Ana içeriğe atla

CEBIT Yayıncılık Konferansının yaptığı çağrışımlar

CEBIT ile ilgili yazmaya devam edeyim bir süre. Sektörü yakından izleyenler için, konferansta konuşulanlar sürpriz şeyler değildi. Gerek ülkemizde gerekse yurtdışında yakınsama (convergence) bir süredir gündemde. Yayın ile bilgi teknolojilerinin bir araya gelmesi, daha somut ifadesiyle televizyon ile internetin buluşması diyebileceğimiz bir kavram yakınsama. Büyük resme baktığımızda yayın işinde uzmanlaşmış şirketlerin (Tandberg Television ve Scientific Atlanta gibi) telekom/veri iletişimi konularında uzmanlaşmış şirketlerce (Ericsson ve Cisco gibi) satın alınmasıyla hızlana bir süreç yaşanıyor son yıllarda. Konferansın özellikle ilk günündeki IPTV konulu sunumları bu gözle değerlendirmek gerekli.
Konferansta IPTV operatörü olmak için hazırlık yapan TTNET, set üstü kutusu ve IPTV uyumlu televizyon gibi hazır cihazlar sunan VESTEL, Avrupa Yayın Birliği (EBU) ve RH Danışmanlık şirketi adına sunumlar yapan değerli konuşmacılar yeni teknolojilerle birlikte televizyon sektöründeki muhtemel gelişmelere dikkat çektiler. Televizyon kullanıcısı ile internet kullanıcısını ayırmak şart. İnterneti kullananlar, ufak tefek teknik aksaklıkları giderebilen, bir takım gecikmeleri hoş karşılayabilecek kişilerden oluşuyor. Televizyon izleyicisi ise cihazının düğmesine bastığında karşısına görüntünün gelmesini istiyor. Görüntüdeki, kısa süreli de olsa, gecikmelere karşı tahammülsüz. IPTV'nin sayısal uydu, (Teledünya ile artık sayısal olan) kablo gibi rakiplerinin olduğunu düşünürsek sunulacak hizmetin kaliteli olması çok çok önemli. Bu nedenle konuya veri iletimi/ses iletimi gibi bakmamak şart. Kullanıcı sayısı ile şebekenin (altyapının) nasıl davranacağını iyi analiz etmek gerekiyor. Teknik anlamda multicast ağları yönetmek başlıbaşına zor bir iş. Bu zorluğu bir de zor tatmin olan televizyon izleyicisi müşterilerle yapmak herkesin başarabileceği bir iş değil. IPTV hizmeti sunacaklara şimdiden kolaylıklar dilerim.
Televizyon ile internetin bütünleşmesi iş modellerini de kökten etkileyecek gibi. Hali hazırdaki televizyon kuruluşlarına baktığımızda içerik üreten (dizileri, filmleri, haberleri hazırlayan), içerik dağıtan (kendine ait verici istasyonları ile) aynı. Kablo ve uydu platform işletmeciliğinde bu model az çok aynı kalıyor. Ülkemizdeki iki uydu platformunu düşünürsek her ikisinin kendi ürettiği içeriklerden oluşturduğu kanallar olsa bile asıl işleri başka televizyon kanallarının hazırladığı içerikleri paketleyerek hizmet alıcısına (izleyicilere) ulaştırmak. IPTV'de ise, iş modeli farklı kurulabilir. IPTV ile daha da yaygınlaşacağını düşündüğüm PVR-DVR (personal-digital video recorder=kişisel-sayısal video kaydedici) cihazlarının da yardımıyla istenilen programın istenilen saatte izlenmesi hayal olmaktan çıkacak. PVR-DVR özelliğine sahip alıcılar (set üstü kutuları) bu özelliğe sahip olmayanlara göre daha yüksek fiyatlı olacaklar elbette. Sonuçta içerisinde fazladan sabit diske sahip cihazlar PVR-DVR'lar. Ancak, bu fiyat farkının zaman içerisinde azalacağını öngörmek hata olmaz.
IPTV ve sayısal kablo ile hayatımıza daha fazla girecek yeniliklerden birisi de etkileşimli tv. Aslında şimdi de kimi etkileşimli tv uygulamalarını görüyor ve kullanıyoruz. Şarkıcı yarışmalarında gönderdiğimiz sms'ler, PowerTürk kanalının yaptığı bir sonraki klibi gelen sms'lere göre belirlemek hep etkileşimli tv uygulamaları. Ancak bu uygulamaların tamamında geri dönüş kanalı olarak cep telefonu kullanılıyor. Oysa IPTV ve sayısal kabloda yayını alan kutu üzerinden geri dönüş sağlamak olanaklı hale gelecek. Bu sayede izleyiciler yerlerinden kalkıp cep telefonunu bulup oradan sms atmaya uğraşmak yerine uzaktan kumandalarını kullanarak tercihlerini yayıncıya iletebilecekler. IPTV ve sayısal kablo ile yayıncı da (operatör=hizmet sunucu terimini kullanmak daha doğru belki) izleyicinin hangi saniye hangi kanalı izlediği bilgisini an be an takip etme olanağına kavuşuyor. Bu sayede, özellikle son dönemde tekrar alevlenen ratinglerin doğru olup olmadığı tartışması, bir ölçüde önlenebilecek. Tabii ki ölçülen, IPTV ve/veya sayısal kablo izleyicilerinin tercihleri olacak.

