Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Psikopati / Saul Black

Psikopati : Klişelerle Dolu Bir Polisiye Roman Saul Black'in Psikopati adlı romanını okumak, beklediğimin çok dışında bir deneyim oldu. Polisiye romanları sevenler için bazı heyecanlı anlar sunabilse de, genel olarak oldukça klişe ve tahmin edilebilir bir yapıya sahipti. Kitap, tıpkı mısır patlağı gibi, okurken bir miktar eğlenceli, ancak sonrasında geriye pek bir şey bırakmayan bir tat bıraktı. Çeviri ve Dil: Mısır Patlağı Tadında Kitabın çevirisi, açıkçası beni pek memnun etmedi. Kullanılan dil, tıpkı bir Hollywood aksiyon filminden alınmış gibi, fazlasıyla sıradan ve klişelerle doluydu. "Kahretsin", "Aman Tanrım", "Kahrolası" gibi ifadeler, okuma deneyimini sığlaştıran unsurlardan biri oldu. Eğer daha derinlemesine bir okuma deneyimi bekliyorsanız, bu romanın dilinin sizi tatmin etmeyebileceğini söyleyebilirim. Ne yazık ki, dilin zenginliği ve akıcılığı bir polisiye romanı için çok önemli unsurlar ve bu kitap o anlamda eksik kalıyor. Kli...

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

yarın İstanbul'da okullar tatil mi?

Bu akşam bir çok haber sitesinde benzer başlıklı yazılar göreceksiniz. Bu da onlardan birisi. Öncelikle hemen söyleyeyim sizi bir kaç fotoğrafa daha tıklamak zorunda bırakmadan, bilmiyorum. Aslında bu başlıkla haber yapan sitelerin hiçbirisi de bilmiyor yanıtı. Tek bildiğimiz, bu yazıyı hazırlayarak kendimi de ekliyorum gruba, okuyucu sayısını arttırabilmek için yapabileceklerimiz.  Meteorolojinin tahminlerine göre bu gece İstanbul'un doğu ilçelerinde ve yüksek kesimlerinde kar yağışı görülecekmiş. Benim tahminime göre yarın okullar tatil olmaz. Eğer yarın çok yağarsa bir ihtimal perşembe günü kar tatilini görürüz. Ona da çok bel bağlamamak gerek. Zaten ikinci yarı yılın ilk haftasını yaşıyoruz henüz. Tatilden yeni çıkmışken tatile gerek var mı? Sağlıklı ve huzurlu bir hafta dileklerimle... Not: Fotoğrafı seneler önce Ankara'da çekmiştim. 

kar ve

Gördüğünüz fotoğrafı 2020 yılı Ocak ayında Ankara'da çekmiştim. Bu kadar çok olur mu bilmiyorum ama hava tahminleri yanılmazsa, salı ya da çarşamba günü İstanbul'a 2025'in ilk karı yağacak.  Şubat tatilinde yağmayan kar, okulların açıldığı ilk haftayı beklemiş gibi  görünüyor.  Yağmur yağdığında bile kilitlenen trafik, kar ile ne hale gelecek göreceğiz.  İkinci dönemde tüm öğrencilere başarılar diliyorum.  Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun. 

Gece Yarısı Kütüphanesi, Matt Haig

Gece Yarısı Kütüphanesi: Karamsarlıktan Umuda Bir Yolculuk Son zamanlarda elimden bırakamadığım bir kitap oldu: Matt Haig 'in çok satan romanı Gece Yarısı Kütüphanesi . Türkçeye Kıvanç Güney çevirmiş, gayet başarılı bir çeviri olmuş. Kitabı bitirince “Keşke daha önce okusaydım,” dedim. Belki de tam zamanında denk geldi, kim bilir? Roman, oldukça karamsar bir başlangıç yapıyor. Ana karakterimiz hayattan tamamen ümidini kesmiş, dipsiz bir yalnızlık ve mutsuzluk içinde. Bu kısımları okurken ister istemez onun düşüncelerine hak vermek gibi bir noktaya geliyorsunuz. Ama burada küçük bir parantez açmak istiyorum: Lütfen bu düşüncelerin, depresyonun içindeki birinin hayata dair gözlemleri olduğunu unutmayın. Çünkü kitap ilerledikçe o karamsar hava dağılıyor ve çok farklı bir yere evriliyor. Gece Yarısı Kütüphanesi , aslında tam bir “acaba başka bir hayat mümkün müydü?” kitabı. Bir kütüphane hayal edin; raflar dolusu kitap... Her biri sizin farklı bir seçim yaptığınızda yaşayabile...

kaybolmak

Bu havada yapılacak en iyi şey yürümektir. Ne bunaltıcı bir sıcak, ne üşüten bir soğuk. Güneş, bulutların arkasında kalmış. Sonbaharın kışa yaklaştığı bugünlerde, bulut arkasında bile olsa havanın serinliğini dengeliyor sıcaklığı ile.  Yürürken düşünmek hoşuma gidiyor. Diyeceksiniz ki otururken düşünemiyor musun? Belki size garip gelecek ama yanıtım evet. Otururken, araba kullanırken, etrafta iletişim kurabileceğim birileri varken düşünemiyorum. Daha doğrusu düşüncelerim arasında dolaşamıyorum. Oysa yürümek, düşünceler denizinde kaybolmak için birebir.  Sabah, pencereyi açıp havayı görünce, işte dedim, kaybolmak için güzel bir gün. 

olta

"Bakalım bugün oltamıza ne vuracak?" "Yemleri düzgün taktıysan, bir de şansın yaverse dünkünden çok balık alırız." Balık tutarken tanışıp arkadaş olduklarından bu yana ne kadar zaman geçti, sorsan ikisi de hatırlamaz. Son bahardan ilk bahara, neredeyse her gün, aynı saatte aynı yerde oltalarını sallıyorlar.  Yazının başına eklediğim konuşma hayali. İşin doğrusu, hiç yanlarına gitmedim.  Onları uzaktan seyrediyorum nicedir.  Evimin balkonundan, geldikleri yolu da olta attıkları kayalıkları da görebiliyorum.  Ben de gitsem yanlarına diye düşünüyorum arada. Belki yarın... Bugün geçsin hele.  Dün de aynısını söylediğimi hatırlıyorum. Yarın bu yazımı okurken, bir sonraki gün de benzer bir düşüncem olacağını biliyorum.  Bazı şeyler değişirken kimileri aynı kalıyor. Aynı kalması için hiç bir sebep yokken.