Ana içeriğe atla

Bir şeyler yapmalı diye düşünüp hiç bir şey yapmayanlara örnek olması dileğiyle Ahmet EREN söyleşisi.

Bu yazıyı. öncelikle kendime, ardından benim gibi milyonlarcasına ders olsun diye yazıyorum. Gelelim yazının konusuna. Geçtiğimiz yıl sonbaharında blogumda da duyurduğum üzere IPTV World Forum etkinliğinin İstanbul ayağına katılmıştım bir günlüğüne. İşime katkısı olacak bu etkinliğe katılmak için senelik iznimden bir gün kullanıp, tüm masraflarını cebimden karşılamıştım. Her geçen gün bu etkinliğe katılmış olmanın yeni bir faydasını görüyorum.Tanıştığım insanlar, kurduğum yeni ilişkiler yanıma kar kalıyor. Sevgili Ahmet Eren ile bu etkinlikte tanıştık. Ahmet, Lüksamburg'da uluslararası bir şirkette yönetici düzeyinde çalışan bir mühendis. Kendi başlattığı bir yardım kampanyası var. Kampanyanın web adresi şöyle:

Diyarbakır Silvan'da Kutlualan İlkokulu ve Anaokulu'na yardım topluyor kampanyası ile. Kampanya alışılagelmişlerden farklı. Sağolsun beni kırmadı. Yoğun mesaisine karşın gönderdiğim soruları yanıtladı. Şimdi kendi yanıtlarıyla bu yardım kampanyasını okuyalım. Bu arada merak edenler için Ahmet'in kampanyasına ben de katıldım. Aşağıda ayrıntılarını okuyacaksınız ancak kısaca özetlemek gerekirse 109 km'lik zorlu bir tırmanma parkurunda pedal basacak Ahmet. Tamamladığı her kilometre için bağışçıları söz verdikleri bağış miktarını ödeyecekler. Zorlu parkurda Ahmet için motivasyon olacak bu bağışlar. Benim verdiğim bağış sözü kademeli:


ilk 50 km için km başına 0.50 TL 50-75 km'de km başına 1 TL 75-100 arası km başına 2 TL 100 km üzeri her km için 20 TL Toplayınca gene okyanusta bir damla ama ne demişler damlaya damlaya göl olur.


Kısaca sizi tanıyalım.

Aslinda zor bir soru bu insan kendisini nasil tanitabilir ki ama soyle ozetleyebilirim:

18 yasinda terk etmeme ve sik sik gidemememe ragmen Akdenizliyim; halen Antalyaliyim (Guluyor). Universiteyi Orta Dogu Teknik Universitesi Havacilik Ve Uzay Muhendisliginde okudum. Yine ayni okulda Makine Muhendisligi bolumunde yuksek lisansimi tamamlayip Fransa’daki Uluslarasi Uzay Universite’sinde Uzay Is Yonetimi yuksek lisansima devam ettim. Oradan sonra; halen devam ettigim Luxembourg merkezli bir uydu operatoru olan SES Global’da Orta Avrupa ve Turkiye Bolge Muduru olarak gorev yapmaktayim. “Akdeniz Tembelligi” hastaligimi uzerimden attigim durumlarda bisiklete binmek gibi amator bir sporla ugraşmaktayım.

Projenizden bahsedebilir misiniz?
Dunya genelindeki bisiklet organizasyonlarindan en buyugu hic suphesiz Fransa Bisiklet Turu. Turun her yil bir etabi dunyanin her yerinden gelen benim gibi amator bisikletcilere acilmaktadir. Yaklasik 10 bin kisinin katildigi bu organizasyonda yer almaya karar verdim. Bu yil ki etap tirmanma etabi diye gecen 109 km’lik cok zorlu bir parkur : Alp D’Huez …Alplerdeki bu parkurun en onemli ozelligi cok uzun yokuslar ve tirmanmalar ve cok yuksek rakimlara cikmak ki bu rakimlarda oksijen azligi ve vucudun nefes almasininin zorlasmasi bu etabi cok zorlu hale getiren ana unsurlardan biri. Bu yuzden bu zorlu etaba bazen 35 km uzakliktaki isyerime bisikletle gitmek bazen Avrupa genelindeki organizasyonlara katilmak gibi bir programlarla yaklasik 2 aydir antreman yapiyorum.