Yorumlar

son 7 gün en çok okunan 10 yazı

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

Sayısal radyoda resmi değiştirecek haber: Rusya DRM+'ı seçti.

Radyo yayıncılığı konusunda epey yazı yayınladım. Analog FM yayıncılığının sayısallaştırılması sürecine dair, sektörün önde gelen isimleriyle 5 söyleşi yaptım. Bu söyleşiler ve çalışmalarımın bana söylediği şey, FM'in kolay kolay terk edilemeyeceği ve radyo yayıncılığında sayısallaşmanın televizyon yayıncılığında sayısallaşma ile aynı kefeye konulamayacağıdır.  Yukarıdaki tespitimi yaptıktan sonra, gelelim yazının konusuna. IBC 2018'in en çarpıcı bilgisi Rusya'nın DRM'i tercih ettiğiydi. Fraunhofer Enstitüsü'nün standında konuştuğum meslektaşımın verdiği bilgi, o günlerde resmi olarak duyurusu yapılmamış bir bilgiydi. Geçen günlerde, Rusya'nın ilgili kurumunca resmi olarak da duyurulan bu gelişme, hiç şüphesiz, sayısal radyo dünyasında taşları yerinden oynatacaktır. Sayısal radyo teknolojilerinde farklı frekans bantlarında çalışan çözümler bulunuyor. Yazıyı teknik ayrıntılara boğmamak adına DRM, her bantta çalışabiliyor. Frekansı etkin kullanma ve

Emeklilik

Emeklilik başlıklı yazımı hazırlamanın kolay olacağını düşünmüştüm. Yazıp sildikçe, tahminimin doğru olmadığını gördüm. 1995'te üniversiteden mezun oldum ve çalışmaya başladım. Bu sene Mart'ın son günü emekli olana dek neredeyse kesintisiz çalıştım.  "Emeklilik" kavramı üzerine yazmak istiyorum ancak söz dönüp dolaşıp neden emekli oldum, emekli olduktan sonra büyük bir heyecanla başladığım ve kelimenin gerçek anlamıyla gecemi gündüze katıp çalıştığım yeni işimden 3 ay sonunda neden ayrıldığım gibi konulara geliyor. Aynı tuzağa bu kez düşmeyeceğim ve emeklilik kavramı üzerine kalem oynatacağım. Osmanlıca'da tekaüt ya da takaüt kelimesi kullanılırmış, ki oturmak kökeninden gelirmiş . Emekli olana ise mütekaid denilirmiş. Emek sahibi, emek vermiş anlamına gelsin diye mi emekli kullanılıyor günümüzde emin değilim. 18-20'li yaşlarda başlayan çalışma hayatı, ömrün sonuna kadar sürmüyor. Çalışma hayatı boyunca, hafta içi günlerin gündüzlerini kapsayan vakitlerimi

