelerin, depresyonun içindeki birinin hayata dair gözlemleri olduğunu unutmayın. Çünkü kitap ilerledikçe o karamsar hava dağılıyor ve çok farklı bir yere evriliyor. Gece Yarısı Kütüphanesi , aslında tam bir “acaba başka bir hayat mümkün müydü?” kitabı. Bir kütüphane hayal edin; raflar dolusu kitap... Her biri sizin farklı bir seçim yaptığınızda yaşayabile...
Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır. Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor. Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...