Bu etaba katilmayi aklima koydugumda bunu bir yardim kampanyasina donusturebilecegimi dusundum ve buradan toplayacagim yardimlari Turkiye’de bir okul adina toplamaya karar verdim. Boyle bir okul ararken zor durumda olan ve yardim isteyen Diyarbakir’in Silvan Ilcesi Kutlualan Koyu Ilkogretim okulunu buldum. Ulasabildigim herkesten km basina bagis topluyorum. Mesela 109 km’lik parkurun hepsini tamamladigimi varsayarsak ki umarim bunu basaracagim km basina 1 Lira bagis yapan birisi 109 Lira bagis yapmayi taahhut etmis olacak. Bunun adina bir Blog olusturdum. www.bisiyapmali.blogspot.com Buradan nasil bagis yapilabilecegi konusundaki daha detayli bilgilere ve antreman sirasinda cektigim videolara ulasmak mumkun.

Bu ilk yardım girişiminiz mi? 

Gecen sene Luxembourg’taki bir dernegin Filipinlerdeki MicroFinans Programi icin organize ettigi bir bisiklet turuna katilip yardim toplanmasina yardimci olmustum.

Başka projeleriniz var mı?

Bu tarz projeler genisletilebilir ve daha genis anlamda yapilabilir diye dusunuyorum ama acikcasi biraz daha profosyonel hale getirilebilir bu. Yurtdisinda bu tarz websiteleri mevcut insanlarin bireysel olarak bagis toplayabildigi. Turkiye’de bazi hukuksal cekoinceler soz konusu olabilir. Bir de bunun yaninda Turkiye’de yakin gecmiste bazi yardim kampanyalarinda paralarin yerine ulasmadigi durumlar soz konusu oldu ve insanlar guvenini kaybetti giderek bu tarz yardim organzasyonlarina. O yuzden olabildigince dikkatli olmaya calisiyorum ve kendi adima yardim kampanyama katilan herkes paralarinin ulastigindan ve gerekli yerlere harcandigindan emin olacak ve geri bildirim alacaklardir. Ben bizzat takipcisiyim ve yardim eden herkese seffaf bir sekilde paralarinin harcamalari bildirilecektir. Yarisin sonunda okulun banka hesabini ve detaylari gonderip parayi oraya gondermesini isteyecegiz. Yardim edenlere okul mudurunden imzali ve muhurlu bir mektup gonderilip tesekkur edilecek.

 Türkiye’deki bisiklet sporu ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz ?

Biliyorsunuz bisiklet sporu ozellikle Turkiye’de spor olarak cok popular olmasa da Avrupa’da cok populer bir spor ve oldukca fazla izleyicisi var. Bu spora gonul vermis ve aktif olarak yapan cok sayida insan var. Ozellikle Fransa, Almanya, Hollanda, Luxembourg, Belcika, Ispanya, Italya’ya yaz veya bahar aylarinda gittiginizde sehirici degil sehirlerarasi yollarda da onlarca bisikletci gormeniz cok olasi bir durum. Burada bircok organizasyon var Avrupa’da amator bisikletcilerin katilabilecegi yarislar veya normal olarak turistik parkurlar duzenlenmekte ve buralar yasli genc herkesin katilimina acik tutulup bu organizasyonlar karnaval haline getirilmekte ve bisiklet sporuna ilgiyi arttirmaktadir.

Turkiye bir bisiklet ulkesi olmamasina ragmen Cumhurbaskanligi Bisiklet Turu gibi bir organizasyonumuz var. Bu sene de EurosportHD’de yayinlandi. Giderek daha populer ve organize hale geliyor. Benim Alplerde yapacagim tarzda bir organizasyonun Turkiye’deki Cumhurbaskanligi Bisiklet Turu’nda da yapilmasi icin bir takim girisimlerde bulundum. Buradaki amac amator bisikletcilere 1-2 parkuru acmak veya paralel parkurda (duble yol gibi) 50-60 km. yarışçılarla birlikte pedal çevirme imkanı sunmak gibi bazi fikirler uzerine Cumhurbaskanligi Bisiklet Turu organizatorleriyle gorus alisverisinde bulundum. Bunun Turkiye’deki sadece bisiklet sporuna degil ayni zamanda bisiklet turizmine de cok katki saglayacagini dusunuyorum.