Bu Salı ve Her Salı ŞİŞLİ / Mario Levi

Moda İskelesi'nde açılan kütüphaneden alıp çantamda taşırken yazarı Mario Bey ile karşılaştığım, büyük heyecanla imzalattığım ve hâlâ nereye koyduğumu bulamadığım için gidip yenisini satın aldığım, sonunda okumayı bitirmeme karşın kütüphaneye iadesini bir türlü beceremediğim anı - öykü kitabı: Bu Salı ve Her Salı ŞİŞLİ. Paragraf gibi cümleler benim tarzım değil. Yukarıdaki cümleyi, kitabın genel tarzını göstermek için özellikle kurdum. Ben yazınca iyi görünmüyor ve kulak tırmalayıcı oluyor, ama itiraf ediyorum ki Mario Bey'in kaleminden okuyunca rahatsız edici olmuyor. Şişli'nin sokaklarında, meydanlarında karşılaştığı ya da kurgusal karakterlerin öykülerinden oluşuyor kitap. Araya mekânların fotografları da eklenmiş. İşin doğrusu baskısı böyle olan eserlerde fotograf iyi durmuyor. Matbaacı değilim ama sanırım ofset deniliyor bu parlak baskılara. Bence ofset basılmayan eserlerde fotograf kullanmamak gerekiyor.  Mario Levi'den okuduğum ilk eser. Levi, İstanbul'u soka

Yarının Türkiyesine Seyahat / Ahmet Emin Yalman

Ahmet Emin Yalman , cumhuriyetin tanıklığını yapmış gazetecilerden. İmparatorluk zamanında, 1888'de, Selanik'te doğmuş ve 1972 yılında İstanbul'da vefat etmiş. Bu uzun ömrüne iki dünya savaşı, iki askeri darbe sığmış.  Yarının Türkiyesine Seyahat, ilk basımı 1944 yılında Vatan Matbaası tarafından yapılan ve Köy Enstitüleri deneyimini anlatan bir inceleme / tanıklık kitabı. Benim okuduğum bu eserin Cem Yayınevi tarafından 1990 yılında yapılan yeni baskısı. Yayınevi bu yeni baskıda 1944 yılındaki metnin yanı sıra Köy Enstitüleri neden kuruldu başlıklı bir inceleme ve ilk metinde adı geçen enstitü öğrenci ve yöneticilerinin 1990 yılındaki durumlarını eklemiş. Bunları eklemekle eseri güncelleştirmiş bir yerde. Ancak, yeni baskıya bu eklemelerin yapıldığına dair bir önsöz konulmamış. İçindekiler dizini de kitabın sonunda. Kitap, Ahmet Emin Yalman'ın önsözü ile başlıyor. Keşke yayınevi ayrı bir önsöz ile eseri takdim etseydi. Köy Enstitüleri deneyimi, genç cumhuriy

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe

Sayısal radyo - Norveç FM yayınlarını sonlandıran ilk ülke olacak mı?

Blog sayfamda sayısal radyo yayınlarıyla ilgili yazdığım yazılar var. Bunlara bir yenisini eklemenin yeri geldi. Yazıya karar vermemin nedeni, Avrupa Yayın Birliği (European Broadcasting Union: EBU) teknoloji dergisi Tech-i'in Aralık 2013 sayısının başlığı "end in sight for FM?" Dergide FM yayınlarını kapatmayı planlayan Norveç'teki durumu irdeleyen bir yazı var.  Norveç, FM radyo yayınlarını 2017 yılında sonlandırmayı hedefleyen ve bunu açıklayan ilk ülke . Ülkede sayısal radyo yayınları ile FM analog radyo yayınları eş anlı olarak yapılıyor. Sayısal radyonun tanıtılması ve desteklenmesi için kamu yayıncısı NRK ile Norveç'in en büyük özel radyo yayıncısı P4 ortaklığında Digital Radio Norway (DRN) adlı bir yapı kurulmuş . Bu kamu - özel birlikteliği sayısal radyonun yaygınlaştırılması için önemli bir sinerji yaratmış. 2013 sonu itibariyle Norveç'in %90'ını kapsayan iki adet DAB+ multipleksi bulunuyor. Norveç kamu yayıncısının yükümlülüğü ise 2014 son