Bu tarz hamlelerle hem ulkemizin bu cok spesifik turizm alaninda yolunu acmis oluruz, hem de ulkemizin tanitimina katkida bulunmus oluruz. Boyle bir seyin yapilmasi zaten direk tabandan tavana inanilmaz bir sinerji olusturacak ve dunyaca unlu bisikletciler de Turkiye turunu es gecemeyecektir. Dogal olarak amator ve bu sporu takip eden bisiklet klupleri olsun, bireysel bisikletciler olsun boyle bir organizasyona katildiginda direk olarak bu turun profosyonel bisikletciler tarafindan da daha bir onemle takvimlerine alinmasini beraberinde getirecektir. Ayrica boyle bir aktivitenin zamanlamasiyla tam turizm sezonu gelmeden atil durumdaki turistik tesislerin efektif kullanimini ve turzim gelirleri arttirilabilir. Bizim Turkiye turu etaplari hem manzarasi hem de bulundugu yerler acisindan dunya guzellikleriyle dolu oldugundan sadece bu tur icin degil diger zamanlarda da bu parkurlar cok populer olacaktir. Avrupa'da artik insanlar hep ayni yerlerde bisiklet turu yapmaktan bikmis ve yeni destinasyonlar aramakta. Ilkbahar yaz donemi bisiklet turizmi Alpler civarina yigilmis durumda ve insanlar degisik yerleri gorup denemek istiyor. Bu tarz bir organizasyon bunu da etiklemis olacak ve Turkiye'de bisiklet turizmine her donemde inanilmaz basari getirmeye yardimci olacaktir.

Bisiklet ülkesi olmayan bir ülkede Cumhurbaskanligi Bisiklet Turu gibi çok büyük bir organizasyon yapmaya çalışiliyor ve her gecen yil bu organizasyon daha cekici hale geliyor. Fransa turunda bazı parkurlar 100 yıldır aynı ve klasik olmus durumda bu yuzden tüm dünyada ilgi çekiyor. Yakın gelecekte bizim de bu tur planlarla Turkiye ‘de bisiklet sporunu sevdirecegimizi ve bisiklet turizmi diye yeni bir gelir kaynagi olusturacagimizi dusunuyorum.

ve son soru: bir şey yapmalı diye düşünüp harekete geçmeyenler için önerileriniz neler?

Eminim herkes kendi capinda birseyler yapmaya calisiyordur. Herkesin elini tasin altina koymasi gerektigini dusunuyorum ama bu herkesin yardim kampanyasi duzenlemesi veya bir yerlere direk para yardimi yapmasi olarak algilanmamali. Bence elini tasin altina koymak cok klasik anlamiyla herkesin evinin onunu supurmesi demektir. Burada bence egitim en onemli rolu oynamakta ve bu yuzden de ben bir okul yardim projesi duzenlemekteyim. Turkiye’de buyumus ve okumus biri olarak herseyimi bu ulkeye borcluyum. Su anda yurtdisinda baska bir firmada calisiyorum ve ulkeme direk olarak faydali oldugum soylenemez. Elimden gelen boyle bir yardim kampanyasiyla okyanusta bir damla olmaya calismaktir. Zaten bu anlamda bu ulkeye borcumu tam anlamiyla odeyebilmem mumkun degil. Insallah ileride o gunleri de gorebilirim diye umud ediyorum. Cok etkilendigim bir animi paylasmak isterim . Fransa’ya ogrenci olarak gittigim yil oradaki ev sahibim yalniz basina yasayan 80 yaslarinda yasli bir bayandi. O yasina ragmen sirf benimle Ingilizce konusabilmek adina Ingilizce kursuna baslayip hergun kendini gelistirmek adina benimle Ingilizce sohbet etmeye calisiyordu. O yastaki o ogrenme azmini gorunce insan dusunmeden edemiyor. Bizim de egitimin onemini kavramamiz ve aldigimiz egitime gore davranmamiz, acik fikirli olup isimizde, okulumuzda, evde, sokakta surekli arastirip ogrenmemiz gerekir ki birseyler yapabilelim.

Birseyleri yapmak bazen yillar aliyor ama yikmak tam tersine bazen bir saniyelik bir istir. Yillarca ugrasip yaptiginiz bir ev bile bir kibrit tanesiyle yanip kul olabiliyor. Toplumu elestirmek kolaydir ama toplum bireylerden olusur ve bireyler duzelmedikce toplumun duzelmesini bekleyemezsiniz. Tabandan tavana yayilan birseyler yapilirsa zaten hersey kendiliginden duzelecektir. Bence birsey yapmak demek en basit ama en onemli haliyle isini dogru durust ve layikiyla yapmak demektir. Bu ulkedeki herkes isini dogru durust ve gerektigi sekilde yaparsa bence bundan daha buyuk birsey yapilamaz.

Bu yuzden; “birsey yapmali" diyenler her sartta ve her yerde egitimlerine gelisimlerine devam etmeli ve islerini dogru durust ve gerektigi sekilde yapmalilar. Bunu basaranlar hem kendileri, hem aileleri, hem icinde yasadiklari toplum hem de dunya icin en guzel seyi yapmis olacaklardir diye dusunuyorum.

çok teşekkürler. başarılar...

Yorumlar

  1. Böyle insanları tanımak bile çok anlamlı. Siz de buna vesile oldunuz. Sağ olun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

İmparator / Erol Toy

Sanayi, Sermaye ve Bir Roman: Fehmi Çok’un Hikâyesi Senelerdir okumayı ertelediğim bir romanı, İmparator 'u nihayet bitirdim. Erol Toy’un kaleme aldığı ve Fehmi Çok’un hikâyesini anlatan bu roman, evimizin kütüphanesinde hep bir köşede duruyordu aslında. Ancak taşınmalar, şehir değişiklikleri derken o kopyayı bulmak yerine, mahalle kütüphanesinden Doğu Kitabevi 'nin 3. baskısını ödünç almak daha kolay geldi. Roman, 1920 yılında, Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından hemen öncesiyle başlayıp, 1971 muhtırasına kadar geçen tam 51 yılı kapsıyor. Bu yarım asırlık dönemi, sanayici Fehmi Çok’un gözünden izliyoruz. Erol Toy, yerli sermayenin nasıl biriktiğini, konuya yabancı okurun da anlayacağı biçimde basitleştirerek aktarmış. Bu, romanı öğretici kılsa da kimi bölümlerde teknik ayrıntılar ağırlık kazanmış. Siyasetle iç içe geçmiş sanayi dünyası, roman boyunca gözler önünde. Ülkenin büyük iş insanlarının, daha fazla kâr uğruna siyaseti nasıl şekillendirdiği a...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

Ulus Heykelden Kaleye yürümek

Epey zaman önce bloga bir yazı yazmıştım . Heykelden kaleye yürüyüş boyunca görülmesi gereken yerlerden bahsetmiş ve ilk fırsatta bu güzergâhı fotograflayacağıma söz vermiştim. Kısmet bu sabahaymış.  Pazar sabahı saat 7.30'da Ulus Heykelde kimsecikler olmuyor. Hele bir de bayramın son günü olunca, Ulus güvercinlere kalıyor. Heykelin olduğu meydanda ne Mişmiş kalmış ne Evrensel kitabevi. Sanırım buradaki binalar yıkılacak. Dükkanlar boşaltılmış.  Dükkanların arasından yukarı doğru çıkan merdivenlerle kaleye doğru yolculuğumuza başlıyoruz.  Bu merdivenlerle ulaşacağımız yer, Seyran dolmuşlarının ilk hareket noktasından kalktıktan sonra geçtikleri cadde. Merdivenlerin sonunda, solunuzda kapalı otopark kalıyor. O tarafa doğru dönüp baktığınızda Ankara Valiliği'nin olduğu bölgeyi göreceksiniz. O bölgeyi ve Hacı Bayram Camii'sini başka bir geziye bıraktım. Yoksa yazı çok uzayacaktı. Merak etmeyin, bu kez fotograflarını çektim bile. Aslında Çankırı c...

Sayısal karasal radyo üzerine uçuşan fikirler

Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Araştır, oku, yaz, konuş, anlat...  Hepsi boş geliyor.  Okuyan yok, soran yok, dinleyen yok...  Sonra en azından " üzerime düşeni yaptım " diyebilmek adına devam etmem gerek diyorum. Kısa ve muhtemelen gereksiz girişin ardından buyurun : Konuyu takip edenlerin bildiği üzere Avrupa'nın kimi ülkelerinde 20 senedir süren bir "sayısal karasal radyo" macerası var. Teknik ayrıntısı çok olsa da işin özü kısa ve net: FM bandında büyük kentlerde bir sıkışıklık olduğu iddiası var. Aslında sonsuz bir kaynak olmayan frekansın "dolması" son derece doğal bir süreç.  88 - 108 MHz aralığında, birbirini rahatsız etmeyecek şekilde dizildiğinde 50-52 adet radyo istasyonu olabiliyor. Büyük kentlerde bu sayının aşılması durumda, ki bugün için İstanbul'da 100'ün üzerinde FM radyo istasyonu yayın yapmaya çalışıyor, işler karışıyor. Sayısal karasal radyo, temelde bu sorunu çözmeyi vaadediyor. Yayıncı için daha az ele...

Medya - 4: Platformlar

1991 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü'nde okumaya başladığımda cep telefonu yoktu. Evimizde bilgisayar ve internet bağlantısı da yoktu. 1993 yılında 486 DX 2 - 66 işlemcili bir toplama bilgisayar sahibi olduğumuzda, ki hâliyle "evin" bilgisayarıydı bu cihaz, internete bağlanmak için bir sene daha beklemiştik. Çevirmeli bağlantı ile bir fotografın inmesi bile epey vakit alıyordu.  1998'de TRT'de işe başladığımda yerel alan ağı ihalesi yeni yapılmıştı, geniş alan ağı bağlantısı ise henüz yoktu. Bu girişi yapmamdaki amaç, "platform" kavramının hayatımıza neden bu kadar geç girdiğine dair bir tespitimi paylaşmak... Teknoloji, hem internet bağlantı hızları anlamında, hem de sıkıştırma algortimaları anlamında hazır değildi.  Sanırım platformlardan bahsetmeye başlamadan önce Over The Top Television ya da daha yaygın bilinen adıyla OTT nedir sorusuna açıklık getirmek iyi olur. Endişelenmeyin, dünya bir gaz -...

Batılının Ölüm Karşısında Tavırları / Philippe Aries

Ölüm, düşündükçe içinden çıkılmaz bir hal alan kavram. Eğer din inancınız yoksa hele iyice kavranması, kabullenilmesi zor bir durum. Bu durumu, dünya üzerinde deneyimlediğimiz diğer durumlardan ayıran temel farklılık ise kendi ölümümüzü yaşadığımızda, aslında yaşamıyor oluşumuz. Başkasının ölümünü görüp, ölünün ardından yaşanılanlar ile ilgili bilgi ve deneyimimiz var sadece. Tarih boyunca da ölümün kavranışı ve kabullenişi değişiklikler göstermiş. Bugün bildiğimiz mezarlıklar mesela, tarih içerisinde bir dönem ortadan kaybolmuş. İnsanlar, mezar taşları bile olmadan gömülmüş. Günümüzde Amerika'daki cenaze törenleri ve kimi ülkelerde ölülerin yakılarak küllerinin savrulmaları, bugün de ölüm ve sonrasının algılanışında farklılıklar olduğunu gösteriyor.  İşin doğrusu Mehmet Ali Kılıçbay'ın çevirmekle kalmayıp açıklayıcı bir önsöz ve sonsöz ile zenginleştirdiği bu kitabı okuyana dek yukarıda yazdıklarımı fark etmiş değildim. Gece yayınlarından Ocak 1991'de ilk baskısını ya...

İpek Hanım çiftliği / Ocaklı köyü / Nazilli / Aydın

Mayıs ayı içerisinde Pınar Kaftancıoğlu'nun Aydın'ın Nazilli ilçesinin Ocaklı köyündeki çiftliğine yaptığımız ziyaret ile ilgili yazdığım yazı beklemediğim kadar çok okundu. Haftalık sipariş listesine eklenen küçük bir bağlantı sayesinde oldu bu trafik elbette. Madem bu kadar okundu, demek ki çiftlik merak ediliyor düşüncesiyle çiftlikte çektiğim fotograflardan bir kaçını daha sayfama ekleyeyim istedim. Kedilerin, köpeklerin, ördek ve tavukların ve daha bir çok canlının huzur içinde bir arada yaşadığı avlusunda Ali ve Maşude'nin oynadığı, fırından mis gibi ekmek kokularının geldiği İpek Hanım Çiftliği...   İnekler, çiftliğe yakın bir yerdeler. Çocuklara sütün nereden geldiğini, ineğin yavrusunun kim olduğunu resimler dışında da gösterebildik sonunda. Bu arada ben de bir sürü şey öğrendim.     Çeşit çeşit meyva ağaçları çitfliğin bahçesinde. Biz oradayken gelip geçen eksik olmadı. Tatile giderken yol üzeri yapanlar, sipariş verdikleri yeri görmek için uğrayan...